HABER MERKEZİ- Kolombiya Komünist Partisi’nin İnşası için Maoist Örgüt Avrupa’da düzenlenen Kaypakkaya anma gecelerine mesaj yollayarak katledilişinin 45. yılında Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’yı selamladı. Kolombiya Komünist Partisi’nin İnşası için Maoist Örgüt’ün açıklaması şu şekilde;
“Tüm Ülkelerin Proleterleri, Birleşiniz!
Kolombiya Komünist Partisi’nin İnşası için Maoist Örgüt olarak İbrahim Kaypakkaya’nın geride bıraktığı devrimci mirası sürdüren ve halk savaşını geliştirmek için mücadele eden TKP/ML’ye ve onun Merkez Komitesi’ne, TİKKO’ya (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu) selamlarımızı iletiyoruz.
Emperyalizme ve Türkiye’deki gerici sınıflara karşı mücadele eden tüm yoldaşları, devrimcileri, savaşçıları ve kitleleri selamlıyoruz.
Avrupa’da İbrahim Kaypakkaya’nın bayrağını kitlelerin örgütlenmesi için elden bırakmayan ve seçim oyununun oyuncusu olmayı red eden siz yoldaşları selamlıyoruz.
Gerici Türk devletinin eline düşmesine rağmen kahramanca bir direnişi ören ve katledilen İbrahim Kaypakkaya’nın ölümünün 45.yılında gerçekleştirilen etkinliğe katılan tüm kitleleri selamlıyoruz.
İbrahim Kaypakkaya’nın ölümü bir dağ kadar ağırdır. O hayatını halkın kurtuluşu ve çıkarları için feda etti. Kaypakkaya, Türkiye proletaryasının ve dünyanın tüm halkları için önemli bir önderdir. Bu genç komünist savaşçı sonuna kadar gitmenin eşsiz bir örneği olmuş ve dünya proletaryasının kalbinde sonsuza dek yaşayacaktır. Onun gittiği yoldan gitmek gururla karşılanmalı ve gittiği yolun doğruluğu kavranmalıdır.
İbrahim Kaypakkaya kısacık yaşamında Türkiye’de Komünist Partisi’nin inşasını proleter ideoloji temelinde ve Mao Zedung düşüncesine kesin bir bağlılık ile birlikte Kruşçev-Revizyonizmine karşı aldığı tutum üzerinden gerçekleştirmeye çalışıldı, bunun için mücadele etti.
İbrahim Kaypakkaya Türkiye’de oportünizme karşı mücadeleyi Mao Zedung düşüncesine bağlı kalarak sürdürmüş, uzun süreli halk savaşının uygulanmasının zorunluluğunu ortaya koyarak şehirlerin kırlardan sarılması yolunu pratiğe geçiren ilk kıvılcımı çakmıştır.
“Şehirlerin kırlık bölgelerinden kuşatılması” stratejisi, sadece feodalizmin varlığına ve köylülerin nüfusun çoğunluğunu teşkil etmesine bağlı değildir. Aynı zamanda, emperyalizmin yarı-sömürgesi veya sömürgesi olmaya bağlıdır. Emperyalizmin fiili işgali altındaki bir ülkede milli devrim (o ülkedeki köylü nüfusuna ve feodalizmin varlığına bağlı olmaksızın), esas olarak kırlardan şehirlere doğru gelişir. Çünkü işgalci emperyalist kuvvetler, öncelikle ülkenin büyük şehirlerini, ana yollarını, ana haberleşme hatlarını vb… ele geçirir; fakat geniş kırlık alanları kontrol edemez.
