[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]
“Bütün sosyalistleri birleştiren, onların bütün inançlarını mücadele ve faaliyet yöntemlerine uyguladığı devrimci bir teori olmadan güçlü bir sosyalist parti olamaz.” (Lenin)
Yürümek, gelişmek ve zafere ilerlemek isteyen bir komünist hareket bir yandan proletaryanın devrim bilimiyle donanırken diğer yandan burjuva ve küçük burjuva ideolojiye karşı her alanda mücadele ederek hedefine varır. Toplumsal ve politik yaşamda burjuva ve küçük burjuva teorilere karşı en güvenilir panzehir olan Marksizm-Leninizm-Maoizm temelinde yürütülen bir mücadele olmadan mevcut gerilikler, zayıflıklar aşılamaz; gelişim ve ilerleme sağlanarak sınıf düşmanlarına karşı zafer kazanılamaz. Bunun pratik ayağı ise her şeyden önce kitleler içine nüfuz eden bir çalışmada, kitlelerle bütünleşen ve kitleselleşen bir mücadelede yaşam bulabilir. Kitleselleşme, devrimden çıkarı olan ve gerçek özneler olan kitleler içinde partinin örgütlenmesi, teorik ve pratik olarak kabul görmesi, harekete geçirebilecek, savaştırabilecek otoritenin tesis edilmesi anlamına gelmektedir.
Egemenler her alanda, her cephede örgütlenmeyi, sermayenin egemenliğini kolaylaştırmak, sağlamlaştırmak için yaparken toplumsal ve siyasal örgütlenmesini de bu temel üzerinde inşa eder, ihtiyaç duyduğu her yapısal düzenleme ve değişiklikleri bu temelde yapar. Egemenler emeğin köleliği üzerinde işçi sınıfı ve emekçilerin yoksullaşması, yıkımı ve parçalanması üzerinde varlıklarını devam ettirmeye çalışırken, işçi sınıfı ve emekçiler ise ancak proletaryanın kurtuluş bilimiyle donandıkça, örgütleme bilimini ustaca pratiğe uyguladıkça sınıfsal ve sosyal kurtuluşunu gerçekleştirebilir. Tarihsel gerçeklik ve deneyimler, kitlelerin gerek kurtuluş bilimini gerekse de örgütlenme ustalığını kendiliğinden kazanamayacağını göstermiş ve bu anlamda proletarya partisinin omuzlarına görevler yüklemiştir. Teori ve pratik birliğinin kitlelere taşınmasında somutlaşan bu görevin devrim mücadelesinin tüm aşamaları boyunca yerine getirilmesinde sağlanacak başarı, komünist partinin önderlik misyonu gereği yaşam bulmak zorundadır.
Sınıf bilinçli proleterlerin görevi öncelikle halkın bilinç ve duygu dünyasına ulaşarak orada örgüt gücü yaratmak için, halk içinde okyanusta bir damla olmaya çalışmaktır. Ancak bu yetmez. Devrim kitlelerin eseridir diyoruz. Bu bağlamda kitleselleşme dediğimizde bir yandan en geniş kesimleri sınıf mücadelesi içinde harekete geçirmeyi hedeflerken, diğer yandan kitlelerin politik seviyesini de yükseltme görevi ile karşı karşıyayız. Bu olmadan kitleleri devrimin öznesi haline getirmek mümkün değildir. Değişim ve dönüşüm ihtiyacına yanıt olacak güç örgüttür. O değiştiren, dönüştüren, müdahale edip yönlendiren, birleştirip örgütleyendir, sorunlara çözüm arayan ve bulandır. Kitleleri iktidar perspektifiyle harekete geçiren, onları tek bir merkez altında örgütlemeye, bilinçlendirmeye ve savaştırmaya yöneltendir.
Kitleler devrimin öznesidir. Ama önemli olan bilinçli özneler olmalarıdır. Her sınıf kendi toplumsal ilişkilerinin bilgisiyle donanır, hareket eder. Bilgiyi bu amaçla kullanır. Zorunluğu kavramak ve dönüştürmek onun bilgisine vakıf olmakla başlar. “Devrimci teori olmadan devrimci pratik karanlıkta el yordamıyla yürümeye benzer” sözü bu anlamda bilginin daha özelde devrimci teorinin önemini anlatır. Devrimci teori, komünist partinin kitlelerin kendiliğinden hareketini ortak bir hedefe yöneltme kılavuzu olduğu kadar, kitlelerin bu teoriyle donanması da olayların ve gelişmelerin akışına kapılmasını engeller, kendiliğindenciliğe müdahale eder, kitlelerin yaşadığı çelişkiler karşısındaki konumlanmasını ana hedefe yöneltmesini sağlar.
