[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Ekonomik kriz, yoksullaşma, sefalet… Günümüzün, belki de son birkaç yılın en görünür çelişkileridir. Kapitalist-emperyalizmin hüküm sürdüğü iktidarlar bu çelişkileri hiçbir koşulda örtbas edememektedir. Edemeyecekler de… Ne var ki bunun sonucu olarak dünya halkları bu sömürü ve zorbalığın altında, ağır koşullarında yaşamını sürdürüyor. Gelinen süreçte ise bu zorba hükümranlıkların yönetme krizi sancılanıyor.
Başta ABD emperyalizminin yaşadığı krizin etkileri bunun en net örneği olmuştur. Emperyalizmin pazar alanlarında yaşadığı daralma ve sıkışmalar var olan krizi kendi merkezlerinde daha fazla hissetmesine neden olmuştur. Bu hegemon gücün sömürü kollarındaki herhangi bir zayıflama göstergesi dahi emperyalist ülkeler arasındaki çatışma sahasını alevlendirir. Görüldü ki ABD, Çin ve Rusya bu sahada en fazla görünen aktörler oldu. Bunun en net örneğini yakın zamanda Rus emperyalizminin Ukrayna üzerinde başlattığı işgalin süreğen savaşa dönüşmesiyle gördük. Bir yılı aşkın süredir devam eden savaşta emperyalist devletlerin bloklaşma görüntüsü ve çabaları da fazla hızlıydı. Putin en son demecinde “Bu trend kaçınılmaz. Daha da güçlenerek artacak. Bu trendi takip etmeyenler kaybedecek. Bu aleni bir gerçek. Bu, güneşin doğuşu gibi aşikâr” ifadelerini kullandı. Emperyalistler bloklaşma görüntüleri ile daha fazla savaş naraları atıyorlar. Savunma sanayiine harcanan bütçeler, silah ticaretindeki artış, yarı feodal yarı sömürgelerde halk isyanları vs. gelinen aşamada sıcak savaş alanlarının daha fazla ısınacağını gösteriyor.
UKRAYNA’DA GALİP KİM?
Ukrayna’da 1 yılı aşkın süredir savaş çoğu bölgede cephe çatışmaları şeklinde devam ediyor. En son Donetsk bölgesinde yer alan Bahmut kenti bu sıcak savaşın önemli bir cephesiydi. Rus paralı asker şirketi Wagner Bahmut’un “alındığını” duyurdu. 9 ay süren çatışmalar sonrasında Bahmut Rusya’ya geçmiş gözüküyor. Ukrayna ordusu ise Bahmut’un alınmasının ardından zaman zaman saldırılarını sürdürdü. Son olarak Wagner açıklamasında, Bahmut’un Rus ordusuna teslim edileceğini duyurdu. Bahmut diğer kentlere oranla daha küçük. Demiryolu ve karayolu ile Ukranya’nın hâkimiyeti altında olan Kramatorsk, Slovyansk şehirlerine ulaşım sağlanabiliyor. Ukrayna ordusunun savunma hattını güçlendirdiği alanlardan biri de Kramatorsk. 9 ay süren çatışmalarda Rusya’nın elde edeceği “zafer” daha çok siyasi bir kazanç sağlayacağıdır. Sebebi ise hem Ukrayna’ya gelen yardımların zafere yetmemiş olması hem de savaş içerisinde “moralin” getireceği üstünlük olduğu söyleniyor. Rus emperyalizminin henüz “mutlak zafer” ilan edemediği savaşta Ukrayna’nın direncini kırmak için bu kazanımlara ihtiyaç var. Zira Ukrayna Batılı emperyalistlerden aldığı destek ile direncini sürdürmeye devam ediyor.
Rusya’ya uygulanan ambargolar özellikle savaşın seyri açısından belirli bir öneme sahip. Bahmut özelinde bunun bazı örnekleri de mevcut. Paralı askerlerden oluşan Wagner’in Bahmut’taki saldırılarda mühimmat sıkıntısı çektiği belirtiliyor. Karşılıklı çatışmaların yoğun yaşandığı kentte iki tarafın da çok fazla kayıp verdiği iddia edildi. Dolayısıyla Rusya’nın savaşta kazanım elde etme ihtiyacı dünya gündemindeki “güçlü” imajını pekiştirmeye yarayacaktır.
ABD emperyalizminin başını çektiği NATO’nun ise “tek kutuplu dünya” algısını pekiştirmek için Rusya karşısında Ukrayna’dan gelecek “zafer” mesajlarına ihtiyacı var. Ukrayna’daki savaş henüz “mutlak zafer” olarak adlandırılacak düzeyde değil. Rusya ordusu zaman zaman ilerleyişini sürdürse de süreç genelde ağır aksak devam ediyor. Ukrayna’nın Karadeniz’e ulaşımının engellenmesi Rusya tarafından belirli bir amaç taşıyor. Zira Karadeniz hâkimiyetinde büyük üstünlük sağlamak Rusya cephesinden bir mesaj olacaktır. Şu an için bunun “başarıya” ulaşması ya da ulaşmaması daha zayıf tartışılıyor. Elbette ki Karadeniz’de Rus emperyalizminin hâkimiyet kurması da ne ABD emperyalizmi ne de Batılı emperyalistler için istenilecek bir şey. Rusya’nın Karadeniz’de etki sahasını genişletmesi bölgedeki rolünü daha fazla güçlendirecektir.
