3 Nisan Çarşamba günü Chhattisgarh eyaletine bağlı Bijapur’da bulunan Lendra-Korcholi ormanlarında Maoist gerillalar ile faşist Hint ordusu arasında şiddetli çatışma meydana gelmiş, 13 Maoist ölümsüzleşmişti. Yaşanan çatışmanın detaylarını Hintli gazeteci Malini Subramaniam çatışma anını ve sonrasını yaşayan köylülerle konuştu.
Hint devleti “Kagaar Operasyonu” ile Maoistlere ve Adivasilere yönelik imha saldırıları düzenliyor. 3 Nisan’da yaşanan çatışma da bu operasyon kapsamında yer alıyor. Bastar’da 3 Nisan’da yaşanan çatışmanın detaylarının bu imha saldırılarının teşhiri bakımından önemli gördüğümüz için okurlarımız için çevirdik. “Dead ‘Maoist’ talking: The aftermath of a security operation in Chhattisgarh” başlığıyla yayımlanan yazıyı aşağıdan okuyabilirsiniz:
Güney Chhattisgarh’daki Bastar ormanlarının derinliklerinde, yerel Adivasi topluluklarından gelen Maoist direnişçiler yaklaşık 40 yıldır Hindistan devleti ile düşük yoğunluklu bir savaşın içinde. Chhattisgarh polisi bu yıl çatışmalarda büyük bir ilerleme kaydettiğini ve 38 karşılaşmada 141 Maoisti öldürdüğünü iddia ediyor ki bu sayı 2009 yılı hariç geçmişte görülen tüm yıllık sayılardan daha yüksek.
Bu haber dizisi, çatışmaların yaşandığı yerlere giderek ve öldürülenlerin aileleriyle konuşarak bu rakamların ardındaki gerçeklerle yüzleşmenizi sağlıyor.
Bijapur bölge hastanesi yerleşkesi 4 Nisan günü öğle saatlerinde insanlarla dolup taşıyordu: yaşlı erkekler, bebeklerini emziren kadınlar, annelerini kovalayan ve dhotilerine (geleneksel giysi- çn) sarılan bebekler, içeri giren her polis aracının peşinden koşan genç oğlanlar.
İki gün önce, Chhattisgarh’ın en güney bölgesindeki polis, Gangalur köyü yakınlarındaki Korcholi-Nendra ormanlarında çıkan çatışmada 13 Maoisti öldürdüğünü iddia etmişti.
Maoistlerin cenazeleri, güvenlik operasyonu kapsamında gözaltına alınan köy sakinleriyle birlikte Bijapur ilçe merkezine getirildi. Polisin resmi olarak bir sayı açıklamamasına rağmen, yerel halk bölgedeki yedi ila sekiz köyden 25-30 kişinin gözaltına alındığını söyledi.
Bu köylerin sakinleri aile üyelerini aramak için hastane yerleşkesine akın etmişti.
Todka köyünden genç bir erkek olan Hemla Lachhu, “Kardeşimi aramaya geldim,” dedi. “Partideydi ve bir toplantıya gittiğini biliyorduk.” Parti derken, Bastar ormanlarında on yıllardır silahlı bir isyan yürüten ve hem kadroları hem de liderleri orada yaşayan yerel Adivasi topluluklarından seçilen yasaklı Hindistan Komünist Partisi’ni (Maoist) kastediyordu.
Unga Parsi’nin ailesi onu aramak için Kawadgoan köyünden gelmişti. Partiye bir yıldan kısa bir süre önce katıldığını söylediler.
-Köylülerin dürüstlüğü dikkat çekiciydi- kayıp aile üyelerinin partiye üye olup olmadığı sorulduğunda hemen evet ya da hayır şeklinde cevap veriyorlardı. İsyancı grupla bağlantılarını gizlemek için hiçbir girişimde bulunmadılar. Ancak, aynı biçimde, kayıp bir kişinin Maoist değil sivil olduğunu beyan etmekten de çekinmiyorlardı.
