Kriz ve direnişlerle dolu 2021 yılını geride bırakarak 2022 yılına giriyoruz. Dünya genelinde ekonomik, siyasal ve ekolojik krizler derinleşirken emperyalist-kapitalist sistem bu sorunlara çözüm üretmekten uzak bir halde daha fazla saldırganlaştı.
Covid-19 salgınıyla geçen 2 yılda emperyalist-kapitalist sistem daha fazla teşhir olurken belli bölgelerde kitle hareketleri yükseldi ve başta Avrupalı emperyalist devletler olmak üzere birçok bölgede “milliyetçilik, şovenizm” gibi gerici düşünceler parlatılarak kitlelerin karşısına çıkarıldı.
Emperyalist rekabetin merkezi Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Asya-Pasifik’e ve Doğu Avrupa’ya doğru kaydı. Suriye, Irak ve Kuzey Afrika’da yoğunlaşan emperyalist rekabet 2021 yılında Doğu Avrupa’da Ukrayna (NATO-ABD)-Rusya ve Asya-Pasifik’te Tayvan-Çin ile Fransa-Avustralya gerilimine yerini bıraktı.
GERİLİM TIRMANDI, YOKSULLUK BÜYÜDÜ
2021 yılının 6 Ocak’ında ABD’de yaşanan Kongre binası baskını bir süre dünya gündemini meşgul etti. Başkanlık seçimlerini kaybeden Donald Trump seçimlere hile karıştırıldığı iddialarını 2021 yılı başına kadar sürdürürken taraftarları da 6 Ocak’ta başkent Washington DC’de düzenlenen bir gösteri sonrası Kongre binasına yürüyerek zorla içeriye girdi. Trump olayların büyümesi sonrası taraftarlarına “eve dön” çağrısında bulundu. Baskın sonrasında Trump’a ilerleyen aylarda davalar açıldı. Trump hakkında da azil süreci ikinci defa açıldı ve dava Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Senato’dan döndü.
Başat emperyalist güçlerden ABD’de demokratların adayı Joe Biden Ocak 2021 yılında göreve başladı. Göreve gelir gelmez Çin’e yönelik söylemlerini sertleştiren Biden, Rusya’yı da daha yakın bir “tehdit” olarak gördüğünü belirtti. Sık sık “Çin’le uzun süreli rekabete hazırlanmalıyız.” demeçleri veren Biden, ABD-AB ve NATO ittifakının önem arz ettiğini vurguladı.
5 Kasım’da “Putin Avrupa’yı, Avrupa projesini ve NATO ittifakını zayıflatmak istiyor. Transatlantik birliğine ve kararlılığımıza zarar vermek istiyor çünkü Kremlin için tek tek ülkeleri sindirmek daha kolay” demeci veren Biden, Rusya’ya Ukrayna üzerinden gözdağı vermeyi sürdürüyor.
2021 yılında ABD’nin önemli gündemlerinden birisi Afganistan’dan çekilmek oldu. 20 yıllık Afganistan işgaline Taliban’ın direnişi nedeniyle son vermek zorunda kalan ABD, yönetimi Taliban’a teslim etti.
Taliban’ın başkent Kabil’i ele geçirmesinin ardından ABD 120 bin kişiyi Afganistan’dan tahliye etti. NATO gücü olarak Afganistan’da bulunan TC ordusu da askerlerini çeken ülkeler arasında yer aldı. Taliban, ABD’nin çekilmesinin ardından Çin’e göz kırparak ilk ekonomik ve siyasal ilişkilerini Çin ile gerçekleştirdi.
2021 yılında emperyalistler güçlerini Ortadoğu’dan Asya-Pasifik ve Doğu Avrupa’ya kaydırmaya başladı. ABD başta 6. Filosu olmak üzere birçok savaş gemisini Karadeniz’e konuşlandırırken, Yunanistan Dedeağaç ve Ukrayna’ya binlerce zırhlıdan oluşan “küçük ordular” yığdı. Ve bu süreçte Yunanistan ve Ukrayna ordularına yüzlerce zırhlı araç ve askeri teçhizat hibe etti. ABD’nin bu hamlelerine karşı Rusya da Kırım’a, Ukrayna sınırına on binlerce asker yığdı. Sık sık her türlü senaryoya hazır olduklarını belirten Rusya, Ukrayna üzerinden NATO ve ABD’ye gözdağı veriyor.
