Newroz mitolojik bir anlatı olarak büyük bir isyanın, Dehak adlı bir tiranın Demirci Kawa liderliğinde birleşen halkın önüne geçilemez başkaldırısıyla yok edilişinin anlatımıdır. Bu anlatı bir olaydan söz ediyor olsa da Newroz böyle ele alınmamalıdır; tarih böylesi büyük isyanların, direnişlerin anlatılarıyla doluyken bizim bu anlatıyı birçok isyanın da anlatısı olarak ele almamız yanlış olmayacaktır. Çünkü bilinen tarih zorbalığa dayalı devasa sistemlerin çürüdükleri anlarda halk kitleleri tarafından, bazen bir demircinin ocağından alınan bir kıvılcımla tutuşturdukları ateşle yakmalarıyla doludur. İsyan etmek meşrudur; tarih de -bir cümlede tanımlanacaksa eğer bu meşruluğun her seferinde daha gelişkin sistemlerin önünü açarak gerçekleşmesidir. Çoğunlukla meşru isyanlar olan halk isyanları tarihsel ilerlemenin kaçınılmaz ve yalın biçimleridir. Bu anlamda Newroz günümüzün de kaynağı olan büyük bir isyanın adıdır. “Newroz İsyandır; İsyan Etmek Meşrudur” diye haykırdığımızda aslında bize tarihin bugün yüklediği sorumluluğu hatırlıyor ve hatırlatıyoruz.
O halde isyanı Newroz’u kutlamak bugünkü isyanın koşulları içinde bir çalışma, tavır, politika gerektirir. Şaşırtıcı olmamakla beraber Newroz kutlamalarının bugünün isyan biçimleriyle, halk gerçekliğiyle beraber düşünülmemesi bizim karşı çıkmamız gereken bir özelliktir. Newroz’un bir Kürt isyanı olup olmaması veya Ortadoğu halklarının ortak bir bayramı olup olmaması günümüz isyanlarının da kaynağı olarak Newroz’dan söz edildiğinde önemsizdir. Kuşkusuz Kürt ulusunun tarihsel varoluşunu kavramasında ve ulus bilincini, diğer her ulusun yaşadığı gibi olabildiğince gelişmiş olarak yaşamasında Newroz’un tartışılmaz bir yeri ve önemi vardır ve olacaktır. Kürtler aynı ulusal bilinçle ezen ulusun hâkim sınıflarının ve uluslararası tekelci güçlerin zorbalığına karşı Newroz’u kutlamaya devam edeceklerdir ve biz de komünist bir tavır olarak bu haklı kutlamanın yanında yer alacağız. Bunun doğru ve devrimci bir tutum olarak sürdürülmesinden vazgeçilmeyecektir. Ne var ki bu tutum Newroz’un günümüz isyanlarıyla birlikte kavranması bakımından eksiktir.
Günümüz isyanları dediğimiz proleter devrimlerdir. Newroz bize tarihin, nihayetinde ve en yalın olarak nasıl yazıldığını anlatır dedik. Proleter devrimciler tarihten öğrenmeyi bilen devrimcilerdir ve öyle olmayı sürdürmelidirler. Newroz bizim için Kürt ulusal bilinçlenmesinin bir aynası ve Kürt tarihinin en önemli olaylarından birisi olduğu kadar, belki de bundan daha da fazla bir proleter devrim türü olan demokratik halk devriminin kavranması ve örgütlenmesi için bir araçtır; bir öğrenme aracıdır.
Demirci Kawa ilham aldığımız ve almaya devam edeceğimiz büyük bir halk önderidir; bugünün isyanlarının önderleri olarak komünistler; komünist partileri bugünün Demirci Kawalarıdır. Demirci Kawa köylülerin isyanına önderlik etti ve onun ocağındaki ateş köylülerin büyük isyanında yol gösteren ışık oldu. Halk o ışığın aydınlattığı yolda ilerledi. Komünistler işçi sınıfının varoluşundan hareketle analiz ettikleri kapitalist toplumun ocağında yaktıkları ateşi yükselttiler ve yükseltmeye devam ediyorlar. Bu ateş önce Marksizm, sonra Marksizm-Leninizm ve sonra da Marksizm-Leninizm-Maoizm olarak büyüdü. Bu nedenle biz Newroz’u sadece Kürt halkının ulusal bilincindeki haklı yeri bakımından kutlamamalıyız. Bunu yapmakla beraber Newroz’u işçi sınıfı önderliğindeki isyanların kaynağı olarak da kutlamalıyız. Bu bayramı bir halkın haklı isyanı olmakla beraber bugünün devrimci sınıflarının haklı isyanının yol göstericisi olarak da kavramalı ve anlatmalıyız. Türkiye halkı çeşitli ulus ve azınlıklardan tüm bileşenleriyle Newroz’u kendi haklı öfkelerinin yol göstericisi olarak öğrenmelidirler. Bunu yapabilmelerinin birinci koşulu komünistlerin Newroz’u tam da böyle kavramaları ve buna uygun örgütlemeleridir. Newroz İsyandır; İsyan Etmek Meşrudur dediğimizde bugünün isyanına proletarya önderliğindeki halkın halk demokrasisi için isyanına çağrı yaptığımızı unutmamalıyız. Newroz’u proleter bilinçle, proletaryaya mal ederek, o seviyeye taşıyarak ve devrimimizin gerekleri ile beraber kutlamalıyız. Devrimi istemek, haykırmak için nedensiz olduğumuz ileri sürülemez. Newroz bize bunu binlerce yıl öncesinden öğretiyor. Öğrenmekten çekinmeyelim!