Korcholi köyünden Bodu Potam, “Chacha’mız Chaitu Potam’ı aramaya geldik.” dedi. “Wo Naxali nahi hai, uski to biwi aur chhe bachhe hain.” (Hintçe- çn) “O bir Naxalit değil. Bir karısı ve altı çocuğu var.”
Potam amcasını aramak için önce Bijapur polis karakoluna gitmiş. Onu orada bulamasa da başka tanıdık yüzler görmüş. “Bizim köyden bir kız olan Sarila Potam’la tanıştık” dedi bana.
Biz konuşurken, Bijapur bölgesinden sorumlu polis memuru geldi ve hastane yerleşkesinde toplanan insanlar ona doğru koştu. “Bir dakika, bir dakika,” diye yaklaşan kalabalığı uyardı. “Önce buraya bakın,” dedi ve cep telefonunu çıkarmış olan beyaz tişörtlü, iri yarı bir adamı işaret etti. Ekranında ölülerin yakın çekim fotoğrafları gösteriliyordu.
Bijapur polisi, diğer çatışma vakalarında izlenen uygulamanın aksine, Korcholi-Nendra çatışmasında öldürülenlerin fotoğraflarını basın açıklamalarının bir parçası olarak yayınlamamıştı. Bunun yerine yerel gazetecilere hafif makineli tüfekler, .303 tüfekler, 12 namlulu tüfekler, namlulu bomba atarlar, kodeks telleri, fişekler, kaplar, telsizler, Maoist yayınlar, güneş panelleri gibi bir dizi silahın yanında duran 13 ceset torbasını sergilemişti. Sabun, diş fırçası, yağ, kremler, ilaçlar gibi günlük kullanım eşyaları da vardı.
Hastanede, polis memuru nihayet telefonunu kaldırıp ölülerin fotoğraflarını gösterdiğinde, çoğu insan onların kanlı ve hırpalanmış yüzlerini görünce irkildi. Bodu Potam hayal kırıklığı içinde şöyle dedi: “Kuchh pehchan me hi nahi aa raha.” (Hintçe- çn) “Kimseyi tanımak mümkün değil.”, “Yüzler şişmiş, her yer kan içinde.”
Kısa süre sonra morgun kapılarını açan maskeli hastane personeli, hâlâ plastik torbalara sarılı cesetleri çıkarıp yere serdi. Cesetlerin üzerini örten plastik örtülerin kenarları çekilerek yüzleri ortaya çıkarıldığında köylüler bir adım öne çıktı; kadınlar sari palluslarını1, erkekler ise gamchalarını2 kullanarak pis kokudan korunmak için burunlarını kapattı.
Birkaç dakika içinde, bazıları ölüler arasında aile üyelerini fark etti- Chaitu Potam da onlardan biriydi. Chaitu’nun kız kardeşi ve karısı yıkılırken, Bodu Potam ağlayan teyzelerini teselli etti.
Cesetler teşhis edildikten sonra polis aile üyelerinin isimlerini bir deftere not etti ve parmak izlerini aldı. Ambulanslar çağrıldı. Cesetler ambulanslara yüklendi ve evlerine gönderildi.
Dört gün sonra, ölülerin geldiği köylere ulaşmak için Bijapur ormanlarında bisiklet sürerek takip ettim. Polis, yaptığı basın açıklamasında yaşananları bir “muthbhed” (Hintçe’de çatışma anlamına gelir- çn) ya da karşılaşma olarak tanımlamıştı. Ancak köylülerle yapılan konuşmalar, Masumeta tepesindeki Maoist bir toplantıya sabahın erken saatlerinde kurulan polis pususunun, önceki gece sona eren yıllık köy festivalinin yapıldığı dağ eteklerine nasıl yayıldığını daha ayrıntılı bir şekilde ortaya koydu. Festival ziyaretçileri ve onların uykudan uyanan ev sahipleri savunmasız bir şekilde yakalandılar.
