HABER MERKEZİ- Buca Kırıklar Hapishanesi’nde tutsakların baskı ve kötü muamelelere karşı başlattığı açlık grevi eylemi 37’nci gününde devam ediyor.
İzmir’de Buca Kırıklar 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde baskı ve kötü muamelelere karşı tutukluların 28 Kasım’da başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi sürüyor. 28 Kasım’da ilk olarak Sinan Durmaz, Onur Yılmaz, Abdullah Günay, Sabah Dayan, Ozan Alpkaya, Halis Dağhan, Sertaç Kılıçarslan ve Kenan Yıldızbakan’ın başlattığı açlık grevi eylemi 37’nci gününde devam ediyor.
Hak ihlallerinin sürmesiyle beraber 27 Aralık’ta Mahir Çakır, Şaban Sıdal, İbrahim Tikan açlık grevi eylemine dahil oldu. Bu tutukluların katılmasıyla birlikte sayı 11’e yükseldi. 27 Aralıkta dahil olan 3 tutuklunun eylemi ise 8’inci gününde devam ediyor. Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (EGE TUHAYDER) yöneticileri ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İzmir Şubesi avukatları, Çarşamba günü açlık grevindeki tutuklularla görüşmesi bekleniyor.
Tutuklular yaşadıkları hak ihlallerini şu başlıklar altında sıralayarak, eylemi başlattıklarını duyurmuştu:
“* Bu cezaevi açıldığı 20 yıldan beri siyasi tutsaklar toplu olarak A Blok’ta tutulmaktaydı. Müdür gelir gelmez tüm arkadaşlarımızı zorla üç bloğa her birini cezaevinin bir ucuna dağıtarak, tecrit ve izolasyona aldı. Arkadaşlarımızdan haber alamadığımızdan başlarına ne getirildiğini bilmiyoruz.
* Arkadaşlarımızın bulunduğu bazı havalandırmalar, gökyüzünü göremeyecek biçimde iki katlı tel örgülerle kapatılmış bulunmaktadır. Güneş ışıklarından yararlanamıyorlar, temiz hava alıp, nefes alamamaktadırlar.
* Havalandırmalarımız, sosyal alanlarımız; güvenlikte ve F tipi sistemi yeri olmayan kameralarla 24 saat kontrol edilmek istenmektedir. Bunun hukuki bir dayanağı da yoktur. Bizim mahrem alanlarımızı gözetleyen bu kameraların önünü kapattığımızda ise, odalarımız basılmakta, sayısız disiplin cezaları verilmektedir.
* Arkadaşlarımızın talepleri olmamasına rağmen gardiyan ordusu ve kameralarla zorla odalarımız değiştirilmekte eşyalarımızı dahi toparlamamıza izin verilmemektedir. Bizler bunun sonucunda DAİŞ, FETÖ ve çetelerin olduğu koridorlara dağıtılarak, provokasyon zemini hazırlanmaktadır. Arkadaşlarımıza küfür, hakaret edilmektedir.
* Personeller bilinçli bir biçimde bize karşı kışkırtmaktadır.
* Yıllardır kantinden alıp kullandığımız eşyalarımıza el konulmakta tek tip bir yaşam dayatılmaktadır.
* Kurum müdürü ağırlaştırılmış müebbet arkadaşlarımıza özel politika uygulamaktadır. Yıllardır kullandıkları tüm hakları ellerinden alınmış. Havalandırmaya çıkma sürelerini kısıtlamış. 8 yıldır yararlandıkları spor ve sosyal faaliyetleri yasaklanmıştır. Havalandırmaya çıkma süre ve zamanları keyfi bir biçimde düzenlemekte, talepleri göz önünde bulundurmamaktadır. Bunu altında daha çok nasıl mağdur edip, eziyet çektiririm anlayışı yatmaktadır.
* Günlük su ihtiyacımız 100 litre ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Ayrıca haftada üç defada belli saatlerde 10 litre sıcak su verilmektedir. Günlük olarak susuz kalıyoruz, sularımız otomatikmen kesildiğinden hiçbir ihtiyacımızı gideremiyoruz, temizlik yapamıyoruz. Bu yöntemle de sağlığımız tehlikeye düşürülmektedir. Bu eziyet ve işkence değil de nedir?
* Son üç ayda onlarca disiplin cezası verilmiş bulunmaktadır. Her itirazımıza ve tepkimize boy boy soruşturmalarla karşılık verilmektedir. Şuanda yılları bulan ziyaret, sosyal faaliyet, iletişim ve hücre cezaları verilmiş bulunmaktadır.
* Dolayısıyla yaşananlar kabul edilebilirlik sınırını aşmıştır. Listesini daha da uzatabileceğimiz bu sorunlara karşı sesiz kalmamız mümkün değildir. Sorunlar sonlandırıncaya kadar bedenimizi ölüme yatırıyoruz. Kamuoyuna çağrımız sesimiz duyulmasıdır.”