İktidar mücadelesi sınıflı toplumların ortaya çıkmasıyla beraber, çeşitli sınıflar arasında bir dinamo görevi görerek bugün proletarya ile burjuvazi arasındaki mücadeleye evrilmiştir. Kuşkusuz her sınıf kendi çıkarları gereği iktidara sahip olma mücadelesi içerisinde olarak buna uygun bir hareket noktası belirlemiştir.
Her sınıf bu harekete kendi rengini ve amacını katarak ilerlemiş ve diğer sınıfları bu yolla alt etme çabası içerisinde olmuştur. Günümüzde proletarya da burjuvaziye karşı verilen iktidar mücadelesindeki hareketine yön veren MLM bilimini rehber edinerek konumlanmak ve kendi kurtuluşu ile birlikte ezilen tüm emekçi kesimlerin kurtuluşunu ve özgürlüğünü de yaratmak zorundadır. Bu zorunluluk içerisinde, bu bilime ihtiyaç duyduğu kadar onu somuta uyarlayabilecek ortak bir akla, ortak bir yönelime ihtiyacı da vardır.
Bilimin kendisi tek başına bir yorumlama eylemi değil aynı zamanda değiştirici bir özne görevi rolünü oynamaya başladığı anda proletaryanın elinde güçlü bir silaha dönüşecektir. Marks’ın “Bugüne kadar filozoflar yalnızca dünyayı yorumlamakla yetindiler oysa aslolan değiştirmektir.” dediği meşhur 11. Tezi işte tam da burada anlam bulmaktadır.
Kuşkusuz bu eylemi bir sınıf olarak proletarya kendiliğinden yapamaz. Bunun iktidar mücadelesini örgütleyecek bir araca, örgüte ihtiyacı vardır. Bunun andaki somut karşılığı Komünist Parti’dir. Komünist Partisi, işçi sınıfının en ileri ideolojisi ile donanmış, işçi sınıfına önderlik edecek en örgütlü ve öncü güç olarak sınıf mücadelesinde yerini almıştır.
Bir zorunluluk olarak ortaya çıkan Komünist Parti, iktidar mücadelesinde kendisini örgütledikçe, kitleler içerisinde kök saldıkça büyüyüp gelişecek, sınıfa önderlik edecek, ona önderlik etme kabiliyetini oluşturabildikçe de işçi sınıfı iktidar mücadelesinde etkin bir rol oynayacaktır. Nihayetinde her örgüt, bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkar. O ihtiyacı karşılamak için bir araç görevi görür.
Stalin yoldaş; “Her devrim sorunu bir iktidar sorunudur” der. Komünist Parti de tarihsel görevi olarak işçi sınıfının devrim mücadelesinde ortaya çıkışıyla beraber iktidar mücadelesinin en üst örgüt biçimi olma misyonunu kazanmıştır. Bu anlamda Komünist Parti örgütlenmeden iktidar mücadelesinin başarı şansı yoktur. Lenin bunu en yalın haliyle; “Bana profesyonel bir devrimciler örgütü verin Rusya’yı ayağa kaldırayım.” diyerek açıklamıştır. Kuşkusuz bu profesyonel devrimciler örgütü Komünist Parti’dir. Yani Komünist Parti’nin örgütlenmesi bir anlamda devrimin örgütlenmesi anlamına gelmektedir. Dünya proleter devrimler tarihi bunun örnekleriyle doludur.
“YERYÜZÜNDE KAOS HAKİM, DURUM MÜKEMMEL” (MAO)
Dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeler, 2020 yılının egemenler ve ezilenler açısından nasıl geçeceğinin de güçlü ipuçlarını vermektedir. Şu bir gerçek; emperyalist-kapitalizm hiç olmadığı kadar can çekişmekte, çürümektedir.