Köylülerin söylediğine göre, açılan ateşte ölenlerin hepsi Maoist değildi. Daha da şaşırtıcı olanı, benim de keşfettiğim gibi, öldüğü ilan edilenlerin hepsi de ölü değildi.
Bir festival ve bir toplantı
Nendra köyü, Bijapur ilçe merkezinin yaklaşık 35 km güneyinde yer alır. Gangalur polis karakolunun yetki alanına girmektedir. Masumeta, Gorgonmeta, Reten, Marker, Pendemeta ve Kaaurmeta gibi çeşitli ormanlık tepelerle çevrili olan köyde yaklaşık 60 aile yaşar.
1 Nisan’da Nendra, Kohla Kosum Pen Devi olarak bilinen Kunjam klanına bağlı yerel bir tanrının onuruna düzenlenen yıllık festivale veya karsaad’a3 ev sahipliği yaptı.
Festivalin perma4 ya da köy rahibi Sonu Lakku, Gangalur ve Basaguda bölgelerine yayılmış köylerden binlerce kişinin festivale katılmak üzere Nendra’ya akın ettiğini söyledi. Şenlikler rahibin yaşadığı mezra olan Permapara’da gerçekleşti. Lakku, tören ritüellerinin sabah huzurlu bir şekilde başladığını, gece de dans ve içkiyle devam ettiğini söyledi.
Ancak ertesi sabah saat 4.30 civarında herkes yakındaki Masumeta tepesinde patlayan silah sesleriyle uyandı.
Gökyüzünde ışık görülür görülmez Lakku, tapınağın bulunduğu yere koştuğunu hatırlıyor. Köy rahibi Sukku Masa ve birkaç kişi daha ona eşlik etmişti. Tanrıyı tapınağa getirmişler – saz çatıdan yapılmış açık bir mahalle. Sonra, telaşla, güvenlik güçlerinin tepelerden indiğini gördüler.
Nendra köyündeki topluluk rahibi Sonu Lakku (sağda) ve köyün rahibi Sukku Masa, tanrının yerleştirildiği sazdan çatılı kulübenin dışındaydı.
Güney Chhattisgarh’da, Maoistlerin hakim olduğu bölgede yer alan Nendra gibi orman köylerinin sakinleri güvenlik güçlerinden korkma eğilimindedir- bunun da haklı sebepleri vardır. Adli soruşturmaların da ortaya koyduğu üzere, Maoist operasyonlara çıkan güvenlik güçleri birçok kez sivilleri öldürmüştür.
Güvenlik güçlerinin tepeden indiğini gören Lakku, kendisinin ve diğer adamların ormana doğru koştuklarını, ancak başka bir grup güvenlik görevlisi tarafından yollarının kesildiğini söyledi. Lakku kollarını havaya kaldırarak onlara bağırdığını hatırlıyor: “Biz köyün perma ve gaita’sıyız5, bize ateş etmeyin.”
Güvenlik güçleri ateş etmedi. Bunun yerine altı kişiyi yakaladılar, ellerini bağladılar ve tek sıra halinde yürümelerini sağladılar. Perma, kucağında bebeği olan eşi Nonni Sannu’nun araya girmeye çalıştığını ve polise kocasını almamaları için yalvardığını, ancak vurularak uzaklaştırıldığını söyledi.
Altı adam Palnar’daki bir güvenlik kampına kadar sessizce yürümüş.
Güvenlik güçlerinin köye saldırmaya başladığını bilmiyorlardı.
Köylüler polisin iddialarına itiraz ediyordu.
Ailesine göre polisin baskın yaptığı evlerden biri de zihinsel engelli, sağır ve dilsiz bir kız olan Kamli Kunjam’ın eviydi.
Annesi Somli Kunjam, aralarında kadınların da bulunduğu küçük bir grup güvenlik görevlisinin sabah 9 sularında eve girip Kamli’yi sürükleyerek dışarı çıkardığında Kamli’nin o sabah evde dinlendiğini ve mide ağrısı çektiğini söyledi.
