İşçi ve emekçilerin birlik dayanışma ve mücadele günü olarak kabul edilen 1 Mayıs öncesi hazırlıklarımız başlamış ve hızlı bir biçimde işçi emekçi kesimlere yönelik propaganda çalışmalarımız devam etmekteydi. 1 Mayıs öncesi yaptığımız çalışmalar noktasında eksikliklerimiz olduğunu 1 Mayıs sonrasında fark etmiş oldum. İşçi ve emekçilere propaganda çalışmalarını duyurmak ile sınırlı kalmış onlar ile beraber bulunduğumuz alanlardaki çalışmalarımızı sınırlı tutmuştuk. Bu konudaki eksikliğimiz bir sonraki çalışmalarda bizlere deneyim , çıkaracağımız ders olacaktır. Her sene olduğu gibi bu senenin 1 Mayıs’ı diğer yıllara göre benim açımdan daha farklıydı. Bu sene 1 Mayıs’ta Taksim’de olma iradesi karşısında, yoldaşlara benim de bu irade içerisinde yer alabileceğimi söyledim. Çok heyecanlıydım ve Taksim’de olacağım kesinleştikden sonra bölgedeki çalışmalara çok daha istekli ve heyecanlı katılmaya başladım. Gerçekten kendimi bulmuş ve cidden bana ağır gelen zincirlerden kurtulmuş gibiydim. 1 Mayıs’tan önceki gün kaldığımız evde ev sahibi bir taraftarımızın siyasal deneyimlerini ve tecrübelerini dinleme fırsatım oldu. Tarihten gelen meşruluk tarihsel yaşanmışlıkları o an yaşıyormuş gibi hissediyordum. Hapishanelerde işkence karşısında çözülmeyen yoldaşlarımız, zulmün ve zorbalığın karşısında sorduğumuz hesaplar ve kitlelerin bize olan güveni, sempatisi… o an anlatıldıkça gözlerimin önünden geçiyor ve tarihsel duyguları ben de o an yaşıyordum.
1 Mayıs sabahı sanki senelerdir bunu bekliyormuşum gibi hiç bir zorluk çekmeden heyecanla uyandım. Yoldaşlarla kahvaltımızı yaptıktan sonra bir yoldaş ile birlikte buluşma noktasına geçtik. Bir yandan 1 Mayıs’ta alana çıkanların haberlerini üst üste takip ederken bir yandan da yoldaşla birlikte ne yapacağımız ve nasıl tavır göstermemiz gerektiği üzerine konuştuk. Ben yoldaşımdaki heyecanı ve cesareti gözlerinden ve tavrından anlıyordum. Yoldaşlarla buluşup caddeye çıktık düşmanla aramızda belki de 2 dakika bile sürmeyecek bir yürüme mesafesi vardı. Karşımızda düşmanın bir yığın kolluk kuvveti ve bir yığın cephanesi olmasına rağmen savunduğumuz ve uğruna mücadele ettiğimiz çizginin haklılığı düşmandan gelecek her saldırıya karşı korkuyu ortadan kaldırıyor onun yerine güç katıyordu. Mecidiyeköy meydanında yığınla polisin üzerine yürürken bir adımımda dahi korkuya veya kaygıya yer vermemem her şeyden önce yoldaşlarımın kararlığıyla ilgiliydi. Birlikte yürüdüğümüz yoldaşların birçoğunu isim olarak bile yeni tanımama rağmen o arkadaşlara yapılacak en ufak saldırı dahi benim canımı acıtacaktı bana yapılacak saldırının da yoldaşlarım tarafından hissedileceğinin bilincindeydim. Düşmanın kalkanları tarafından çevrildiğimizde yanımdaki yoldaşın koluna girerek bırakmadım. Hiçbir darbeyi tam olarak hissetmiyordum sadece o an odaklandığım şey yoldaşımın kolunu bırakmamam gerektiğiydi. Gerekirse birlikte alacaklardı ama yoldaşımın kolunu bırakmayacaktım benim için düşmana göstereceğimiz her tavır, meşruluk ve mücadele iradesinin bir ürünüdür.
Benim açımdan 1 Mayıs iradesinden vazgeçilmemesi ve bütündeki çalışmalar gayet olumlu eylemler olmuştur. Ancak bir şekilde özellikle mahallelerde ve işçi havzalarında hem 1 Mayıs’ı örgütleme sürecinde hem de 1 Mayıs günü açısından kitlelerle bağ kurma eksikliğimiz mevcuttu. Yani sadece propagandayı kitleye taşımak ve duyurmak değil kitleyle birebir bağ kurmak için mahallelerde ve alanlarda koşulları değerlendirerek ona göre çeşitli yöntemler ile hareket etme tarzımızı geliştirmeliyiz, bu eksikliğimiz bizlere bir sonraki çalışmlarımızda yol gösterecektir.
Bir Partizan Okuru