Bir dönem Yeni Demokrat Gençlik saflarında faaliyet yürüten ve ardından Erzincan Kemah’ta HPG gerillası olarak şehit düşen Ömer Uca anısına yazılan yazıyı güncelliğinden dolayı paylaşıyoruz.
“Ölümsüzlüğünün 3. yılında senin de inancını, umudunu ve kavga yeminlerini diğer şehit yoldaşlarımız gibi heybemize doldurup adımlıyoruz bu şanlı ve onurlu yolu.
6 Ekim’de Erzingan-Kemah-Dereşoran bölgesinde TC ordusunun bombardımanı sonrası şehit düşen HPG gerillası Ömer Uca’nın yoldaşları olarak, ölümsüzlüğünün 3. yılında gençliğin karşı devrimci saldırılarla çürütülmesine karşın onu (Ömer Uca) anlatmayı bir devrimci zorunluluk olarak önümüze koyuyoruz.
17 yaşındaki bedeni toprağa düşen bir yoldaşımıza yazmak gerçekten zor ve bir o kadar da onur verici. Seninle aynı sokaklarda yürümek, aynı barikatlarda sloganlar atmak ve cesur yüreğinde öfkeni kuşanırken baş ucunda olmak en çokta bu görevi bana yüklüyor.
Mücadelenin önümüze koymuş olduğu çetin ve engebeli süreçler bazen bu zorluklarla birlikte devrimci saflarda zayıf olanların geri düşmelerini sağlıyor, bununla eşgüdümlü olarak da devletin gençler üzerinde ki yozlaştırma politikaları bu geri düşmeleri kendi yoz sistemi içine çekmek için için uğraşıyordu.
Böyle bir sürecin içerisinde yeni yeni politikleşen bir genç olarak çeteleşmek yerine mücadeleye sarıldın. Yoldaşlardan öğrenmesini bildin, şehitlerimizi örnek aldın. “Bıktım bu çeteci ve torbacılardan, en son İsmail Hanoğlu gibi tek başıma diz çöktüreceğim bunlara” sözlerini hatırlıyoruz.
Ömer Yoldaş; bir çay içerken bile ”burada içmeyelim yoldaş, bir çay 3 lira olur mu ya gideriz semaverimizi alırız ve türkülerimizle halaylarımızla istediğimiz kadar içeriz” evet o zaman bu sözler bir şey ifade etmiyordu belki ama ben çok iyi biliyordum ki yüreğindeki kavga aşkı büyüyor, mücadele inancın bedenine sığmıyor ve artık dağlar olsun istiyordun sırdaşın.
Mücadele alanlarının ‘çürüme’ tehlikesiyle baş başa kaldığı bir dönemde sen bir sıra neferi olarak öne atılmayı devrimci görev bildin. Topladığın harçlıklarla ve okullar tatil olduğunda çalıştığın fabrikadan aldığın ilk maaşı “Rojava Dayanışmasına” götürürken küçük parmaklarının bir gün o soğuk tetiklere basacağı gözlerimin önündeydi, çünkü avucunda sıkıca tuttuğun o parayı uzatırken gericilere ve faşistlere olan kini gözlerinde görüyordum.
Ömer yoldaş; seninle Ankara Gar’ı katliamında yan yana olmak ve orada sergilediğin tavırları bizzat yaşamak mücadeleye daha fazla sarılmama ve daha fazla mücadele bayrağını yükseltmeyi önüme bir görev olarak koymuş ve bugün senin yokluğunda sanki sen varmışçasına iki kat daha güçlü kavgaya sarılmamı sağlıyor.
İşçi semtlerinde gece gündüz demeden kapı kapı dolaşmak, Kürt halkına yapılan katliamlarda barikatlarda, alanlarda olmak, halkımızın değerlerine yapılan her saldırıda en önde koşmak, bunlar her zaman bana seni anlatıyor ve anlatacak Ömer yoldaş.
Nice Ömerler kavgamızda boy verecek ve nice Ömerler senin gibi “yetti artık bu zulüm, Dehaklaşanlara karşı Kawalaşacağız” sözlerini haykıracaktır.
Şimdi seni anlatamamanın zorluğu ve hüznü içindeyken seni en iyi şekilde anlatmanın yolu mücadeleye sıkı sıkı sarılmaktan geçmektedir.
Örnek aldığın Aşkın Günel gibi sende kavgamızın bir kilometre taşı oldun, şimdi sen olup yaşayacak, sloganın olup haykıracağız. Hoşçakal kavgamızın ölümsüz “küçük Partizan’ı”
Seninle başladı bu yazı senin sözlerinle bitsin; “Şimdi daha güçlü, şimdi daha fazla ileri”