Katil Devletlerin İş Birliğinde İsrail’in Sınırları Kanlıdır

Siyonist İsrail’in devlet politikası Filistinlilerin kanından beslenmektir. Siyonizm’in yeni sınırları Filistinlilerin kanıyla çizilmektedir. Siyonizm Filistinlilerin yurtsuzlaştırılması üzerine inşa edilmektedir.

Orta Doğu’da gerilimi tırmandıran adımlar Siyonist İsrail devleti tarafından peş peşe gelmektedir. Kuşkusuz İsrail devleti Orta Doğu’da bu kadar “cesur” -aslında küstahça- hareket edebilmesini yalnızca ve kesinlikle emperyalist efendilerine borçludur. 7 Ekim Aksa Tufanında yaşadığı hezimeti sindiremeyen İsrail binlerce Filistinliyi katletti. İsrail, aldığı tam destekle bunu kendine hak sayıyor. İsrail aldığı “koşulsuz desteğe” rağmen kendi çıkarlarını önceleyen adımlar atıyor. Kendi çıkarlarının “modern dünyanın çıkarları” olduğu imajıyla, kültür ve inanç manipülasyonu ile böyle davrandığını söylemek mümkün. İsrail devletini bu kadar ayrıcalıklı kılan şey onun kesinlikle emperyalistlerle kurduğu ilişkilerdir.

İsrail spesifik ilişkilerden hareketle bölgesel bir güç olmayı başarmıştır. Onun ilişkilerini spesifik kılan şey de bölgenin dinamikleridir. Emperyalizm coğrafyanın “kader”ini yazarken Siyonizm ile emperyalizmin çıkarları birleşmiştir. Bugün İsrail devletinin küstahlığı emperyalist efendilerinin çıkarlarına kalkan olabilmesinden gelmektedir.

Bölgenin önemi ortada. Enerji yatakları, zenginlikleri, enerji hatları ısrarla altı çizilen başlıklar. Bu zenginliklerin emperyalistlerin insafına terk edilmesinde İsrail devleti önemli bir role sahiptir. Bölgenin sürdürülebilir bir istikrarsızlığa mahkûm edilmesi emperyalizmin çıkarları için zorunludur. Diğer taraftan İsrail’in bir anlamda bu istikrarsızlığın dışında tutulması gerekir. Yani denklem İsrail’in istikrarı, aynı anlama gelmek üzere bölgenin istikrarsızlığa mahkûm edilmesi üzerine kurulmuştur.

Siyonist İsrail devletinin hava güvenlik sistemleri kendi dışında bölge ülkelerine (Türkiye, Katar, Ürdün) yerleştirilmiş hava savunma sistemleri ile korunuyor olması İsrail’in önemine iyi bir örnektir. Kürecik Radar Üssü faşist devletlerin ikiyüzlü politikasını sergilemesi açısından ayrıca anlamlıdır. İsrail devletinin katliamcı politikalarının karşısındaymış gibi bir tutum sergilemeye çalışan Türk devleti İsrail’in güvenliğini sağlamak üzere kurulan Kürecik Radar Üssü’ne ev sahipliği yapmaktadır. Kürecik’teki radarlarla uyumlu bir hava savunma sistemi Türkiye’de yokken bu üsteki radar sisteminin İsrail hava savunma sistemi ile uyumlu çalıştığını herkes bilmektedir. İran’ın 15 Nisan’da gerçekleştirdiği saldırılarda Kürecik Üssü’nün İsrail hava savunma sisteminin başarıyla işlemesinde önemli bir işlev gördüğü açığa çıkmıştı.

İsrail hava savunma sistemini tanımlayan Demir Kubbe İsrail’in güvenliği açısından önemli bir işleve sahip. Demir Kubbe füze, roket, havan topu gibi kısa menzilli saldırılara karşı kullanılıyor. Demir Kubbe içinde yer alan radar sistemi ile tehditler tespit edip mobil ünitelerden ya da sabit noktalardan ateşlenen füzelerle havada imha ediyor. Demir Kubbe için ABD milyarlarca dolar finans sağladı.

Siyonist İsrail bölgesel bir savaş potansiyeline sahip adımlar atmaktan çekinmemektedir. Hizbullah kurucularından Fuad Şükrü ve Hamas lideri İsmail Haniye’ye dönük suikastlar bölgedeki gerilimi tırmandırmıştır. Suikastların Netanyahu’nun ABD ziyaretinin sonrasında yaşanması gerilimin tırmandırılmasında ABD’nin rolünü göstermesi bakımından anlamlıdır.

İsrail’in Gazze kuşatması Filistinlilerin yurtlarından edilmesi politikasının en kanlı sayfalarından biri olarak yazılmaktadır. Gazze İsrail zulmüne karşı direnişin önemli mevzilerinden biridir. Siyonizm’e karşı önemli direniş alanlarından biri olması İsrail açısından çözülmesi gereken önemli bir sorun. Gazze’yi önemli kılan bir diğer özellik de sahip olduğu doğal gaz zenginliği.

