[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Dünya genelinde artan gerilim olası bir savaşın uzaktan sinyallerini veriyor. Bir savaş örgütü olan NATO da bu gerilimde büyük rol oynuyor. Ülkeler arasındaki rol kapma savaşları, daha fazla alana hâkim olma isteği gerginliği tırmandırıyor. Son olarak dikkat çekici şekilde somutlaşan ABD-Çin gerilimi bu güçler arasında başlayıp gelişebilecek bir savaş hakkında senaryolar yazılmasına, böylesi bir savaş için olasılık ve riskleri tartışmaya, bu konular hakkında yazıp çizmeye neden oldu. Krizin, gerilimin ve kaosun egemen olduğu bu süreçte İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Gündemdeki yerini korumaya devam ediyor dedik ancak bu ülkelerin NATO üyelikleri egemen güçler açısından elzem bir yerde durmuyor. Sık sık gündeme gelen üyelik mevzuu “yapılacaklar” listesinde durmaya devam ediyor.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği başvuruları Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı işgal saldırısı sırasında gerçekleşmişti. Bununla yakın zamanda dile gelen Ukrayna’nın NATO üyeliği Rusya açısından bir savaş gerekçesi haline getirilmişti. Finlandiya’nın 1948 yılında SSCB ile yaptığı “Dostluk, İş Birliği ve Karşılıklı Dayanışma Antlaşması”na rağmen bu işgal savaşında tarafını belli etmesi tartışma konusu olmuştu. Kendini tehlikede hisseden Finlandiya’nın antlaşmayı bir güvence olarak görmemesi Rusya açısından bir NATO tehdidi olmaktan başka bir şey değildi. Uzun bir zaman tarafsızlık politikası izleyen Finlandiya ‘nın bir süredir ABD politikalarına angaje olduğu bilinmekteydi. Rusya’nın Ukrayna işgali ile beraber bunun açıkça ortaya serilmesi tesadüf olmadı. Aynı durum İsveç için de geçerlidir. Bu iki ülke gelişen savaş koşullarında yerlerini net bir şekilde almışlardır. NATO üyesi olmak istemeleri belli başlı emperyalist devletler arasındaki mevcut gerilimin ve olası bir savaşın parçası haline geldiklerini, saf tuttuklarını, dünün şartlarının artık geçerli olmadığını ilan ettiklerini gösterir. ABD’nin Rusya’yı kuşatma planlarını uygulayacak güç olmayı kabul etmişlerdir.
ÜYELİK ELZEM DEĞİL
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği görüşülmüş, bu üyeliklerin esas güçlerce onaylanmış olduğunu biliyoruz. Buna rağmen Türkiye ve Macaristan “özgün” sebeplerle bu onayı engelleyen bir tavır geliştirdiler. Bu engellemelerin her iki ülke açısından tartışılabilir gerekçeleri olsa da belirleyici olanın bu gerekçeler olmadığı açıktır. Esas olan bu iki ülkenin NATO ile kurmuş oldukları ilişkidir. Üyelik söz konusu ilişkiye bir isim vermekten fazlası olmayacaktır. ABD için önemli olan da en başından itibaren budur. ABD emperyalizmi için bu iki ülkenin üyeliğinin aciliyeti yoktur. Üyelik, Rusya’yı kuşatma hamleleri esnasında gündeme gelmiş, önemli tartışmalar o zamanlarda yürütülmüştü. Şimdi geriye kalan TC’nin ve Macaristan’ın bu üyelikleri ne zaman onaylayacağı meselesidir. TC devleti de aslanlar masasında kendisine oynayacak bir rol bulmuştur. İsveç için “iade” ve “terör” kozunu bulduğu her fırsatta dillendirmektedir. Aciliyeti olmayan üyeliği TC kendisi için bir koz olarak kullanabilmektedir. Ara ara gündeme gelen üyelik Ukrayna’nın üyelik talep etme sürecine benzemektedir. Ukrayna da NATO üyesi olmak istemiş ve bu Rusya’nın işgali için bir bahane olmuştu. Ukrayna’nın üyeliği o sıralar ne kadar gündemdeyse İsveç ve Finlandiya için de benzer süreç işlemektedir. Ara ara ısıtılıp servis edilen bu gündem egemen güçlerin aralarındaki rekabete göre değişmektedir.
BİR ADIM DAHA YAKLAŞILDI
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine Macaristan ve Türkiye henüz onaylamış değil. TC’nin kaygıları bu kavgada bir yer kaplıyor ancak Macaristan’ın Avrupa Birliği’ne farklı yaklaşımlarını kabul ettirmek amacı içeren “vetosu” hakkında pek bir tartışma olmamaktadır. Anlaşılan Macaristan da üyelik konusunda pek aceleci davranmıyor!
