Egemenler her alanda, her cephede örgütlenmesini, sermayenin egemenliğini, serbestçe dolaşımını kolaylaştırmak ve güçlendirmek için yaparken, toplumsal ve siyasal örgütlenmesini de bu temel üzerinde inşa ediyor. İhtiyaç̧ duyduğu yapısal düzenlemeyi ve değişiklikleri bu ihtiyaca uygun yapıyor. Egemenler emeğin köleliği üzerinde işçi sınıfı ve emekçilerin yoksullaşması, yıkımı ve parçalanması üzerinde varlıklarını devam ettirmeye çalışırken, işçi sınıfı ve emekçiler ancak proletaryanın kurtuluş bilimiyle donandıkça, örgütleme bilimini ustaca pratiğe uyguladıkça sınıfsal ve sosyal kurtuluşunu gerçekleştirebilir.
Örgütleme biliminde ideolojik birliğin önemi kadar; örgütsel birlik, kitlelerle bütünleşme sorunu da bir o kadar önemlidir. Günümüz koşullarında en büyük sorun, devrimin ilke ve yasalarına karşı yaşanan kırılmaların ve sarsılmaların yarattığı bilinç̧ bulanıklığı, yanlış ve yetersiz kavrayışların devrim ve parti saflarındaki etkisidir. Bu etki boyutu ve bilinç̧ geriliği kitlelerin örgütleme gücünü zayıflatır, sürecin hızını düşürür. Bu gerçeklik görülüp kavranmalı ve bu kavrayışa uygun çalışmalar yeniden örgütlenip, düzenlenmelidir.
Yaşanan güvensizlikler, devrimin temel tezlerine, “devrim kitlelerin eseridir”, ilkesine ve “proletaryanın elinde iktidar savaşında örgütten başka silah yoktur” bilincine karşı geliştirilen yanlış bakış açısı ve bunun sonucunda taşınan güvensizliklerdir.
Bugün tasfiyeciliğe karşı bütünlüklü MLM bir tahlil geliştirmek, bu dönemin can alıcı sorunudur. Kitlelerin ve partinin örgütlenmesinde üzerinde durulması gereken en can alıcı konu; tasfiyeciliğin ideolojik saldırılarının temellerini açığa çıkarıp, buna karşı, devrimci bilincin güçlendirilmesidir. MLM’nin temel tezleri hakkında ileri bir bilince sahip olunmadan tasfiyeciliğe karşı doğru temelde güçlü bir mücadele yürütülemez. Tasfiyecilik, devrimci bilincin zayıflamasından ortaya çıkan çatlaklardan sızar ve Proletarya Partisi’nin en temel tezlerini manipüle etmeye, değişime uğratmaya çalışır, onun arılığını, saflığını bozar, onu içten içe çürüterek bitirmeye çalışır.
Bu yazımızda kitlelerin, devrimin temel tezleri ve onu gerçekleştirecek olan proletarya partisinin yanlış düşüncelere karşı vurgu yaptığı konular hakkında MLM düşüncelerin neler olduğu konusunda açık anlaşılır belirlemelerde bulunmaya çalışacağız.
Bugün Proletarya Partisi’nin öncü olduğunu söylemekle, kitleler tarafından kabullenilmiş bir öncü olduğumuzu söyleyemeyiz. Bu konuda Proletarya Partisi’nin önünde duran görev ve sorumlulukları ağır ve ertelenemez durumdadır. Proletarya Partisi başta en ileri kitleleri örgütleme göreviyle karşı karşıyadır. Bu görev uzun yıllar pahasına tamamlanamamıştır. Bu nasıl gerçekleşecektir? En ileri olandan, yakın olandan, en fazla değişim talebi taşıyan kesimlerin örgütlenmesinden başlayarak, içten dışa doğru adım adım başarılacaktır. Bu kolay olmayacaktır. Ve kısa bir zaman dilimi içinde de gerçekleşmeyecektir. Bunun için doğru bir bakış açısına ve doğru bir kitle çizgisine sahip olmak kadar bunu başaracak kadrolara da ihtiyaç vardır. Kitlelerin devrimdeki rolü, önemi kavranmadan, buna uygun hareket, davranış ve örgütleme anlayışı oluşturulmadan doğru bir kitle çizgisi elde edilemez.
