Salgın gündemi “normalleşme” adımları ile geçiştirilmeye çalışılıyor. 11 Mayıs’ta ilk adımı atılacak olan normalleşme, işçiler, emekçiler için hiçbir şey ifade etmiyor aslında. Salgın önlemlerine dahil edilmeyen işçiler, bir maske, bir eldivenle –çoğu zaman o bile verilmiyor- çalışmaya zorlandı. Sokağa çıkma yasaklarında patronlara verilen özel izinle çalıştırılan işçiler, seyahat yasaklarından, 20 yaş altı sokağa çıkma yasağından muaf tutulan emekçilere “ölüm” reva görüldü. Halihazırda zayıf yapısıyla çöküşe hazırlanan ülke ekonomisi, çarkların durmasını göze alamazdı. Öyle de oldu ve egemenler özel izinlerle, “vatan, millet” edebiyatıyla üretimi sürdürdü ve işçi sınıfı, bu pandemiden en çok etkilenenler oldu.
Ülkemizde, binlerce işçi, önlem alınmadan, azgın sömürü koşullarında üretime devam ettiği için virüse yakalandı, yüzlerce işçi virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Milyonlarca işçi ücretsiz izine çıkarıldı ve açlığa mahkum edildi. Dünya genelinde işsiz kalanların sayısı yüz milyonları, ülke genelinde milyonları aşarak ilerliyor. BM’ye göre, “gölge ekonomisinde” yaklaşık 1,6 milyar işçi, korona salgınının sonucu olarak geçim kaynaklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), sosyal ve sağlık sigortası olmadan düzensiz çalışan toplam 2 milyar kişinin ücretinin krizin ilk ayında ortalama yüzde 60 oranında düştüğünü ifade ediyor. ILO’nun bir raporuna göre, dünyada ikinci çeyrekte çalışılan saat sayısının bir önceki çeyrekle kıyaslandığında yüzde 10,5 daha az olacağı varsayılıyor. Bu, yaklaşık 305 milyon tam zamanlı işe karşılık geliyor. ILO’nun “Covid-19 ve İş Dünyası” raporunda, işletmelerin tam veya kısmi olarak kapatılmasının dünya genelindeki işgücünün yüzde 81’ini, yani 2,7 milyar çalışanı etkilediğini ve salgınının ekonomik faturasının İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en ciddisi olduğuna işaret ediliyor. Raporda, dünya genelinde 2,7 milyar çalışanın zorunlu kapanan işyerlerinde istihdam edildiği belirtiliyor.
Kapitalist emperyalist sistem “S.O.S” durumuna geçmişken, ülkenin durumu çoktan alarm verme durumunu aşmıştır. Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “iyimser” tahminlerine karşın, ülke ekonomisinin bu sene içerisinde %2,5 oranında küçüleceği ve işsiz sayısının katlanarak artacağı ifade ediliyor. Dolar tarihi rekorlara koşuyor, enflasyon TÜİK verilerine göre emekçilerin sırtındaki kambura yük üstüne yük bindiriyor.
BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA VE BÜROKRASİ GÜNÜ: 1 MAYIS
Sömürü düzeninin krizinin derinleştiği, bu krizi atlatmak için işçi sınıfına saldırıların arttığı olağanüstü bir süreçte 1 Mayıs’ı karşıladık. Salgın boyunca çalışmaya mahkum edilen ya da ücretsiz izine çıkarılan işçiler, 1 Mayıs’a evlere mahkum edildi. 1 Mayıs’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilmesiyle, bürokratlaşmış sarı sendikalar derin bir “oh” çekti. 1 Mayıs’ta sendikaların tutumuna dönük eleştiriler, “sokağa çıkma yasağı” ilan edilmesiyle hasır altı edildi. İşbirlikçi, patron dostu, devlet güdümündeki TÜRK-İŞ yönetimi Taksim Meydanı’na çelenk bırakırken, “devrimci” soslu DİSK yönetimi ise şovunu yaparak 1 Mayıs’ta gözaltına alındılar. Sadece belirli şube başkanlarının katılımıyla Taksim Meydanı’na çelenk bırakmak isteyen DİSK yönetimi hedefinin, meydana çelenk bırakmak, bunu zorlamaktan ziyade, bozulan imajını kurtarmak olduğunu gözler önüne sermiştir.
İşçi sınıfı saldırıların bu kadar yoğunlaştığı bir süreçte, gittikçe sarı renge bürünen sendikaların insafına bırakılmıştır. İşçi sınıfının öz örgütlülükleri, mücadele araçları olması gereken sendikalar bürokrasinin hakim olduğu, burjuvazinin yardakçısı sendika yöneticilerine emanet edilmiştir. İşçi sınıfının mücadele araçları olan direniş, grev vb. yöntemler rafa kaldırılmıştır. İşçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki uzlaşmaz çelişki, sendikalar tarafından uzlaşılır hale getirilmeye, çizgiler silikleştirilmeye, kaygılar ortaklaştırılmaya çalışılmaktadır. İşçi sınıfının kaygıları, yaşam kaygısıdır, iş, aş kaygısıdır, burjuvazinin ise daha fazla kâr kaygısıdır. Burjuvazinin bu kaygılarına, sarı sendikalar da ortak olma gafleti içerisindedir.
PANDEMİ SINIFLAR MÜCADELESİNİ KESKİNLEŞTİRECEK
Yukarıda verdiğimiz rakamlarla kapitalist emperyalist sistemin yaşayacağı krizi öngörebilmek mümkün. Milyonlarca işyeri kapanacak, sayıları milyarı bulan çalışanlar işsiz kalacak. İflas dalgasıyla beraber ekonomiler sarsılacak. Bu işsiz ve açlık ordusunun hedefini belirlemek de bizlerin görevidir. Gelişecek kitle hareketlerine öncülük etmek, derinleşen çelişkileri derinleştirmek, oluşacak işçi eylemliliklerine yön vermek, ekonomik talepler etrafında kendiliğinden gelişen eylemlilikleri siyasal taleplere dönüştürmek gelecek sürecin görevleri olarak bizleri beklemektedir.
Burjuva kalemşörlerin dahi ifade ettiği “pandemi huzursuzluklara, belki de devrimlere yol açacak” sözleri, işçileri, emekçileri nelerin beklediğini daha doğrusu egemenleri nelerin beklediğini ifade etmektedir. Egemenler kendilerini nelerin beklediğinin bilincinde, bizler de sınıf bilincimizi, öfkemizi keskinleştirerek gelecek günlere hazırlanmalıyız.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 14 Mayıs 2020 tarihli 62. sayısından alınmıştır.