HABER MERKEZİ- Hapishanelerde tutsaklara yönelik hak gasbı, darp ve işkenceye varan baskı uygulamaları devam ediyor. Birçok hapishanede ‘sessiz sedasız’ hak gaspları artırılırken baskılar da yoğunlaştırılıyor.
Türkoğlu 1 ve 2 Nolu Cezaevlerinde işkence gören tutuklularla görüşen İHD, hazırladığı raporda tutukluların insanlık dışı uygulamalara maruz kaldığını belgeledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Maraş Türkoğlu 1 ve 2 No’lu L Tipi Kapalı cezaevlerinde yaşanan işkence iddialarına ilişkin tutuklularla görüştü. Komisyon yaptığı görüşmeleri raporlaştırarak kamuoyuyla paylaştı.
‘DARP İZLERİ MEVCUT’
Tutuklu ailelerinin başvurusu üzerine cezaevine gidilerek Maraş Türkoğlu 1 ve 2 No’lu cezaevlerinde bulunan tutuklularla görüşmeler yapıldığına yer verilen raporda, tutuklulara girişte çıplak arama dayatılarak darp edildiği, tutukluların yasal haklarını kullanamadığı ve yasal olan dergi, gazete ve kitapların verilmediği belirtildi.
Raporda şu tespitlere dikkat çekildi: “Maddi durumu iyi olmayan bir çok mahpusun idarece verilmesi gereken su gibi ihtiyaçları kantinden almak zorunda kalması, cezaevi idaresinin disiplin sağlamak adına sert tavır ve davranışlar göstermesi çoğu zaman şiddete varan uygulamalarda bulunması iddiası ciddi olarak araştırılması gereken iddialardır. 08 Ağustos tarihinde 1 No’lu L Tipi Cezaevinde yaşanan darp olayı sonucu yapılan görüşmede mahpusların vücutlarının bir çok darp izi tarafımızca tespit edilmiştir. Adil yargılanma hakkı ilkesi gereği mahpusların kamera kayıtlarının incelenmesi talebi kabul edilmeli ve maddi gerçek ortaya çıkarılmalıdır. Yaşanan hukuk dışı uygulamalara karşı cezaevi idaresi üzerindeki idari denetim mekanizmasının etkin olarak işletilmesi gerektiği açıktır.
‘İDARENİN KEYFİYETÇİ TUTUM İZLEDİĞİ AÇIKTIR’
Her ne kadar sayımların yapılış şekli idarenin tasarrufuna bırakılmış olsa da, uygulamada, koğuşlardaki mahpus sayısının gözle görülür şekilde az olduğu durumlarda dahi ayakta ve askeri nizamda sayım verilmesinin istenmesi, kaldı ki olayın yaşandığı gün sayıları 40’ı bulan infaz koruma memurlarınca bir anda koğuşlara girilmek suretiyle bu olayın başladığı da göz önüne alındığında, idarenin keyfiyetçi ve provake edici bir tutum sergilediği açıktır. Yapılan görüşmelerde ayakta ve askeri nizamda sayıma karşı çıkan mahpusların vücutlarının çeşitli yerlerinde darp izleri gözlemlenmiş ve darp olayının doğru olduğu kanaatine varılmıştır. Koğuşlarda askeri nizam ve ayakta sayım dayatmasının, kurumun ya da mahpusların güvenlik ihtiyacından kaynaklanmadığı aşikardır. Ceza infaz kurumunun yeni kurulmuş olması ve cezaevi iç disiplinin sağlanması amacıyla; temel hakları ortadan kaldırıcı, insan onuruna yakışmayan sayım şekli ve çıplak arama bir yöntem olarak uygulanamaz. Mahpusların darp edilmesi neticesinde başka koğuşlara alınmasından sonra şahsi ihtiyaçları karşılayacak eşyalarının verilmemesi, yemek yiyememeleri, bu şekilde tecrit uygulanarak cezalandırılmaya çalışılması temel hakların yanında yasa ve yönetmeliklere aykırıdır. Elinde kamu gücü bulunan idarenin, hem mahpusların darp edilmesine sebebiyet vermesi hem de mahpuslar hakkında tutanak tutup haklarında disiplin soruşturması açılması adil bir soruşturma ve yargılanın sekteye uğramasına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcılığınca yapılacak etkin bir soruşturma ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, darp olayı nedeniyle yaralanan mahpusların adli tıp raporunun derhal alınması gerekmektedir.