Emperyalist gerilimin diğer ayağı da iki olay özgülünde Asya-Pasifik’te yaşandı. Tayvan’ı bir parçası olarak gören Çin’in sık sık Tayvan Boğazı’nda askeri tatbikat düzenlemesi, Tayvan hava sahasına savaş uçaklarını sokması ABD ile gerilimin artmasına neden oldu. Tayvan Savunma Bakanı “2025’e kadar Çin Tayvan’ı işgal edebilir.” diyerek kaygılı olduklarını belirtirken, ABD Tayvan’a silah ve mühimmat desteği ile “Tayvan Anlaşması’na bağlıyız.” diyor.
Pasifik’te gerilimin diğer adı Avustralya oldu. Nükleer başlıklı denizaltı projesi için Fransa yerine İngiltere ve ABD ile anlaşan Avustralya, bu projeyi Çin’in askeri gücünü artırmaya yönelik hamlelerine karşı bir adım olarak görüyor. Fransa’nın “Arkamızdan hançerlendik.” söylemi, Asya-Pasifik’teki etki gücüne vurulan darbenin bir yansımasıydı.
BAŞKAN GONZALO ÖLÜMSÜZLEŞTİ
29 yıldır Peru hapishanelerinde ağır tecrit koşulları altında tutulan Peru Komünist Partisi Başkan Abimeal Guzman ölümsüzleşti. Peru’da devrimci süreci önderlik eden Peru Komünist Partisi’nin lideri Başkan Gonzalo’nun cenazesi teslim edildi ve yakılarak külleri bilinmeyen bir yere atıldı.
Hindistan’da ise Halk Savaşı yürüten Hindistan Komünist Partisi’ne (Maoist) yönelik faşist Hint devleti tarafından “Prahaar-3” operasyonu başlatıldı. Dünyanın dört bir yanında Maoistleri hedef alan bu saldırıya karşı Hindistan’daki halk savaşını sahiplenen kampanyalar başlatıldı.
KADINLAR 2021’DE DE SALDIRILARIN HEDEFİ, DİRENİŞLERİN ÖZNESİ
Kadınların yaşadığı saldırılar 2021’de de boyutlanarak devam etti. 2021’in 334 gününde en az 250 kadın katledildi, 192 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi, yüzlerce kadın tecavüze ve tacize maruz bırakıldı, on binlerce kadın mobbinge uğradı ve işten atıldı.
Kadınların mücadelesi sonucu imzalanan İstanbul Sözleşmesi Tayyip Erdoğan’ın kararıyla 20 Mart günü feshedildi. Sözleşmenin feshedilmesinin ardından kazanılmış haklarına sahip çıkan binlerce kadın ülkenin dört bir yanında sokaklara çıktı. Aynı zamanda 8 Mart ve 25 Kasım gibi tarihsel günlerde de kadınlar sokakları, meydanları doldurmaktan geri durmadı.
Türkiye Kürdistanı’nda ise devlet eliyle “üniformalı fail” saldırıları gerçekleştirildi. Bölgede uyuşturucu, fuhuş ve tecavüz faillerini doğrudan destekleyen devlet failleri değil, mücadele yürüten kadınlara cezalar verdi, tutukladı.
Kadın katilleri cezasızlıkla ödüllendirilirken yaşamlarını savunan kadınlara hapis cezaları verildi. Başvurular, alınmış koruma kararları ve darp raporlarına rağmen “saygın tutum”, “iyi hal” ve “tahrik” gibi gerekçelerle kadın katilleri korundu, çocuklarının ve kendi hayatını korumak için özsavunma hakkını kullanan Fikriye Özbek, Melek Hıldır, Şerife Demir ve Binnaz Kırış’ın hukuken meşru müdafaa sayılması gereken eylemini cezalandırdı. Çiğdem Doğan hakkında verilen 15 yıl ceza ve Nevin Yıldırım’a verilen müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından onandı.
GENÇLİĞİN “ÖZERK-DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE” MÜCADELESİ
Ülke gündemi 2021’in ilk günlerinde, 2 Ocak’ta AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanmasının haberiyle şekillendi. Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan eylemler ülke geneline yayıldı.
Öğrencilerin Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlediği ve polis terörüyle karşılaştığı eylemlerde polisin üniversite kapısına kelepçe takması sadece üniversite gençliğinin değil tüm ülkenin gündemi oldu. Boğaziçi’nden yayılan eylemler neticesinde İstanbul’un Sarıyer, Kadıköy ve Beşiktaş ilçelerinde eylem ve etkinlik yasağı ilan edildi. Egemenlerin saldırgan dili ve polis terörü ülkenin dört bir yanında protesto edildi. Boğaziçi eylemlerine dönük polis saldırılarında gözaltına alınanlardan 11’i tutuklandı. 4 aya yayılan eylemlerde toplamda 1000’i aşkın kişi gözaltına alındı, çok sayıda kişiye soruşturma açıldı ve yüzlerce kişi polis terörüne maruz kaldı.
