Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri her geçen gün artıyor. Bu ihlallerden biri de Kırıklar 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde yaşandı.
Hapishanede yaşanan hak ihlalleri ve baskılara ilişkin Etkin Haber Ajansına gönderilen mektupta tutsaklardan Aydın Akyüz manzara, çiçek, hayvan fotoğraflarının “Kroki olabilir, istihbarat amacı taşıyabilir, birilerini hedef gösteriyor olabilir, ideolojik moral alınıyor olabilir.” denilerek verilmediğini söyledi.
İzmir Buca’da bulunan Kırıklar 1 Nolu F Tipi Hapishanesinde tutsaklara yönelik saldırılara her gün bir yenisi daha ekleniyor. Yıllardır birçok keyfi uygulamayla karşı karşıya kalan tutsaklar son aylarda “mevzuat” adı altında yeni hak gasplarıyla karşı karşıya kalıyor.
Siyasi tutsaklardan Aydın Akyüz gönderdiği mektupta yaşanan hak ihlalleri ve baskıları anlatırken birçok soruna değindi. Tutsakların yıllardır süren direnişi sonucu tam uygulanamayan ve tarihin çöp sepetine atılan genelgelerin 20-25 yıl aradan sonra yeniden gündeme getirildiğini belirten Akyüz, “Şimdi kimisi 20-25 yıllık bu eski genelgeler, kendini uyanık, iş bilir ve akıllı sanan birileri tarafından tarihin çöp sepetinden çıkarılıp uygulanmaya çalışılmaktadır. Saldırganlık sadece bununla sınırlı değil. Bu genelgeleri çıkaranlar dahil olmak üzere hiç kimsenin yorumlamadığı biçimde Türkçe katledilerek yeni yeni ‘anlamlar’ icat edilmekte, en manasız, en akıl dışı, en insanlık dışı dayatmalarda bulunmaktadırlar.” dedi.
“SAVCI VE HAKİMLER HAPİSHANE YÖNETİMİNİN NOTERİ GİBİ”
Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmeler, anayasa ve hukuktan yana olması gereken hapishane savcısı ve infaz hakimlikleri ve ilgili ağır ceza mahkemelerinin, hapishane yönetiminin noteri gibi davrandığına işaret eden Akyüz, “Hapishane savcısı kraldan daha kralcı davranıp kırk yılda bir infaz hakimliğinin lehimize bozduğu kararı, hukuki dayanağına bakmaksızın, anlama gayreti göstermeksizin kendisi itirazda bulunmaktadır.” sözleriyle hukuksuzluğun vardığı boyuta dikkat çekti.
Aydın Akyüz, son aylarda yaşadıkları keyfi uygulamalar ve dayatmaları ise şöyle sıraladı:
“- Kapalı görüşte, yoldaşlarımıza gelen görüşçülerle konuşmamıza anında müdahale ediyorlar. Israr ettiğimizde disiplin cezasıyla cezalandırılıyoruz.
“-Açık görüşlerde başka hücrelerde kalan yoldaşlarımızla fotoğraf çektirmemiz engelleniyor.
“-Bir süredir tarafımıza gönderilen manzara, çiçek, hayvan fotoğrafları verilmemektedir. Hem de tamamen keyfi bir yorumla: Kroki olabilir, istihbarat amacı taşıyabilir, birilerini hedef gösteriyor olabilir. İdeolojik moral alınıyor olabilir vb. Bunu da öylesine kasıtlı bir tavırla uyguladılar ki, şimdi bunlara aileden olmayanların fotoğraflarının verilmemesini eklediler. Kimimizin kardeşini aileden saymadılar. Kimimizin birinci dereceden akrabasını aileden saymadılar. Kimimizin kendi fotoğrafını aileden saymayıp vermediler. Ne yazık ki bu skandal kararları Aziz Nesin görmedi. Aziz Nesin bile bu kadar trajikomik şeyleri, insan soyunun yapabileceğini hayal etmemiştir. Bu uygulamadan kısmen geri adım atılmış olsa da birinci dereceden akraba olmayanların fotoğrafları ve manzara, çiçek ve hayvan fotoğrafları verilmemeye devam etmektedir.
“- Çeşitli gerekçeler üreterek ücretini ödeyip abone olduğumuz Marksist Teori ve Partizan başta olmak üzere birçok devrimci yayın verilmemekte.
“-Aramalarda kullandığımız çalışma masalarına, perdelere, çamaşır ipine, yatakları sabitlediğimiz iplere, yıllardır üst ranzaya takmaları gereken merdiveni takmadıkları için bizim yaptığımız merdivene, yaşamımızı kolaylaştırıcı çeşitli araç ve gerece el koydular.
“-Son haftalarda hukuki ve etik kural ve normları altüst edercesine hile ve entrikaya başvurarak, hücre cezası verme yoluyla infazımızı yakmaya çalışıyorlar. Kendileri arama sırasında yerli yersiz her yere tokmak sallayarak duvarlara zarar verirken, sanki bu zararı biz vermişiz gibi zarardan bizi sorumlu tutuyorlar. Bu yüzden hücre cezası vermeye başladılar. Birer hücre cezası az gelmiş olacak ki, ne zaman, nasıl tutulduğu belli olmayan tutanaklara dayanarak bana üç soruşturma daha açtılar. Hem de yangından mal kaçırırcasına öyle acele etmişler ki, birkaç hukuki prosedürü çiğneyerek yapmışlar.
“Suç duyurusunda bulununca suçüstü yakalanmış olmanın telaşıyla suç duyurusu dilekçemi geri almamızı isteyerek, pazarlık yapmak istediler. Biz de verilen ceza ve açılan soruşturmaların iptal edilmesi şartına bağladık bunu. ‘Tamam’ demelerine rağmen hiçbir adım atmaya yanaşmadılar. Bir haftadır bizi oyalıyorlar. Oyalamaya karşı ısrarlı çabalarımız sonucu ‘infaz hakimliğine itiraz yazın’ haberini ilettiler.”
(ETHA)