HABER MERKEZİ- 14-15 Kasım 1937’de Dersim İsyanı önderlerinden Seyit Rıza ve arkadaşlarının idam edilmesine dair bir açıklama yayınlayan Munzur Çevre Derneği, “onları hatırlamanın ve anmanın tek yolu mücadele etmektir” dedi. MÇD’nin açıklaması şu şekilde;
“Zalimlere dert olan direnişin sahipleri bundan seksen üç sene önce 14/15 Kasım 1937 günü Elazığ Buğday Meydanı’nda katledildi. Dersim direnişinin önderleri, seyitleri; Seyit Rıza, Wuséné Seydi, Aliye Mirzé Sili, Hesen Ağa, Findik Ağa, Resik Uşen ve Hesené Ivraimé Ankara’dan özel görevle gönderilen İhsan Sabri Çağlayanğil’in sorumluluğunda kurulan sözde mahkemelerde “yargılanarak” idam edildi. Hile ve sözde yargılamalarla katledilmeleri için ne gerekiyorsa yapıldı. Seyit Rıza’nın 75’in üzerinde olan yaşı küçültülerek, oğlu Resik Huseyn’in ise büyütülerek katledildiler. Oğlundan önce idam edilmek olan son arzusu ise yerine getirilmedi. Oğlu, Seyit Rıza’nın gözleri önünde idam edildi. Defnedildikleri mezar yerleri açıklanmadı!
Dersim halkının direnişi vahşet düzeyine ulaşan bir zulümle cezalandırıldı. Herkesin payına ayrımsız bir vahşet ve katliam düştü. Dersim halkı; zehirli gazlarla boğularak, kurşuna dizilerek, uçurumlardan atılarak katledildi. Çocuklar, özellikle de kız çocukları savaş ganimeti olarak subay aileleri öncelikli olmak üzere pay edildi. Öyle ki Dersim eşine az rastlanır katliam, sürgün ve asimilasyon politikasıyla dize getirilmeye çalışıldı! Ne zulmün sahipleri ne de zulmü vahşet düzeyinde yaşayanlar için hiçbir şey unutulmaya bırakılmadı. Zulüm kendisini 37-38’de yaşananları aratmayacak şekilde hep hatırlattı. Dersimliler zalimlere dert olan direnişin mirasını sahiplenerek mücadele etmekten geri durmadı. Köyler yakıldı, yıkıldı, boşaltıldı. Zorunlu göç ve ambargoyla halk yoksulluk ve sefalete mahkum edildi. Baskı, işkence ve katliamlarla sindirilmeye, susturulmaya, teslim alınmaya çalışıldı.
Dersim halkının tesellisi mümkün olmayan acıları katlanarak büyürken saldırılar da kesintisizce sürdü! Dersim’in doğası rant ve talan projeleriyle işgal edildi. Yaylaları halka yasaklandı. Ormanları sistemli şekilde yakılarak söndürülmesi engellendi. Sularının önü sayısız baraj ve HES projesiyle kesildi. Munzur Gözeleri rant projeleri için talan edildi. Köyler, dağ, taş sadece savaş koşullarında kullanılan F16’larla bombalanıyor. Betonlaşmayla birlikte taş ve kum ocakları mantar gibi çoğalıyor. Maden şirketleri talan için sıraya dizilmiş durumdadır. Dersim’in muhalif kimliği, kültürü, inancı da hep saldırı altında oldu. Yozlaştırma politikaları Dersim’i “düşürmenin” aracı olarak kullanılmaya devam ediyor. Uyuşturucu bağımlılığı, alkol kullanımı vb. olandan fazla yaygınlaştırılıyor. Kadınlar ardı arkası kesilmeyen taciz ve tecavüz saldırılarının, katliamların hedefi oluyor.
Tüm bu saldırılar mücadelenin değişmez gündemleri olmaya, direnişle karşılanmaya devam etmektedir. Dersim halkı zulüm kendisini hatırlatmaya devam ettikçe Seyit Rızalardan devralınan direnişin izlerini takip etmeyi sürdürecektir. Bugün de Dersim katliamında sığındığı dağlarıyla, ormanlarıyla, mağaralarıyla zulme karşı direnmeye devam etmektedir. Dersim direniştir.
Dersim katliamını, Seyit Rızaların direnişini hep hatırlayacağız. Unutulmayan acılarımızı, taze olan yaralarımızı mücadeleyle saracak, saldırılara örgütlenerek yanıt olacağız. Biliyoruz ki onları hatırlamanın, anmanın anlamı mücadele etmektir! Buğday Meydanı’nda idam sehpasına korkusuzca yürüyenlerin direnişini tereddütsüzce sahipleniyor, değerli hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz!
Munzur Çevre Derneği”