“Yığınların mücadelesini gerici kliklerin bazen birini, bazen diğerini iktidara getiren bir kaldıraç olmaktan kurtaracak olan, bu mücadeleyi muzaffer bir halk devrimine dönüştürecek olan, kitlelerin şiddetle gerek duyduğu komünist bir önderliktir.” (İbrahim Kaypakkaya)
Feodal toplumun çökmesiyle ortaya çıkan burjuva toplumu sınıf karşıtlıklarına son vermediği gibi kendi sonunu da getirecek bir sınıfı ortaya çıkarmıştır: Proletarya. Proletarya üretimde yaratan güç olmasına rağmen giderek mülksüzleşen, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan ve zincirlerini parçaladığında da kendisiyle birlikte sınıflı toplumu ortadan kaldıracak yegâne devrimci sınıftır. Özel mülkiyetin ortaya çıkışıyla var olan sömürü, değişik toplumsal formasyonlarda özgün biçimlerde devam etmiştir. Proletaryanın ortaya çıkışıyla yeni altüst oluş, özel mülkiyetin ortadan kalkması sonucunu doğuracağından özel mülkiyete dayalı sömürü biçimleri topyekûn ortadan kaldırılacaktır.
Proletaryanın kendisiyle beraber tüm sınıfları ortadan kaldıracak tarihsel rolünü kavrayışı ve müdahalesi kendiliğinden bir süreç olarak işlemez, proletaryaya bu bilinç dışarıdan taşınmalıdır. Ancak bu proleter bilinçle gerekli altüst oluş yani devrim gerçekleşebilir. Bu bilinci taşıyacak olan da proletaryanın öncü örgütü Komünist Partisi’dir. Proletaryanın bu tarihsel rolünü, öncü örgütleri KP’lerle somutlamasını Ekim ve Çin Devrimi ve sosyalizm deneyimlerinde gördük.
Proletaryanın kurtuluş mücadelesinin coğrafyamız özgülünde gelişimi ve sosyalizm fikirlerinin yayılması özellikle I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası yıllarda artmıştır. Mustafa Suphi ve yoldaşları tarafından kurulan TKP, coğrafyamızdaki komünist hareketin ilk taşıyıcı ve öncüsü olmuştur. M. Suphi ile başlayan ihtilâlci komünizm mücadelesi uzun sürmemiş, faşist Kemalist diktatörlük tarafından Suphi ve 14 yoldaşı Karadeniz’de katledilmiştir. Suphi sonrası TKP önderliğine çöreklenen revizyonist, reformist ve sosyal-şoven bir anlayış hüküm sürmüştür. Proletarya Partisi’nin kuruluş sürecinin mayalandığı süreç, 60’lı yılların yoğun ideolojik-politik derinleşmelerin olduğu bir dönemi tarif eder. Bu yıllardan itibaren demokrasi, hak arama mücadelesi, örgütlenme özgürlüğü vb. eksenli demokratik mevzilerde önemli bir hareketlilik, gelişmeler yaşandı. Tüm bu gelişmelerin yaşandığı süreçte TKP, TİP’in düzen içi, parlamentarist, revizyonist ve reformist hattı sınıf mücadelesini ileriye taşıyamamış devrimin yolu, niteliği ve çizgisine dair derin tartışmalara vesile olmuştur. ’68 Gençlik Hareketi ile ivmelenen bu tartışmalarda artık TİP çizgisinin ve düzen içi mücadelenin sonuç getirmediği ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Deniz ile başlayan silahlı mücadele pratiği Mahir ile ileriye taşınmış, kurtuluş umudunu yeniden canlandırmıştır. ’71 Devrimci Çıkışı olarak nitelenen bu süreç ise devrimin yolu, KP’nin inşası ve hedeflerini ortaya koyması bakımından yetersiz kalmıştır.
GENÇ BİR KOMÜNİSTİN BİLİNCİYLE BOY VEREN GENÇ BİR KOMÜNİST HAREKET
Bu dönemki tartışmalarda ve devrimci önderler içerisinde İbrahim Kaypakkaya berrak bir bilinçle sıyrılıyor, ’71 Devrimci Çıkışı içerisinde de kopuşu sağlıyordu. İbrahim, salt mücadele içerisinde bir militan, mücadelenin bir parçası olma haliyle sınırlı değildi. O, bu sıradan duruşun ötesinde kurucu bir özneydi. Hareketin yasalarıyla ilgileniyor, gelişmesinin nedenleri ve araçları üzerinde yoğunlaşıyordu. Onun araştırma-inceleme ve öğrenme sürecine rengini veren diyalektik materyalizmdi; içine doğduğu tarihi koşullar itibariyle rastlantı ve zorunluluk yasası, Kaypakkaya özgünlüğünde kendisini üst bir gerçekliğe kavuşturuyor, Türkiye devriminin komünist önderini ve Proletarya Partisi’ni açığa çıkarıyordu.
