Parti, örgütlülük, çalışma tarzı, demokratik merkeziyetçilik vb. konulara ilişkin tartışmalar sürekli gündemimizi işgal ediyor. Bu, belli yönleriyle bir tekrarı da içeriyor ama şu da bir gerçek ki; faaliyetlerimiz devam ettiği müddetçe, bu tartışmalar bir anlamda kaçınılmazdır. Tartışmaların kısır ve dar bir ortamdan çıkarılması da tamamen uygulamada elde edilecek başarılarla mümkündür. Şöyle ki; parti bilincinde, örgütlülük düzeyinde sağlanacak her gelişme, Bolşevik-Maoist çalışma tarzından, demokratik merkeziyetçilik ilkesini uygulamaktan bağımsız değildir. Tüm bunların, adına layık bir tarzda uygulanması için de ideolojik netlik ve siyasal yetkinlik olmazsa olmazdır. Örneğin zihinsel tembelliğin, tutuculuğun, statükocu bakış açısının olduğu bir ortamda, yukarıda dikkat çektiğimiz konuların hiçbirinde Marksist-Leninist-Maoist bakış açısı istenilen düzeyde uygulanamaz.
Her şeyden önce, zihinsel tembellik incelemeyi-araştırmayı, günün koşullarına uygun yaratıcı politikayı uygulamayı yadsır. Çünkü bu düşünüş ve şekilleniş tarzında, devrimci bir heyecan, devrimci bir atılım ruhu yoktur. Bunların olmadığı yerde, sorgulama, yaratıcılık, fedakârlık eylemi zayıftır. Bunların olmadığı yerde, en basit sorunun çözüm tartışmasına yeni sorunlar eklenir. Çünkü sorunlar ancak zengin bir bakış açısıyla donanmış, devrimci iradi bir müdahaleyle çözülür. Daha sade bir dille ifade edecek olursak; tek başına müdahale her şey değildir. Önemli olan yerinde ve doğru yöntemlerle yapılan müdahaledir. Bunu yapmak için de siyasal yetkinlik, örgütsel tecrübe gereklidir.
Günlük devrimci çalışmalarımızda sıkça duyduğumuz söylemlerden biri de; “Çok geriler, yönlendirmeye ihtiyaçları var” gibi sözlerdir. Bu demektir ki; sorunların çözümünü asgari düzeye indirgemek, ileri düzeyde bir çözüm gücünü yakalamak için devrimci pratiği içeren devrimci bir eğitim gerekli ve zorunludur. Siyasal gerilik, örgütsel tecrübesizlik değildir. Tam tersine, devrimci bir militan için değiştirilmesi ve aşılması gereken engellerdir. Devrimci bir militan, bildikleriyle, söylenenleri yapmakla yetinemez. Devrimci bir militanın, en temel özelliği halkın davasına en iyi şekilde hizmet etmesi için sürekli araştırması, var olanla asla yetinmemesidir. Bu niteliğin, bu özelliklerin kaybolduğu yerde tutuculuk, kendini tekrarlama ve sonuçta umutsuzluk kaçınılmaz hale gelir. Daha da somutlarsak, bugün karşı devrimin ideolojik, siyasi, askeri kuşatması altında olduğumuz gerçeği herkesçe kabul görmektedir. Bu kuşatmayı yarmak ideolojik, siyasi, örgütsel netliğe, birikime ve tecrübeye sahip devrimin militan ordusunu yaratmakla mümkündür. Eğer mevcut şekilleniş bu niteliğe sahip değilse, devrimci çalışmalarımızdaki başarısızlıklar kaçınılmaz olur. Ve yaşanan da budur. Ve bunu aşmak için Proletarya Partisi’nin sürece dair ortaya koyduğu perspektifleri doğru algılamalıyız.
Yine sıkça üzerinde durduğumuz sorunlardan biri de kitle çalışmasıdır. Bu konuda düne göre bugün daha olumlu işaretlerden söz edebiliriz. Şimdi temel hedef kitle bağlarını, zayıflayan parti otoritesini güçlendirecek devrimci pratik çabalara hız vermektir. Devrimci pratikte, irade ve eylem birliğinde iç zayıflıkların olduğu yerde kitle çalışmasının ve devrimci saygınlığın yara alması kaçınılmaz hale gelir. Bunların olduğu yerde, devrimci çalışmanın daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağı açıktır. Bunu aşmak için, öncelikle tüm faaliyetçilerimizin böyle bir gerçeğin varlığını kabul etmeleri gerekir. Bu gerçeğin kabulü, hem bu sonuçlara yol açan nedenleri açığa çıkarma görevini önümüze koyacaktır hem de görevlerimizi bu objektif gerçeklik ışığında belirleme sorumluluğunu dayatacaktır. Israrımızın ve haklılığımızın ideolojik ve teorik temellerini, örgütlü ve çeperimizdeki güçlerden başlayarak ileri kesimleri kapsayacak tarzda ortaya koyacak pratik çalışmalarda yoğunlaşmalıyız. Şu açık ki emperyalist-kapitalist sistemin içinde bulunduğu ekonomik kriz, birçok bölgede yaratılan haksız savaşlar, yoksulluk ve işsizlik gerçeği, sıkça sözü edilen “cennet”in nasıl bir cehennem olduğu bugün geniş yığınlar tarafından yaşanarak görülüyor.
Marksizm’in cenaze törenini yapanlar, bugün Marks’ın haklılığından söz ediyorlar. Devrim ve sosyalizmin propagandasını geniş yığınlar içinde yapma konusunda ortaya çıkan olumlu işaretleri doğru okumalıyız. Tüm bunların başarısı için, kolektifin her bakımdan örgütlenmesi gerekir. Örgüt, örgütlenme yoksa parti de yoktur demektir. Örgüt, örgütlülük yoksa ortaya konulan tüm plan ve programların hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Bu demektir ki tüm çalışma alanlarımızda tek bir insanımızı dahi örgütsüz bırakmamalıyız. Tabi ki bunun için kolektif bilincin gerekliliği, irade ve eylem birliğinin zorunluluğunu kavramak şarttır. Bu konuda giderilecek her olumsuzluk, öngörülen hedeflerin gerçekleşmesine hizmet edecektir.