İSTANBUL- Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri’nin (PŞTA) “Kavgada Yitirdiklerimizi Anıyor, Tutsaklarla Dayanışmayı Büyütüyoruz” şiarıyla düzenlediği Devrim ve Komünizm şehitlerini anma etkinliği Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Coşku ve mücadeleyi büyütme çağrısının ön plana çıktığı anma etkinliği devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşu boyunca Proletarya Partisi şehitlerinin fotoğrafları yansıtıldı. Saygı duruşunun ardından “Devrim Şehitleri Ölümsüzdür”, “Gerillalar Ölmez, Yaşasın Halk Savaşı” sloganları hep bir ağızdan haykırıldı.
PŞTA: “Bizim tarihimiz ser verip sır vermeme ve faşizme karşı dimdik durma ile yazılmıştır”
Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri (PŞTA) adına yapılan konuşmada içinden geçilen süreçte topyekûn bir saldırı ile devrimci, demokrat muhalif güçlere yönelik baskıların yoğunlaştığı ifade edilerek güçlü bir karşı koyuşun örgütlenmesinin önemine vurgu yapıldı.
Devamında; “Egemenlerin saldırısı sırça köşklerinden olma korkusundan başka bir şey değildir. Bizler bugün şehitlerimizi anmaya, onların bıraktığı yerden mücadeleyi sürdürmeye gelenler olarak, onların ideallerini yaşatmak zorundayız. Bugün hapishanelerde uygulanmak istenen Tek Tip Elbise, tecrit ve sürgün sevklere mutlak içeriden bir karşı koyuş ve direniş örgütlenecektir. Bizler dışarda olanlar hapishanelerdeki bu mücadeleyi büyütmeliyiz. Bizler Muharrem Horoz’un ve Nergis’in gözlerini kırpmadan ölüme yürüyen cüretlerine tanıklık ettik. Yine biz 90 gün faşizmin işkencehanelerinde ser verip sır vermeyen İbrahim’den öğrendik. “O duvar, duvarlarınız bize vız gelir” diyerek özgürlük eylemi gerçekleştiren Mehmet Zeki Şerit’tin anaları ve yoldaşlarıyız. Bizim tarihimiz ser verip sır vermeme ve faşizme karşı dimdik durma ile yazılmıştır” ifadeleri kullanıldı. PŞTA konuşması “Tek Tipe Geçit Vermeyeceğiz”, “Her Yer Efrin Her Yer Direniş”, “Halk Savaşçıları Ölümsüzdür” denilerek son buldu.
“Oniki’ler yaşıyor, kavga sürüyor”
PŞTA konuşmasının ardından geceye katılan, Ümit Çağlayan San, Nergis Gülmez, Nurşen Arslan, Derya Aras, Polat İyit, Mehmet Düzen, Serkan Lamba, Samet Tosun, Umut Polat, Berkin Elvan, Mehmet Demirdağ, Aşkın Günel, Zeki Peker, Cihan Çelebi, Ahmet Kargın, Emel Kılıç, Leyla Karakoç, Hasan Karakoç, Süleyman Cihan, Tuncay Gülen, Dilek Polat ve Ömer Uca’nın aileleri selamlandı.
Sinevizyon gösterimi sırasında artan coşkuyla beraber “Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz”, “Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya”, “Umut dağlarda Partizanlarda”, “Oniki’ler yaşıyor, kavga sürüyor”, “Efrin’de düşene, dövüşene bin selam”, “İbo, Haydar, Zülfikar namludadır iktidar” sloganları atıldı.
“Tek Tipe karşı tutsaklarla dayanışmayı büyütelim”
Sinevizyon gösterimi sonrası, TTE saldırısında karşı tutsaklarla dayanışmanın konu edildiği panele geçildi. Her yıl yapılan anmadan farklı olarak bu yıl TTE saldırısının fiili olarak uygulanmaya başlandığı belirtilerek panel ve bilgilendirmelerin bundan sonraki mücadeleye katkı yapacağı vurgulandı. Panelde ilk olarak sözü İHD İstanbul Şubesi’nden Av. Nagihan Alçil aldı. OHAL sonrası hapishanelerdeki hak ihlallerinin artarak sürdüğünü ifade eden Alçil, iletişim cezaları ile başlayan hak ihlallerinin gün geçtikçe daha vahim bir hal aldığının altını çizdi.