Ayrıca Erdoğan, Türkiye’nin Finlandiya’nın NATO üyeliğinin Meclis’teki onay sürecinin başlatılmasına karar verdiğini açıkladı. Finlandiya’nın üyeliği TC açısından yakın zamanda onaylanabilecek gibi ancak aynı durum İsveç için şu an geçerli değil.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg yaptığı basın toplantısında 30 üye ülkeden Türkiye ve Macaristan’ın henüz katılımlara onay vermediğini anımsatarak “Macaristan meclisi bu ay sonuna doğru onaylama planını duyurdu. İsveç’e giden Macaristan heyeti de olumlu mesaj verdi. İlerleme kaydediyoruz ve Macaristan’ın da onayına yaklaşıyoruz” diye konuştu. Macaristan’ın da onayı alınırsa geriye TC’nin ikna edilmesi kalıyor ki bu da İsveç başbakanının yaptığı açıklamaya bakılırsa pek yakın gözükmüyor.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik süreçlerine ilişkin müzakereler kapsamında yapılan görüşmelerin üçüncüsü 9 Mart’ta, Brüksel’deki NATO karargâhında gerçekleştirildi. NATO yetkililerinin de katılımıyla gerçekleştirilen son görüşmeler sonrasında İbrahim Kalın, “atılan bazı adımların” memnuniyet verici olduğunu kaydederken sürecin henüz bitmediği uyarısında bulunarak, “Terörizmin finansmanı, propagandasının yapılması yönündeki eylemlerin engellemesi için adımların atılmasını belirttik” dedi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise Finlandiya ve İsveç’in Türkiye’nin meşru güvenlik endişelerini gidermek için eşi görülmemiş adımlar attığına dikkat çekerek “Şimdi tüm müttefiklerin onay sürecini sonuçlandırması ve Finlandiya ile İsveç’i yaklaşan Vilnius’taki NATO Zirvesi öncesinde ittifakın tam üyeleri olarak karşılamasının zamanı gelmiştir” vurgusu yaptı.
Yapılan açıklamalara göre üyelik mevzuunda TC “terör” kozunu kullanmaya devam ediyor. Emperyalistlerin sınırlarını çizdiği alanda isteklerini dile getiren TC, bu görüşmelerde İsveç’in adımlarını memnun edici buluyor. İsveç de TC’yi memnun edecek yeni bir yasa tasarısından bahsetmeye başladı. Ayrıca silah ihracatı kısıtlamasının kaldırıldığı, “terörle mücadele”de iş birliğinin artırıldığı, İsveç’in “terörle mücadele kanununu” sıkılaştırma sürecinde olduğu anlaşılıyor.
TC’NİN UMUDU: YENİ YASA TASARISI
İsveç Başbakanı Kristersson mecliste 9 Mart’ta oylanacak yeni yasa tasarısıyla ülkesinin “terörle mücadelede Türkiye’ye karşı sorumluluklarını yerine getirmiş” olacağını söyledi. Kristersson 9 Mart’ta İsveç meclisinde terörle ilgili yeni bir ceza yasasının oylanacağına işaret ederek, “Bu yasa ile birlikte terör örgütlerine katılmak ve finans sağlamak yasaklanacak. Yasa, 1 Haziran’dan itibaren uygulamaya koyulacak.” dedi.
Ülkesinin uluslararası terörle mücadele için bu yasaya ihtiyacı olduğunu aktaran Kristersson, “İsveç, Finlandiya ve Türkiye arasındaki Üçlü Muhtıra terör örgütleriyle beraber mücadele etmeyi gerektiriyor. Bu yasa onu da kapsıyor. Bu yasa ile birlikte NATO konusunda üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirdiğimize inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Kristersson ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımının kesinleştirilmesi konusunu ele aldıklarını belirten NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “Bu en önemli önceliğimiz ve ilerleme kaydediyoruz. Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları var. Hiçbir NATO müttefiki bu kadar çok terör saldırısına maruz kalmadı. İsveç’in yeni terör yasasını çıkararak ve Ankara ile iş birliğini güçlendirerek PKK de dahil olmak üzere terörle mücadelede hızlanmasını memnuniyetle karşılıyorum.” ifadesini kullandı.
“Demokrasi” ülkesi İsveç yeni yasa tasarısıyla ifade özgürlüğüne ket vurmuş olacak. Uzun süredir “terör” konusunda TC’yi tatmin eden adımlar atmayan İsveç bu sefer hazırlıklarını hızlandırmış durumda. Anlaşılan o ki İsveç, NATO üyeliğinde Finlandiya’dan ayrı kalmak istemiyor.
Dünyada rekabetin arttığı, egemen güçlerin geriliminin tırmandığı bir süreçten geçiyoruz. Her ne kadar “deprem” ve “seçim” gündeminden gözükmese de TC de bu krizden kendine rol kapmaya çalışıyor. Yaptığı tüm pazarlıklar, emperyalistlerin oynadığı masadan pay kapma isteğinden kaynaklanıyor.
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere savaşın tarafları bellidir. Bir yanda emperyalistler bir yanda da ezilen dünya halkları vardır. Bizim de MLM’ler olarak tarafımız bellidir. Emperyalistler arası çelişki ve çekişmelerin arttığı dönemlerde dünya haklarının önünde bazı görevler durmaktadır. Çelişkileri kavramak ve bu çelişkilerden dersler çıkartmak. Tarihi görev önümüzde durmaktadır. Bu görevi omuzlayıp ilerlemek, gelecek günleri kurmak için çaba sarf etmeliyiz.