Dersim denilince, her karışını yüzlerce devrimci, yurtsever ve komünist gerillanın adımladığı bedel ödeyerek bedel ödettiği, inancımızın, umudumuzun, kararlılığımızın harmanlanarak dağ başlarında isyan ateşine dönüştüğü gelir aklımıza. Birçok kez gittik, gidildi Dersim’e. Kiminde coşkumuz yüreğimize sığmamıştı, gerillanın kızıl mermileri selamlamıştı bizleri. Düşmana vurulan her darbe dağlara olan özlemimizi katlıyor, aynı mevzide olmanın düşü sarmalıyordu bizi. Kimi zamanlar ise ölümsüzleşenlerimizi uğurlamak için Dersim’deydik. Düşmana olan öfkemiz, kinimiz taşıyordu yüreğimizden. Ölümsüzleşen yoldaşlarımızın bıraktığı mevziyi doldurmanın ateşi kavuruyordu içimizi. Munzur bile dindiremezdi içimizde yanan bu ateşi. Buruk kalıyordu her şey. Kavga antlarımız yankılanıyordu boğazımız parçalanırcasına…
2 Haziran günü Dersim Ovacık’ta ölümsüzleşen Hasan Ataş yoldaşı uğurlamak için koyulduk yola. Dersim girişinde, ilk kontrol noktasına vardığımızda korkunun devlette yarattığı etkiyi fark etmemek mümkün değildi. Beton bariyerlerle çevrili alanda onlarca kamera doğrultulmuştu dört bir yana. Yıpranmış olsa da gerillanın varlığı dahi düşmana korku salmaya yetiyordu. Kontrol noktasını geçtiğimizde Pülümür’den Dersim merkeze kadar yol ayrımlarına zırhlı araçlar konulduğu, birçok tepenin askerlerce tutulduğu çarpıyordu gözümüze. Her ilçe girişi ve çıkışında, Dersim merkez girişi ve çıkışında arama noktalarının kurulu olduğu Dersim’e giden herkesçe bilinir. Ancak bu sefer daha yoğun bir kuşatmanın olduğu apaçıktı. Bu kuşatmanın sebebi, çok iyi biliyoruz ki Hasan Yoldaş’tı. Bizim de Hasan yoldaşı sahiplenişimizin zayıflatılmak istenişi, psikolojik bir yıpratma girişimiydi. Uzun zamandır Dersim’de gerilla cenazelerinin defnedilmesi halktan koparılarak sessiz sedasız gerçekleştirilsin, Dersim’de herhangi bir sahipleniş açığa çıkmasın isteniyordu. Ancak böylesine bir abluka ile ilk kez karşılaşıyorduk.
Dersim halkı üzerindeki baskı ve yıldırma politikasının anlaşılmaması mümkün değildi. Tehdit, işbirlikçileştirme, ajanlaştırma ekonomik alanlarının daraltılması, Dersim dışından getirilerek yerleştirilen unsurların kültürel yozlaşmanın aracına dönüştürülmesi ve devlet eliyle gençlik üzerinde hakim kılınmaya çalışılan bağımlılık Dersim halkının direniş ve mücadele direncini geriletmiştir. Böyle süreçler ile ilk kez karşılaşılmamaktadır elbette. İnancımızı, kararlılığımızı ve ısrarımızı sürdürmemiz mücadeleyi daha ileri mevzilere taşımıştır, taşıyacaktır. Tarih bu durumun onlarca örneğini göstermiştir bizlere.
DEVRİMCİ İRADEMİZLE ABLUKAYI BOŞA ÇIKARDIK!
Dersim’i ablukaya alan devlet, kazandığı mevzileri kaybetmek istemiyordu. Dersim halkının geçmişten bugüne var olan sahiplenişini ortadan kaldırmanın ajan, işbirlikçi ağını genişletmenin bu sahiplenişi bertaraf etmekten geçtiğini biliyordu. Her köşe başında sivil polis araçları, mahallelerde cirit atan zırhlı askeri araçlar, halk üzerinde bir baskı yaratmıştı. Düşmana psikolojik bir üstünlük kazandıran bu durum istediği gibi at koşturmasını da beraberinde getirmişti.