Somli, Kamli’nin hasta olduğunu belirterek itiraz ettiğinde, kadın güvenlik personelinin kendisine ihtiyaç duyulması halinde onu hastaneye götüreceklerini söylediğini aktardı.
Kamli’nin büyükannesi Joggi, personelin torununu köy yolundan değil, orman yolundan götürdüğünü gördüğünü hatırlıyor. Bu durum torununun olası bir cinsel saldırıya maruz kalmasından korkmasına neden oldu.
Kamli’nin baldızı Ayte Kunjam ertesi gün ormana gittiğinde Kamli’nin bileziğini bulmuş.
Kamli bir daha geri dönmedi. Aile daha sonra polisin Kamli’yi çatışmada öldürülen Maoistler arasında listelediğini öğrendi.
Kızının Maoist olduğunu reddeden Somli Kunjam, polisin kızının yanlış yaptığından şüphelendiyse neden onu tutuklamadığını, bunun yerine neden öldürdüğünü söyledi. Gözyaşlarına boğulan kadın, kızının anısına bir ağıt yaktı: “Bana kim yayo (anne) diyecek? Keşke ölüm senin hastalığın yüzünden gelseydi, böyle zalimce değil.”
Polis, çatışmayla ilgili yaptığı basın açıklamasında Hindistan Komünist Partisi’nin (Maoist) silahlı kanadı olan Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu’nun 2 numaralı bölüğünden 13 Maoist kadroyu öldürdüğünü iddia etti.
Ancak köylülerin hazırladığı başka bir listeye göre öldürülen 13 kişiden 10’u Maoistti. Ancak Kamli de dahil olmak üzere diğer üç kişi sivildi.
Listeye göre bir diğer sivil de hastanede aile üyeleriyle tanıştığım 25 yaşındaki Chaitu Potam’dı.
Şimdi Nendra’nın komşu köyü Korcholi’deki evinde olan eşi Somi Potam, ayak parmağını görene kadar hastanedeki darp edilmiş yüzler arasında kocasını teşhis etmekte zorlandığını söyledi.
Çatışma sabahı, köydeki diğer kişiler gibi Somi de kocasıyla birlikte sabah saat 4 civarında, horozun ilk ötüşüyle birlikte Masumeta tepesinden gelen silah sesleriyle uyandıklarını söyledi. Sabah 7 civarında silahlar sustuktan sonra Chaitu’nun ormana gittiğini söyledi- mahua6 mevsimiydi ve altı çocuk babası evde oturarak bir sabahı boşa geçirmek istemiyordu. Adivasiler her yıl mahua mevsiminde mahua ağaçlarından düşen çiçekleri toplayarak kurutuyor ve yakındaki pazarlarda başka mallar karşılığında satıyorlar.
Somi, yemek pişirip altı çocuğunu besledikten sonra günün ilerleyen saatlerinde kocasına katılacağını, ancak güvenlik güçlerinin bölgede olduğu haberinin kendisini alıkoyduğunu söyledi.
Chaitu o gün geri dönmedi. Ertesi gün polis Korcholi-Nendra ormanındaki çatışmada 13 kişinin öldüğüne dair bir bildiri yayınlayınca ailesi paniğe kapılarak Bijapur’a koştu.
4 Nisan’da hastane morgunda naylona sarılı cesedini buldular ve polis onu Maoist olarak tanımladı. Somi, polise kocasının bir sivil olduğunu söyleyerek olay yerinde protesto ettiğini ama polisin onu dinlemediğini söyledi. Sessizce, cesediyle birlikte geri döndü.
Scroll, bu iddialara yanıtını almak için Bijapur polis şefiyle temasa geçti. Kendisi aramalara ya da kısa mesajlara yanıt vermedi.
Kocasının öldürülmesi için adalet aramayı planlayıp planlamadığı sorulan Somi şunları söyledi: “Eğer destek alırsam ararım.”