Proletarya Partisi’nin ortaya çıkışı aynı zamanda; Türkiye topraklarında Marksizm-Leninizm’le Maoizm’in bağını kurarak bilimin geldiği aşama olan, Maoizm’in kavranması ve bu bilim rehberliğinde yaşadığımız coğrafyanın somut koşullarının tahlil edilerek komünizm davasının bilimsel temellerinin oluşturulmasıdır. Bu anlamıyla Uluslararası Komünist Hareket’in önemli deneyimleri arasındadır. Proletarya Partisi’nin kuruluşunda Çin’de Başkan Mao önderliğinde başlatılan BPKD’nin de önemli rolü vardır.
24 Nisan 1972’de ihtilalci proleter çizginin coğrafyamız topraklarındaki öncü gücü olarak kurulan Proletarya Partisi aynı zamanda Kaypakkaya’daki berrak bir ‘parti devrim için’ kavrayışının da göstergesidir. Bu anlamıyla İbrahim, “Demek ki komünistler pratikte, bütün ülkelerin işçi partilerinin en kararlı, hep ileriye götüren kesimleridir; kuramsal olarak komünistler, proletaryanın öteki kitleleri önünde, proleter hareketin koşullarını, gidişini ve genel sonuçlarını gören bir öncüllüğe sahiptir.” (Komünist Manifesto) ifadelerindeki komünist niteliklerin şekillendirdiği bir önderdir de aynı zamanda.
PARTİYİ, ÇİZGİSİNİ KAVRAYALIM, KAVRATALIM!
Kuruluşunun 49. yılında Proletarya Partisi’ni ve çizgisini kavramak, onun yeşerdiği, ideolojik-politik hattını inşa ettiği maddi süreci de anlamak demektir. Partiyi var eden koşullar, sonuç olarak bu maddi sürecin, iç içe geçmiş büyük hareketlerin egemen bilinci parçalaması sürecinin, değişimi zorlayan maddesel hareketin bilinçteki tezahürüdür. Bilinç ve maddi süreç bağımsız süreçler olarak değil birbirini var eden süreçler olarak ve devrimci bilinç de maddi sürecin bir başka açıdan gerçekleşmesi olarak ele alınabildiğinde doğru kavranmış olurlar.
Proletarya Partisi’nin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya’nın bilinci daha berraktır. Çünkü o, maddi sürecin bilincini, gerçeğin devrimciliğini, tarihsel meşruluğunu ve geleceğe uygunluğunu bilince çıkarmıştır. Bu diyalektik ve materyalist ilişki kavranırsa tam anlamıyla Proletarya Partisi kavranabilir ve bu bilinçle devrimci gençlik mücadelesi geliştirilebilir. Kuşkusuz bu görev halk gençliğinin en ileri müfrezesinin yani Komsomol’un omuzlarındadır. Yirmi dört yaşında komünist bir önderi ve KP’yi yaratan koşullar bugün de vardır. Anti-faşist, anti-emperyalist, anti-feodal mücadele hattıyla Halk Savaşı Stratejisi’nin içinde dinamik bir güç olan gençlik, Yeni Demokratik Devrim mücadelesinin en dinamik kesimlerinden biridir. Gençliğin iktidar savaşındaki misyonu, Kaypakkaya yoldaşın KP’nin varlığının ve önderliğinin zorunluluğunu kavramasındaki bilinci içinde barındırır. Reformizm ve düzeniçilik rüzgarına karşı yürüyen önder yoldaş, maceracı küçük burjuva çizgiden kopuşunu da gerçekleştirmiştir. O aynı zamanda, dönem içerisinde öğrenci gençlikte yaygın bir biçimde var olan yarı aydın sınıfsal karakterden sıyrılıp tam anlamıyla proleter bir kimliğe bürünmüştür.
Günümüz gençlik hareketlerinin de reformizmin içinde debelendiği, hak talepleriyle ve sistem içi arayışlarla bir mücadele hattında olduğunu söyleyebiliriz. ’71 devrimciliğinin içinde barındırdığı oportünizmden kopuş ve politik iktidar bilincinin kuşanılması ve kitlelerin bu doğrultuda örgütlenmesi bugün temel görevlerden biri olarak önümüzde duruyor.
Halk gençliğinin yıkım ve inşa dinamiği bunu tersine çevirecek potansiyele sahiptir. Boğaziçi direnişinden liselilerin isyanına, halk gençliğinin bugün sistemle arasındaki makas farkı giderek açılmakta geleceği kazanma mücadelesinde daha politik bir pozisyon almaktadırlar. Ulaşılacak menzile dair ciddi bir güç ve dinamik olan halk gençliğine, komünist bilinçle yönelmek ve iktidar mücadelesine bu bilinçle onları kanalize etmek anın görevleri arasındadır. Halk gençliğini kendi sorunları etrafında örgütlemenin, geleceğin fethi için savaştırmanın, dahası sınıf bilincini kuşandırmanın biricik adresi, Kaypakkaya yoldaşın bizlere miras bıraktığı Proletarya Partisi’nin halk gençliği mücadelesindeki en ileri örgütlenmesi olan Komsomol saflarıdır. Şimdi bu görev; safları doldurmak, iktidarı fethetme savaşını yükseltmek biçiminde somutlanmak zorundadır.