[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerine bir haftadan az bir zaman kaldı. Faşist Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki mücadele, bu eksende kamuoyunun desteğini alma kavgası çok yönlü olarak sürmektedir. Kamuoyuna, bu sürecin aktif bir parçası olduğu hissi vermek üzere, her seçimde dillere pelesenk edilen “demokrasi şöleni” söylemi faşizmin duvarına toslamaktadır. Bir yanda “demokrasi şöleni”, “tatlı rekabet”, “kucaklaşma”, “helalleşme” söylevleri diğer yanda ise Trabzon’da karşılıklı olarak seçim çalışmalarına müdahalesi, Erzurum’da Ekrem İmamoğlu’nun mitingine saldırı ve başka mitinglere yönelik tehditler, Bolu’da düello daveti ve şiddete dönüşen bir gerginlik durumu. Faşist klikler arası mücadele “son düzlükte” sertleşmekte, tehditler, şantajlar, kaset iddiaları havada uçuşmaktadır.
Tayyip Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun kasetlerinden söz edebilmekte. Devlet Bahçeli “Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet cezası alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” diyerek çıtayı yükseltmektedir. Demokrasi şöleni öyle güçlü esmektedir ki Kemal Kılıçdaroğlu faşist Cumhur İttifakı’nı “Mafyalar, militanlar, SADAT’çılar, 5’li çeteler, domuz bağcılar bir araya geldi, Türkiye’yi tehdit ediyor” diye tanımlamaktadır! Sistemin suç kapsamında değerlendirdiği, “kamu düzenini bozan” veya “devletin birliğine ve bütünlüğüne bölücü ve yıkıcı” dediği her türlü suçlama dillendirilmektedir. Karşılıklı olarak birbirlerini “terörist olmakla” ya da terörle iş birliği yapmakla” suçlamak bir rutin olurken, “uyuşturucu baronluğu”, “çetecilik”, “kontrgerilla örgütlenmesi kurmak”, mafyacılık ve Sinan Ateş’in öldürülmesi dolayısıyla “torbacılık ve tetikçilik” de faşist partilerin somut suçları olarak ortaya konmaktadır. Seçimlerin “demokrasi şöleni” niteliği ve sürdürülen propagandaya bakacak olursak adeta hükümete talip tüm partilerin ve ittifakların azılı “suç örgütleri” olduğunu söylemek mümkün.
Çatışmalı şölen bunlarla kalmıyor, geniş yığınların emperyalistlere öfkesini de birbirlerine karşı hırçın bir şekilde kullanıyorlar. Nasıl uşaklık yaptıklarını ya da uşaklığa soyunduklarını izliyoruz kendilerini dinlerken. Borç batağı içinde debelenen sistemin tekelci, tefeci emperyalist kaynaklar sayesinde rahatlayacağını propaganda etmekten çekinmiyorlar. Emperyalist mali sermayenin pençesinde olmak biricik yol onlar için. Geniş kitleler olası borçlanmayla saflara çağrılıyor.
“Demokrasi şöleni” iki faşist kanadın uşak ve şovenist karakterini ortaya sermektedir. İki gerici klik güç dengesinin kendi lehine sonuçlanması için mücadeleyi şiddetlendirmektedir. Seçim mücadelesi ortalığı toz dumana katan bir yoğunluk içinde gerçekleşirken siyasal özgürlük, demokratik hak ve mücadele söz konusu değildir. Tam tersine kitleler baskı ile sindirilmekte, devrimci ajitasyon-propaganda hakkına saldırılar eksik kalmaktadır.
Faşist klikler arasındaki mücadele olabildiğince sertken, dümenine oturma kavgası verdikleri devlet halka ve halk güçlerine “demokrasi şöleni” koşulları içinde saldırmaya soluksuz devam etmektedir. HDP’nin seçim çalışmaları devletin, AKP-MHP kliğinin örgütlü güçleri tarafından abluka altındadır. Ülkenin her tarafında HDP stantları saldırılara uğramakta, HDP adayları ve sözcüleri hedef haline getirilmektedir. Polis operasyonları milletvekili adaylarını da içine alacak şekilde gerçekleşmektedir.
HDP bileşeni ESP’ye yönelik saldırılar da özel bir yer tutmaktadır. Son olarak 1 Mayıs öncesi onlarca ESP üyesi gözaltına alınmış, 7 kişi tutuklanmıştır.