Buna paralel olarak işçi sınıfı ve emekçiler de alabildiğine yoksulluk ve sömürü cenderesi altında sıkışmakta, hak gasplarıyla kazanımları ellerinden alınmaya çalışılmakta, işgaller ve katliamlarla egemenlerin kendi sömürü düzeni için ölüme mahkûm edilmektedirler. Ancak tüm bunlar karşı bir tepkiyi, öfkeyi de açığa çıkararak Latin Amerika başta olmak üzere Avrupa’nın bir dizi ülkesinde, ABD ile Irak, İran vb. ülkelerde emekçilerin sokaklara dökülmesine de neden olmaktadır. Diğer bir anlamda Başkan Mao’nun sözleriyle ifade edersek yeryüzünde kaos hakim, durum mükemmel! Bu yeter mi? Elbette yetmez. Zira kendiliğinden hareketler olarak ortaya çıkan bu öfke seli, iktidar mücadelesine kanalize edilemediği oranda, geçici olarak sönümlenmeyle karşı karşıya kalacaktır. Tüm bu gelişmelere, olabildiğince mükemmel duruma rağmen Hindistan’ı saymazsak komünistlerin iktidara aktığı coğrafya yok gibidir. Eğer komünist partilerin önderliğinde değilse, bir hareket ne kadar güçlü olursa olsun, proletaryanın çıkarları yönünde savaşı sonuçlandıramaz. Enternasyonal proletaryanın bütün ülkelerde sınıf bilinçli proleterlere-komünistlere güçlü bir Komünist Parti inşa etme görevini yüklemiş olması tam da bundandır. Güçlü bir Komünist Parti derken her şeyden evvel nitelik olarak güçlü yani ideolojik olarak güçlü bir Komünist Parti’yi anlamalıyız. Fakat Partimiz, güçlü bir Komünist Parti olmanın esasına, olmazsa olmazına sahip diye diğer her şey ardı sıra gelmiyor. Proleter ideoloji, onun yol göstericiliğinde biçimlenen teori ve politikalar kavrandığı, uygulandığı ve geliştirildiği oranda güçlü bir silaha dönüşür.
Kuşkusuz emperyalist kapitalizmin içinde bulunduğu can çekişme ve çürüme halinin bir yansıması da hem siyasi ve ekonomik kriz olarak ülkemiz egemenleri cephesinde görünür bir durumdadır hem de bu krizin en çok etkilenenleri olarak emekçilerin maddi ve manevi yaşamlarında oldukça rahatsız edici boyutlarda kendisini hissettirmektedir. Henüz sokağa taşan ciddi bir muhalefet yok ama koşulların o yönde seyretmeye başlayacağı sürecin de belirtileri kendisini hissettirmektedir. Bundandır ki ülkemiz egemen sınıfları an özgülünde bir yandan OHAL koşullarıyla sindirme ve imha politikalarını yaşama geçirmekte diğer yandan gelişebilecek potansiyeli de düzen içinde tutmaya yönelik tasfiyeci saldırılarını başta devrimciler olmak üzere kitlelere empoze etmeye çalışmaktadır.
Tasfiyeci saldırıların merkezinde kuşkusuz reformizmin kutsanması, iktidar bilincinin hedef alınması vardır. Burada yakalayacağı halkanın kendi sistemini korumak için büyük bir anlamı olduğunu bilen egemen sınıflar, gün geçtikçe daha fazla bu saldırılarını artırmaktadır ve bunda görece bir başarı sağlandığını da ifade etmek gerekir.
GÜÇLÜ BİR KOMÜNİST PARTİ İNŞA ETMELİYİZ!
Egemenlerin tasfiyecilik saldırılarının KP saflarındaki en belirgin hedefi, iktidar bilincinin kırılmasına yöneliktir. Buradaki temel mesele düşünsel olduğu kadar pratik olarak da yönelinecek hedefte, yol ve yöntemlerde bir bulanıklaşma olarak ortaya çıkmaktadır. Açık ya da örtülü kırılan iktidar bilinci, en başta sistemi temellerinden yıkmayı hedeflemekten bir vazgeçişin ifadesi olmaktadır. Böylesi süreçlerde reformist-legalist anlayışların boy vermesinin nedeni bu bilinç saldırısının etkisini göstermesinden kaynaklanmaktadır.
