Alevilere dönük hak gaspları ve saldırılar yoğunlaşırken Düzgün Baba Cemevi’ne dönük tehditler de gündeme oturmuş durumda. Hatta cemevi yönetiminin açıklamasından sonra Nazımiye Kaymakamı Uğur Tutkan tarafından cemevi önüne gidilip silahlarla fotoğraf çektirilmiş ve sosyal medyadan tehditler savrulmuştur. Bu olay “fatura açıklamasından sonra tehdit edildi” noktasına evrilmiştir. Devletin, halkın inanç yerlerine dokunmasının, asimilasyon politikalarının, saldırılarının ve en ufak bir müdahalesinin bile karşısındayız. Ancak sürecin gidişatını, gelinen aşamayı bir kaç cümleyle açıklamak istiyoruz. Düzgün Baba Cemevi yönetimi bu süreci bir “aklanma politikası”na dönüştürmeye çalışmaktadır. Cemevi yönetiminin yaptıkları Dersim ve Nazımiye halkı nezdinde teşhir olmuştur.
Bundan bir kaç yıl önce Düzgün Baba Cemevi yönetimi, Düzgün Baba Ocağı’na dernekler masası aracılığıyla el koymuş, orada bulunan yaşlı insanları “gerici” ilan ederek süreci düzeltmek için geldiklerini söylemişlerdir. Tüm tepkilere, halk toplantılarına rağmen bildiğini okuyan bu sözde “kurtarıcılar” orayı adeta ticarethane haline getirmişlerdir.
Bir nevi kayyum olarak yönetime el koyan ve son günlerde “tehdit ediliyoruz” açıklamaları ile gündeme oturan cemevi başkanı Sinan Kırmızıçiçek’in vali ve kaymakamla olan ilişkileri kamuoyu nezdinde bilinmektedir.
Tunceli Valisi’ne kaymakamın “ricasıyla” askerlerle birlikte cemevinde “cem izleten”, Vali ve askerlerle palamut diken, Hasret Gültekin heykelini Düzgün Baba’ya diktirmeyen Sinan Kırmızıçiçek’in icraatları ortadadır. Biz soruyoruz, sözü edilen kaymakam Nazımiye’de halkı sıraya koyup hızır lokması dağıtıp, ocakları gezip fotoğraf çektirdikten sonra halkı koruculuğa davet ederken cemevi yönetimi kaymakamın yanında fotoğraf çektirmekten başka ne yapmıştır. Şimdi ne oldu da kaymakamın sık sık ziyaret edip fotoğraflar çektirdiği cemevi yönetimi bir anda kaymakama tavır aldı?
Yönetimin kendini aklama çalışması olarak ortaya koyduğu beyanların yerelde bir karşılığı yoktur. Mevcut durumda meşru olmayan yönetimin hatalarından dönüp, devletin saldırılarına karşı halkla birlikte mücadele etme araçlarını devreye koymalıdır. Dersim halkının inancına, ibadethanesine yönelik bu saldırının sorumluluğunun bir ayağı da bir dönem kaymakamla el ele yürüyen, bu saldırıların önünü açan cemevi yönetimidir.
Bu saldırılara ve saldırıların önünü açan, halkı örgütsüz bırakan, asimilasyon politikalarına araç olan anlayışlara karşı mücadelemizi büyütelim!
Bir Partizan