Maden Yataklarından Çıkartılan Zehir

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle”]

Emperyalizmin daha fazla kâr elde etme uğruna doğanın talanına fütursuzca devam etmektedir. Doğanın sömürü ve talanı karşımıza farklı alanlarda çıksa da değişmeyen bazı gerçeklikler ile karşılaşıyoruz. Talan edilen doğada varlığımızı devam ettirme gayretinde olsak da sağlığımız, yaşam alanlarımız ve koşullarımız yok edilmeye çalışılıyor. Rant dalaşı içerisinde sıkıştırılıp yok edilmeye çalışılırken ya yaşam alanlarımızdan sürgün ediliyoruz ya da buna mecbur bırakılıyoruz.

Geçtiğimiz aylarda aynı sebeplerle ülkenin iki farklı yerinde birbirinden çok da farklı olmayan manzaralarla karşılaştık. Diyarbakır Dicle ve Erzincan İliç’teki maden aramaları…

ZEHİRLENEN TOPRAKLAR

Diyarbakır’ın Dicle ilçesine bağlı Pirejman (Kurşunlu) ve Tunekrak (Kayaş) Mahalleleri ile çevredeki bölgede başlatılan maden arama çalışmaları devam ediyor. AKP’ye yakın olmasıyla tanınan İsmet Ölmez’in sahibi olduğu Ölmez Doğu Madencilik Nakliyat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yürütülen faaliyetlerde toplamda 12 çeşit maden çıkartılıyor. Maden arama çalışmaları sırasında ise yaşanan doğa tahribatı bölgede yaşayan halk tarafından tepkiyle karşılanıyor. 2012 yılından itibaren başlatılan maden aramasının doğaya ve halka verdiği tahribat ise birçok sorunu açığa çıkartıyor. Çalışmalarda, açılan oyuklarda beklenen kalitede bakır, çinko ve kurşun madeni bulunamayınca açılan oyuklar kapatılmadan bırakıldı. Ölmez Doğu Madencilik firması tarafından ilk başta 24,94 hektarlık alanda yapılan arama çalışmaları daha sonra 532,77 hektara çıkartıldı. Patlayıcı madde kullanılarak yapılan arama çalışmalarında meydana gelen doğa tahribatından dolayı bölgede yaşayan halk maden arama çalışmalarının durdurulması yönünde mücadele etmeye devam ediyor.

Yıllardır devam eden çalışmalar doğrultusunda 2012 yılında başlayan ve terk edilen maden çalışma alanı 2022 yılında hâlâ tahrip ve yok olmuş bir şekilde karşımızda duruyor. Madenin zehirlediği topraklarda kaynakların ve meyve ağaçlarının kurumasıyla ürünlerinin verimsizleşmesi, yolların tahrip edilmesiyle ulaşımda sıkıntı yaşanması gibi birçok durumla birlikte aradan 10 yıl geçmesine rağmen çukurların açık olması araziyi kullanan halkın hayatını tehlikeye atması noktasında büyük sorunlar yaratıyor. Aynı zamanda maden ararken patlatılan dinamitlerin dağlarda ve çevrede deprem etkisindeki sarsıntıları gelecekte büyük toprak kaymalarına, ormanların zarar görmesine ve üzerinde yaşayan canlıların yaşamlarının tehlikeye girmesine sebebiyet verecek.