Yarı-sömürge ülkeler, emperyalizmin yarı işgali altında olan ülkelerdir. Bu gibi ülkelerde emperyalizm hakimiyetini, esas olarak, yerli gerici sınıflar vasıtasıyla devam ettirmekle birlikte, kendisi de onlara üsleriyle, tesisleriyle, askerleriyle, filosuyla, silah yardımıyla… çeşitli şekillerde destek oluyor. Bu nedenle yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde “şehirlerin kırlardan kuşatılması” stratejisi, sadece feodalizmin mevcudiyetinden ve köylülerin nüfusun çoğunluğunu teşkil etmesinden değil, aynı zamanda emperyalizmin yarı işgalinden de ileri gelmektedir. Yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelere özgü olan şey, feodalizme karşı özü toprak devrimi olan demokratik devrimle, emperyalizme karşı milli devrimin birleşmiş olmasıdır. Feodalizmin mevcudiyet derecesi ve köylülerin genel nüfusa oranı (ki bunlar birbirine bağlı şeylerdir), demokratik devrimin programını etkiler, ama “şehirlerin kırlardan kuşatılması” stratejisini değiştirmez.
“Emperyalizmin karnının kırlarda yumuşak olmasından çok, devrimci hareketin milyonlarca köylü sayesinde bu alanlarda güçlü olması sözkonusudur. Köylerin esas mücadele alanı olması, kırların vasfından ileri gelseydi, emperyalist ülkelerde de köylerin esas mücadele alanı olması gerekirdi.” (Şafak Revizyonistleri, Başkan Mao’nun Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Tahrif Ediyor, İbrahim Kaypakkaya Seçme Yazılar, Ocak 1972,)
İbrahim Kaypakkaya Komünist Partisi önderliğinde ordu ve cephenin inşası için mücadele etti. Başkan Mao’nun Birleşik Cephe sorununda ifade ettiğinin revizesi(tasfiyesi) olan “Güçlerin Devrimci Birliği” söylemine ve sözde teorisiyle arasına kesin bir çizgi koydu. “Güçlerin Devrimci Birliği” ya da “Birleşik Devrimci Güçler” ifadesi Proletaryanın cephedeki ve işçi-köylü ittifakında hegemonyasını red eden ve Başkan Mao’nun Birleşik Cephe sorununa dair devrimci teorisini tasfiye etmeye çalışan düşüncelerdir.
Faşizme karşı mücadelenin aracı”, revizyonistlerin göstermek istediği gibi, “devrimci güçbirliği” safsatası değil, “halkın birleşik cephesidir.” Yani, proletarya önderliğinde ve işçi-köylü temel ittifakı üzerinde kurulan, bütün devrimci sınıf ve tabakaların ittifakıdır. Dimitrov yoldaşta, anti-faşist mücadelenin, “devrimci güçbirliği” denilen, kuyrukçuluk ve teslimiyet aracıyla yürütüleceğine dair tek kelime yoktur. Dimitrov yoldaş, daima, anti-faşist halk cephesinden bahseder ve bu, proletarya önderliğindeki halk cephesinin ta kendisidir. Ve anti-faşist mücadelenin amacı, halk cephesi iktidarını gerçekleştirmektir.
İkinci yanlış şudur: Proleter devrimcilerin bir tek cephe politikası vardır; o da, proletarya önderliğinde halkın birleşik cephesidir. Ayrıca, bunun dışında demokratik güçbirliği veya devrimci güçbirliği gibi safsatalarla proletaryanın ve komünistlerin işi yoktur. Halkın birleşik cephesinden ayrı olarak bir de “devrimci güçbirliği” sloganının icat edilmesi, biraz önce de işaret ettiğimiz gibi, “Dev-Güç” girişimini haklı çıkarmak içindir.
Temel kitleleri hesaba katmadan, partiyi, halk ordusunu ve halkın birleşik cephesini hesaba katmadan “ittifak”(!) adına, burjuva demokratlarının kıçından yürümeyi haklı çıkarmak içindir. Kuyrukçuluk ve teslimiyet politikasını, “bu, halkın birleşik cephesi değil, devrimci güçbirliğidir” diye, böyle bir safsatayla ve demagojiyle haklı çıkarmak içindir. İşçi sınıfı önderliğini ve işçi-köylü temel ittifakını bir kenara iterek, reformist burjuvaziye tabi olmayı, bir gerekçeye bağlamak içindir. “Demokratik güçbirliği” diye, “halkın birleşik cephesinden” ayrı ve ona aykırı bir sloganın icat edilmesi, işte bu sebeplerdendir.
