[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]
İbrahim Kaypakkaya, işkencehanelerdeki komünist direnişiyle tanınır. “Ser verip sır vermeme” ilkesiyle bilinir Türkiye devrimci hareketinde. Oysa onun bu özelliği, buzdağının görünen yanı kadardır. Onun daha önemli özelliklerinin olduğu bir gerçektir. İbrahim’i anarken Türkiye devrimci hareketine kazandırdığı gerçek anlamda büyük ve derin “ser verip sır vermeme” ilkesiyle yetinmek, onu komünist düşünce ve ideallerinden koparmak, onu doğru kavramamak olur.
İbrahim’in Türkiye devrimine kazandırdığı en büyük devrimci silah teorik ve politik temel ve bu bilimsel temel üzerinde yükselen Marksist-Leninist-Maoist ilkelerle kurulan Proletarya Partisi’dir. Proleter Kültür Devriminin güçlü rüzgarını ülkemize taşıyan en ileri bilinç İbrahim Kaypakkaya’dır. Türkiye devrimci hareketini Maoizm bilimiyle tanıştırma başarısını gösteren İbrahim, Türkiye proletaryasına modern revizyonizme ve her türden oportünist düşünceye karşı mücadele etmenin silahını kazandırdı.
İbrahim’in, düşüncelerini savunduğu Mao’nun proletaryaya kazandırdığı bu güçlü silahla donattığı proletarya partisi, modern revizyonizmin açıktan kapitalizme evrimi karşısında en az sarsıntıyı yaşamış, en az etkilenmeyle zorlu süreci atlatmıştır. 50 yıl önce modern revizyonizme ve her türden oportünizme karşı savaşım silahı, Türkiye proletaryasının elinde her türden “duvarın yıkımına” karşı koyma bilincine dönüşmüştür. Büyük Proleter Kültür Devriminin çok yönlü kazanımları proletaryanın önüne çıkan engelleri aşmada, yolunu bulmada güçlü bir kılavuz olmuştur. İbrahim yoldaşın da savunduğu “sosyal emperyalizm tezi”, modern revizyonizme karşı proletaryayı önemli bir bilinçle donatmıştır. İbrahim, MLM biliminin evrensel teori ve kazanımlarını ülke devrimine taşırken, bu bilim sayesinde ülkemizde gelişen toplumsal-politik gelişmelerin doğru temelde tahlil ve değerlendirmesini yapmıştır. Sınıf savaşımının kızgınlaşan süreci içinde doğru ve bilimsel bir proleter bakış açısı kazanan İbrahim, 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin en berrak analizini yaparak, ülke devriminin niteliğini, devrimin örgütlenme stratejisini, devlet, ordu ve parlamentonun bilimsel tahlilini yapmıştır. MLM bilimiyle donanımı, onun modern revizyonizme, her türden oportünizme, reformist, parlamentarist düşünce ve anlayışlara karşı Türk şovenizmine, her türden ezen ulus milliyetçiliğine ve ulusal baskı politikalarına karşı doğru bir temelde mücadele etme silahını kazandırmıştır.
MLM bilimine sahip olduğu içindir ki her türden burjuva ve küçük burjuva düşünce ve anlayışa karşı bilinçli ve sürekli bir mücadele yürütmüştür. MLM bilimini derin kavrayışı sayesinde ülkenin sosyo-ekonomik yapısını bilimsel temelde tahlil etmiş ve ülke devriminin Demokratik Halk Devrimi gerçekliğine ve bunun özünün toprak devrimi ve bir köylü devrimi olduğuna önemli vurgu yapmıştır. Ülkemiz özgülünde üç büyük düşman tespiti (emperyalizm-komprador kapitalizm-feodalizm) aynı zamanda üç güçlü silah (parti-ordu-cephe) tespitini yapmayı beraberinde getirmiştir. Sınıf düşmanlarını alt etme, devrimi gerçekleştirip, proletarya önderliğinde demokratik halk iktidarını kurma programını gerçekleştirecek olan stratejinin adını Halk Savaşı olarak tespiti onun bilimsel tespitlerine güç katmıştır. Özü toprak ve köylü devrimi olan demokratik halk devrimini örgütleme ve yönetme stratejisi olan halk savaşı, proletaryaya kazandırılan en büyük devrim stratejisidir. O bu stratejiyle döneminin küçük burjuva devrimcilerinden temelde ayrılmıştır. Proletaryanın her konuda olduğu gibi bu konuda da önderliğinin ve öncülüğünün vazgeçilmezliği üzerinde durarak, devrimi nasıl, hangi sınıflarla ve hangi araçlarla örgütleyeceğini belirlemiştir. O kendinden önceki 50 yılı aşkın bir zaman ülkeye hâkim olan pasifist, reformist anlayışlara karşı koyuşun ve silahlı mücadeledeki ısrarın adı olmuştur. Bu mücadeledeki en önemli kavga dostları Mahirler, Hüseyinler, Denizler ideolojik ayrımları ve İbrahim’in doğru politik çizgisi onlarla da arasına önemli bir çizgi çekmiştir.
