Salgın küresel boyutta yayılmasını sürdüredursun krizlerden rant sağlamada pek mahir olan faşist diktatörlük eşine az rastlanır uygulamalara da imza atıyor. Koronavirüs kapsamında alınan sözde sokağa çıkma yasağı da bunlardan biri. Dünyanın hiçbir yerinde salgına karşı hafta sonları sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bir önlem biçimi yok. 19. yüzyılda dünyayı saran ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan veba salgınında ‘karantina’ önlemine ‘günah, sapkınca,’ diyerek karşı çıkan Osmanlı’dan devralınan salgınlarla ‘etkili mücadele’ anlayışı bu uygulamada bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Türk egemenlerine münhasır olan bu yöntemin kuşkusuz bilim-dışı bir uygulama olduğu ortada. Öyle ki egemenlerin güdümündeki Dünya Sağlık Örgütü de (DSÖ) dahil birçok araştırmacı ve bilim insanı uygulamayı ‘mantıklı’ görmüyor.
Peki dünyanın birçok ülkesinde sokağa çıkma yasağı süresizken neden Türkiye’de iki gün olarak uygulanıyor? Kuşkusuz bu sorunun cevabını, hâkim sınıfların temsilcisi Tayyip Erdoğan “Türkiye, her hal ve şart altında üretime devam etmek, çarklarının dönmesini sağlamak zorunda olan bir ülkedir” sözleriyle veriyor. Salgın krizinin sınıf ayrımlarını keskinleştirme, sistemi tüm yönleriyle teşhir etme, neoliberal politikalarla çöken sağlık sistemlerini belirginleştirmenin yanında mevcut sosyal-ekonomik gerçekliği ortaya çıkarması da söz konusudur. Yarı-feodal yarı sömürge sosyo-ekonomik yapı gerçekliğinde dışa bağımlı kırılgan bir ekonomik sistem gerçekliğinde egemenlerin bu aşamada tam karantina uygulaması olanaklı değildir. Bu durumun kendisi işçilerin haftanın 5 günü, ölüm dayatması altında ‘çarkların dönmesi’ için çalışmasını beraberinde getiriyor.
ÖZEL İZİNLE SÖMÜRÜYE TAM GAZ DEVAM!
Sokağa çıkma yasağının göstermelik olduğu; sömürü ve sermaye için üretim söz konusu olduğunda ‘bir yolunu buluruz’ uygulamalarından bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Yasak genelgesinde ‘özel izin’le zorunlu alanlarda üretimin devam edebileceği ifade ediliyor. İzmir’de bulunan TPI fabrikası genelge kapsamındaki ‘zorunlu üretim’ alanlarından olmamasına rağmen çıkardığı özel izinle üretimi sürdürdü. Koronavirüs salgınında işçilerin yaşamını yok sayan yaklaşımlarına ve göstermelik sokağa çıkma yasaklarına bir diğer örnek de Kocaeli’den geldi. Kroman Çelik ile Sarkuysan patronları Kocaeli Valiliği’nin özel izniyle işçileri yasağa rağmen çalıştırabilecek. Emaar Square projesini yürüten şirket 18-19 Nisan’da uygulanacak sokağa çıkma yasağı süresinde şantiyedeki çalışmanın durmaması için Üsküdar Kaymakamlığı’na başvurdu. Üsküdar Kaymakamlığı da hızlı bir kararla şantiyenin çalışmasına izin verdi. Verilen izinde Tav Sera ve diğer yüklenici firmalarda çalışan 45 kişinin sokağa çıkma yasağından muaf olduğu belirtildi.
Benzer duruma verilebilecek bir dizi örnek sıralamak mümkün. Çünkü ‘her şey üretim ve egemenlerin çıkarları için’ saiki ile hareket eden faşist diktatörlük bir biçimde kendi yasaklarını da çiğnemede beis görmüyor.
İŞÇİLERE ÖLÜM PAHASINA ÜRETİM, SERMAYEYE KURTARMA PAKETLERİ, TORBA YASALAR…
Faşist diktatörlük salgın krizine karşı izlediği politikada işçi sınıfı ve emekçiler denklemin dışında tutulurken emekçilerin hayatını hiçe sayan politikadan vazgeçmeyecekleri her uygulamada gözler önüne seriliyor. Nitekim iki günlük sokağa çıkma yasağı da bu uygulamalardan biridir.
Dizginsiz bir sömürü ve talanı esas alan hakim sınıflar ve dümenlerindeki Erdoğan-AKP iktidarı patronların çıkarlarını kurtarma paketleri, torba yasalarla en azından bir süre için garanti altına alırken işçiler ölüm pahasına çalıştırılmaya devam ediyor.
İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu (İİSŞP) İstanbul’da 10 iş kolunu kapsayan bir raporunda 28 işçinin koronavirüs nedeni ile yaşamını yitirdiğini belirtti. Rapora göre 4 bin 629 işçinin etkilediği salgın kapsamında 2 bin 279 işçinin koronavirüs testi pozitif çıktı.
İşçiler koronavirüs tehdidine rağmen güvencesiz koşullarda çalışmayı sürdürürken salgın bahanesi ile haklarının gaspı da yasalaşarak sürüyor. Salgınla mücadele adı altında yapılan yeni teklifler içeren ve AKP tarafından meclise sunulan 15 maddelik torba yasa sabaha karşı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Patronların işçileri ücretsiz izne çıkarması bu düzenleme ile ‘yasal zırha’ bürünmüş oldu. Şüphesiz bu ve benzeri düzenlemeler salgın krizinin yaratacağı yıkım tablosuna paralel artacak işçi sınıfı ve emekçilere dönük kapsamlı saldırılar ve hak gasplarını içeren yeni yasalar gündeme gelecektir. Faşist diktatörlüğün mevcut ekonomik gerçekliği oluşacak yıkım tablosunu onarmaya yetmeyecek bu bağlamda krizi emekçilere fatura ederek krizi aşmaya girişecektir. Ne “Biz Bize Yeteriz” kampanyaları ne ekonomik önlemler ne de göstermelik sokağa çıkma yasakları hâkim sınıfların yönetsel ve ekonomik krizini aşmada yeterli olmayacak, salgın bir süre daha bu krizlerin katalizörü olmayı sürdürecektir. Sömürü ve faşist saldırganlık arttıkça sistemin maskesi düşecek emekçi kitleler isyan ve öfke biriktirmeye devam edecektir. Bu isyan, çelişkiler derinleştikçe büyüyecek egemenleri sarsacaktır.