İstanbul: Dün (11 Mart) Munzur Çevre Derneği Kadın Komisyonu 8 Mart vesileyle, “Yaşam alanlarımıza yönelik her türlü saldırının karşısında itaat eden değil, direniş çığlığını yükselten kadınlarız” şiarıyla 8 Mart etkinliği gerçekleştirdi.
“Çevre ve kadın ezilmişliğiyle değil, direngeniyle bir bütündür” yazılı pankartın asıldığı etkinliğe, Sur’da evini üç ay boyunca tüm saldırılara rağmen terk etmeyen Emine Abiş, Yeni Demokrat Kadın (YDK) ve sanatçı Helin katılım sağladı. Etkinlik ilk olarak, özgürlük mücadelesinde ölümsüzlüğe uğurlanan kadınlar şahsında, katledilen tüm kadınlar için gerçekleştirilen bir dakikalık saygı duruşuyla başladı.
Devamında MÇD Başkanı Hatun Esen, 8 Mart’ın tarihçesini hatırlatarak, “8 Mart’ı kadınlar diş ile tırnak ile direne direne kızıllaştırmışlardır. Binlerce işçi o gün kötü çalışma koşullarına ve karşılığını alamadığı emeği için isyan ederken, bugün ise bedeni, kimliği, emeği ve yaşam alanları için alanlara çıkıyor. Sur’da, Cizre’de, Cerattepe’de, Hasankeyf’te, Bergama’da, Kütahya’da, Tokat’ta, Sinop’ta coğrafyamızın daha birçok yerinde kadınlar yaşam alanlarının talan edilmesine ve ranta kurban edilmesine karşı bedenlerini kepçelerin önüne etten duvar ediyor” dedi.
Hatun Esen’in konuşmasının ardından, dünyanın birçok yerinde kadınların insanlığın ve doğanın özgürlüğü için vermiş olduğu mücadeleyi anlatan sinevizyonun gösterimi gerçekleştirildi. Ardından MÇD Kadın Komisyonu adına söz alan Sevil Doğan, yaşam alanlarına yönelik saldırıların boyutunu ve bu saldırıların geri püskürtülmesinde etken bir yerde duran kadın mücadelesinin önemine değinerek, “Bitmek bilmeyen OHAL sürecinin içerisine bir de savaş savaş politikaları eklendi. En demokratik haklarımıza dahi saldırıların hat safhada olduğu böylesi bir atmosferde kadınlar 8 Mart’ı direnişin bütün renkleri ile alanlarda karşıladı. Ülkemizin birçok yerinde mitingler yapılırken, birçok yerinde ise OHAL bahanesi ile kadınların 8 Mart etkinliklerine saldırı gerçekleştirildi. Bu gün her ne amaçla olursa olsun sesini duyurmak için sokağa çıkan kadınlar yoğun saldırı, gözaltı ve tehditlerle karşılaşıyor. Emeği, bedeni ve kimliği için sokağa çıkan kadınlar bugün aynı zamanda yaşam alanlarının özgürlüğü için sokaklara çıkıyor” dedi. Her alanda parça parça var olan mücadeleleri ortak bir noktada birleştirmenin ve büyütmenin önemine değinen Doğan, kadınların yan yana mücadele ettiği sürece bunun mümkün olduğuna vurgu yaptı.
“Sur’da bir yıkım vardı ama direnen kadınlar da vardı”
Devamında konuşan Emine Abiş ise, Sur’da aylarca süren sokağa çıkma yasağı sırasında kadınların yaşam alanlarına hiç tereddütsüz can bedeli sahip çıktığını hatırlatarak, çocuk, yaşlı denilmeden evini terk etmeyen herkesin devletin saldırısından nasibini aldığını vurguladı. Sur’da evini, mahallesini en son ana kadar savunanlardan birisinin de kendisi olduğunu bildiren Emine, “Bize ‘terörist’ muamelesi yaptılar. Bizim evlerimizi, mahallelerimizi topla, tüfekle yerle bir edenler devlettir, terörist olan ise evinin yıkılmasını istemeyen bizler olduk(!) Evlerimizden bizi zorla çıkardılar. Öldürdüler, gözaltına aldılar, tutukladılar, işkence ettiler… Evimi terk etmediğim için diğer kadınlar gibi aylarca hapishanede tutuklu kaldım. Sur’da bir yıkım vardı ama direnen kadınlarda vardı” dedi.
“Sur, Cizre vs. hesabı sorulmadan üzerinden yıllar geçse de konuşacağız”
Ardından söz alan başka bir kadın ise, bedel ödeyen ama aynı zamanda bedel ödeten kadınların direnişine vurgu yaparak; Sur, Cizre, Nusaybin gibi yıkılan ve yerle bir edilen Kürt kentlerinin, bodrum katlarında katledilenlerin, taciz ve tecavüze uğrayan kadınların hesabı sorulmadıkça, üzerinden yıllarda geçse konuşulmaya devam edileceğinin altını çizdi.
Devamında kadınlar söz alarak, dayanışma, kadın mücadelesini yükseltme ve yaşam alanlarına yönelik saldırılara karşı güçlü bir karşı koyuş örgütlemeyi tartıştı.
Etkinlik sanatçı Helin’in ve Cumartesi Anneleri’nden Gülmez Ana’nın Zazaca seslendirdiği ezgilerle son buldu.