En ileri kitle deyip, dar sınırlı bir devrimci çevreyi anlayan, kitle deyip, sadece örgüt çeperini anlayan bunun dışındaki kesimleri kitle kavramı dışında tutan, anlayışların, yaklaşımların tümü yanlış ve zararlıdır. Dar bir bölge halkını “kitle” kavramı içine alıp, kolay örgütlenebilen kesimi “kitle” kabul edip, kafamızda şekillendirdiğimiz yanlış “kitle” kavramı dışında kalanların örgütlenmesine çalışılmadığı sürece “devrim kitlelerin eseri” olamaz. Küçük burjuvazinin kitlelere yaklaşımındaki sekter, yıkıcı, küçümseyici, onları inandırıp ikna etmeden, eğitmeden zorla “devrime ve örgüte” hizmetle yükümlü gören anlayış ve yaklaşımların benzerleri darbeci tasfiyeci süreçte Proletarya Partisi’nde geri düzeyde de olsa etkili oldu. Devrimin en temel konularındaki küçük burjuva kolaycı ve rahatçı anlayış “kitlelere bakış ve kitleleri örgütleme anlayışı” sorunlarında kendisini açık ve etkili bir şekilde ortaya koydu.
Örgütün önderi, öncüsü olmakla kitleler tarafından kabullenilmiş öncü olmak arasındaki çelişkinin kavrayışsızlığı devrim saflarında başka bir savrulmayı ve yabancılaşmayı ortaya çıkarır. Proleterleşemeyen kesimin bu konudaki kavrayışsızlığı, kendisine olduğundan fazla misyon biçme, kendisini farklı yere koyarak, yoldaşlarını ve kitleleri küçümsemeye vardırır. Bu kesimin bakış açısında, yoldaşlarına ve kitlelere üstten bakma, onları kendilerine itaat eden, yönetilmeye muhtaç kesim olarak görme vardır. Örgüt içindeki mevcut yoldaşlarından bir iki adım önde olma özellikleri taşımaları onları “üstünlük kaprisleri, üstün olma iddiaları”na götürür. Bu güçsüzleşen zeminde, ben-merkezci ve parti üstü anlayış, kendisine ayrıcalıklı haklar tanıma, olduğundan fazla misyon biçme özellikleri ortaya çıkar. Bu küçük burjuva bakış açısından kaynaklanan ayrıcalık-farklılık olgusu belirgin bir şekilde kendisini parti içinde var etmeye çalışır. “Seçkin insan”, “ayrıcalıklı kadro” tiplemesi partinin en temel konularında kendisini dayatır. Özellikle demokratik merkeziyetçilik anlayışında, disiplin ve özgürlük anlayışında, haklar ve sorumluluklar anlayışında küçük burjuva anlayış parti içinde üstünlük ve ayrıcalık sağlamaya çalışır. En geniş ayrıcalıklı demokrasi haklarını kendisine kullanırken merkeziyetçilik aklına gelmez. Oysa bilinir ki proleter demokrasi üzerinde yükselen merkeziyetçilik altında irade ve eylem birliği maddi güce dönüşür.
“Bu aşamada bulunuyor oluşumuzda teorik, ideolojik, politik seviyemizin yetersizliği, siyasal deneyimsizliğimiz belirleyici rol oynamıştır. Bu, teorik-ideolojik seviyemizin yetersiz olduğunu ve elbette Marksizm-Leninizm-Maoizm temel öğretisini kavrayışımızdaki yetersizliğimizi de göstermektedir. Yetersizliğimizin kaynağını bilincimizde; gerçeği kavrayamayan ve gerçeğe hükmedemeyen bilincimizde aramak gerekir.”
