İSTANBUL- Dün (14 Ocak) Munzur Çevre Derneği ve Ovacık Köy Dernekleri Komitesi “Dersim’de tarım, doğa ve yaşam” şiarıyla Seminer gerçekleştirdi.
Katılımın, yoğun olduğu ve sanatçılar Mehmet Ekici, Ebru Keleş ve Arif Eren’in ezgilerini seslendirdiği seminere Çöğürlük Köy Derneği, Sultanbaba Köy Derneği, Ziyaret Köy Derneği, Eğri Pınar Köy Derneği, Mercan Vadisi Derneği, Ovacık Otlu Bahçe Derneği, Torut Derneği, Pülümür Derneği, Kızık Derneği, Karataş Derneği, Hozat Derneği, Geyiksuyu Derneği katılım sağladı.
Ekici: “HES projelerine karşı oluşan bir duyarlılık var”
Etkinlik Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ekici’nin yaptığı açılış konuşması ile başladı. HES gibi doğamızı talan eden projelerin sessiz sedasız hayatımızın ortasına kurulduğuna dikkat çeken Ekici: “Geçmişte köylerde HES projeleri olumlu karşılanır tepki görmezdi. Fakat bugün görülüyor ki HES projelerine karşı oluşan bir duyarlılık ve biriken bir enerji var” diyerek bu duyarlılığı ve enerjiyi dayanışmayla büyütmenin önemine değindi.
“Bugün bölgemizde en yakıcı sorunlardan bir tanesi de tarım”
Ekici’nin ardından, etkinliğe ev sahipliği yapan Mercan Yarımkaya Köy Derneği Başkanı Seyfi Çaresiz bir konuşma yaptı. Seyfi, Munzur Çevre Derneği ile birlikte bu zamana kadar Dersim özgülünde yaşanan çevre sorunlarına dair birçok etkinlik yaptıklarını ve bu etkinlikleri geliştirmek gerektiğinin altını çizerek, “Bölgemizde yaşanan çevre sorunları çok yakıcı. Ve bu sorunlara dair çözüm üretebilmemiz için daha çok verim alabileceğimiz girişimlere ihtiyacımız var. En yakıcı sorunlarımızdan bir tanesi de tarım. Tarım neredeyse bitirilmek üzere. İşte o yüzden köylerimize, topraklarımıza, dağlarımız daha çok sahip çıkmalıyız” dedi ve sözü “Organik küçük çiftçilik, yerel tohumlar takas şenliği, tarım zehirleri ve kalıntılarının önemi” konulu sunumunu yapması üzere Tarım Uzmanı Sosyolog Göknur Yumuşak’a bıraktı.
Göknur Yumuşak: “Kısır tohumlar hayatımızı da kısırlaştırıyor”
Hazırladığı görsel sunumla organik tarımın hayatımızda ki önemini anlatan Göknur Yumuşak, tükettiğimiz bütün sebze ve meyvelerin laboratuvar ortamlarında genetiği ile oynanarak hazırlandığını anlattı. Yapay tohumlardan yetişen, yapay ürünler tükettiğimize dikkat çeken Göknur Yumuşak, bu tüketim sonucunda kanser başta olmak üzere birçok hastalığında beraberinde getirdiğini aktardı. Eskiden çiftçilerin kendi tohumlarını kendilerinin ürettiğini hatırlatan Yumuşak: “Şu anda çiftçilerin kullandığı tohumların hepsi kısır. Bu kısır tohumlar sadece tarımı değil hayatımızı da kısırlaştırıyor” dedi.
Nisan ayında Ovacık’ta yapılacak olan Tohum Takas Şenliği’ne değinen Göknur Yumuşak, bu etkinliğe güçlü katılımı örgütlemenin önemini anlatarak, “Yapay tohumları topraklarımızdan uzak tuttuğumuz sürece, tarımda kullanılan kimyasal zehirleri de uzaklaştırmış oluruz. Kurt ilacı, renklendirici gibi birçok ilaç kullanılıyor tarımda. Ve biz bu zehirlerin hepsini ürünle beraber tüketiyoruz” dedi.
