HABER MERKEZİ- Mardin’deki kayyum protestoları sırasında feci şekilde darp edilerek gözaltına alınan F.A., yakalama tutanağını imzalamak istemediği için bir kez daha darp edildi. Yaşadıklarını anlatan F.A., sürekli “tecavüz” ile tehdit edildiğini, emniyetin bahçesinde copla cinsel bölgelerinin taciz edildiğini aktardı.
İçişleri Bakanlığı tarafından Mardin, Diyarbakır ve Van büyükşehir belediyelerine kayyum ataması sonrası Mardin’de başlayan protesto eylemlerinin ikinci gününde gazeteci arkadaşlarım Mehmet Şah Oruç, Rojda Aydın, Halime Parlak, Nurcan Yalçin ve 3 yurttaş ile birlikte gözaltına alınmıştık. Gözaltına alındıktan sonra Mardin İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şube’deki nezarethaneye konulmuştuk. Bizler gözaltına alındıktan bir gün sonra, yani 21 Ağustos tarihinde kentteki kayyum protestoları sırasında yine 4 kişi darp edilerek gözaltına alınarak, bizim tutulduğumuz nezarethaneye getirildi.
Bunlardan F.A. adlı kişi gözaltı sırasında feci bir şekilde darp edilmişti. Vücudunda oluşan kesiklerden dolayı sırtına 6 dikiş atıldığını anlatan F.A.’nın yaralarını da sonraki gün hastanede rapor almaya gittiğimiz sırada görme imkanı bulduk.
GÖZALTI SÜRECİNDE DE İŞKENCE DEVAM ETTİ
F.A.’nın maruz kaldığı işkence gözaltı sürecinde de aynı şekilde devam etti. Nezarethanede tutulduğumuz 23 Ağustos günü saat 09.00 ile 12.00 arasında, F.A. ve beraberindekiler yakalama tutanağı imzalatılmak üzere kayıt/avukat görüşme odasına alındı. Bu sırada gelen seslerden anladığımız kadarı ile F.A., yakalama tutanağında isnat edilen suçlamalara itiraz ediyor ve tutanağı imzalamak istemiyordu. Ancak polisler kendisine hakaretlerde bulunarak, tutanağı imzalatmaya çalışıyordu. Önce bir tokat sesi gelmiş ve sonrasında yaşanan tartışma sırasında “Bunu bana bırakın. Ben bunun hakkından gelirim” sözleri yükselmişti. Bununla birlikte sesler kesildi. Bir şeylerin ters gittiğini anladık.
POLİSİN TEHDİTLERİ YANKILANIYORDU
Seslerin kesilmesinden yarım saat sonra, yeniden açılan nezarethane kapısı ile birlikte F.A.’nın geri getirildiğini anladık. F.A.’nın sesi çıkmıyordu. Ancak uzun saçlı polis memuru Ahmet ve kısa boylu, zayıf ve esmer tenli olan bir polisin sesi gür çıkıyordu. F.A., nezarethane tuvaletlerinin karşısında bulunan karanlık tek hücreye konulmuştu. Bu sırada Ahmet isimli polisin, “Senin hakkında devlet büyüklerine hakaret, polise mukavemet ettiğini gösteren bir tutanak hazırlayayım da sen gör. Dört tane polisi de şahit tutup seni paket etmez isem bana da Ahmet demesinler” sözleri nezarethane içinde yankılanıyordu.
Polisler nezarethaneden çıktıktan sonra seslendiğimiz F.A., konulduğu tekli ve karanlık hücreden ses vermiyordu. Bir şeyler olduğunu anlamıştık. O sırada ses gelmediği için nezarethaneye de büyük bir sessizlik çökmüştü. Sonrasında rapor için hastaneye götürülürken, çevik kuvvet otobüsünde F.A., ne olduğunu sorduğumuzda gözlerini hepimizden kaçırarak, kafasını önüne eğmeyi tercih ediyordu. Normalde hastane raporu almaya götürüldüğümüzde bizimle gelmeyen nezarethane polisleri de o gün aynı araca binerek, hastaneye gelmişti. Bu durum, F.A.nın yaşadıklarını anlatmasına bir kez daha engel oluyordu.