Yetmezlikler sonucu mücadelenin zorluğu altında ezilip gerileyenler olduğu gibi, öne çıkan genç yeni yoldaşları da görmekteyiz. Genç̧ ve tecrübesiz olmak ideolojik, politik seviyenin yetersizliğini, politik deneyimsizliği ve örgütsel tecrübesizliği de beraberinde getirmektedir. Bunun ilk başta böyle olması doğal ve anlaşılır bir durumdur. Ancak bu yetersizlik ve tecrübesizlik kısa sürede giderilmek zorundadır. Aksi durum “bu aşamada bulunuyor oluşumuz” sürecini uzatır.
Hızla ideolojik politik seviyemizin yükseltilmesi, örgütsel tecrübesizliğinin giderilmesi için çalışılmalıdır. Bunu gidermek için her alanda devrimci mücadeleye katılmak ve devrimci eğitime ağırlık vermek gerekir. Devrimci teori olmadan tarihsel bilgi ve somut hareketin bir kavranışı olmadan büyük bir devrimci hareketi zafere götürmek olanaksızdır.
Teorik çalışmanın ihmal ettiği pratik kadar, pratik çalışmayı erteleyen bir teorik çalışma da yanlış ve sakattır. Bir bütün içinde birbirini aydınlatan, önünü açan, çözüm gücü olan, teori ve pratiği bir halkanın iki zinciri gibi ele alarak örgütleyen, değiştiren, savaşan bir güç̧ durumuna gelir. “Burada sosyal demokratların teorik çalışmasının gerekliliğini, önemini ve taşıdığı büyük anlamı belirtirken, bu çalışmanın birinci plana, pratik çalışmanın önüne konması gerektiğini asla söylemek istemiyorum, ikincisinin birincisi bitinceye kadar rafa kaldırılmasını ise hiç söylemek istemiyorum.” (Lenin)
Lenin yoldaş özellikle işçi sınıfı içinde çalışan sınıf bilinçli proleterler için muazzam değerde ders ve tecrübe dolu sözlerle yapılması gerekenleri açık ve anlaşılır bir şekilde söylemektedir.
Gerek teorisyen ve propagandacı olarak, gerek ajitatör ve örgütçü olarak ‘nüfusun tüm sınıflarının arasına gitmek’ zorundayız. Sosyal demokratların teorik çalışmasının her sınıfın ayrı ayrı toplumsal ve siyasal durumun bütün özelliklerini incelemeye yönelmesi gerektiğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Ama bu yolda içtenlikle yapılması gereken şey azdır. Fabrika yaşamının özelliklerinin incelenmesine bile kendini veren kimselere rastlanabilir. Ama örgütlerin üyelerinin toplumsal ve siyasal yaşamımızın halkın başka katmanlarında sosyal demokrat bir çalışma yapmasına, herhangi bir çalışma yapmasına fırsat verebilecek herhangi bir güncel sorun üzerinde malzeme toplamakla özel biçimde uğraştıklarına ilişkin hemen hiçbir örnek verilemez. İşçi hareketinin bugünkü önderlerinin çoğunun düşük düzeyde bir eğitimden geçtiklerinden söz ederlerse, bu konudaki eğitimin de belirtilmesi gerekir.
Elbette asıl konu halkın tüm katmanları arasında propaganda ve ajitasyondur. Eksik bırakılan budur. Yeterince propaganda ve ajitasyon çalışmasının yapılmadığını görmek zorundayız. Oysa “inceleme, propaganda, örgütleme” ilkesine uygun olarak, her faaliyet alanında inceleme sonucu propaganda çalışmasına mutlaka yoğunlaşmak gerekir. Propaganda silahının etkili, anlaşılır ve sürekli kullanımı, örgütlemenin başarısı için vazgeçilmez bir ön koşuldur. Örgütleme biliminde “inceleme, propaganda, örgütleme” vazgeçilmez bir ilkedir. Bu ilkeyi bilincimize silinmez bir şekilde işlemek zorundayız.