Devletin kolluk güçlerinin ve yargı sisteminin seçim yoğunluğu devrimci güçlere, demokratik haklara yönelik saldırılara karşı teyakkuz halinde olmasını asla engellememektedir. 2023 işçi ve emekçilerin birlik dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’a, öncesin ve sonrasında komünistlere ve devrimcilere yönelik saldırılar bunun kanıtıdır.
Devrimci kitle eylemlerde polisin keyfi yorumuyla yasaklı olan Komünist Önder İbrahim yoldaş ve Partizan bu yılki 1 Mayıs eyleminde de faşizm tarafından hedef haline getirilmiştir. Önder yoldaş tam 50 yıl önce oluşturduğu teorik düzlem, belirlediği devrim stratejisi ve kurduğu proletarya partisi ile faşist Kemalist diktatörlüğün yok edilmesi gereken hedeflerinden biri olarak belirlenmişti. İbrahim yoldaşı en tehlikeli hedef haline getiren hiç kuşkusuz onun sistemin ve toplumsal yapının gerçekliğine dair ortaya koyduğu teorik tutumdur. Kemalizmin faşist niteliği, çok uluslu yapı ve Kürt ulusal sorununa yaklaşımı, devrimin yolu ve Halk Savaşı stratejisi ile faşist sistemin bağrına yönelmiş bir hançer olmayı başarmıştır. Tepeden tırnağa teorik bir cüretle faşizme karşı Halk Savaşını başlatması sistemin İbrahim korkusunu şekillendirmiştir. Bu korku, kaygı, tedirginlik ve yalın kat düşmanlık 50 yıldır sürmektedir. Faşizmin korkusu onun kasketli başının bayraklaştığı flamalara tahammül edemeyecek noktadadır. Korkusu da düşmanlığı da 50 yıl önceki kadar taze ve diridir.
2023 1 Mayısı’nda da İbrahim’in yoldaşlarının yer aldığı Partizan kortejine henüz toplanma aşamasındayken saldırıldığında aynı bahane ileri sürüldü: İbrahim Kaypakkaya’lı flamalar yasak! Bu saldırıyla birlikte Maltepe bir direniş alanına dönüşmüştür. Partizan ve devrimci dostlar bu saldırıya karşı İbrahim yoldaşı sahiplenen ve direnen bir tutum göstermiştir. Provoke ederek kitleleri sindirme hesaplarına karşı gösterilen direnç ve devrimci tutum, faşizmin belirlediği sınırlara teslim olmama tavrı 1 Mayıs’ın direniş ve mücadele ruhuna uygun olduğu gibi onu daha da güçlendiren bir durumdur. Faşizmin halka ve mücadeleci güçlere sürekli sınır belirleyen, onları değerlerinden arındırmaya çalışan saldırılarına karşı 1 Mayıs alanına Partizan ve dostları tarafından bir kez daha devrimci iradenin tohumları ekilmiştir.
Devrimci irade korkusu kuşkusuz faşizmle sınırlı değildir. Bu irade sarı sendikacılar, tasfiyeciler ve sınıf uzlaşmacıları açısından da korkutucudur. Polis saldırısını İbrahim Kaypakkaya flama ve önlüğüyle teşhir etmeye çalışan Partizan, kürsüyü işgal eden bu kesimler tarafından engellenmiştir.
Faşist devletin saldırısı sadece 1 Mayıs’la sınırlı kalmamıştır. 1 Mayıs öncesi ve sonrasında Partizancılar çeşitli illerde gerçekleşen polis operasyonuyla gözaltına alınmıştır.
İbrahim yoldaşın, faşizmin maskesini korkusuzca indiren cüretinden hâlâ korkuluyor olması bizim için önder yoldaşın çizdiği kızıl güzergâha sıkıca bağlanma gerekçesi olmalıdır. Onun çizdiği kızıl yol; iyileştirmelere, anayasalcı çözümlere, tasfiyeci tutumlara, reformizm rüzgârına, kitlelerin rolünü silikleştirmeye ve onları oy sandıklarında nesneleştirmeye, proletaryanın ve halkın bağımsız eylemini yok etmeye karşı ufuk açıcı ve yön tayin edicidir. O yola sıkıca bağlanarak ve o istikamette sebatla yürüyerek halkın kurtuluşu olan Demokratik Halk Devriminin tek çare olacağını gösterebiliriz, halkı buna ikna edebiliriz. Devrime dair sorumluluklarımızı bu şekilde örgütleyip, politik iktidar için güç oluşturmayı sağlayabiliriz.