Cesetleri yüklemek zorunda kaldılar
Köyden uzakta, 2 Nisan sabahı polis tarafından gözaltına alınmalarından saatler sonra, perma Sonu Lakku kendisinin ve diğer beş kişinin geceyi Palnar kampında birbirlerine sokularak geçirdiklerini söyledi.
Lakku, ertesi sabah saat 7 civarında, 11 cesedi iki büyük SUV’a yüklemelerinin istendiğini hatırlıyor – beş ceset bir tanesine ve kalan altı ceset de diğerine.
Öğle saatlerinde iki ceset daha geldi; bunlardan birinin Kamli Kunjam’a ait olduğunu anladılar ve bu cesedin Maoist üniforması giymiş olması onları şaşırttı. Kamli’nin yüzü darp edilmiş olmasına rağmen- sanki biri ona taşla vurmuş gibi, diye hatırlıyor perma, yüzünün nasıl deforme olduğunu göstermek için yumruğunu yüzüne vurarak – onu gözlerinden ve ağzının yapısından tanıyabilmiş.
Diğer ceset ise yakınlardaki Metapal köyünden, Lakku’nun Maoist olduğunu söylediği genç bir adama aitti.
Cesetlerin çoğunu tanımanın zor olduğunu çünkü yüzlerinin hırpalanmış, morarmış ve kanla kaplı olduğunu belirtti. Kendi aralarında cesetlerin durumu hakkında konuşurlarken polisin onları terslediğini ve cesetleri hızla yüklemelerini istediğini hatırlıyor.
Cesetler Jaitlur’a götürüldü ve oradan helikopterle Bijapur’a götürülürken, altı adam karayoluyla ilçe merkezine gitti. Gözaltında dört gün daha geçirdikten sonra 7 Nisan sabahı serbest bırakıldılar.
Yakın mesafeden vuruldular
Güvenlik güçlerinin gözaltına aldığı kişiler sadece bu altı kişi değildi.
Polisin 5 Nisan’da yaptığı açıklamaya göre Sudru Kunjam adlı bir erkek ile Ayti Punem ve Malti Kunjam adlı iki kadın “üçü de polisi görünce kaçmaya çalışırken yakalanmışlardı.” Açıklamada, Aytu Punem ve Enku Punem adlı diğer iki erkeğin de polisin haklarında yakalama emri bulunması nedeniyle tutuklandığı belirtildi.
Ancak polis açıklamasında başka bir gözaltı konusunda sessiz kaldı.
4 Nisan’da hastane yerleşkesinde Chaitu Potam’ın yeğeni bana polis karakolunda Sarila Potam adında genç bir kız gördüğünü söylemişti. 8 Nisan’da ailesiyle Korcholi’deki evlerinde buluştum. Bana Sarila’nın 2 Nisan sabahı evde pirinç döverken polis tarafından gözaltına alındığını söylediler.
Sarila’nın büyükannesi Jogi Potam şok edici bir açıklama yaptı: öğlen saatlerinde yakındaki tepelerde silahlar sustuktan sonra yeşil çiçek desenli bir sari giyen bir kadının aceleyle evlerine girdiğini ve kıyafetlerini değiştirmeye başladığını söyledi. Kadının Maoist olup olmadığı sorulduğunda Jogi hiçbir fikri olmadığını, onu ilk kez gördüğünü söyledi.
Kısa süre sonra güvenlik personeli de onun izinden gitti. Jogi, eve girdiklerinde kadını dışarı çıkardıklarını, arka bahçeye götürdüklerini ve ona Maoist üniforması giydirdiklerini anlattı. Üniformanın nereden geldiğini sordum. Muhtemelen güvenlik güçleri taşıyordu, dedi.