TTE uygulamasını İHD olarak “işkence” diye nitelendirdiklerini belirten Alçil: “Gerekirse hapishane önlerinde yatıp kalkacak, Tek Tipe geçit vermeyeceğiz” dedi.
Ardından sözü alan Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi’nden (TDİ) Ziya Karagül, TDİ olarak tutsaklara dönük saldırı politikalarına dışarıdan ses olmak, dayanışmayı yükseltmek için kurulduklarının altını çizdi. Karagül: “Tek Tipe karşı omuz omuza mücadelemizde birleşmeye bekliyoruz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Son olarak söz alan PŞTA’dan İsmail Tepeli ilk olarak hapishane kavramının tarihsel arka planına vurgu yaptığı konuşmasında devrimci tutsakların bu saldırılara karşı duruşlarının net ve kararlı olduğunu belirterek esas sorunun dışardakilerinin ne yapacağı olduğunu dile getirdi. Devamında tutsaklara dönük her saldırıda refleksif bir karşı koyuşun ve eylemliklerin hayata geçirilmesinin önemli olduğu vurgusunu yineledi.
Panelin ardında sahnede yerini alan Mezopotamya Kültür Derneği’nden (MKM) Koma Gulen Xerzan: “Böylesi süreçlerde bu tarz etkinliklerin yapılması gerçekten çok önemli ve anlamlıdır. Tekrar gecenizi selamlıyoruz” diyerek ezgi ve marşlarını seslendirdi. “Partizan” adlı ezginin seslendirilmesiyle salonda coşkunun daha da yükseldiği gözlemlendi.
Partizan: “Şehitlerimizin mücadelelerini zaferle taşlandırma andımızı yineliyoruz”
Koma Gulen Xerzan’ın sahneden ayrılmasının ardından Partizan adına yapılan konuşmaya geçildi. Konuşmada; “Onlarca yüzlerce yoldaşımız sıcakkanlılıkla, halkına sevgisiyle, ruhlarında ki cömertlikleri ve ömürleriyle demokratik halk devrimi yolunda can verip ideallerini bizlere emanet ederek toprağa düştüler. Onların emanetleri özgür yarınlara duydukları özlemdir, sınıf sınırsız bir dünya hayalidir. Onların emanetleri can bedeli koruyup, kolladıkları, büyüttükleri devrime olan inançtır. Onların emanetleri halkımıza duyulan onulmaz sevgidir. Ve onların emanetleri yoldaşlarına olan sarsılmaz güvenleridir. Şehitlerimizin emanetlerini, özlemlerini, hayallerini, inançlarını, sevgilerini ve güvenlerini bu soluksuz mücadeleyi zaferle taçlandırma andımızı ailelerimiz ve dostlarımız huzurunda yineliyoruz” ifadelerine yer verildi. Faşizmin topyekûn saldırı politikalarının girdiği siyasal kriz olduğu vurgulanarak şöyle devam edildi: “15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL, KHK aracılığıyla halkın öfkesinin kontrol altına alınmaya çalıştığı böylesi tarihi bir süreçte düşmana korku olmaya korkularını büyütmeye devam etmeliyiz. Bu süreçte binlerce işçi ve emekçinin ihraç edildiği, aydın araştırmacı, yazarların tutuklandığı, binlerce insanımızın gözaltı ve tutuklama terörüyle hapishanelere doldurulduğu bir dönemden geçiyoruz. Tutuklamalarla halka gözdağı verildiği bu dönem devletin savaş ve zulüm politikalarıyla sürdürülmeye çalışılmaktadır. Efrin’e yönelik işgal girişimi bu kapsamda devletin krizinin boyutunu gösteren bir nitelik taşımaktadır. S. Kürdistan’ın da Kürtlerin kazanımlarına yönelik açılan bu savaş Türk hakim sınıflarının Kürt düşmanlığını bir kez daha ortaya koymuştur. Kendi sınırları içinde tahammül edemediği Kürtlerin Suriye de ki kazanımları devletin korkulu rüyası haline gelmiş sınırlarını aşarak Kürtlerle savaşı sınır ötesine taşımıştır. Emperyalist ağababalarının da kontrolünde ve onayıyla başlayan bu savaş Efrin halkının direnişiyle karşılığını bulmuştur/bulacaktır” denildi.