Burjuva-feodal iktidarın zor ile alt edilmesi tezi yani sosyal devrim anlayışını Halk Savaşı stratejisiyle ve onun günümüzde almış olduğu biçim olan köylü gerilla savaşıyla bütünleştirerek, doğru ve bilimsel bir devrim stratejisini ülkemiz koşullarına uyarlama başarısı göstermiştir. Devrimin nasıl ve hangi araçlarla gerçekleşeceği konusunda bilimsel ve berrak görüşler savunmuştur. Devrimin silahlı zor ile gerçekleşeceği anlayışı onun en temel anlayışlarından biri olmuştur. Silahlı mücadelenin günümüzde almış olduğu biçimi, Halk Savaşı stratejisinin özgün biçimi olan gerilla mücadelesi olarak ifade ederek, devrim anlayışını berraklaştırmıştır. “… biz, silahlı mücadele ile diğer mücadele biçimleri arasındaki ilişkide, silahlı mücadelenin esas, diğer biçimlerinin tali olması gerektiğini savunuyoruz… Bugünkü aşamada bu mücadelenin biçimi köylülerin gerilla savaşıdır.”
Silahlı mücadele anlayışı konusunda da dönemin küçük burjuva anlayışlarından temelde farklılaşarak ayrılmaktaydı. İbrahim silahlı mücadele anlayışını devrimin siyasal görevlerini yerine getirmenin bir aracı olarak ele alıyordu. Silahlı mücadeleyi siyasi mücadelenin bir biçimi olarak kavrıyordu. Siyaset/silah, parti/ordu ilişkisinde, parti ve siyaseti esas, silahı ve orduyu tali olarak değerlendiriyordu. Silah ve siyaset diyalektiğinde bir yandan reformist, revizyonist anlayışları mahkûm ederken diğer yandan da salt askeri bakış açısını mahkûm ediyordu. “Biz devrimin siyasi görevlerini yerine getirmek için savaşmak istiyoruz”, “Sürekli olarak, kitlelerin Türkiye koşullarında özellikle köylü kitlelerinin silahlı mücadele için örgütlenmesi gerektiğini savunduk ve savunuyoruz.”
Reformist ve revizyonistlerin en fazla kavrayışsızlık yaşadığı konu silah/siyaset ile parti/ordu arasındaki diyalektik bağın doğru kavranmamasıdır. Onlar siyasi mücadeleyi silahlı mücadelenin karşısına koyarak, “savaş özel araçlarla sürdürülen bir siyasettir” tezini reddetmektedirler. Devrimin araçları konusunda doğru bir bakış açısını ortaya koyarken aynı zamanda kitleler arasında propaganda ve ajitasyon çalışmasını da reddetmediğini belirtiyordu. Silahlı mücadele ile propaganda ve ajitasyon faaliyetlerinin çelişmediğini belirterek, devrim anlayışını her konuda olduğu gibi bu konuda da berraklaştırmıştır. Barışçıl mücadeleyle politik iktidarın ele geçirilemeyeceği anlayışının bilimselliği aynı zamanda barışçıl propaganda ve ajitasyonla yetinilemeyeceğini, bunun esas alınamayacağını, bunun yerini silahlı mücadele biçimleri ve silahlı propaganda ve ajitasyon yöntemleri aldığını belirterek, siyasal mücadelenin diğer biçimleri olan silahlı mücadele ve silahlı propaganda ve ajitasyon çalışmalarının esas mücadele biçimleri olduğunu belirtmiştir. Keza partinin köylüleri gerilla birimleri içinde örgütlemenin esas alınması gerektiğini diğer her türlü faaliyetlerin ve her türlü grup ve hücrenin bu faaliyeti tamamlamak ve onların gereksinimlerini karşılamak için örgütlenmesi gerektiğini savunarak, her türden düzen içi, legalist, reformist ve revizyonist düşünce ve anlayışları MLM biliminin mikroskobu altında inceleyip deşifre etmiştir.
Silahlı mücadelenin bugün almış olduğu biçimin gerilla savaşı olacağı tespiti, gerilla gruplarının sadece savaşmakla yetinmeyeceğini aynı zamanda kitleler arasında propaganda ve ajitasyon çalışması kitleleri örgütleme ve onları silahlandırmak gibi bir dizi temel politik faaliyetleri örgütleyeceği anlayışı devrimi nasıl kavradığını bizlere öğretmiştir. Silahlı mücadele içinde halkın üç silahını inşa etme “Bugün başlıca ve esas görevimizin parti ve ordunun silahlı mücadele içinde inşa edilmesidir” anlayışı İbrahim’in en temel devrim tezleridir. Pratik faaliyetlerle sımsıkı birleştirilmiş ideolojik ve siyasal eğitime verdiği önemi aynı zamanda “devrimimizin çeşitli sorunlarına ışık tutan çizgimizin, politikamızın ve programımızın propagandasını yapan merkezi bir yayın organının çıkarılması” gerektiğini ortaya koymuştur. Her türden yürüyüşlerin, kitle mitinglerinin, grevlerin örgütlenip düzenlenmesinin hatta işçi ve köylü sendikaları kurmanın bile silahlı mücadeleye hizmet ve ihtilalci bir örgütlenmenin parçası olmak koşuluyla ele alınması gerektiği tezlerini savunarak, görüşünü açıklamadığı, düşünce belirtmediği, tespit yapmadığı devrimin temel ve önemli konusunu bırakmamıştır. Onun yolunda, bu bilimsel gerçekliğe yaşam kazandırmak için görevlerimize daha sıkı sarılalım.