HABER MERKEZİ- Kürkçüler F Tipi Hapishanesi’nden tutuklu ve hükümlülere saldırı haberleri gelmeye devam ediyor. Özellikle koronavirüs salgını koşullarında bu durumu tutsaklara karşı bir tehdit aracına çevirme girişimleri dikkat çekiyor.
Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Avukat Tugay Bek, Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ndeki işkence iddialarını raporlaştırdı. Av. Bek, gardiyanların cezalandırma kastıyla hareket edip, tutuklulara işkence ettiğini kaydetti.
Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Avukat Tugay Bek, Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki işkence iddialarına dair dün tutuklularla görüşüp, yaşadıkları hak ihlallerini raporlaştırdı. Raporda, Fatih Özgür Aydın, Umut Gündüz Altun, Fikret Kara ve Sezai Demirtaş isimli tutuklularla kapalı görüşme gerçekleştirdiklerini ve tutukluların koronavirüs (Kovid-19) ila 4 Nisan’da 288’inci gününde yaşamını yitiren Grup Yorum üyesi Helin Bölek için yapılan eylemde gardiyanların saldırısına uğradıkları aktarıldı.
KAMERA ÖNÜNDE İŞKENCE
Tutukluların yaptığı protesto eylemine dair cezaevi idaresinin disiplin soruşturması başlattığını aktaran Bek, “İnfaz koruma memurları, protetonun gerçekleştiği odaya geldiğinde mahpuslar hiç bir mukavemete bulunmamışlar. Buna rağmen infaz koruma memurları doğrudan doğruya cezalandırma kastı ile hareket edip işkenceye varan kötü muamelede bulunmuşlar. Mahpusların vücutlarında gözlemlediğimiz darp izleri, anlatımları doğrular niteliktedir. Mahpuslar, daha öncece infaz koruma memurlarının kötü muamelesine maruz kaldıklarını şikayetlerinden bir sonuç çıkmadığını ifade ettiler. Nasıl olsa cezalandırılmayız rahatlığı ile mahpuslara karşı memurlar hukukun dışında çıkabiliyor. Yaşanan bu olayların bir kısmı güvenlik kameraları önünde gerçekleştiği gibi. Müdahale sırasında memurlar tarafından da el kamerası ile çekim yapılmıştır. Tüm bu görüntü kayıtlarının cumhuriyet savcılığı tarafından incelenmesi ve sorumlu memurların cezalandırılması gerekmektedir” diye belirtti.
‘GÖSTERMELİK’ KORONAVİRÜS TEDBİRİ
Cezaevinde koranavirüs tedbirlerinin de göstermelik bir şekilde uygulandığına işaret eden Bek, “Mahpuslara verilen eldiven, maskelerde sınırlaması kabul edilebilir bir durum değildir. Dezenfektan malzemelerin mahpuslara ücretsiz olarak temin edilmesi gerekir. Mahpusların bağışıklık sistemini güçlendirmek için ek gıda yardımında bulunulması zaruridir. Cumhuriyet savcılığının yanı sıra mahpusların dilekçe verdiği TBMM İnsan Hakları Komisyonunun da işkence suçunun takipçisi olması gerekmektedir” dedi.
