8. Konferans kararları alana yeni ulaşmıştı. Kararların okunup kavranması-kavratılmasında, kararlara uygun hareket edilip sürece uygun bir şekillenme yaratılmasında Eylem (Sefagül Kesgin) yoldaşın ortaya koyduğu çaba görülmeye değerdi. Hemen her kararın bütünlük içindeki mantığını ve özünü ortaya koyması ve bunların daha iyi anlaşılıp kavranması için açıklayıcı örnekler bulması görülmeye değerdi. Partiyi bu kadar güçlü ve samimi bir çaba içinde sahiplenmesi tartışmaya katılan yoldaşları da olumlu yönde etkiliyordu. Partiye, yoldaşlara, gerilla savaşına ve halka güvensiz her düşünce ve yaklaşım karşısında muazzam bir direnç ve kararlılık gösteriyordu. Kadın yoldaşların partiyi ve 8. Konferans kararlarını bilinçli ve güçlü savunusu anın ve geleceğin nasıl bir yolda ilerleyerek biçimleneceği, nasıl bir biçim alacağı konusunda güçlü veriler sunuyorlardı.
Süreci ileri taşıyacak vazgeçilmez temel kodları kadın gerilla yoldaşların duruş ve yürüyüşünde görmek mümkündü. En ön safta, en kararlı ve diri duran elbette ki Eylem yoldaştı. Sonra emekçi ve fedakar özelliğiyle herkesin sevgi ve sempatisini kazanan bölge komutanı Emel (Nurşen Aslan) yoldaş; sonra partiye ve gerillaya bağlılığıyla anılan Özlem (Gülizar Özkan) yoldaş; sonra gerillanın köşe taşlarından biri olmaya aday, devrimci düşünce ve analizleriyle aydınlık bir gelecek vaat eden Dilek (Fatma Acar) yoldaş geliyordu; ardından da gençlik kökenli, hala gençliğin inatçı ruhunu taşıyan Sevda (Derya Aras) yoldaş…. Beş kadın gerilla sürecin harcı ve çimentosu oldu.
Tüm zorluklara rağmen Eylem ve Emel yoldaşların cesaretle yürümedeki kararlı adımları, iddiaları nereden geliyordu? Bu gücün kaynağı ve harcı neydi? Beşlerin, partiye, devrime, halka ve yoldaşlara güveninden ve inancından başka hiçbir dayanağı ve güvencesi yoktu. Devrim ve parti onlar için her şeyin üstündeydi.
Çünkü asıl önemli olan devrime, halk savaşının günümüzde almış olduğu biçim olan gerilla savaşına ve partiye inanmaktı. Devrimin olacağına duyulan güvendi. Devrim bilimine olan sarsılmaz inançtır.
Gerilla alanında yapılan her değerlendirme ve sorgulama, her eleştiri ve özeleştiri savaş biliminin kavranış ve uygulanış ihtiyacına göre yapılır. Yanlışların atılıp doğruların kuşanmasına dair eğitim verilir. Ve bu görevlerin yerine getirilmesinde en önemli görevi ve rolü Eylem yoldaş üstlendi. Eğitim kampı sürecinde sarsılan-kırılan-gerileyen-sorun yaşayan her bir yoldaşla ayrı ayrı ilgilendi. Uzlaşmadan-ertelemeden-geçiştirmeden-kırıp dökmeden-dağıtmadan, kırılmadan-dağılmadan hemen her konuya, her soruna, her yoldaşa doğru ve devrimci tarzda yaklaşarak, önce anlamaya-kavramaya-çözümlemeye çalışılarak, sonra değiştirmeye/değişmeye, eğitmeye/eğitilmeye çalıştı. Gerilla alanında mevcut olan ve yaşanan her sorundan her konudan yola çıkılarak her türden gelişmeyi bir çalışmaya, bir eğitim aracına çevirmeye çalıştı.