“Dalgalı hırçın sularda devrim iddiasını gerçekleştirmek için dövüşen proleterler olduk/olmaya da devam edeceğiz”
Devamında: “Bir yanda sistemin dizginleyemediği krizi boyutlanıp saldırıları hız kazanmışken diğer yanda da devrimci saflarda gelişen proleter ihtilalci çizgi ile küçük burjuva çizgi arasında ki mücadele bir ayrışma ile sonuçlanmıştır. Kendiliğindenciliğin sularına kulaç atmaya başlamış komünist ilkeleri ayaklar altında pespaye ederek reformist ve revizyonist çizgiyi komünistlere dayatmış küçük burjuva sınıf karakterli sağ tasfiyeci her anlayışa bu güne kadar nasıl set olduysak ve saflarımızda yeşerip büyüme isteğiyle nasıl mücadele ettiysek bu günde aynısını yaptık ve bu durum bundan sonrada değişmeyecek. Durgun sularda devrimcilik oynayan çocuklar değiliz. Dalgalı hırçın sularda devrim iddiasını gerçekleştirmek için dövüşen proleterler olduk/olmaya da devam edeceğiz. Muhakkak saflarımızda küçük burjuva anlayışlarla aramızdaki mücadelenin faşizmin ağırlaştığı bu dönemde boyutlanması ve ayrışmanın bu döneme denk gelmesi diyalektiğin yasadır. Safların netleşmesi mücadelenin keskinleştiği bu koşullarda çelişki yasasının gereğidir. Güçsüzlük ve zaaf gösterenler tamda bu süreçlerde ortaya çıkmış ve saflarımızdan arındırılmıştır. Ancak biliyoruz ki içimizde anlayış olarak kalıntıları halen varlığını sürdürmektedir. Ve bu anlayışlarla mücadelemiz tavizsiz bir biçimde sürecektir. “güçsüzlük ve zaaf taşıyan her ideolojiyi saflarımızdan kovmalıyız. Düşmanın gücünü fazla büyüten, halkın gücünü küçümseyen her görüş sahtedir” ifadelerinin yer aldığı konuşma “Şehitlerimizi andığımız bu günde onlara verdiğimiz sözü bir kez daha yineliyor, şahadetleri karşısında saygıyla eğiliyoruz” sözleriyle son buldu.
Gecede ayrıca Umut Yayımcılık standına ve Yeni Demokrasi Gazetesi’ne ilginin yoğun olduğu gözlemlendi.
Partizan Avrupa örgütlülükleri, ATİGF, (Avusturya Türkiyeli İşçi ve Gençlik Federasyonu) İTİF, (İsviçre Türkiyeli İşçiler Federasyonu) YDG, (Yeni Demokrat Gençlik) Yeni Demokrasi Gazetesi, YDK, (Yeni Demokrat Kadın) DDSB (Devrimci Demokratik Sendikal Birlik) MÇD (Munzur Çevre Derneği) PSAKD Ataşehir Şubesi, YDAB (Yeni Demokrasi Aileleri Birliği) ve SMF (Sosyalist Meclisler Federasyonu) gönderdikleri mesajlarla geceyi selamladılar.
Anma gecesi Pınar Aydınlar’ın coşkulu marş ve türküleriyle sona erdi.