SESSİZLİĞİNİ BOZDU
Sessizliğini o günün akşamında gelen avukatına bozan F.A., yaşadıklarını bir bir anlatmış, ancak tutuklanma ve daha fazla işkenceye maruz kalma endişesiyle yaşadıklarının duyulmasını istememişti. Gözaltından serbest bırakıldıktan sonra kendisine ulaşma imkanı bulduğumuz F.A., yaşadıklarını anlatmaya karar vererek, polisler hakkında suç duyurusunda bulunma kararı aldığını aktardı.
Gözaltına alındıktan sonra yarı baygın halde hastaneye vardığını kaydeden F.A., “Zaten onlar beni götürmüştü. Yarı baygın haldeydim. Vücudumun birçok yerinde zedelenme ve kesikler vardı. Yaklaşık 3 saat hastanede kaldım. Sırtımdaki bir yaraya 6 dikiş atıldı. Daha sonra yine tehdit, küfür ve hakaretlerle nezarethaneye götürüldüm. Orada yine çok kötü muameleye maruz kaldım. Herhangi bir belge gösterilmeden gözaltına alındığımızı söylediler. Dalga geçer gibi küfürler eşliğinde ‘biz istediğimizi yaparız’ şeklinde bizi odalara soktular” diye konuştu.
‘ZORLA İMZALATMAK İSTEDİLER’
Hakkındaki yakalama tutanağı imzalatmak için götürüldüğü odada hiç işlemediği bir suçlamayla karşı karşıya bırakıldığını anlatan F.A., “Hiç işlemediğim, saçma sapan bir suçlama vardı kağıtta. Onu imzalamamı istediler. Ben de imzalamak istemediğimi söyledim. Yaptıkları hukuksuzluğu örtmek için bize evrak imzalatmaya çalıştılar. Ben de imzalamak istemedim. Bunun üzerine bana ve aileme hakaretlerde bulundular. Nezarethaneden sorumlu polislerdi” dedi.
‘İŞKENCE VE TECAVÜZ EDERİZ DEDİLER’
Bunun üzerine ismini Ahmet olarak bildiği bir polis memuru ve nezarethaneden sorumlu bir başka polisin kendisini emniyet binasının bahçesinde bulunan konteynırlara götürdüğünü belirten F.A., burada yaşadıklarını ise şu sözlerle aktardı: “Zorla imzalamam gerektiğini, imzalamamam durumunda bana tecavüz edeceklerini, aileme zarar vereceklerini söylediler. Ben de yok yere burada olduğumu, herhangi bir suç ve gerekçe olmadan buraya getirildiğimi söyledim. Onlar aksini iddia ederek, bana terörist ithamlarında bulundular. Kağıdı imzalamayacağımı söylediğimde ismi Ahmet olan uzun saçlı polis, imzalamamam durumunda bana tecavüz edeceğini, başka yere götürüp, orada işkence ve tecavüz edeceğini, daha sonra hakkımda tutanak tutup beni tutuklatacağını, aileme zarar vereceğini söyledi.”
‘BURADA ÖLDÜRÜP ÇÖPE ATARIM’
Tutanağı imzalamaması üzerine burada da darp edilmeye başladığını kaydeden F.A., şöyle devam etti: “Ben imzalasam suçsuz yere cezaevinden kalacağımdan korktum. Yine ağır işkenceye maruz kalacağımdan korktuğum için yine imzalamayı reddettim. Bunun üzerine Ahmet isimli polis ağır şekilde bana tekme ve tokat atmaya başladı. Ben ne kadar rica ettim ise de ‘Artık iş işten geçti. İmzalasan da imzalamasan da ben sana burada hem tecavüz edeceğim hem de seni darp edeceğim. Olmadı her şey elimizde seni burada öldürüp bir çöpe atarım’ diye tehdit ederek, hakaret etmeyi sürdürdü.”