(İbrahim Kaypakkaya, Seçme Yazılar, Birleşik Cephe ve İttifak üzerine)
İbrahim Kaypakkaya “Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı”nın kesin bir savunucusu olmuş ve Türk devletinin Kürt ulusu üzerinde yarattığı boyunduruğu yıkmak için Türkiye ve Kürdistan proletaryası ve halklarını birlik olmaya çağırmıştır. Sınıf bilinçli proletarya için Kürt hareketinin demokratik karekterini destekleme temelinde duruşunu geliştirmiş ancak aynı zamanda işçi ve köylülerin en temel çıkarlarını savunmak ve korumak temelinde hareket ederek Türk yada Kürt egemen sınıflarının kuyruğuna takılmamak için ise uyarıda bulunmuştur.
Kürt milli hareketi, ezilen bir ulusun, hakim bir ulusun hakim sınıflarına karşı mücadelesi olarak ilericidir ve demokratik bir muhteva taşır. Biz bu demokratik muhtevayı kesinlikle ve kayıtsız şartsız destekleriz. Türk burjuvazisi ve toprak ağaları lehine her türlü imtiyazlara ve eşitsizliğe karşı (devlet kurma hakkı imtiyazı da dahil) kararlı ve amansız olarak mücadele ederiz. Kürt milli hareketinin bu yoldaki taleplerini de kayıtsız şartsız destekleriz.
Fakat öte yandan, Kürt burjuvazisinin ve küçük toprak ağalarının gerici ve milliyetci emllerine karşı da mücadele ederiz. Türk hakim sınıfları lehine her türlü eşitsizliğe ve imtiyaza, milli azınlıklara yönelen her türlü baskı ve zulme karşı mücadele ederken; milli azınlık burjuva ve toprak ağalarının milliyetçi emelleriyle de mücadele edilmezse, bu kez bir başka milliyetcilik, Kürt milliyetçiliği güçlendirilir; Kürt proletaryasının sınıf bilinci, burjuva milliyetçiliğinin sisleriyle karartılır; Kürt işcileri ve köylüleri milliyetçiliğin kucağına itilir; Kürt işci ve emekçileriyle Türk işçi ve emekçileri arasındaki birlik ve dayanışma baltalanır. (İbrahim Kaypakkaya, Seçme Yazılar, Türkiye’de Milli Mesele: Kürt Milli Hareketinin Demokratik Muhtevası)
İbrahim Kaypakkaya’yı andığımız bu günlerde biz komünistler ve devrimciler onun öğretilerini tasfiyeciliğe, umutsuzluğa ve revizyonizme karşı bir silah olarak kullanmalıyız. Kaypakkaya revizyonizme karşı mücadelede sağlamlık ve hayatının son aylarındaki işkencelere karşı çelikten bir irade göstermiştir.
Komünist Partisi’ni yeniden inşa yolunda, Kolombiya proletaryasının öncüsünü ayakları üzerine dikme hedefine emin adımlarla yürüyenler olarak kendimizi sizinle tek yürek görüyoruz. Kendimizi İbrahim Kaypakkaya’nın sınıfıyla, halkın kızları ve oğulları olarak görüyoruz. O, Komünizm mücadelesinin tarihine kanla yazılmış ve bir daha silinmeyecek olan proleter bir önderdir.
Yaşasın Türkiye’de Halk Savaşı!
Yaşasın TKP/ML
Yaşasın İbrahim Kaypakkaya!
Kolombiya Komünist Partisi’nin inşası için Maoist Örgüt
MAYIS 2018″