Ekonomik daralmalar, pazar alanlarındaki kayıplar Rusya’nın ABD hegemonyasına karşı cepheleşmesine basamak olmuştur. Emperyalist ülkelerin borçlandırma usulünde kazançlar sağlayamaması krizin nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Geçtiğimiz beş yılda özellikle yarı sömürge yarı feodal ülkelerdeki yüksek enflasyon ve yoksullaşma daha fazla borçlanmayı ve daha fazla kaybı beraberinde getirmiştir. Bu gibi durumlarda Ukrayna’da somutlaşan savaş gerçeği başka çatışma sahalarına yansıyacaktır. Bahmut özelinde gelişen ve gündemde yer bulan Ukrayna önümüzdeki günlerde benzer çatışmalara sahne olacaktır. ABD dolarının güç kaybetmesine karşılık ülkeler para transferlerinde alternatif yollara yönelmeye ya da kendi para birimlerini tercih etmeye başladı. Özellikle enerji emtialarında Rusya’nın eli daha güçlü. Geçtiğimiz yıllardan bildiğimiz üzere doğal gaz ve petrol üzerinden rakipleriyle oynamıştı. Oynamaya devam etmektedir. Avrupa’yı doğal gaz yönünden bağımlı kılmak isteyen Rusya gaz akımını kesmiş ya da sınırlandırmıştı. Bunun sonucunda Avrupa ülkelerinin nasıl krize girdiği görülmüştür. Savaşın seyri bu türden bağımlı ülkeler açısından önemlidir. Enerji ihtiyacının büyük bir kısmı Rusya’dan sağlanmaktadır. Zamlar, hayat pahalılığı ve enflasyon ile Avrupa ülkeleri yaşanacak krizlere kapı aralamıştır.
Sonuç olarak, Ukrayna savaşı sadece Ukrayna için bir savaş değildir. Kapitalist-emperyalizmin hüküm sürdüğü dünyada bu türden savaşların çıkarları egemen sınıf içindir. En nihayetinde 1. ve 2. Emperyalist Paylaşım Savaşındaki gibi büyük savaşların yaşanması emperyalistlerin karşılaştığı alanlarda çatışma durumlarına bağlıdır. Bilmekteyiz ki bu olasılık her zaman vardır; çünkü bölüşümdeki paylar azalırsa bölüşüm savaşları çoğalır. Putin’in “çok kutuplu dünyaya direnmeyin” söylemi bunun göstergesidir.
ISINAN MAŞA EL YAKIYOR
Ekonomik kriz dünyada yükselen enflasyon ve hayat pahalılığı ile daha fazla görünürdür. Yoksullaşmayı daha fazla hisseden yarı sömürge yarı feodal ülkelerdir. Bu ülkeler emperyalizmin ucuz hammadde, ucuz iş gücü gibi üretimden yüksek kârlar elde ettiği alanlardır. Bağımlı ülkelerin en belirgin özelliği budur. Bu ekonomilerin iflasın eşiğinde olmaları, borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmeleri bundan kaynaklıdır. Bunun artması durumunda emperyalizme olan bağlılık güçlenecek ve bu da bu ülkelerde iktidarların sürekli zayıflamasını getirecektir. Dolayısıyla bu zayıf yönetim karşısında toplumsal hareketler gelişmeye açık ve emperyalizmin doğrudan müdahaleleri için de bunların gerekçe olması beklenmez gelişmeler olmamalıdır. ABD emperyalizminin hâkim olduğu Ortadoğu, Latin Amerika, Kuzey Afrika kıyılarında son yıllarda yaşanan iç savaş ve isyanlara diğer emperyalist ülkelerin dahil olduğunu görmekteyiz. Bu ülkeler arasında en çok Çin ve Rusya vardır. ABD hegemonyasının zayıfladığı yerlerde Çin ve Rusya’nın hamlelerine daha sık rastlar olduk, bu elbette şaşırtıcı değildir. Ezelden beri buralar hegemonya çekişmelerine sahne olmuştur. Dönem dönem yükselir veya alçalır.
Yakın zamanda gerçekleştirilen G7 Zirvesinden Rusya’ya yönelik ambargoların süreceği ve artacağı yönünde sonuçlar çıktı. Japonya, ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada zirveye katılan ülkeler arasındaydı. NATO’nun üvey evladı Zelenski de G7’ye katıldı. Zirveden çıkan sonuç Ukrayna’ya tam destek, Rusya’ya ambargo. Özellikle de “savaşı destekleyecek teknoloji, endüstriyel ekipman ve hizmetlerden” Rusya’ya yönelik yasaklama kararı çıktı. Ayrıca ekonomik yönden Rusya’nın milyar dolarlık ham elmas ticaretine de kısıtlamalar getirilmesi yönünde karar çıktı. Elmas ticareti, elmas üretiminde dünyada ilk sırada bulunan Rusya’nın önemli gelir kaynaklarından. Devlete ait elmas madenciliği şirketi Alrosa’nın 2021 yılında elde ettiği gelirin yaklaşık 4 milyar euro civarında olduğu biliniyor.