1999’da 38 milyar metreküp gaz rezervi keşfedilmişti. Kuşkusuz bu rezerv bölgesel savaş çıkaracak ekonomik büyüklükte bir potansiyeli işaret etmiyor. Bununla birlikte Siyonist İsrail devletinin Filistin’e dönük ambargo politikası onu tecrit ederek kendi kontrolünde tutması bakımından önemli bir işleve sahip. Filistin’in kendine yetecek bir enerji kaynağına sahip olması onun İsrail’e olan bağımlılığını -su ve enerji- zafiyete uğratacaktır. Su ve enerji bağımlılığı Gazze’nin handikabıdır. Diğer taraftan İsrail Gazze’ye ait gaz sahasını kendi gaz sahası ile bütünleştirerek enerji rekabetinde önemli bir aktör olmak istemektedir. İşte bu bağlamda Gazze gaz sahası ekonomik potansiyelinin ötesinde bir anlam kazanmakta İsrail açısından kontrol altında tutulması gerekmektedir.

Siyonist İsrail 2008’de başlattığı işgali Gazze’yi insansızlaştırarak yeni bir aşamaya taşımak istemektedir. Filistinlileri yerlerinden etme Siyonist İsrail’in yerleşimci politikasının dayanağıdır. Bunun için her aracı, yöntemi kullanmaktadır. Kısa süre önce ABD tarafından sözde insani yardım amaçlı inşa edilen yüzer iskele de bunlardan biridir. Siyonist İsrail devleti Gazze’yi denetim altında tutmak için burayı (Refah‘ı kapatarak) tek bağlantı noktası olarak kullanmayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte Filistinlilerin ısrarla dile getirdiği bu iskelenin Filistinlilerin kontrollü göçe zorlanacağı nokta, Gazze’nin insansızlaştırılmasında kullanılacağı iddiası da haklı bir endişeyi ifade etmektedir. Diğer taraftan Siyonist İsrail devleti sözde yardım amaçlı kurulan bu iskeleden insanların hayatlarını kurtarmak için değil ama hayatlarına son vermek için askeri operasyonlar gerçekleştirmek üzere faydalanmaktan çekinmemiş, çekinmeyecektir de. Nusayrat Mülteci Kampı’nda düzenlenen saldırıda yüzer iskeleye konuşlanmış ABD askerinin desteği ile 274 Filistinli katledilmiştir. Siyonist İsrail devletinin insani yardımdan anladığı şey Filistinlilerin öldürülmesinden başka bir şey değildir.

Yazının kaleme alındığı saatlerde Katar’ın başkenti Doha’da ABD, Katar, Mısır, İsrail heyetleri kalıcı ateşkes görüşmelerine başladı. Hamas görüşmelere katılmayacağını açıklamıştı. Nasıl bir sonuç çıkacağı merak konusu; fakat suikastların karşılığı verilmemişken bir anlaşma çıkması olası değil. Bununla birlikte İran ve Hizbullah tarafından verilecek karşılığın da savaşı bölgeselleştirecek düzeyde olamayacağını iddia edebiliriz. Hatırlanacaktır, İran önceki meydan okumasında saldırı noktalarını ABD ve müttefikleri ile paylaştıktan sonra harekete geçmişti. Aksi bir yönelim herkes için işleri zorlaştıracaktır. Ne İran bunu göze alabilir ne de Hizbullah! İsrail’i küstahlaştıran şey de bir anlamda sırtını sıvazlayan gücün karşısındakilere kanlı dişleri ile hırlamaya hazır olmalarıdır da diyebiliriz.

Bölgedeki denklemde oyun kurucu olmayı bir türlü başaramayan Türk devleti masada değil ama telefonda kendine yer bulabildi. Hakan Fidan geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile telefonda görüşmüştü. Doha’da toplantının yapıldığı saatlerde Filistin Devlet Başkanı Abbas TBMM’de bir konuşma gerçekleştirdi. Faşist Türk devleti olası bir anlaşmada rol kapma çabası içinde hareket ederek iç kamuoyunun hassasiyetini manipüle etmeyi amaçlamaktadır. Bununla birlikte Filistinli örgütler üzerinde etkinliğini artırmayı dahası Hamas’ın yeni liderine mesaj vermeyi amaçladığını da iddia edebiliriz.

İsrail devleti emperyalist efendilerinin uyarılarına rağmen savaşı bölgeye yayacak adımlar atmaktan bir an olsun geri durmadı. Direniş ekseninin kuşatması altında dahi (İran, Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak’taki güçler) gerilimi tırmandırmaya devam etti. Kuşkusuz İsrail bu cesareti efendilerinin desteğinden almaktadır.

Siyonist İsrail devleti kan ve vahşetle ilerlemektedir. Onu ayakta tutan ya da onu küstahça davranmaya iten şey emperyalistlerle kurduğu ilişkilerdir. Bu ilişkileniş bölgenin dengeli, sürdürülebilir bir gerilim hattında tutulmasına imkân tanımaktadır.

Filistin direniş örgütleri İsrail vahşetine karşı haklı savaşını amansızca yürütmektedir. Ellerindeki silah özgürlük için olmazsa olmazdır. Charlie Chaplin “Monsieur Verdoux” filminde mahkeme salonundaki tiradında “Bir kişiyi öldürürsen katil, milyonlarca insanı öldürürsen kahraman olursun” diyordu. Emperyalistler İsrail’den bir kahraman yaratmak istiyorlar ama İsrail’in Filistinli kanı ile beslenen katil bir devlet olduğu gerçeği mutlaka kazanacaktır.