Kavganın türküleştiği, türkülerin savaş naralarına dönüştüğü, Munzur dağlarının kartalı Polat İyit, Proletarya Partisi’nin önder kadrolarındandı. Yirmi yıllık devrimci yaşamı boyunca partisine halka ve devrime düşman her türlü akıma, her türlü saldırıya karşı onurluca savaştı. “Kavga ve Parti var oldukça ben ölmem” diyordu. “Ben partime, yoldaşlarıma, halkıma, yüreğim ve beynimle emek verdim yüzlerce tohum ektim. Bu tohumlar yeşeriyor, yeşerecek. En güçlüsünü de Munzur’a ektim. Bunu hiçbir güç söküp alamayacak bunu biliyorum. İşte bu yüzden ben ölmem” diyordu.
1979’larda çocuk denecek yaşta atıldı kavganın en kızgın yerine. 12 Eylül AFC’sini zindanlarda karşıladı. 1982’de dışarı çıktığında hiç tereddüt etmeden kavgada yerini aldı. Bir kavga insanı için içerisi dışarısı fark etmezdi. Mücadele her yerde vardı. Çok sürmedi. 1985 yılında tekrar tutsak düştü. Bir aydan fazla işkence tezgahlarında faşizme kök söktürdü. Sonrasında tutuklanarak Metris zindanına konuldu. Bir yıl sonra zindandan çıktığında Proletarya Partisi ağır bir süreçten geçiyordu. 3. Konferans delegeleri şehit düşmüş, sol sekter bir grup partiyi parçalamıştı. O tereddütsüz bu küçük burjuva sapmaya tavır aldı ve partiyi yeniden örgütlemeye girişti. 1990 yılından itibaren PÜ olarak gerilla bölgesinde 1995’e kadar aralıksız faaliyet sürdürdü. Son olarak 19 Nisan 1996 da tutsak düştüğünde Proletarya Partisi’nin önder kadrolarından olan Polat İyit tutuklanarak Bayrampaşa Hapishanesi’ne götürüldü. Topluma uygulanan topyekun saldırının bir parçası olan hapishanelere yapılan hücre saldırısının püskürtülmesi için başlatılan Süresiz Açlık Grevi ve Ölüm Orucu Direnişinde aktif bir biçimde rol aldı. ÖO ve SAG direnişinde pek çok tutsak gibi Polat İyit’te bedenen zayıf düşmüştü. Zayıf düşen bedenine kanser hükmetmişti. Hastalığın akciğerini, beynini, midesini sarmış olmasına rağmen “İradenin yenemeyeceği bilimin çözemeyeceği hiçbir şey yoktu diyordu.” Bu iradeyle kavgasını sürdürmeye devam etti. Devlet ise onun tedavisini engellemek için elinden geleni yaptı. Devletle aynı paralelde hareket eden İstanbul 2 No’lu DGM Adli Tıp raporunda “hastalık ölümcül” denmesine rağmen onu tahliye etmedi. Polat İyit’in bilinçli bir şekilde tedavisi engellendi.
15 Ocak 1997’de kaybettiğimiz Polat İyit hastalığının en ağır dönemlerinde dahi komünist kimliğini, ilkeli, başeğmez tavrını sonuna dek sürdürdü. Polat İyit 96 SAG ve ÖO sürecinde ölüm orucu direnişçilerine yazmış olduğu mesajda şöyle diyordu:
“Yoldaşlar;
Düşmana son darbeyi indirerek zaferi kazanmak açıktır ki feda olma ruhunu tereddütsüzce yerine getirmekle mümkündür. Partimizin vermiş olduğu görevi yerine getirmek için kendi bedenlerimizi düşmana meydan okurcasına ölüme yatırmanız ve düşmanı kendini “güvenli hissettiği mekanlarda” vurmanız bizi şevklendirmekte, mücadelemizi daha da anlamlı kılmaktadır. Bu karşı koyuş düşmanın genelde topluma özelde ise hapishanelere saldırısına karşı son vermenin hedefe kilitlenmesidir.
Ölüm Orucu düşmanın son mevzisinde kızıl bayrağın dalgalanmasıdır. Savaşta yoğunlaşıp ileri atılmaktır. İşte bu kavgada sizler partiyi temsilen böylesine ileri mevzilerde yer almaktasınız. Unutmamalıyız ki, bizi bu denli güçlü kılan şey MLM’ye olan inancımız partimizin tarihsel geçmişi ve geleceği temsil ediyor olmasıdır. Ve her bir yoldaşın temsil ettiği kızıl bayrağı yoldaşları devralarak ilerilere taşıyacak, şanlı ve onurlu mücadelemizi ölümsüzleştirecektir. Böylesi şanlı ve onurlu mücadelede şehit düşmek, öğretici ve kavratıcı olduğu gibi değiştirici ve dönüştürücüdür de. Parti önderliğinde savaşıp gelişen kızıl ordumuz faşist Türk devletinin halka yaptıklarının hesabını soruyor, sormaya devam edecektir. Sizler gerillanın silahındaki hedefi paramparça eden mermi, gerilla birliğinin öncülerisiniz. Zafere olan mutlak mahkumiyet başarımızın teminatıdır. Kahramanca savaşmak, fedakarlıktan korkmamak, yorgunluğu hor görmek ve devamlı çarpışmak kısa bir süre içinde birbirini izleyen çarpışmada hiç dinlenmeden savaşma stilini geliştirmek… Binlerce on binlerce şehit bizden önce halkın çıkarları için canlarını kahramanca verdiler. Onların bayrağını yukarılara kaldıralım, kanlarıyla çizilen yolda ilerleyelim ‘Zafer kazanmak için kararını vermek, hiçbir fedakarlığın önünden kaçmamak, bin bir zorlukların üstesinden gelmek lazımdır… (Mao )
İşte gururla sınıf mücadelesinin engin denizine atılalım yoldaşlar.
Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!
9 Temmuz 1996
Polat İyit”