İktidar bilinci sınıfa (özel olarak proletaryaya sınıfına ve onun bilimsel ideolojisine) bir aidiyet duygusu/bilinci, bununla birlikte ihtiyaç olan pratiğin hayat bulması, bu pratik için gerekli araç ve yöntemlerin gerektiği gibi kullanılması için olmazsa olmaz bir kriterdir. İktidar bilinci devrim iddiasının karşılığını oluşturmaktadır. Öyleyse bu iddiayı yaşamsal hale getirmenin en önemli aracı olarak Komünist Parti’nin inşa edilmesi hayati önem arz etmektedir. Halihazırda bilimsel bir ideoloji ile donanmış ve temelleri 48 yıl önce komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş tarafından atılmış olan Proletarya Partisi’nin sınıf mücadelesinde aktif bir rol oynaması, en başta üye ve militanlarının iktidar bilincinin, devrim iddiasının güçlü olmasıyla birebir bağlantılıdır.
KOMÜNİST BİR NİTELİK İÇİN DEVRİMCİ EYLEME YÖNELELİM!
Ülkemizde sınıf mücadelesi, sınıf çelişkileri ekseninden başka demokratik, ulusal, mezhepsel, çevresel, cinsel, kültürel vb. bir dizi çelişki ile beraber yürümektedir. Kuşkusuz her çelişki kendi bağrında bir örgüt ihtiyacını yaratır. Ancak bütün bu çelişkilerin gelip dayandığı yer, sınıfsal kökenli olmaktadır. Bu nedenle ülkemizde her sorunun kendine has ve buna uygun araçlarla müdahale yöntemi gerekmektedir. Ancak bu sorunların hepsi esasta devrim sorunu olarak Proletarya Partisi önderliğinde gerçekleşecek Yeni Demokratik Devrim, sosyalizm ve komünizm mücadelesi ile nihayete erecektir.
Sınıfsal bağlamdan koparılan hiçbir mücadelenin kalıcı başarı kazanması mümkün değildir. Bu nedenle farklı çelişkilere elbette müdahale etmek, ona dokunmak, çözüm yöntemleri aramak gerekir. Ancak çözümün esas adresi Komünist Parti’dir. Onun önderliğindeki devrim mücadelesidir. Bu anlamda bu çelişkilere müdahale edecek olan öz-örgütlülükleri devrimin bir cephesi haline getirmek, ona hizmet etmesini sağlamak, taşıdığı potansiyeli devrime kanalize etmek önemlidir. Ancak bunu yaparken esas olan, faaliyete Komünist Parti’nin önderliğini sağlamaktır. Bu bir iddia ve bilinç sorunu olduğu kadar aynı zamanda bir kimlik meselesidir. Proleter devrimciler, meseleye sınıfsal bakmak zorundadır ve çözümü de bu adrese endekslemekle yükümlüdür.
Bu anlamda hareketin çıkış noktası bir sınıf olarak proletaryanın kurtuluşunu sağlayacak olan güçlü bir aracı, Komünist Parti’yi ülkemiz koşullarına göre örgütlemek olmalıdır.
Her şeyden önce Komünist Parti, ülkemizde faşizmin sürekliliği gereği illegal ve devrimin yolu olarak Halk Savaşı’na önderlik etmeye yükümlü olması nedeniyle de savaşçı bir parti olarak örgütlenmek zorundadır. Bunun için temel olan, parti bilincinin kuşanılmasıdır. Parti bilinci soyut, sıradan bir kavram değildir. Partinin neden ihtiyaç olduğunun bilincidir. Hedefe ulaşmak için onun tek ve en üst örgüt biçimi olduğunun kavranmasıdır.