Sorun ve sıkıntılara içten yaklaşımıyla eğitici-dönüştürücü ve kazanıcı çabasıyla onları yeniden kalıba dökmede olumlu çabasıyla önemli bir rol oynadı. Hiç kimseye “işe yaramaz” demediği gibi hiç kimseye de “bulunmaz, mükemmel” demedi. Her yoldaşın bir çelişki olduğunu, içinde olumlu ve olumsuz karşıtları barındırdığını görerek, bilerek yaklaştı. Eğitirken-eğitildi, sorgularken kendisini sorguladı. Karşısındaki yoldaşa sorular sorarken kendisine de benzer soruları sormaktan ve yanıtlarını aramaktan asla vazgeçmedi. Okuyup araştırmaya, tartışıp yoğunlaşmaya, değiştirirken değişmeye, eğitirken eğitilmeye, öğretirken öğrenmeye ve en çok da pratiğin içinde gelişmeye çalıştı
İstisnasız her yoldaş onun alçakgönüllü öğretmenliğini, öğretici ve eğitici yanını tartışmasız bir şekilde kabul etti. Bu kabul görmenin onun gerilla alanında bir sorumlu ve bir parti yöneticisi olmasıyla hiçbir ilgisi yoktu. Bilgi birikimiyle, yoğunlaşmasıyla, çözümleyici gücüyle ve en çok da samimi ve yoldaşça yaklaşımıyla, savaş alanındaki pratik duruşuyla, yoldaşlara, halka hizmet etme bilinci ve kültürüyle herkesin “Bölge siyasi komiseri, Eylem yoldaşı oldu”. Yetkisi, sıfatı yaptıklarının hep gerisinde kaldı. Bilgisi, becerisi, gelişkinlik ve çözümleyici gücü sürece müdahale çabası ve samimiyeti her şeyin önünde ve üstünde oldu.
Gerilla bölgesinde bir kadın devrimcinin öncü olarak rüştünü ispatlaması, kendisini erkek yoldaşlara kabul ettirmesi kolay değildir. Deyim yerindeyse erkek gerillaların ortamında kadın bir komutan ve kadın bir siyasi komiser olarak kendini kabul ettirmek yüzlerce kılıç darbesine karşı koyma cesaret ve iradesine hazır olmak demektir.
Benzer zorluklar ve engeller Emel (Nurşen Aslan) yoldaş için de geçerliydi. Karadeniz’in onurlu ak yüzlü yiğit kızı Emel yoldaşın fedakarlığı, partiye ve yoldaşlarına bağlılığı önünde kim secdeye gelmezdi ki? İlk dönemlerde gerilla alanında komutanlığa duyulan ihtiyaç had safhadaydı. Askeri olarak gelişkin olan bazı gerillalar sırf yoldaşlarıyla aralarının kötü olmaması için komutanlık yapmayı istemez ve kabul etmez. Çünkü komutanlık uzlaşmamaktır. Hem kendinle hem de gerillaların yanlışlarıyla uzlaşmamak, çatışmaktır. Deyim yerindeyse yeri ve zamanı geldiğinde çatışmak, yeri geldiğinde sertleşmek, “bozuşmak” zorunda olmaktır.
Bazı gerillalar askeri olarak gelişkin olmalarına karşın sırf bu nedenlerden dolayı sırf yoldaşlarıyla karşı karşıya gelmemek için komutanlık görevini kabul etmezler. Emel yoldaş da önceleri komutanlık görevini kabul etmede çok istekli davranmadı. Ancak sürecin zorunlu ihtiyacından ve partiye bağlılığından dolayı kararını değiştirdi. “Madem ki parti benden komutanlık görevi bekliyor, öyleyse yapacak başka bir şey yok” dedi.