Bugün her alanda, her cephede bizim görevimiz partimizin sağlamlığını, dayanıklılığını, arılığını güçlendirmek ve bunu korumaktır. Hızla ideolojik, politik olarak donanmak, en ileri kesimle politik bağları güçlendirmek vazgeçilmez görevdir. Bunlar başarıldığı oranda güvensizlikler güvene, güçsüzlük güce dönüşür.
Politik ve manevi saygınlığın zedelendiği süreçte etkili ve inandırıcı olmadan örgütleme ve güce dönüşüm sağlanamaz. Çünkü inandırıcılığın zayıfladığı yerde etkili olunamaz. Her alanda daha fazla özveri, fedakarlık ve yüksek düzeyde devrimci bilinçle zorluklar aşılır. Devrimin bilgisiyle, devrim tarihinin bilgisiyle, devrimci hareketin yasalarının bilgisiyle ve bu bilgiye uygun kişisel özelliklerine sahip devrimin militanlarını yetiştirerek, sürecin zorlukları aşılır ve özne olunur.
Bugün sadece bu aşamada bulunuyor oluşumuzda teorik, ideolojik, politik seviyemizin yetersizliği, siyasal deneyimsizliğimizin belirleyiciliği rol oynamıyor. Teorik ideolojik seviyemizin yetersiz olduğu bir gerçek ancak bu gerçeklikten daha önemli bir konunun daha altını çizmekten korkmamalıyız. Devrim iddiası taşıdığını ifade eden bir kesimin önemli oranda manevi ve politik saygınlıklarını kaybetmesidir. Bir kısım devrimcinin de yaşanan olumsuzluklardan önemli oranda etkilendiklerini, bu tasfiyeciliğin bozucu havasından nasibini aldıklarını görmek zorundayız. Partinin ve devrimci savaşın en temel konularındaki savrulmada bu bozulmayı yabancılaşmayı görmek mümkündür. Bu acı gerçek kolay kabul edilemeyebilir, kabulünde zorlanılabilir, ancak hiçbir düşünce ve yargı bu gerçekliği ortadan kaldırmaz. Öyleyse ne yapmak lazım? Lenin yoldaşın dediği gibi; “daha az ama daha iyi” sloganını şiar edinmeliyiz.
İşçi sınıfı içinde faaliyet yürüten sınıf bilinçli proleterler, devrimci yayın, devrimci savaş, semt, enternasyonal faaliyet vb. tümünden sorumludur. Bu faaliyetlerin gelişimi, ileriye taşınması için kendi faaliyet alanında da bu faaliyetlerin örgütlenmesini gerçekleştirmek zorundadır. Bu olmak zorundadır. Bu olmadan her faaliyet alanı kendi başına kalır, örgütlenmek istenen faaliyet güdük ve yetersiz kalır. Bu konudaki bilinç̧ bulanıklığı gerilikler hızla giderilmelidir.
Devrimci gazetenin dağıtımını (ki bunun propaganda ve ajitasyon faaliyetinin güçlü bir aracı olduğunu unutmadan) sadece o alanda faaliyet yürütenlerin görevi olarak görmek ve bu bakış açısına göre davranmak her şeyden önce devrimci yayının rolü ve misyonunu kabul etmemek demektir. Devrimci gazetenin dağıtımını ve onun gelişip güçlenmesi yönünde sunulacak katkıların sorumluluğunu sadece bir faaliyet alanının sınırları içinde görmemek gerekir. Bu görevin bütün yoldaşların görevi olduğunu kavramak gerekir.