Parti bilinci, reformizm ile proleter devrimciliğin keskin ayrım çizgisidir. Diğer bütün örgüt biçimleri bir şekilde çelişkileri düzen içinde çözme, en ileri anlamda devrimci mücadeleye kanalize edebilme kabiliyeti ve misyonuna sahip iken parti, çözümlerin en keskin haliyle sınıflar arası bir iktidar değişimi ile mümkün kılacak olan örgüt biçimidir. Parti bilinci devrim ve iktidar bilincinin somutlaşmış halidir. Komünist Parti dışındaki hiçbir örgüt biçimiyle zafere ulaşılmayacağı gerçeği bize; sağlam, ilkeli, kitleler içinde kök salmış, Bolşevik tarzda, çelik disiplinli bir örgüt inşa etmenin en başta bu bilinci kavrayıştan geçtiğini anlatmaktadır.
Parti bilinci kitlelere ve devrime önderlik edebilme bilincidir. Bu anlamda parti bilinci, bir kimlik meselesidir. Takındığımız tavrın, saf tuttuğumuz sınıfın aidiyetini taşıma bilincidir. Tarihsel anın görev ve sorumluluğuyla güç ve cesaret kazanma, geleceği kazanma iddiasının güçlenmesidir. Bu bilincin somut karşılığı Komünist Parti’yi inşa etme sorumluluğudur.
“Amerika’yı yeniden keşfetmiyoruz.” 48 yıllık birikim ve deneyime sahip Proletarya Partisi’ni devrime önderlik edebilecek bir inşa sürecini yaratmaktan bahsediyoruz. Komünist Parti, somut bir olgudur. Üye ve militanlarıyla örgütlü, canlı bir mekanizmadır. Bu mekanizma, örgütler toplamıdır. Bunun somut karşılığı pati komite ve hücreleridir. Ülkemizin sosyo-ekonomik yapısına paralel faşizmin sürekliliği nedeniyle devrim, başından sonuna kadar illegal örgütlenmek zorundadır. Bu anlamda parti komite ve hücrelerinin de illegal örgütlenmesi zorunludur. Güçlü bir Komünist Parti inşasından bahsederken aynı zamanda, Partiyi oluşturan alt örgütlerin düşman saldırılarına dayanıklı, hedef olmayacak tarzda bir inşa sürecinden bahsediyoruz.
Komünist Parti, stratejik ve taktik olarak politik yöneliminin bu örgütler aracılığıyla yaşam bulması ve kitleler üzerinde nüfus edebilmesiyle güçlenecektir. O halde güçlü bir Komünist Parti inşasından bahsederken, somutu inceleme-araştırma, buna uygun doğru politik yönelim belirleme ve bunu hayata geçirebilme becerisinden bahsediyoruz demektir. Bunun en somut hali bugün, devrimin silahlı mücadele ile gerçekleşeceğine paralel olarak gerilla savaşını yükseltme ve savaşı geliştirmeye öncülük edebilecek bir Komünist Parti inşa etme görevidir.
Tüm bunlar faaliyet alanı ve biçimi ne olursa olsun, örgütlenmede esas alacağımız halkanın tarifleridir. Kaypakkaya yoldaş, Şafak Revizyonistleriyle yürüttüğü mücadelede ortaya koymuş olduğu 11 ilkede; “Parti örgütlenmeleri esastır, diğer örgütlenmeler talidir.” derken taşıdığımız kimliğe, amaçladığımız hedefe uygun örgütlenmede neyi esas alacağımızı çok net bir şekilde ortaya koymuştur.
ÇALIŞMA TARZIMIZI DÜZELTELİM!