Parti ve yoldaşlar dendiğinde Emel yoldaş için hareket halinde olan her şey durur, konuşan herkes susardı. Konuşan sadece parti olurdu. Komutan Emel böyle bir kişilikti. İçtenliği, partiye ve yoldaşlarına bağlılığı yüz rengine vurmuştu. Gülen, emek dolu gözleri vardı. Görev dendiğinde o hep en önde olurdu ve en ağır yükü hep o üstlenirdi.
Gerillanın üslenim-konaklama alanlarına düşmanın kobra tipi helikopterlerle saldırıları hiç eksik olmaz. Rastgele, düzensiz roket ve mermi atışları karşısında ve olabilecek ani saldırılar karşısında gerilla her zaman tetikte olmalıdır. Gerilla yaşamının her düzeni ve çalışması ve hareket tarzı olabilecek ani hava saldırılarını dikkate alarak düzenlenir. Yeni sayılabilecek iki gerilla yoldaşın suya inmesiyle birlikte kobra tipi helikopterlerin saldırısının başlaması arasında çok kısa bir zaman dilimi geçmişti ki başta Özlem yoldaş ve başka bir kadın yoldaşın kobraların serseri atışlarına aldırmadan imha olma tehlikesine bakmadan yoldaşları güvenlikli bir yere çekme telaşı içinde koşuşturmaları görülmeye değerdi. Özlem yoldaşın hemen her pratiğinde yoldaşlarına olan düşkünlüğünün, gerillaya olan bağlılığının güçlü örneklerine rastlanır.
Dersim’in bu onurlu ve yiğit annesi gerillaya ve halka çok şey verdi. Bir annenin çocuğuna olan bağlılığı kadar partiye ve gerillaya bağlıydı. Onun bu güçlü ve sarsılmaz bağlılığı hemen her yoldaş üzerinde büyük bir etki bırakıyordu.
Gerillada ilk süreç, ilk şekilleniş ve ilk adımların atılması çok zordur, büyük bir emek, duyarlılık ve ciddi bir dikkat, devrimci ciddiyet ister. Bir çizgi, bir yol, bir şekilleniş tutturmak kolay değildir.
En büyük engel gerillanın kendi içindeki küçük-burjuva düşünme biçimidir, yaşam alışkanlıkları, hareket tarzı ve ağırlıklarıdır. Doğanın zorlukları, düşmanın azgın ve pervasız saldırıları, tecrübe ve pratik eksikliği, yetersiz donanım gibi birçok engelle boğuşmak, savaşmak güçlü ve bilinçli bir irade sarsılmaz bir kararlılık ve yekvücut olmuş örgütlü bir gerilla birliğine ihtiyaç vardır.
Dilek (Fatma Acar) yoldaşın, genç Sünni kökenli Kürt bir kadın olmasının yanında güçlü bir analiz yetisi vardı. Her soruna ve olaya herkesten daha fazla objektif ve tarafsız yaklaşmaya, bilimsel tutum sergilemeye çalışan çabası örnek alınması gereken özelliğiydi. Çarpıcı ve ilginçtir ki; gerilla alanında sarsılan, duraklayan çoğunlukla erkek yoldaşlar olur. Dilek yoldaşın partiden yana devrimci tavrı ve yaşamın zorlukları içindeki dik duruşu her zaman öğretici olmuştur. Ancak derin bilgi birikimini iradesinde ve inisiyatifinde gösterememesi onun eksik yanıydı. Bu eksiklik ve yetersizlik tarihin derinliğinden toplumun içinden gelen genel olarak kadın yoldaşların devrimci yaşamında ve mücadelesinde ilk ortak özellik olarak görülmelidir.
Onlar sessiz ve derinden akan nehirler gibiler. Gürültü yapmadan kimseye kendilerini göstermeden kimseye görünmeden binbir emekle sürekli akan bir su gibiydiler. Onlar sadece gerillanın üslenim ihtiyacı olan yükü taşımadılar. Daha da önemlisi gerillanın ve halkın devrim yükünü de omuzlarında taşıdılar.
