“Onlar Yoksul Eti Yerler, İçtikleri Kandır!”

“Onlar/Yoksul eti/Yerler/ve/İçtikleri/Kandır”, Enver Gökçe bir şiirinde böyle diyordu. Bugün işçi sınıfının kanını emen burjuvazinin, bu kandan beslendiğine bir kez daha tanık olduk.

Sakarya’nın Hendek ilçesinde “Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası”nda yaşanan patlamada, devletin açıkladığı rakamlara göre 7 işçi hayatını kaybetti. Çok sayıda işçinin yaralandığı patlamada, yaralı kurtulan işçiler, çok sayıda işçinin hayatını kaybettiğini, bunun harabeye dönen binalardan anlaşılacağını belirtiyor.

Patlama yaşandıkça ismini değiştiren ve son olarak “Büyük Coşkunlar” ismini alan fabrikanın sahibi Yaşar Coşkun, aynı zamanda Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD)’nin Sakarya Şube Başkanı. Fabrikanın ise sicili hiç de temiz değil. İş güvenliğinin yetersiz olduğu fabrikada sık aralıklara patlamalar yaşandığı fakat fabrika isim değiştirip üretime devam ettiği öğrenildi. 17 yılda yaşanan 6 patlamada da 6 işçi hayatını kaybetti.

13 YILDA 6 KEZ PATLAYAN FABRİKADA SUÇLU İŞÇİLER!

İSİG’in (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi) açıklamasına göre 2009’da meydana gelen patlamaya dair açıklama yapan fabrika sahibi Yaşar Coşkun, patlamanın işçilerin ünitede fazla mal biriktirdikleri için meydana geldiğini iddia etmiş. Coşkun, ayrıca “O bölümde de koruyucu kıyafet vardı ama giymemişler. ‘Hava sıcak, bilmem ne’ diyerek kıyafet giymiyorlar. Bu fabrika Avrupa’nın en güvenli fabrikası” ifadelerini kullanmış. Fabrikanın şeceresi şu şekilde;

1 Eylül 2007: Barut bölümü için kömür öğütülen bölümde kıvılcımdan kaynaklanan patlama: 1 işçi yaralandı.

17 Ağustos 2009: Ramazan topları için patlayıcı üretilen laboratuvar bölümünde patlama meydana geldi. Üretim tesisindeki binaları yerle bir eden patlamada 1 işçi hayatını kaybetti, 33 işçi yaralandı.

29 Eylül 2009: Patlamada 1 işçi öldü, 1 işçi yaralandı. Yangına maytap fitillerinin kurumadan kesilmesi sebep oldu.

11 Şubat 2011: Patlamada bir çocuk annesi 33 yaşındaki işçi Hediye Hallaç hayatını kaybetti. 10 işçi yaralandı.

14 Aralık 2014: Patlamada 38 yaşındaki işçi Yılmaz Şapoğlu hayatını kaybetti.

27 Ocak 2018: Niğde’deki fabrikada gerçekleşen patlamada 32 yaşındaki işçiler Muharrem Alkan ve İlyas Ünlü hayatlarını kaybetti.

Yaşanan her patlamanın, her iş cinayetinin ardından patron devlet tarafından kollanmış, üretimin devam etmesi için teşvik edilmiştir. Fabrika sahibi Yaşar Coşkun’un ihracat rakamlarıyla övünmesi buradan gelmektedir. 3 Temmuz’da da yaşanan patlamanın ardından bakanlar, milletvekilleri ve MÜSİAD temsilcileri bölgeyi ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, fabrika sahibini arayarak “geçmiş olsun” dileklerini iletti. MÜSİAD başkanı Abdurrahman Kaan ve patronlar heyeti bir araya gelerek Yaşar Coşkun’a “moral yemeği” verdi. Kaybolan 3 işçiyi arama çalışması devam ederken, 4 işçi toprağa verilirken patronlar “moral yemeği”nde buluştu. Patronlar için işçinin hiçbir değerinin olmadığı, esas olanın “fabrikanın zarar görmesi” olduğu aşikardır. Fabrikada oluşan zararın da devlet teşvikleriyle, vergi indirimleriyle giderileceğinden hiçbir şüphemiz yoktur!

Dayanışma içerisinde olanlar sadece patronlar da değildi. Valisinden, İçişleri, Aile ve Sosyal Hizmetler ile Sağlık Bakanı “patronla” dayanışmak için sıraya girdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, fabrika içerisinde bulunan 190 işçiden daha çok fabrikanın aldığı hasarla ilgilendiği şu cümlelerine yansıyordu: “Dışardan gelenlerle ilgili bir tespit yok. Patlama yerine gittik. Fabrika ve depoların olduğu bölümler var. Ağır hasarın olduğu bölüm depoların olduğu bölüm. Mart ayında burayla ilgili bir denetim gerçekleştirildi. Bütün bu patlayıcı yanıcı maddelerin üretimini yapan yerlerle ilgili denetim sıklıkla devam etmektedir.” Soylu hem fabrikanın hasarını anlatıyor hem de “denetimler yapıldı” diyerek patlamanın suçunu işçilerin “hatası” olarak lanse ediyordu. Yaşanan patlamada yaralanan işçi Gülizar Erdoğan ise devlet erkânını yalanlayarak gerçekleri anlatıyordu: “’Patlayacağız’ diye uyardık. Biz işçiyiz onlar müdür, sözümüz geçmedi. Denetimciler birer yemek yer giderdi.”

Hendek’te yaşanan patlamada patron-devlet ilişkisini bir kez daha apaçık şekilde gördük. Cumhurbaşkanından milletvekiline, patrona “geçmiş olsun” diyebilmek için sıraya giren egemen sınıf temsilcileri ve asgari ücret karşılığında ölümle burun buruna çalışan işçiler. Bir yanda bedenleri enkazdan çıkarılan işçiler diğer yanda “moral yemeğinde buluşan patronlar. Saflar bir kez daha Hendek’te yaşanan patlamanın ardından belirginleşti.

Patronların arkasına aldığı devlete karşı işçilerin tek çözümü örgütlenmek olacaktır. İşçi sınıfının, gözünü kâr hırsı bürümüş kan emiciler karşısında örgütlü mücadelesi, bu düzeni yerle bir edecektir. Devrimciler ve komünistler de bu bilinçle işçi sınıfını, devrim mücadelesinin “bilinçli proletaryası” haline getirme ve devrim mücadelesinde savaştırma görevini bilince çıkarmalıdırlar.

Bir DDSB’li

*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 9 Temmuz 2020 tarihli 65. sayısından alınmıştır.