[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
6 Şubat’ta Maraş merkezli meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından on binlerce insan yaşamını yitirdi; yüz binlercesi ise ya öldü ya da enkaz altında yaşam mücadelesini sürdürüyor. 10 ili etkileyen ve yüz binlerce insanı göç etmek zorunda bırakacak depremde devletin belirlediği politikalarda ilk gözden çıkarılan yine halk gençliği oldu. Erdoğan’ın yaptığı açıklamada 850 bin depremzedenin KYK yurtlarına yerleştirileceği duyuruldu. Deprem bölgesine günler sonra gidebilen devlet, KYK yurtlarında kalan öğrencilerin yurtları birkaç saat içinde terk etmesini buyurdu. Devlet, halk gençliğinden birkaç saat içinde yaşam alanlarını terk etmesini isterken, kendisini enkaz altında ya da kışın ağır koşullarında bekleyen depremzedelerin öfkesine tahammül göstermekte bile zorlandı, onlara dolaylı da olsa “şerefsiz” demekten çekinmedi. Depremin ardından ilk açıklamasını tehdit ve hakaretlerin oluşturduğu Erdoğan, halk üzerinde kurduğu tahakküm ile büyük bir yıkım getiren depremi arkasında bırakmaya çalışıyor. Devlet organları tarafından gerçekleştirilen her açıklama depremzedelere yönelirken, “yağma” bahanesiyle şoven dalgayı büyüten TC, her kriz döneminde başvurduğu politikayı bir kez daha sürdürüyor.
FATURA HALK GENÇLİĞİNE!
Deprem bölgesinden göç eden halkın barınma sorununa dair hiçbir politikasının olmadığını gördüğümüz TC, politikasızlığın ve plansızlığın bedelini KYK yurtlarında kalan öğrencilere ödetti. Üniversitelerde uzaktan eğitime geçiş kararının ardından birkaç saat içinde öğrenci yurtlarını da boşaltma kararının alınması devletin öğrencilere verdiği değeri bir kez daha görünür kıldı. Devletin KYK yurtlarına yönelik bu politikası bir işgal politikasıdır. Özelinde deprem bölgesi için alınan, nihai olarak ise tüm Türkiye’yi etkileyecek politikalara zırh görevi görecek OHAL kararı, devletin pervasızlaşan saldırılarına yasallık kazandıracak bir karardır. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle OHAL şartları olağanlaşmışsa da yöneticiler her türden anayasal hakkı gasp etme yetkisine sahip olabilmişse de deprem koşullarında “adım atmış” olmak adına alınan bu karar, yasallık yanında halk nezdinde meşruluk arayışının da bir ürünü olarak gündeme gelmiştir. Kendi iktidarını koruma güdüsüyle, deprem bölgelerine yardımlardan önce iletişim kısıtlaması ve sonra da OHAL kararıyla gidilmesi faşist devletin önceliğinin halk değil, kendi çıkarları olduğunu bir kez daha çekinmeden ve aymazca gösterdi.
KYK işgalleri öğrencilerin eşyalarını toplamasına dahi müsaade edilmeden ve öğrencilere herhangi bir alternatif sunulmadan, taleplere ve sorunlara kulak kapatılarak, üstenci bir tavırla açıklama yapma gereği bile duyulmadan sürüyor. Öğrencilerin büyük çoğunluğu yardım için deprem bölgelerine gitmişken geri dönecekleri yurtlar devletin işgali altında! Duygusal manipülasyonla, tehditle ve baskıyla gençliğin sesini çıkartması engelleniyor.
ÖĞRENCİLER İŞGALE KARŞI ÖRGÜTLENİYOR
ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi, Çukurova, Ege, Hacettepe, İstanbul, İYTE, İzmir Ekonomi, İzmir Demokrasi, Dokuz Eylül, Kocaeli, Koç, Marmara, 19 Mayıs, Uludağ ve Yalova üniversitelerinden 205 bileşenin olduğu, “Yüz yüze Eğitim Koşulları Sağlansın” başlıklı kampanyada öğrenciler, “Uzaktan eğitim adı altında, alternatif çözümleri mali sebeplerle bir kenara koyup hem eşitsizliği artıracak hem de eğitim hakkının önüne geçecek çözümlerde karar kılınmasını kabul etmiyoruz” diyerek devletin deprem politikalarını kabul etmediklerini bildirdi. Öğrencilerin talepleri işe şöyle:
“Başta hükümet, üniversite rektörlükleri, YÖK ve tüm yetkililer tarafından alınan bu kararın iptal edilmesini,
“Bütün olanakların depremin yarattığı yıkımı en aza indirmek üzere kullanılmasını ve yüz yüze eğitimin başlaması için tüm koşulların hazırlanmasını,
“Kamu ve özel konaklama alanlarının depremzedeler için ücretsiz açılmasını,
“Üniversite yönetimlerinin depremden etkilenen tüm öğrenciler için psikolojik destek hizmetlerini hızlı ulaşılabilir ve ücretsiz şekilde sağlamasını, travma vb. alanlarda uzmanlaşmış kadro alımları yapılmasını talep ediyoruz.”
Evrensel Gazetesi’nin haberine göre, Balıkesir’de de Balıkesir Üniversitesi Ayvalık Meslek Yüksek Okulu öğrencileri uzaktan eğitime ve yurtların boşaltılmasına karşı eylem gerçekleştirdi. “Depremden etkilenen arkadaşlarımız ve ailelerinin yetersiz altyapı ve teknik eksiklikler ile eğitim süreçlerini çevrimiçi devam ettirebilmeleri mümkün değil. Aynı zamanda psikolojik olarak çok ağır bir dönemden geçen öğrencilerin üniversitelerin sosyalleşme ortamına ihtiyaçları olduğuna inanıyoruz. Pandemide de olduğu gibi okullarından uzak belirli travmalarla mezun olan ve okuluna devam eden bizim yani öğrencilerin bu durumu tekrar etmesi yeni bir mağduriyettir” denilen açıklamada öğrenciler ayrıca ülkede binlerce kullanılabilir otel ve pansiyon varken ilk olarak öğrencilerin gözden çıkarılmasının kabul edilebilir olmadığını vurguladılar.
Devletin krizi yönetememe pratiklerini çokça deneyimledik, deneyimlemeye de devam ediyoruz. Krizi daha büyük krizlerle örtmeye çalışan, krizin boyutlarını tartışmaya kapatan, faşist ideolojinin krizi çarpıtan ve farklı gündemler yaratan pratiklerinin karşılığı her kriz sonrası zayıflamaktadır. Bu zayıflığı derinden hisseden faşist devlet, tahakkümünü ve tehditkâr söylemlerini yersiz ve zamansız sergilemekten kendisini alıkoyamıyor. Deprem sonrasında onların saldırıları karşısında ayyuka çıkan halkın öfkesini halk gençliğinin dinamiğiyle örgütleyerek haklarımızı korumak ve geliştirmek için bu saldırılara karşı güçlü bir mücadele örelim!