Üniversitelerde yüz yüze eğitimin başlamasının ardından gençlik açısından ortaya çıkan sorunlardan biri de barınma sorunu oldu. Yüz binlerce öğrenci plansız bir şekilde ani bir kararla üniversitelere yüz yüze eğitime çağırıldı. Yeterli devlet yurdunun bulunmaması ve konut fiyatlarının tavan yapmasıyla birlikte binlerce öğrenci sokakta kaldı. İstanbul’da başlayan ve geceleri sokaklarda, parklarda geçiren gençlik eylemleri diğer kentlere yayıldı.
Açlık sınırının 2 bin 903 lira olduğu koşullarda Cumhurbaşkanı Erdoğan 650 TL olan KYK bursu için “elinize dilinize dursun” diyerek gençliğe olan öfkesini kustu. Burjuva-feodal düzenin aşırı kâr hırsı ve sömürü düzeni gençliği geleceksizlik bilinmezi içerisine hapsetmektedir. 2021 yılı da gençliğin bir yandan örgütlü mücadeleye, politikleşmeye sarıldığı bir yandan da umutsuzluk içerisinde yurtdışı hayalleri kurduğu bir yıl olmuştur.
EMEK SÖMÜRÜSÜ KATMERLENDİ
2021 yılında pandeminin de etkisiyle emperyalist tekeller kârlarına kâr katarken emekçiler ölüm sarmalında daha fazla sömürülerek yoksullaştırıldı. En zengin yüzde 5’lik kesimin payı yüzde 62,2 olurken, en zengin yüzde 1’lik kesim servetin yüzde 42,8’ine sahip oldu.
2019’da Türkiye’de en zengin yüzde 10’lik kesimin payı yüzde 70,3, en zengin yüzde 5’lik kesimin payı yüzde 60,6, en zengin yüzde 1’lik kesimin payı yüzde 42,5’ti.
Türkiye’de en fakir yüzde 30’luk kesimin toplam serveti ise eksiye düştü. Bu, söz konusu kesimin borçlarının servetlerinden yüksek olması anlamına geliyor.
2021 yılında dünya genelindeki milyarderlerin sayısı artarken emekçilerden çaldıkları servetleri de 8 trilyon dolardan 13,1 trilyon dolara çıktı.
Türkiye’de ve dünya genelinde de işçi sınıfının kazanılmış haklarına dönük saldırılarda da artış yaşandı. Türkiye’de çalışan nüfusun yarısını ilgilendiren asgari ücret enflasyonla birlikte açlık sınırı altına düşerken işsizlik oranı TÜİK’e göre %11.2, DİSK-Ar’a göre %22.8 olarak belirlendi.
Artan yoksulluk ve emek sömürüsüyle birlikte işçi sınıfı eylemlilikleri de arttı. Amerika kıtasından Avrupa’ya Asya’dan Kuzey Afrika’ya emekçiler gasp edilmek istenen hakları ve iş güvenceleri için alanlara çıktı.
Türkiye’de de pandemide uygulanan göstermelik “işten çıkarma yasağı”na sığınan patronlar yüz binlerce işçiyi ücretsiz izne çıkardı ya da yasaktan muaf olan kod-29 (ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri) denen yasal dayanakla işten attı. Kod-29’la Sinbo fabrikasında işten atılan TOMİS üyesi işçilerin direnişleri 2021’de de devam ederken, SML Etiket fabrikasında da Dev-Tekstil üyesi işçiler kod-29 bahanesiyle işten atıldı. Ücretsiz izin saldırısı da birçok fabrikada uygulamaya konuldu, Çiftçiler Ayakkabı fabrikası işçileri de bu saldırıdan nasiplerine düşeni aldılar. DERİTEKS’in örgütlenme çalışması yürüttüğü fabrikada sendikalı işçiler ücretsiz izne çıkarıldı.
Belediye emekçileri de bu süreçte en fazla hak gaspına uğrayan ve baskıya maruz kalan iş kolları arasında yer aldı. Kadıköy, Maltepe, Kartal ve Ataşehir’de belediye emekçilerinin grev süreçleri DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası tarafından, şube yönetimleri, işçi temsilcileri ve işçiler hiçe sayılarak belediyelerle işçilerin talepleri kabul edilmeden anlaşılarak sümen altı edilmiştir. Bugün de Belediye İş Sendikası üyesi Bakırköy Belediyesi işçileri, insanca bir yaşam, iş güvencesi ve geriye dönük hakları için başlattıkları grevin 62. gününü geride bıraktılar.