Kürt ulusunun ruhu ve kanıyla bezediği ve faşist-şoven devletin saldırılarına karşın yüksekte tuttuğu Newroz bayrağı şimdiki şartlarda işçi sınıfının, köylülerin, emekçi kadınların, geleceği karartılmış gençlerin elinde Kürt halkının haklı isyanıyla dayanışma bilinciyle yaygın bir şekilde dalgalanmalıdır. Kürt halkının son büyük isyanına yönelik saldırılara bir bütün Türkiye halkı olarak karşı durulması gerektiğini kavramalı ve bunu örgütlemeyiz.
En son Garê’de gerçekleşenlerin bilinç bulanıklığı yaratmak amaçlı yapıştırılmış terörizm yaftasıyla devletin salt PKK’ye karşı askeri bir hamlesi değil, bundan çok daha fazla olarak Türkiye halkına karşı geniş ve çok boyutlu saldırılarının bir parçası olduğu artık belirgindir. Cumhurbaşkanı’nın ilkin müjde sözüyle duyurduğu askeri hamle toplumun siyasi ve kültürel olarak nasıl dizayn edilmeye çalışıldığını göstermiştir. Halk kitlelerinden, içinde bulundukları koşulları, temel gereksinimlerini karşılamak için dahi çok zorlu çalışma şartlarına zorunlu bırakıldıkları gerçekliğini, bunun sonucu olan yoğun çileye rağmen gene de geleceksizliği, güvencesizliği, asgari yaşam standartlarından uzaklığı unutmaları, görmemeleri ya da kabullenmeleri istenmektedir! Çünkü güya devlet uluslararası büyük bir saldırıya karşı savaşmaktadır! Çünkü PKK emperyalizmin bir taşeronu olmaktan ibarettir! Çünkü onlara göre devrim halkın inisiyatifine dayanan bir büyük kitle eylemi değil de dış güçlerin devlete bir darbesi olmaktan başka bir şey değilmiş! Oysa ne PKK bir taşeron örgüttür ne de devrim dışarından örgütlenen bir eylem olabilir. Bütün bunlar ülkedeki egemen faşist güçlerin her gün bir öncekinden daha pervasız görünen saldırılarıyla gündemleşen, gelişen ve önünün alınamayacağı her defasında ispatlanan, üzerindeki baskılardan, vurulduğu zincirlerden halkın kurtulma çabasının veya eğiliminin sonucudurlar.
Garê’de bir biçimde katledilen esir asker ve devlet ajanları egemen güçlerin gerçek yüzünü, dayandıkları esas güçleri, kim için yönettiklerini ortaya çıkarmıştır. Devletin yerli veya milli nitelikten ne derecede uzak olduğunu, emperyalist güçlerin maşası olmak dışında yozlaşmış, tamamen gerici nitelikteki sınıfların, bürokrat ve büyük komprador sınıfların bir aygıtı olduğunu bundan daha iyi ne gösterebilirdi!
Yönetmeyi başarmak için saldırmaya devam edecekler ve Garê’de olanlar bu saldırıların en rezil biçimlerde gerçekleşebileceğini gösteriyor. Devlet her şeye karşın hem yenilgisini hem de büyük açmazını önemli derecede gizlemeyi başardı; çünkü bunları açıkça teşhir edecek güçler büyük bir baskı altındalar ve aynı zamanda ciddi derecede yetersiz durumdalar. Bu yetersizliğin temel nedeni kitlelere dayanan devrimci bir çalışmanın olmayışı ya da zayıf oluşudur. Newroz bize kitlelere yönelen bir kıvılcımın büyük bir devrim ateşine dönüşebileceğini öğretiyor. İşçi sınıfının kapitalizm ocağından aldığı kıvılcımın devasa bir ateşe dönüşebileceğini Sovyetlere dönüşen Rusya’da, ÇHC’nin kurulduğu Çin’de ve proleter devrimler çağının büyük halk devrimlerinde gördük. Newroz’u proletaryanın devrim yolunu aydınlatan bir meşale gibi kutlayalım, meşru isyan eylemini Newroz kutlamalarıyla yayalım!…