“Meşru Savunma” veya “Teröre Karşı Vatan Savunması(!)”
Hasan Aksu 24.01.2018
Ezilen, sömürülen, işsizliğe ve geleceksizliğe mahkum edilen, ırkçı-şoven panislamizm-pantürkizm ağıyla zehirlenen Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerinden halkımız, faşizm bizleri geri dönülmez karanlık bir bataklığın içerisine çekmiş bulunmaktadır.
TC’nin Efrin’e başlattığı işgalci savaş biz ezilenlerin savaşı değildir. Faşist devletin başlattığı bu saldırı gericidir, biz ezilen Türk, Kürt, Ermeni, Laz ve çeşitli milliyetlerden ezilenlerin savaşı değil, olamazda. Efrin ve Rojava’ya karşı başlatılan saldırı halklarımızın değil, emperyalist-kapitalist sermayeye hizmet etmektedir.
Bu savaş Türk-Kürt savaşı değildir. Bu savaş istilacı, katliamcı ve soykırım yapmayı planlayan gericiliğin başlattığı bir haksız savaştır. Hiçbir haklı ve meşru yönü yoktur. Buna karşı yürütülecek her direniş ve karşı koyuş haklı, meşru temelde gelişecek bir savaştır. Faşizm ezilen halkarı bölmek, parçalamak, katletmek ve yönetmek için ırkçılığı kışkırtmakta, din ve mezhep ayrımcılığını kullanarak kan dökmeyi, soykırım yapmayı hedeflemektedir.
Türkiye’nin dört bir yanında ırkçı faşist propaganda yapılmakta, Kürt düşmanlığı temelinde savaş tamtamları yükselmekte, halklar birbirine düşmanlaştırılmaktadır. Ezilen emekçiler unutmamalı ki, bu işgalci ve ırkçı savaşta ezilenlerin hiçbir menfaati yoktur.
Bugün bölgede ve özelde Suriye’de, Amerikan emperyalizminin ve Rus emperyalizminin başını çektiği iki blokun egemenlik ve rant savaşı yürütülmektedir. Bu savaşta bütün emperyalistler bölgede egemenlik savaşında yer almakta, işbirliği yapan yarı sömürge ülkeleri piyon olarak kullanmaktadır. Koç başı olarak ileri sürmektedir. Emperyalist devletler ve Türkiye gibi yarı sömürge ülkelerde bölgede yürütülen ganimetten pay kapmaya çalışmakta, Ortadoğu’yu ve Kürdistan’ın her parçasını kan gölüne çevirmeye devam etmektedirler. Bugün Ortadoğu’da uzun yıllar süren pazarlara egemen olma dalaşı yeni boyutlar kazanarak genişleyeceğe benziyor.
Emperyalistler arasında süren bu gerici savaşta, ülkemizi de içine alan bölgemizde ezilen halklar, uluslar ve azınlıklar ağır bedeller ödüyor. Türk devleti ganimetten arta kalan kemikten kendi payına düşeni kapmak istiyor. Ganimetin artıklarını kapmada kendine görev çıkarıyor. Daha ileri giderek sömürgeci aktörlerin en iyi uşağı olma kartını oynamaktadır. Amerika’nın ve Rusya’nın başını çektiği emperyalist karşıt bloklardan icazet alarak, Suriye Kürdistanı’nda Kürt ulusunun kanı canı pahasına kazandığı Kürt iradesini yok etmek istiyor. Rojava’nın bütün özerk oluşumlarını kendisi için ciddi tehlike görüyor. Kürt ulusunun kendi iradesini kullanarak kendi kaderini tayin etmesine emperyalistler ve Ortadoğu’nun faşist yönetimleri karşı çıkıyor. Kürt iradesinin varlığı inkar ediliyor, yok sayılıyor.
Rusya ve Amerika’nın başını çektiği emperyalist sermaye, “Kürtlere ihanet” etmedi, aksine bölgede Kürtleri kendi çıkarları gereği taktik olarak kullandı ve kullanmaya devam edeceğe benziyor. Çıkarına ters düştüğü anda Kürt ulusuna, bölgede yaşayan ezilenlere ve azınlıklara arkasını dönerek sırtından hançerleyeceği açık bir gerçektir. Bu gerçeği dört parçadan yaşayan Kürtlerin iyi okuması gerekiyor. Bütün emperyalist devletler Kürt ulusunun asırları kapsayan bağımsız Kürdistan devletini kurma özleminin gerçekleşmesinden korkmaktadır. Bu gerçek bölgede varlığını koruyan bütün işgali ve işbirlikçi faşist yönetimleri rahatsız etmektedir.
Kürdistan gerçeğini yok saymak, işgali faşist yüzünü saklamak için; “meşru savunma” , “terörist saldırıdan korunma” adı altında son kozunu oynuyor Türk devleti. En şovenist, en ırkçı psikolojik savaşı ve saldırıları Kürt ulusuna, azınlık milliyet ve inançlara karşı her alanda kullanmakta, IŞİD, ÖSO, El-Nusra gibi çeteleri beslemekte , eğitmekte, silahlandırarak kanlı katliamlar yapmaktadır. Anlaşıldığı gibi bütün emperyalistler bugün hala varlığını koruyan ve gerici savaşlar sonucu belirlenen sınırların korunmasında yana tavır almaktadırlar. Çıkarları yarın neye evrilirse emperyalistler onu yürürlüğe koyacaktır. Bunda kimsenin şüphesi olmasın. Efrin ve Rojava’nın bu kadar iştah çekici olmasının ana sebebi; yıllık milyar dolarlık petrol rezervinin bulunması ve Rojava’nın stratejik bir konuma sahip olmasıdır. Emperyalist devletler ve işbirlikçileri Kürtleri kullanmaya çalışmakta, kendilerine biat etmeyi istemektedirler. Buna karşı dört parçada Kürt ulusu kendi kaderini kendisi tayin etmek için, kendi göbeğinde kendisi kesmek istiyor. Tamda bu ayrım noktası emperyalist devletleri çileden çıkarmaktadır. O yüzden Kürt ulusal kurtuluş hareketine karşı Türk devletini harekete geçirdiler. Bu bir nevi kitleye ayar vermeye kalkma, haddini bil demeye geliyor.
Kürt ulusunun dört parçada bağımsızlık savaşını ve “Kendi Kaderini Tayin Etme” mücadelesini bütün yönleriyle desteklemeliyiz, yanında olmalıyız. Kürt ulusunun faşizmin işgal, ilhak ve katliamlarına karşı, meşru ve haklı direnişini direnişimiz görmeliyiz. Tüm gücümüzle Efrin’le dayanışma içinde olmalıyız. Türkiye’nin ezilen sömürülen, katledilen bütün milliyet ve uluslardan halkı olarak Türk devletinin bu haksız işgaline, gerici savaşına karşı çıkmalı, Türk devletinin faşist iktidarını yıkmayı esas almalıyız.