Özellikle yarı sömürgelerde baş gösteren ekonomik ve siyasi krizlerin faturası emekçilere kesilmek isteniyor. Sürekli olarak “fedakârlık” beklenen emekçiler insanca yaşam için örgütleniyor ve mücadele ediyor.
KÜRT ULUSUNA İMHA, İNKÂR VE KATLİAM POLİTİKALARI
2021 yılında Kürt ulusuna ve Kürt ulusunun kazanımlarına dönük saldırılar boyutlanarak devam etti. 2021’in başlarında Irak Kürdistanı’ndaki gerilla alanlarına dönük işgal politikası hayata geçirildi. Avaşin, Metina ve Zap alanına dönük işgal harekatı TC’nin beklediği gibi olmadı, tam anlamıyla “bataklığa” saplandılar. Bu bölgelerin yanı sıra Şengal ve Rojava’ya dönük tehditler ve hava saldırıları da hiç dozajını düşürmeden devam etti.
Ülke içerisinde ise “Kürt” kelimesine bile tahammül edemeyen egemenler HDP’ye kapatma davasıyla gözdağı vermeye çalıştılar. 1 yıllık süreç içerisinde binlerce HDP’li gözaltına alındı veya tutuklandı.
TUTSAKLAR TECRİT İÇERİSİNDE TECRİDE HAPSEDİLDİ
2021 yılı tutsaklar açısından tecridin en koyu halinin yaşandığı bir yıl olarak vuku buldu. Tutsakların kazanılmış tüm hakları gasp edildi. Sene başında çıkarılan bir yasayla hapishanelerde gözlem kurulları oluşturuldu. Tutsakların infazları hapishane idaresi tarafından oluşturulan gözlem kurullarının insafına bırakıldı. Hapishane idareleri mahkeme yerine geçirildi, tutsaklara ceza içerisinde ceza uygulandı.
Basın İlan Kurumu yasası ile devrimci-muhalif basının hapishanelere girmesi engellendi. Tutsakların tüm iletişim hakları gasp edildi ya da kısıtlandı. 20 ayı aşkın süredir gasp edilen açık görüş hakkı aralık ayında uygulamaya konuldu fakat o da yarım saatle sınırlandırıldı.
Hapishaneler 2021 yılında adeta bir “ölümevine” dönüştürüldü. Pandemi sürecinde tedavi hakları gasp edilen, pandemiye dair önlem almayan hapishane idareleri ölümlere vesile oldu. Çok sayıda adli ve siyasi tutuklu alınmayan önlemler nedeniyle Covid-19’a yakalandı ve bazıları da yaşamını yitirdi. Sayıları hızla artan ve sağlık durumları kötüleşen hasta tutsaklar da hapishaneler sorununun en acil müdahale edilmesi ve mücadele edilmesi gereken başlığı haline geldi. Sağlıksız koşullarda, tecrit hücrelerinde sağlık durumları kötüleşen tutsaklara tabut tipi ring, kelepçeli muayene, asker araması dayatıldı ve tedavi hakları gasp edildi.
2021’in son diliminde tedavi hakkı gasp edilen Efrinli hasta tutsak Bangin Muhammed, hapishanede tecavüze ve sistematik işkenceye maruz kalan Garibe Gezer ile Abdurrezak Suyur, Halil Güneş, İlyas Demir, Salih Toğrul ve Vedat Erkmen katledildi. Devlet hapishanelere yönelik saldırı politikalarını hak gasplarıyla sürdürürken, tutsaklara yönelik “imha etme” politikasını da hayata geçirmiştir.
2022’Yİ UMUT VE DİRENÇLE KARŞILAYALIM
2021 yılı hak gasplarının, sömürünün ve bunların karşısında kitle hareketlerinin de geliştiği bir yıl oldu. Dünya genelinde kitlelerin emperyalist-kapitalist sisteme olan güvensizliği büyürken, “sol-sosyalist” düşüncelere olan sempatileri de gelişmiştir. Bu sempati komünist önderliğin olmadığı alanlarda “sol-sosyalist” görünümlü reformist-revizyonist anlayışların gelişmesine yol açmış ve bazı yerlerde iktidara dahi gelmişlerdir. (Peru, Şili, Avusturya belediye seçimleri vs.)
Bu kitle hareketlerinin ve emperyalist-kapitalist sisteme olan güvensizliğin artacağı aşikârdır. Önümüzdeki yıl da bizlere düşen görev, kitlelere öncülük görevini üstlenen Komünist Partisinin gelişmesi ve geliştirilmesidir.