“Gerçekte ve pratik materyalist için, yani komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek, var olan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir.” (Karl Marks- F. Engels, Alman İdeolojisi)
İçinde bulunduğumuz durum ve koşullar ama daha önemlisi devrim için üstlendiğimiz misyon ve irademiz, ilerlemenin önünde ayak bağı/engel oluşturan sorunlarla başa çıkacağımıza işaret etmektedir. Bu yönde hareket ederken elde ettiğimiz sonuçlar doğru yolda olduğumuzu kanıtlamakta, ısrar ve kararlılığın sürdürülmesi halinde hedefe ulaşacağımızı göstermektedir. Bunun için tek ve kesin çözüm yönteminin pratik olduğunu biliyoruz.
Bu pratiğin bir ayağında parti örgütlülüklerinin yaratılması, partinin illegal yapıya uygun şekilde kurumsallaştırılması, örgütlenmesi ve bu amacı yerine getirmek için sınıf mücadelesinin, Halk Savaşı’nın geliştirilmesi (özelde gerilla savaşı) ve kitlelerin sorunlarına ve gündemlerine müdahale edilmesi gelmektedir. Sınıf mücadelesinin ve partinin ihtiyaçlarını kavrayan, bu doğrultuda adım atan, gelişim gösteren ve devrimci-komünist iradeyi bu amaçlar için açığa çıkarabilen komiteler kurmak, öncelikli hedefler arasında olmalıdır. Güçlü bir Komünist Parti inşa edilmesinden anlaşılması gereken, ilk başta budur.
Parti militanlarının önündeki görev, dönem faaliyetini bu ruh ve şekillenişle ele almak ve bu zeminde ortak bir hedefle yürümektir. Geride bıraktığımız sürecin ve dönemin üzerimizde bıraktığı edilgenlik, pasiflik ve ölü toprağı ancak ortak hedefe kilitlenmiş, mücadele pratiğinde ciddi bir enerjiyi açığa çıkarma hedefiyle ortadan kaldırılacaktır.
Faaliyetimizin hizmet edeceği mecra elbette sürekliliği sağlanmış gerilla savaşının yaratılması ve geliştirilmesidir. Genel ve özel arasındaki ilişkinin kuruluş biçimi, belirleyici derecede önemlidir. Komünistler bu ilişkiyi diyalektik temelde kurarlar. Buna göre genel olan ideolojimizdir yani MLM’dir; özel olan ise ülkemiz devrimi ve devrimin sorunlarıdır. Ülkemiz devriminin yolu Halk Savaşı’dır. İdeolojik olarak donanmak, teoride gelişmek en özet biçimiyle Halk Savaşı’nda ustalaşmaktır. Yürüteceğimiz her faaliyet bizi ideolojimizle/teorimizle ve onun yol göstericiliğinde stratejimizle buluşturmalıdır. Bunu yaparken en başta çalışma tarzımızın yeniden gözden geçirilmesi, hantal ve zaaflı yanların açığa çıkarılarak üzerine gitme değiştirme cüretini kuşanmak gerekmektedir.
Pratik, partiyi oluşturan insan faktörü için gerekli olduğu kadar esas olarak, devrimlerin asıl sahipleri, bir başka deyişle devrimin asıl gerekçesini oluşturanlar için vardır. Onların kendi kaderine hükmetme mücadelesinin kazanılması için vardır. Bu noktada Proletarya Partisi, onu oluşturan komiteler ile tek tek bireylerin hareketi, tam da bu hükmetme mücadelesine önderlik edebilmenin gerekliliğidir. O halde bütün bunlara hizmet eden her eylem ve çalışma değerlidir, işlevlidir.
Çalışma tarzımız başta olmak üzere tüm faaliyetimiz bu bilinçle ele alınmalı, değiştirmek için değişmeliyiz. Adımlarımızı yakına ama ileriye doğru atmalıyız. Yürütülecek tüm çalışmalarda başarıya ve kazanmaya kodlanmalı, bu hedefe ulaşmak için yoğun bir emek içinde olmalıyız. Proleter devrimciler olarak üstlendiğimiz tarihsel misyona ve onun gereklerine uygun şekillenişe ve yürüyüşe bir adım daha yaklaşmak için kendimizi ortaya koyalım.