SLOGAN ATMASI BİLİYOR AMA…
4 Nisan’da koğuş havalandırmasına “Helin Bölek ölümsüzdür” yazısı yazılıp, gazetelerle ateş yakarak, Grup Yorum türkülerini söylediklerini, kapıya vurduklarını ve kapının kırıldığını aktaran Fatih Özgür Aydın adlı tutuklu, biri başgardiyan olmak üzere 12 gardiyanın koğuşlarına geldiğini, ellerindeki kameralarla kırılan kapıyı ve ateşi kayda aldıklarını anlattı. Aydın, rapora yansıyan ifadeleri şöyle: “Ateşi söndürdükten sonra bizi yere yatırdılar. Baş memur, ‘sizin bu yaptığınız alçaklıktır, şerefsizliktir’ dedi. Bir arkadaşımız da bu sözleri kendisine iade etti. Ardından bize saldırmaya başladılar. Ayak, el ve kollarımıza basıyorlardı. Bu olaylar olurken üst kattaki yatakhane bölümünde olan Sezai Demirtaş (69) aşağıya indirildi. Ona da tekme ile vurdular. Sezai Demirtaş, yaşlı, kalp, tansiyon ve KOAH hastasıydı. Memurlar bu durumdan haberdardı. Bir kısım memurlar ona vurmayın o hasta demiş olmasına rağmen baş memur, ‘slogan atmasını biliyor ama’ diyerek karnına tekme attı. Yaşlı ve hasta olan Sezai Demirtaş’ın bu olay ile bir ilgisi yoktu. Ben daha önce Silivri Cezaevi’nden getirildiğimde Adan F Tipi girişinde darp edilmiş ve kollarım sakatlanmıştı. Daha sonraki süreçte de defalarca infaz koruma memurları tarafından darp edildiğim için kollarım tam olarak kullanamıyorum. Bu durum memurlar tarafından da çok iyi bilinmektedir. Darp sırasında bir memur, ‘onun kolunu kıvırma kolunda sakatlık var’ diye uyardığında kolumu tutan memur çok daha fazla kolumu büktü. Yerde yatırıldığım esnada alnımı zemine vurdular. Sıra ile koridora çıkardılar. Bizi odamızın olduğu C Bloktan, B Bloğa götürdüler. Götürürken kollarımı büktüler, koltuk altımdan göğsümü sert bir şekilde sıktılar. Beni bir hücreye götürüp attıklarında, bunun hesabını vereceksiniz, dedim. Bana bu şekilde işkence yapan memur geri dönüp suratıma yumruk attı.
ELDİVEN VE MASKELERİ YIKIYORUZ
Sezai Demirtaş’ı normal getirdiler. Sezai Demirtaş’ın tansiyonu 21’e fırladığı için fenalaştı. Sağlık memuru geldi. Tansiyonun düşmesi için normalde dörtte bir içtiği haptan 1 tane içirdiler. Diğer odalardaki mahpuslar bize işkence yapıldığını duyunca kapılara vurarak tepki gösterdiler. İnfaz koruma memurları protesto amaçlı kapılara vuran Ergün Acar, Soner Baldaş, Mehmet Karayılan isimli mahpusları da darp ettiklerini sonradan öğrendik. Bizi döven memurlar bundan sonra siz görürsünüz diye tehditte bulundu. 15 gündür cezaevinde kalan evlerine gidemeyen infaz koruma memurları ‘psikolojimiz bozuk’ şeklinde işkence yapmaya bahane üretiyorlar. 2-3 saat kapı yapılmasını bekledikten sonra tekrar odamıza götürdüler. Sonrasında derhal soruşturma açıldı. Bizde memurlar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Odamızdan dışarı çıktığımızda eldiven, maske veriyorlar. Ama ‘bunları atmayın’ diye tembih ediyorlar. Bir ay içinde bana yalnızca iki defa eldiven maske verdiler. Eldivenleri yıkayıp tekrar kullanmak durumunda kalıyoruz. Maske ve eldiven talep ettiğimizde memurlar, iki gündür aynı maskeyi takıyorum, dedim. ‘Bizde de yok’ diyor. Memurlar, aynı eldivenle, tüm odaları geziyor, yemek dağıtıyor, dışarıdan gelen eşyaları taşıyor, odaları gezip mahpusları telefona çıkartıyor. Bunca işin tek bir çift eldivenle yapılıyor olması salgının yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Şimdiye dek iki defa odamıza dezenfektan sıkıldı. Ancak göstermelik bir şekilde yapıldı. Toplam 10 saniye bile sürmedi. Üst kattaki yatakhane bölümüne hiç dezenfektan uygulanmadı. İki defa çamaşır suyu ve sıvı deterjan verildi. Verilen çamaşır suyu bir çay bardağının yarısı kadardı. Kantinde 1 Litrelik su bazlı el dezenfektanı 35 TL ye satıyorlar. Ücretsiz dağıtılması gereken dezenfektanlar mahpuslara dışarıdan da pahalı fiyata satılıyor. Kendi temizliğimizi kendimiz yapıyoruz. Her zamankinden dikkati davranmaya çalıştığımız için temizlik ürünlerine çok para ayırmak durumunda kalıyoruz.”
DEVLETİN GÜCÜNÜ GÖRDÜNÜZ MÜ?