DEVRİMCİ FAALİYETLER VE GÖREVLER SINIRLARA HAPSEDİLEMEZ
Proletarya Partisi’nin yaşadığı sorunlara karşı gösterilen duyarlılık devrime karşı gösterilen duyarlılıktır. Parça bütün, birey kolektif ilişkisinde yaşanan diyalektik bağ ne kadar güçlü ise, her yoldaş kolektif içinde yaşanan sorunlara karşı sorumlu olduğu gerçeği de o kadar gerçektir. Bu bilinçle hareket edildiği sürece ideolojik birlik maddi birliğe dönüşür. Kolektifin iradesi, etki ve örgütleme gücü, irade ve eylem birliği gücü, yıkılmaz olur.
Bugün bazı faaliyet alanlarında bir genişleme ve yayılma olurken, faaliyet alanlarında önderlik yetersizliği ve örgütleme sorununun çözümsüzlüğü devam etmektedir. İdeolojik, politik önderliğin esas olduğu, örgütsel ve pratik önderliğin bunun üzerinde yükselmesi gerektiği bilinci kavranarak, önderlik bilinci adım adım güce dönüşür. Önderliğin yetersizlik yaşadığı bir süreçte kolektif aklın ve enerjinin ortaya çıkarılması ile yaşanan gerilik, aşağıya çekilerek, olası yanlışlıkların önü alınmış olunur. Ancak kolektif düşünme, danışma, tartışma ve bunun sonucu ortak düşünceyi geliştirme yöntemi, var olan yetmezliği aşar. Kolektif düşünme, danışmanın kolektif enerjiyi ortaya çıkarmanın zayıflığında dar pratik çalışma tarzı “her işe koşma” gelişir, önderlik sıradanlaşır.
Önderlik ve örgütleme sorununda yaşanan diğer önemli bir zafiyetin oluşmasına neden olan, taşınan önderlik misyonunun kavranmaması ve gerekli inisiyatifin gösterilememesi, bunun sonucu edilgen kalınması, gerekli müdahalelerin yerinde ve zamanında yapılmamasıdır. Sürekli “yukarıdan beklenen” müdahale ve bunun sonucu yapılması gerekenlerin yapılamamasıdır. Oysa bilinir ki olması gereken örgütleme biliminde önderliğin değiştirici, dönüştürücü gücünün örgütlenmesinde devrimci inisiyatifin ortaya çıkarılmasıdır.
Önderlik bilincinin zayıflığı ve yetersizliği kolektif enerjinin zayıflamasını ve sonuç alıcı ürünlerin niteliğini düşürür. “Her işe koşma” pratiği yerine, örgütlenmesi gereken faaliyetlerin, eldeki faaliyet yürüten yoldaşların yetenek ve kapasitelerine uygun olarak planlama yapıp, işlerin örgütlemesine çalışmaktır. Doğru olan çalışma tarzı budur. İyi bir planlama işin yarısını başarmak demektir. Kolektif iradenin işlevli hale getirilmesine çalışmak aynı zamanda kolektif arasında koordinenin ve iş bölümünün sağlanmasını başarmaktır. Tüm kolektifi ilgilendiren faaliyetlerin örgütlenmesinde bilinçli bir koordinenin ve doğru bir iş bölümünün örgütlenmesi, başarının vazgeçilmez ön koşuludur.
En ileri alandan, bölgeden başlayarak, en ileri, en yoksul kitlenin, devrime ihtiyaç duyan kesimin örgütlenmesiyle örgüt sağlamlaşır. Bu kesimler içinde yoğun ve sürekli propaganda çalışmasının yapılmasıyla kolektifin sağlamlaşmasının zemini yaratılır. Kitleler örgütlenmeden, en ileri devrim bilinciyle donanmadan kolektif sağlamlaşamaz. Kitlelerden, düşmandan ve partiden öğrenmesini bilerek, kolektifin sağlamlaşması gerçekleşir. Kitleler tarafından kabullenilmiş bir öncü olmak için atılgan ama sakin kafa ile, yoğun ama düzenli olarak çalışalım. Fedakarlık ve özveriden kaçınmayalım, başarıyı kaçınılmaz kılalım!