Sevda (Derya Aras) yoldaş romatizmal ağrılarından dolayı oldukça acı çekiyordu. Zorlanması pahasına acılarına meydan okurcasına cesaretli bir şekilde yürümeye çalışıyordu. O her zaman gülen gözleriyle, gerillanın sevimli öğretmeniydi. Diz kapaklarındaki romatizmal ağrılarından dolayı bazen adım bile atamıyordu. Özellikle ilaçları tükenince yürüme anında çok acı çekiyordu. Onu gerillada tutan, gerillaya böylesine bağlayan güçlü devrimci nedenlerdi.
Kadın yoldaşlar kendi aralarında da devrimci bir ortam yaratmıştı. Kendi mangaları, kendilerine ait bir gelişim ve özgürleşme alanıydı. Bu ortam onların devrimci gelişiminde önemli bir rol oynuyordu. Burada kadın gerillalar kendi özgün sorunlarına, gelişim ihtiyaçlarına yanıt bulmak amaçlı tartışma-çalışma yürütüyordu.
Bu özgür gelişim ortamı kadın gerillaların devrimci gelişiminde, inisiyatif ve irade kazanmalarında, yetkinleşmelerinde büyük rol oynuyordu.
Hiçbir hareket, hiçbir davranış ve pratik, ideolojik-askeri sorgulanma ve değerlendirmeden “kurtulamaz”. Yaz pratiğinden “kurtulma şansını yakalayanlar” mutlaka kış sürecinde masaya yatırılır ve sorgulanır. Özellikle erkek egemen bakış açısının ve yaklaşımının gerilla alanında nasıl ortaya çıktığı nasıl ve hangi biçimlerde yaşandığı ve varlığını nasıl hangi biçimlerde devam ettirdiği yönlü sorgulama yapılır, tartışmalar yürütülüp doğru ve yanlış arasında ciddi bir ayrım çizgisi çekilerek devrimci bir netliğe kavuşulur.
Kadın gerillaların kendi aralarında yarattıkları devrimci ortam, hem bütünün üzerinde hem de her bir gerilla üzerinde olumlu rol oynuyor. Bu tartışma ve çalışmalar her zaman partinin-gerillanın politik-askeri gelişim ihtiyacına, kadro-komutan talebine yanıt amacı taşıyordu. Aralarında her sorun çözüme kavuşturularak sonlanmış değildi. Henüz sürüp devam eden küçük burjuva anlayış ve yaklaşımlar; güçlü irade ortaya koyamama, inisiyatifsizlik, edilgenlik, erkek yoldaşlara, güçlüye tabi olma gibi zaaflar oluyor ve yaşanıyordu. Ancak gerilla alanında gerek kadın ve gerekse erkek gerillaların esas gelişim yönü devrimci ve ileri doğruydu.
Her biri farklı bir bölgeden-yöreden gelip gerillaya katılan kadın yoldaşların birlik ve beraberlik içinde oldukları her ortam ve her çalışma anı, geleceğin nasıl bir biçim alacağını göstermesi bakımından önemlidir. Her birisi geldikleri bölgenin ve yörenin ayrı bir renk ve güzelliğini taşıyarak gerilla yaşamına emekçi kadın rengini katıyorlardı.
Eylem gözlü kadın gerillaların toplu olarak okudukları şarkılarında yankılanan Zazaca ve Kürtçe sesleri şimdi Dersim’in katliam yaşamış her bir toprak parçasında, uçurum diplerinde ve ulaşılması zor olan zirvelerinde duyuluyor. Acıya isyan yükleyen direniş sesli emekçi kadınlarımız şimdi gerilla üniformaları ve omuzlarındaki tüfekleriyle Dersim’in dağlarında, yoksul emekçi damlarında ve sokaklarında dolaşıyor. Yürünecek zorlu yollar, varılacak hedefler, yapılacak görevler onların yürüyüşleriyle anlamlanıyor.
Dersim’de Bir Partizan