Kendilerini darp eden gardiyanların, “Devletin gücünü gördünüz mü?” dediğini aktaran Umut Gündüz Altun adlı tutuklu, ise şunları dile getirdi: “Siyasi mahkumlar, çeşitli konularda kapılara vurarak protesto yapmaktalar. İnfaz koruma memurları kapılara vurmayalım diye bu tür durumlarda özellikle kolumuzu sakatlamaya çalışıyor. Bize yapılan işkenceye diğer odalarda kalanlar tepki gösterip oda kapılarına vurduğunda memurlar odalarına girip darp etmiş. Bir ay içinde sadece iki eldiven verildi. Maskeyi ve eldiveni atmayın diyorlar. Eldiveni yıkayıp tekrar kullanıyoruz. Haftada iki defa telefon görüşüne çıkıyoruz. Eldiven ve maske yoksa çıkarmıyorlar. Cezaevinde eldiven yalnızca mahpuslar için değil infaz koruma memurlarına da sınırlı veriliyor. Akşamları memurların elindeki eldivenlerin parçalanmış olduğunu görüyoruz. Bir ay içinde iki defa bir çay bardağının yarısı kadar sulandırılmış çamaşır suyu verdiler. 25 mili gram da sıvı sabun verdiler. İki defa oda da dezenfektan sıktılar. Yatakhane bölümün olduğu üst kata hiç çıkılmadan alt kata 5- 10 saniye dezenfektan sıkıp gittiler. Koranavirüs tedbirleri kapsamından aile görüşü yapılamadığından telefon görüş hakkı haftada ikiye çıkartıldı. Görüş yasağı olanlar bir telefon görüş hakkından faydalanabiliyor.”
4 GÜNDÜR AYNI MASKEYİ KULLANIYOR
Hasta tutuklu 68 yaşındaki Sezai Demirtaş, gardiyanların kendisinin hasta olmasına rağmen darp ettiğini belirtti. Demirtaş, ifadeleri şöyle: “68 yaşındayım. Yüksek tansiyon, kalp ve KOAH hastasıyım. Oda arkadaşlarımın havalandırmada yaptığı protesto sırasında ben üst kattaki yatakhane bölümündeydim. İnfaz koruma memurları yatakhaneye çıkıp beni aşağı indirdiler. Aşağıda arkadaşlarımı yere yatırıp dövdüklerini gördüm. ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek’ diye slogan attım. ‘Hastasın ama slogan atıyorsun’ diyerek karnıma tekme ile vurdular. Tansiyonum 21’e çıktığı için dilaltı hapı verdiler. Normalde dörtte bir kullandığım hapın tamamını içmek durumunda kaldım. Kolumu büktüler. 4 gündür aynı maskeyi kullanıyorum. Bu hususta oda arkadaşlarımın anlattıkları aynen doğrudur.”
2 GÜN SONRA REVİRE ÇIKARILDI
Gardiyanlara mukavemet göstermediklerini ancak gardiyanların kendilerini darp ettiğini aktaran Fikret Kara adlı tutuklu, ise şunları söyledi: “Bizi darp etmeleri için hiçbir neden yoktu. ‘Siz misiniz eylem yapan’ diye bizi cezalandırılmak istediler. Darp sırasında başgardiyan, ‘Size devletin gücünü göstereceğiz’ diyordu. Cezaevinde infaz koruma memurları dönüşümlü olarak çalışıyor. 15 gün süre ile memurlar cezaevi dışına hiç çıkmıyor. Bizi darbeden memurlar ‘zaten psikolojimiz bozuk’ diyerek bundan sonrada benzer saldırıların devam edebileceğini söylüyorlar.4 Nisan’da darp edildik. 6 Nisan günü (Pazartesi) doktor muayenesinden geçtik. Darp izlerini burada doktora gösterdim. Bir kısım izlerin duş alırken fark ettiğim için sonradan doktorla görüşüp tekrar kayda geçirdim. Sol kolumu baş hizama kaldıramıyorum. Kıyafetlerimi giyemiyorum. Sağ leğen kemiğinde 10 x 5 cm çapında morluk, sol baldır iç tarafta 15 x 10 cm çapında morluk, sol diz kapağında 10 cm kadar morluk, sağ dirsekte 10 cm morluk, sırt ve omuz da muhtelif morluk ve kızarıklık, sol yüzük parmağında 1 cm yara ve sol omuzda ceviz büyüklüğünde bir şişlik.” (Mezopotamya Ajansı)