Devrimci teori özne olanların, bilinçli özneler olarak maddi güce dönüşmesini sağlar. Bundandır ki devrimci teorinin kitlelere taşınması, kitle çizgisinin bilinçlendirme hedefi barındırması nedeniyle de bu görev komünistlerin omuzlarındadır. Kitlelerin doğru bir siyasal çizgi ve devrimci teori ile silahlandırılmaları, devrimci düşüncenin kitleleri dönüştürerek toplumsal yönetimin daha büyük parçalarını ele geçirme, sevk ve idare etme yeteneğini artırmaya yol açar. İşçi sınıfı ve emekçiler, “kendi çıkarlarının, modern siyasal ve toplumsal sistemin tümüyle uzlaşmaz biçimde çatıştığının” (Lenin) bilincine varmadan, kendiliğinden hareketin çemberinden kurtulamaz. Yine Lenin yoldaşa dönecek olursak: “(…) ciddi bir parti için görevlerini yerine getirmek, sınıfı ve ardından da yığınları eğitmek ve bilinçlendirmek demektir.” Öncülük, kitleleri somut sorunlar üzerinde fikir üretme, tartışma sürecine katma, yani onları kavganın birer öznesi haline getirme becerisini ve taktik ustalığını göstermeyi içerir.
Kitleselleşme teorik-politik olarak kitlelerin bilinç seviyesini yükseltme ve harekete geçirme becerisini göstermekle mümkündür. Bu bir anlamda örgütleme kabiliyeti, partiyi kitleler içinde örgütleme becerisidir. Örgütlenme MLM teori ile donanmış bir sanat işidir. Bilimsel ideolojinin yönlendiriciliğinde yol ve yöntemleri, örgütlenme anlayışı/ilkeleri vardır. Komünistler devrim bilgisiyle, sınıf savaşımının gelişim yasaları, örgüt biliminin ilke ve kuralları bilgisiyle dolu olan öncülük ve yöneticilik yeteneğine sahip olmalıdır. Kitleselleşmekten bahsettiğimiz yerde öncülük ve yöneticilik becerisi her şeyden önce kitlelerin devrimci eğiliminin doğru okunabilmesi ve bu eğilimi maddi bir güce dönüştürme iradesini zorunlu kılar. Bu eksende anlık gelişmelere değil sürecin bütününe odaklanmak, devrimcinin görevlerini de bu eksende belirlemek gerekmektedir. Komünist yaklaşımın ve tutumun “Çeşitli sınıfların güç̧ ve eğilimlerinin doğru, nesnel biçimde dikkate alınması üzerinde yükseldiği” (Lenin) unutulmamalıdır.
Bu, kitlelerde ileri olanı daha ileriye taşımak, geri olanla mücadele etmek anlamına gelmektedir. Aksi takdirde kitleselleşme adına yanlış eğilimlerin yaşam bulmasına zemin sunan pratiklerin/anlayışların önü açılır. Misyonumuzu unutur, kitle kuyrukçuluğuna düşeriz. Kitleselleşme, kitlelerin örgütlenmesi ise örgütlenme anlayışımızın, ilkelerimizin yaşam bulması, ona göre konumlanmamız da belirleyici bir yerde durmaktadır. Proletarya Partisinin örgütlenme ilkeleri Kaypakkaya yoldaş tarafından 11 ilke şeklinde formüle edilmiştir. Kitle çalışmalarımız da dahil bütün örgütlenme çalışmalarımızın bu ilkeler ışığında ele alınması gerekmektedir. Devrimci rotanın, devrimci teorinin, işaret edilmediği, onun daha güçlü ve etkili şekilde sürdürülmediği, sadece kitle hareketinin içinde olmakla ve peşinden sürüklenmekle sınırlı bir çalışma, sürecin devrimden uzak, tüm hastalıkları, zaafları taşıyan politik yanını beslemeyi getirecektir.
Devrimci pratiğin karşılığı, kitlelerin devrime kazanılması, devrim bilincinin kitlelere taşınması, kitlelerin iktidar bilinci edinmesi, iktidar olanağı bulması ve bu anlamda yönetmek için harekete geçirilmesidir. Devrimci teoriyi bu anlayış içinde anlamak, tartışmak ve üretmek Bolşevik örgütlenme anlayışının da temelidir.