Hasan yoldaşın naaşının Dersim merkeze getirilmesi için merkezde milletvekilleri ve devrimci kurumlarla görüşmeler yapılmış ve bunun sonucunda SMF’li milletvekili Dilşat Canbaz ile birlikte karşılamaya gidildi. Mazgirt Köprüsü’ne gidildiğinde yine yoğun bir polis ve asker ablukası ile kuşatılmıştı. Cenazeye katılmaya giden Partizan okurları bu alanda çevirmeye alınarak araçtan indirilip “kafanıza sıkarız” denilerek tehdit edildi. Cenaze aracı Göktepe Beldesi’ne geldiğinde milletvekili Dilşat Canbaz ve Partizan okurları tarafından durdurularak aile ile görüşülmüş naaşın Dersim merkeze getirilmesi istenmiştir. Ancak Mazgirt kaymakamı, karakol komutanlarından, Tunceli Emniyeti’ne dek gerçekleştirilen tehditler ve kapatılan yollar nedeniyle Hasan yoldaşın naaşı Mazgirt’e götürülmüştür.
Cenazeye katılmak için köy yollarından Mazgirt cemevine gitmeye çalışılmış ancak Mazgirt’in tüm giriş çıkışları kapatılarak yasaklamalar devreye girmiştir. Milletvekili dahi Mazgirt’e alınmayarak Valilik kararıyla girişlerin 4 gün kapatıldığı ifade edilmiştir. Köylüler dahi köylerine sokulmamıştır. Yasak ve baskılara rağmen bir sonraki gün Hasan yoldaşın toprağa verileceği köye gitmek için devrimci kurumlara yeniden çağrı yapılmıştır. 5 Haziran günü yine Mazgirt’e doğru yola çıkılmış fakat aynı ablukayla yeniden karşılaşılmıştır. Tüm yasak, baskı ve saldırılara rağmen Hasan yoldaşın son yolculuğuna katılma kararlığından vazgeçilmeyerek, yol olmayan patikalardan köye girilebilmiş, yasaklar sökmemiştir. Yine farklı yollardan köye gönderilen çelenk, flama ve kızıl bez köye sokulabilmiş, Hasan yoldaşın tabutu kızıl beze sarılarak üzerine kanıyla kızıllaştırdığı bayrak örtülerek mezarlığa getirilmiş, toprağa verildikten sonra mezara karanfiller bırakılmıştır. Yoldaşları tarafından yapılan anma töreninden sonra köyden ayrılan Partizan okurları yine polis tarafından durdurularak tutuklama ile tehdit edilmişlerdir.
Devletin Hasan yoldaşın cenazesine dönük gerçekleştirdiği abluka, baskının protesto edilmesi amacıyla Dersim merkezde basın açıklaması örgütlenmiştir. Açıklamanın yapılacağı sokak polis ablukasına alınmıştır.
Dersim’de kaldığımız sınırlı zamanda aldığımız duyumlar bu ablukanın Dersim merkez ve Hasan yoldaşın naaşının getirildiği Mazgirt dışında şehit düştüğü Ovacık’ta da devam ettiği, köylülerin gözaltına alındığı çatışma bölgesine yüzlerce asker ile yığınak yapılarak hava saldırılarının düzenlendiği yönündeydi. Yaylalara Dersim’den hiçbir yaylacının alınmadığı özellikle dışarıdan getirilerek yaylalara yerleştirilen unsurlar ile gerilla mücadelesini sekteye uğratma gayesi ve Dersim halkını ekonomik olarak da yıpratarak ya topraklarını terk etmeye ya da işbirlikçiliğe zorlayan bir tutum geliştirmişti devlet. Bu saldırganlık Dersim’de ne kadar sessizlikle karşılansa da her elini sıktığımız insandan aldığımız tepki, ellerinden geleni yapacakları ve Hasan yoldaşın defnedilmesine katkı sunma isteğiydi. Dersim halkından, tüm bu saldırganlık karşısında yozlaşan, ihanetin çemberine girenler olduğu gibi, direniş geçmişine, halkın umudunu yüklediği gerillaya bağlılıkları koparılamamıştı.
Hasan yoldaşı, düşmanın tüm abluka ve kuşatmasını elde silah ölümsüzleşerek karşıladığı, tüm kuşatmalara karşı gösterdiği kararlılık ve iradeden öğrenerek onu son yolculuğuna uğurladık. Onların kavgasını büyütmek şimdi bizim omuzlarımızda…
Bir Partizan Okuru
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 11 Haziran 2020 tarihli 63. sayısından alınmıştır.