Polis kadını sürükleyerek götürdü. Verandada oturmuş pirinç döven Sarila’yı da götürdüler. Jogi, ikisinin biraz uzağa götürüldüğünü söyledi. Ancak o ve gelini onları bir ağacın arkasından izleyebilmişler. Güvenlik personelinin kadının etrafını sardığını gördüğünü hatırlıyor. Sonra Jogi bir silah sesi duymuş. Kadın öldürülmüştü.
Anlattıklarına burada ara veren Jogi evine geri döndü ve kadının giydiği kıyafetleri çıkardı- mavi çiçek desenli yeşil renkli bir sari, kırmızı bir jüpon ve kırmızı kareli bir gömlek.
Sarila hayatta kalmıştı. Onunla 7 Nisan’da polis gözetiminden serbest bırakıldıktan sonraki gün tanıştım. Bir ağacın altında annesinin yanında oturan kız sessizdi ve sadece sorulduğunda konuşuyordu. Polisin onu başka bir yöne, evlerine giren kadını vurdukları yerden biraz uzağa götürdüğünü söyledi.
Polisin kızı neden gözaltına aldığı belli değildi. Sarila karakolda başka bir köyden bir kızla aynı yeri paylaştığını söyledi. İkisine de pişirdikleri kuru erzak verilmiş. Bir gün Gondi dilini konuşan bir polisin kendisinden arkasını dönmesini istediğini ve yere düşünceye kadar dövdüğünü söyledi.
Annesi ve babasının kendisiyle görüşmek için her gün thana’ya (polis karakolu-çn) geldiğini biliyordu. Ancak 7 Nisan akşamı serbest bırakılana kadar polis onlara erişim izni vermemiş.
Polis kayıtlarında ölü
Kargaşadan günler sonra köylerde polisin eylemine karşı öfke vardı. Korcholi’de köylüler, güvenlik güçlerinden kaçmak için ormana sığınanlar arasında Pappu Padam adında bir erkeğin de bulunduğunu söyledi. İki gece sonra cesedi ormanda bulundu – saklanırken muhtemelen bir ağaçtan düşerek ölmüştü.
Nendra’da perma şunu sordu: Güvenlik güçleri neden bizi korkutmak için köye girdi? Maoistler köy festivaline katılmak için gelmiş olabilir mi diye sordum. Hayır, diye ısrar etti rahip, Maoistler köyde bulunmuyordu. Ancak yakınlardaki Masumeta tepesinde kamp kurduklarını kabul etti.
Maoistlerin toplantısına ilişkin ayrıntılı bir açıklama- ister inanın ister inanmayın – polisin 13 kişilik ölü listesinde yer alan bir erkekten geldi.
Nendra yakınlarındaki bir köyde yaşıyordu. Bir Gondi tercümanıyla birlikte ailesini aramak için köye gittim ve onları yas içinde bulmayı umuyordum. Bunun yerine köylüler bana gülerek bu kişinin hâlâ hayatta olduğunu söylediler.
Ulaştığımızda yakındaki bir gölde balık avlıyordu. Gondi tercümanı ziyaretimizin amacını açıklamak için göl kenarına indi. Fotoğrafının çekilmemesini ve isminin açıklanmamasını rica ederek, hikâyeyi kendi açısından anlatmak üzere büyük bir taşın üzerine oturdu.
Nendra köyünde festivalin sona erdiği 1 Nisan akşamı Maoistlerin birkaç köylüyü üç gündür iç toplantı yaptıkları yakındaki Masumeta tepesine çağırdığını söyledi.
Diğer kişilerle birlikte gece geç saatlerde, saat 9 sularında olay yerine ulaşmış. Orada 150 üniformalı Maoist ve kendisi gibi 50 sivil olduğunu tahmin ediyordu. Maoistlerin köylülerle ne görüşmek istediğinden emin değildi- tek bildiği toplantının ertesi gün sona ereceğiydi.
Bir önceki gün vahşi bir ayı gruba saldırmıştı. Dolayısıyla güvenlik güçleri o gece gizlice Masumeta tepesine çıktıklarında, Maoistler bu karışıklığı başka bir yaban ayısı saldırısı sandılar- ta ki silah sesleri duyulana kadar.