İLİÇ’TE DE BENZER TABLO

Bir diğer konum ise Erzincan’ın İliç’e bağlı Çöpler Köyünde Anadol Madencilik A.Ş. tarafından işletilen maden arama noktasındaki boru hattında yaşanan arıza sebebiyle çevreye yayılan siyanür tehdidi varlığını sürdürüyor. Konuyla ilişkin yapılan araştırmalardan çıkan tutanakta 20 ton siyanürün doğaya yayıldığı bildirilirken Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın işletmeye en üst sınırdan ceza kestiği öğrenildi. Araştırma ve incelemeler doğrultusunda tutanaklara yansıyan, “Basınç kaybının 02:45’te 28 no’lu lift bölümünde siyanürlü su pompalanan boruda meydana gelen yırtılmadan kaynaklandığı, aynı gün 05.00 sularında tespit edildiği ve derhal solüsyonlu borular tarafından yapılan pompalama işleminin durdurulduğu, yapılan incelemede 28 no’lu lift bölümünde yırtılan boru içerisinde yaklaşık 20 m3 solüsyonun eğime bağlı olarak lift 27, lift 26, lift 25 ve liç sahası doğu erişim yoluna aktığı, liç sahası altında döşeli bulunan membranın söz konusu yolda bittiği ve siyanürlü solüsyonun bir kısmının eğime bağlı olarak söz konusu yola aktığı beyan edilerek çalışmalara başlandığı…”  ayrıntıları yer aldı. Fakat bu bilgilere rağmen olaydan 3 gün sonra Erzincan Valiliği, “Jandarma tarafından tutulan tutanağın incelenmesinde, tutanaklarda paylaşımdaki şekliyle bir ifadenin olmadığı, Fırat Nehri’ne karıştığı iddiasının ise tutanakta hiç geçmediği anlaşılmış olup dolayısıyla konunun Jandarma tutanağı ile belirlendiği iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Bir önceki basın açıklamamızda da belirtildiği üzere; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü, İzleme ve Denetim Daire Başkanı Başkanlığında, İl Müdürlüğümüz teknik personellerince sahada gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılmış, yapılan tespitte bölgedeki mevsimsel akış gösteren hiçbir dereye karışma olmadığı, Fırat Havzasına gözlemsel olarak ulaşmadığı tespit edilmiştir.” diyerek Fırat Nehri’nde böyle sızıntının yaşanmadığını söyleyerek yalanladı.

Olayın gündeme gelmesiyle halktan büyük tepki alan siyanür sızıntısı, tutanaklara yansıyan bilgiler ve Valiliğin tam tersini söyleyerek durumu yalanlaması üzerine olaydan 5 gün sonra maden şirketi bir açıklama yayınladı. Açıklamada ise: “Maden sahasında gerçekleşen solüsyon döküntüsünün içerisindeki toplam siyanür miktarı yaklaşık 8 kg’dır. Sanal medyada yer alan asılsız iddialara göre tonlarca siyanür döküntüsü olduğu ve Fırat Nehri’ni etkilediği iddiaları tamamen yanlıştır.”

Ayrıca maden sahasında bulunan Atık Depolama Tesisinin (ADT) dünya standartlarında inşa edildiği, maden sahasında gerçekleşen solüsyon döküntüsünün içerisindeki toplam siyanür miktarı yaklaşık 8 kg olduğu ve atmosfere siyanür deşarjı olmadığı iddia edildi.

Kapitalist pazara hâkim olan durgunluk süreciyle birlikte emperyalist güçlerin yarı sömürgeler üzerinde artırdığı sömürü politikaları ve yarı sömürgelerin ekonomik-siyasi kriz hali, bu ülkelerdeki doğa katliamlarını pervasızlaştırmıştır. Kapitalizmin pazarını canlandırmak, resesyon çıkmazında nefes almak için yöneldiği maden gibi doğanın metalaştırılma sürecini içeren yeni sömürü ve doğa katliamı haberleriyle karşılaşmak kaçınılmazdır. İliç’ten Dicle’ye, Dersim’den Karadeniz’e dek uzanan doğa katliamlarının ortak noktası ise yarı sömürgelerin emperyalist sömürü karşısında topraklarının katledilmesine ve kapitalist pazarın genişlemesine hizmet etme zorunluluğudur. Madencilik adı altında gerçekleştirilen katliamları ekonomik ve siyasal çelişkiler içinde kavramak, bu kavrayışla hareket etmek emperyalist tahakküme karşı mücadeleyi de örmeyi getirecektir. Bu anlamda emperyalist talana ve onun bekçisi faşist diktatörlüğe karşı mücadeleyi geliştirerek katliamların önüne geçilecektir.