‘SÜREKLİ TECAVÜZLE TEHDİT EDİLDİM’
Ahmet isimli polis ile birlikte nezarethaneden sorumlu diğer polis arasında, “Diğerlerine yaptığımız gibi şöyle tecavüz ederiz, şöyle işkence ederiz” gibi bir diyaloğa şahit olduğunu da sözlerine ekleyen F.A., “Bana karşı ‘Sen erkektin değil mi? Şimdi bir daha erkek olmayacaksın. Sana ne yapacağımı bilirim’ diyerek, söylediklerini uygulamaya başladılar. Sonradan gelen polis bizi hastaneye götürme saatleri olduğunu söyleyerek, Ahmet isimli polise ‘İlk önce muayeneye gitsin, daha sonra işkencemizi, tecavüzümüzü edelim’ dedi. Diğeri (Ahmet isimli polis) ‘Ben zevk alıyorum. Uzun zamandır da yapmadığım için şimdi yapmak istiyorum’ dedi. Diğer arkadaşı da ‘tamam, başla o zaman’ dedi. Daha sonra bana emir vererek, emirlerini yerine getirmemi istedi. Ben korkudan hiçbir şey diyemiyordum. Korkudan o kadar dalmıştım ki ne yapacağımı bilemez haldeydim. Titremeye başladığımda artık beni darp etti. Darp ettikten sonra arkadaşından cop istemişti. Onunla darp ettikten sonra arkadaşından soda şişesini getirmesini istedi. ‘Ben ilk önce ağırdan başlayacağım. Sonra cop şovunu yapacağım’ dedi. Arkadaşı da ‘şimdi bu pistir. Şimdi dışkısı buraları kirletir’ dedi. Diğeri de ‘tamam o zaman. Şimdi bunu darp edeyim, öğleden sonra o malzemeleri getirir öyle tecavüz ederim’ dedi. Alet getireceğini ondan sonra tecavüz edeceğini söyledi.”
‘COPLA CİNSEL BÖLGELERİMİ TACİZ EDİYORDU’
Ahmet isimli polisin pantolonumu indirmesini istediğini kaydeden F.A. maruz kaldığı işkence hakkında şöyle devam etti: “Daha sonra copla vücuduma dokunmaya başladı. Korkudan ve utancımdan ağlamaya başladım. Sonra bir sandalyeye oturttu, copla cinsel organıma vurmaya başladı. Ben ne kadar kapatmaya çalışsam da ‘bu şekilde dur’ diye emir veriyordu. Ben korumaya çalışıyordum. Bunun üzerine o da (Ahmet isimli polis) bana emir verdi. Karşı duvara geçip, parmak uçlarımın üzerinde durup, ellerimi duvara uzun bir şekilde yaslayıp orada durmamı söyledi. Arkadaşı da ‘eski yöntemler mi’ dedi. O da ‘evet, kasları yorulsun, istediğim gibi darp ederim, morluk bir şey çıkmaz’ diyordu. Arkadaşı ile sohbet ederken, copu vücuduma vuruyordu. Cinsel bölgelerimi taciz ediyordu. Bunun üzerine korkudan ve utancımdan iyice ağlamaya başlamıştım. Yaklaşık 10 dakika parmaklarımın üzerinde duvara dayalı bir şekilde duvardaydım. ‘İyice yoruldun dimi şimdi başlayayım mı’ şeklinde korkutucu cümleler kuruyordu. Daha sonra copla dövmeye başladı. Sonra iyice ağladım.”
‘DOKTORA BİR ŞEY SÖYLEMEYEYİM DİYE BİZİMLE HASTANEYE GELDİ’
F.A., işkencenin ikinci polisin muayene saatinin geldiğini tekrarlaması üzerine sona erdiğini aktardı. F.A., olayın kimseye anlatılmaması için tehditlere maruz kaldığına değinerek, şunları söyledi: “Beni, ‘Şimdilik için rahat olmasın. Ne yaparsan yap kurtuluşun yok. Eğer herhangi bir kimse bunu bilirse devlet büyüklerine hakaret ettin. Recep Tayyip Erdoğan’a küfür ettin, Mustafa Kemal Atatürk’e de küfür ettin derim. Dört tane de memur ayarlarım. Bunlar hakkında ifade verir. Sonra daha çok burada kalırsın. Gözaltı süreni de uzatırım. Burada sana çok kötü muameleler ederim’ şeklinde tehdit etti. Daha sonra da normalde bizimle hastaneye gelmeyen (Ahmet isimli polis) bizimle hastaneye geldi. Doktora bir şey söylemeyeyim diye gelmişti. Korkudan doktora bir şey diyemedim. Rapor da alamadım. Ama durumu avukatıma anlattım. Şimdi de suç duyurusunda bulunacağım.”
MA / Ahmet Kanbal