İlk kurşunlar iki Maoisti neredeyse anında öldürdü, diye hatırlıyor bu kişi. Diğer Maoistler de güvenlik personeline ateş açtı. Ardından gelen kaos ortamında köylü, ormanların içinden bir kaçış yolu bulana kadar bir süre saklanmış. Maoistler de kaçmayı başarmış.
“Güçler pusuya düşürdükleri Maoistlerin çoğunu yakalayamadıkları için üzgündüler ve bu yüzden köylere doğru çılgınca koştular” diye hatırlıyor o anı. Maoistlerin de köylere sığınmasının yardımcı olmadığını sözlerine ekledi.
İki gün sonra saklandığı yerden çıkan köylü, polisin kendisini ölü bir Maoist olarak ilan ettiğini öğrendi. Onun olduğu söylenen cesedi hastaneden kimin aldığını sordum. Güldü. Öldürülen Maoistlerden birinin cesedini karısı almış. “Hepimiz onu köyde defnettik” dedi.
Polisin ölü listesinde hayatta kalan tek kişinin o olmadığını söyleyerek beni daha da şaşırttı. Polisin öldürdüğünü iddia ettiği üst düzey bir kadın Maoist aslında hayatta, diye kıkırdadı.
Daha fazla ayrıntı vermek istemeyerek gitmek için ayağa kalktı. O balık ağlarına geri dönerken, ben daha fazla cevaplanmamış soruyla geri döndüm.
Tüm fotoğraflar Malini Subramaniam’a aittir.
1 Sari-Pallu: Hindistan’da kadınlar tarafından giyilen geleneksel bir giysidir ve pallu, genellikle omuzun üzerinden aşağıya doğru salınır. Kadınlar, pallu’yu yüzlerini veya burunlarını örtmek için kullanabilirler.
2 Gamcha: Hindistan’da ve bazı Güney Asya ülkelerinde erkekler tarafından kullanılan geleneksel bir havlu veya bezdir. Genellikle pamuktan yapılır ve birçok farklı amaç için kullanılır, örneğin ter silmek, yıkanmak veya sıcak havalarda serinlemek için. Erkekler, gamcha’yı pis kokudan korunmak için burunlarını örtmek için kullanabilirler.
3 Karsaad: Özellikle köylerde veya küçük topluluklarda, yerel tanrılara veya tanrıçalara şükranlarını sunmak ve toplumsal bağları güçlendirmek için düzenlenir.
4 Perma: Yerel dillerde ve kültürlerde köy rahibi veya dini lider anlamına gelir. Bu kişiler, genellikle köydeki dini ritüelleri yönetir, festivalleri organize eder ve topluluğun manevi rehberliğini sağlarlar. Festival gibi özel etkinliklerde, perma köy halkını yönlendirmek, dualar etmek ve törenleri yönetmek gibi önemli roller üstlenir.
5 Gaita: Bazı Hint dillerinde köyde önemli roller üstlenen kişilerden birini ifade eder. Genellikle köyde yönetim veya sosyal düzenle ilgili belirli sorumluluklara sahip olan kişileri tanımlar. “Perma” köy rahibi veya dini lider iken, “gaita” da köyün yönetimsel veya sosyal işlerinden sorumlu önemli bir figür olabilir. Bu kişiler, köydeki barış ve düzenin korunmasında önemli rol oynarlar ve genellikle topluluk tarafından saygı görürler.
6 Mahua: Hindistan ve çevresindeki bölgelerde yetişen bir ağaç türüdür. Mahua ağacı, özellikle çiçekleri ve meyveleri nedeniyle önemlidir ve çeşitli şekillerde kullanılır: Çiçekleri alkol, şeker ve sirke üretiminden kullanılır. Ayrıca yemek yapımında kullanılması için yağ, sabun ve aydıntlatma amacıyla kullanılır.
Çeviri: Yeni Demokrasi