Ayrıca diğer bir gelişme Ukrayna’ya verilecek olan desteklerin devamıdır. F-16 uçaklarının tedariki ve Ukraynalı pilotların eğitimine onay verildi. Bu kararlar elbette Rus emperyalizminin saldırgan oklarını savuşturmak için Zelenski hükümetinin sırtını sıvazlamayı sürdüreceğini gösteriyor. Fakat bu yatırımlar ve destekler sadece Rusya’yı zayıflatmayacaktır. Bu kadar yüklü savaş harcamaları ve ekonomik ambargolar uygulayan emperyalist ülkelerin kendi ekonomilerinin de zarar göreceği açıktır. Dolayısıyla Ukrayna’ya destek baki değildir. Bu harcamaların bir kazanca dönüşmesi gerekmektedir. Zira bu harcamaların karşılığı olacaktır. Ekonomik yaptırımlar kapitalist-emperyalist merkezlerdeki krizli ekonomiyi sürdürecektir.
Bir yandan bağımlı ülkelere yapılan silah ihracatı ve bir yandan kendi envanterini güçlendirecek savunma sanayiine yapılan harcamalar ekonomik yükü artıracaktır.
Öte yandan da Asya-Pasifik’te Çin’in genişleme hamleleri sürüyor. G7 Zirvesinde ABD’den kaynaklanan bir “Çin tehdidi” gündemdeydi. Asya-Pasifik’te özellikle karşı karşıya gelen ABD ve Çin pazar alanlarında çekişmeye devam etmekteler. Rusya ve Çin’in yakın iş birliği emperyalist ayrışmada bloklaşmayı temsil ediyor. Şangay İş Birliği Örgütü’nün üye sayısını artırması, Bir Kuşak Bir Yol projesi ile ekonomik ilişkilerin yayılması bağımlı ülkelerde pazar alanlarının ihtilaflaşmasını beraberinde getiriyor. Emperyalistlerin maşa görevini layıkıyla yerine getirmeye çalışan bağımlı ülkelerdeki egemen sınıflar çıkarları için geniş halk kitlelerini daha fazla sömürmeye devam edecektir.
SAVAŞIN RÜZGÂRI DAHA SERT
Emperyalist savaş propagandası dünya halkları üzerinde bir korku iklimini yaratmak için daha fazla kullanılıyor. Pazar alanlarındaki pay savaşımı parmak tetikte daha sıkı sürüyor. Emperyalist ülkelerin bu ekonomik daralmalara yeni çözüm arayışları şu ana kadar sonuç vermedi. Bilindik borç usulü dönen değirmenin zaman zaman durduğunu görmekteyiz. Emperyalist ülkelerde resesyon halinin yaşanması gelecekteki politikalarda daha fazla hak gasbını ve sertleşmeyi getirecek. Fransa’daki emeklilik reformu, Almanya’da resesyon, ABD’de de bankaların iflası gibi gelişmeler kâr istikrarının azaldığını gösteriyor. Haliyle egemenlerin savaş tehdidi açıklamaları da kaçınılmaz oluyor. Rusya ve Çin karşıtı söylemlerle beslenen egemenler dünya halklarını sürekli “savaş ile tehdit etmekte” böylelikle zor koşullara uyum göstermelerini sağlamaktalar. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak G7 zirvesinde Çin’in küresel güvenlik ve refah için dünyadaki en büyük sorunu oluşturduğunu söyledi. ABD de neredeyse her açıklamasında Rusya ve Çin karşıtı söylemlere başvuruyor. Tüm bunlar içerisinde de ülkeler “güvenlik” bahanesiyle savunma harcamalarına milyarlarca bütçe ayırıyor. Ukrayna’da ABD-Rusya, Tayvan’da ABD-Çin gerginliği emperyalist bloklaşmanın en görünür nedenleri haline geldi. Hemen her gün savaş tehditleri saçan emperyalist ülkeler bağımlı ülkeleri kukla olarak kullanmaya devam ediyor. Bugün için daha büyük savaşlara yol açacak söylemler yüzeyde tutuluyor.
Dünya halklarının kriz ve savaşları devrimci iç savaşa çevirmesi ve bu yönlü örgütlenmesi gerekmektedir. Halkın çıkarları için örgütlenen güçler önümüzdeki dönemler için daha fazla sorumluluk almalıdır. Egemen sınıflar kendi çıkarları uğruna dünya halklarını ezip geçmekten çekinmeyecektir. Buna karşı emperyalistlerin iştahını kursağında bırakmak için dünya halkları ayağa kalkmalıdır.