Soru ve cevapla sunumunu bitiren Göknur Yumuşak’ın ardından Munzur Çevre Derneği’nden Ali Ekber Barmağıç “Kuşatılmış coğrafya (Munzur’da baraj-HES) madenler ve etkileri” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.
“Munzur Vadisi’nde planlanan barajlarla yapılırsa, hedeflendiği gibi köylerle ilçelerin, ilçelerle illerin bağlantısı koparılacak!”
Devletin 1960 yıllarda başlattığı baraj projelerini Ali Ekber Barmağıç şöyle anlattı: “Planlı ekonomi modeli uygulanıyordu 1960’lı yıllarda. Bu model Sovyetler Birliği’nden örnek alınmıştı. Tam anlamıyla Sovyetler’de kullanılan bir program olmasa da ona benzer bir programdı. Ülkenin neresinde ne tür yatırımlar yapılacak ise, bunu merkezden devlet planlama teşkilatı planlıyordu. Dolayısıyla enerji alanında ki planlamaları da orası yapıyordu. Devlet Su İşleri hayata geçiriyordu. 12 Ocak 1980’li yıllara geldiğimizde Türkiye ekonomik olarak yeni bir evreye geçti. Daha önce merkezden planlanırken, bu defa tek elden planlamaya geçildi. Asıl amaç ise, devlet yatırımlarından vaz geçilerek, yatırım alanları ve sahaları özel sermayeye açmaktı.
1982’ten 2003 yılına kadar özel sermaye sadece 37 tane baraj yapmıştır. Fakat adı geçen Su Hakkını Kullanma Yasası, yani suyun 49 yıllığına ticarileştirilmesi-metalaştırması, barajı yapan kişilerin o suyu dilediği kullanma-satma hakkı tanınınca üşüştüler başına. O tarihten itibaren bin beş yüz yirmi üç adet proje gündeme geldi. 2003 yılına kadar 10 barajdan bir tanesini özel şirket yapıyordu, sonrasında ise her üç barajın ikisini özel şirketler yapmaya başladı! Bu zamana kadar planlanan 1.523 adet projeden, 523 adet barajın yapımı bitmiştir. Kalanlarının yapımı devam ederken 957 adet baraj projesi de kapıdadır. 2023 yılına kadar da bu projelerin bitirilmesi hedeflenmektedir…
Munzur Vadisi’nde 1967 yılında DSİ tarafından 8 adet baraj planı yapıldığı bilinmekteydi. 1978 yılında ise Dersimlilerin gündemine geldi. Dönemin CHP başkanı Deniz Baykal bu talan projelerine “ekonomik yatırım” adını vermişti. Munzur’a yapılması planlanan bu barajlar biterse birçok bölge sular altında kalacak. Ve Munzur Vadisi’nde planlanan barajlarla yapılırsa, hedeflendiği gibi köylerle ilçelerin, ilçelerle illerin bağlantısı koparılacak.” Genelde ve Munzur özgülünde yapılan baraj projelerini ve zararlarını anlatan Ali Ekber Barmağıç, Munzur vadisinde halkın yıllardır barajlara karşı verdiği mücadelelerini ve ısrarını anlatarak, “Bu gün ne yapacağız? Sorusuna, yıllardır o bölgede, her türlü saldırılara ve baskılara rağmen direnen halkın direnişi ışık tutmaktadır. Ve ne yapacağımızı göstermektedir” dedi.
Sunumların ardından kısa bir yemek molası verildi ve daha sonra Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi olan sanatçı Mehmet Ekici, Ebru Keleş ve Arif Eren müzik dinletisi gerçekleştirdi. Hep beraber söylenen ezgilerle etkinlik sonlandırıldı.