‘HASTA MAHPUSLARIN DURUMU KÖTÜLEŞMEKTE’
Yapılan görüşmelerde tüm mahpusların ortak iddiası cezaevi girişinde çıplak aramaya maruz kalmaları ve darp edilmeleri olmuştur. Tüzük ve yönetmeliklerle de esasları belirtilen söz konusu aramaya ilişkin hükümlerine göre; mahpusun yasak madde veya eşya bulundurduğuna dair ‘makul ve ciddi emarelerin bulunması’, ‘insan onuruna saygı’ gibi temel kriterler belirlenmişse de; uygulamada ayrım yapılmaksızın her hükümlü ve tutuklu için, tamamen öznel ölçütler gerekçe yapılarak aramasının dayatılması, bu uygulamanın usulden uzak ve keyfiyetçi bir hal aldığını göstermektedir. Usule uygun olmayan aramalara yapılan itirazlara karşı, gardiyanlar ve jandarma görevlileri tarafından darp ve şiddetle karşılık verilmesi hem yasalarımızca hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinde düzenlenen onur kırıcı muamele yasağını ihlal ettiği çok açıktır. Özellikle hasta mahpus olarak tespit ettiğimiz Cemil İvrendi, Emanet Eneş, Rojhat Bilkiç, Azat Taş, Nimet Deyiş’in sağlık durumlarının kötüye gittiği, cezaevinde hayatını tek başına idame ettiremeyecek durumda oldukları iddiası karşısında gerek tam teşekküllü bir devlet hastanesinde tedavi edilmeleri gerekse Adli Tıp Kurumu’na sevk edilerek raporlarının alınması gerekmektedir. Cezaevi koşullarının uygun hijyenik koşullarının tedavi imkanının olmaması hastalıkların ilerlemesine sebep olmaktadır. Bu nedenle hasta mahpusların durumlarının yakinen takip edilmesi gerekmektedir.
‘ACİL ÇÖZÜM ÜRETSİNLER’
Birbirini teyit eden mahpus beyanları esas alınarak tespit edilen ve gözlemlerimiz sonucunda söz konusu hak ihlallerinin son bulması için Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Genel Müdürlüğü tarafından acil çözümlerin üretilmesi, Türkoğlu 1 No’lu L Tipi Cezaevinde 8 Ağustos tarihinde yaşanan darp olayının tüm maddi somut delillerinin tespiti ile darp edilen mahpusların adli tıp raporlarının alınması, olayda görüntü kaydettiği ileri sürülen kamera kayıtlarının maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve adil etkin bir soruşturmanın yapılması için savcılıkça incelenmeye alınması gerekiyor. Özellikle son dönemde Türkiye hapishanelerinde insan onuruna aykırı ve neticesi kötü muameleye varan ‘ayakta askeri sayım’, ‘çıplak arama’ uygulanmasından vazgeçilmesine, temel insan hakları anlamında yaklaşım ve pratik sergilenmesi, en temel insani hakların dahi çiğnendiği kötü cezaevi koşullarının ivedilikle düzeltilerek yasal güvence altına alınan ‘insan onuruna yaraşır’ bir yaklaşım ve pratiğin ortaya konulması gerekmektedir.”
Raporda tutukluların anlatımlarına ise şu şekilde yer verildi: “Mehmet Şerif Dayan: Ben Şubat 2019’da L2 cezaevine getirildim. Cezaevi girişinde çıplak aramaya maruz kaldım ve darp edildim. Benim geldiğim gün benimle beraber koğuş arkadaşlarım Kamuran Altın, Kerem Er, Mehmet Ali Alan’da darp edildiler. Burada hiçbir sosyal faaliyetimiz yok, bir tek haftada bir spora çıkıyoruz onu da ancak 45 dakika çıkabiliyoruz. Kütüphaneden faydalanmıyoruz. Sohbete çıkamıyoruz. En önemlisi sürekli doktor sıkıntısı var revire doğru dürüst çıkılmıyor. Koğuşumda ağır hasta mahpus Rojhat Bilkiç var, yüzde 65 zihinsel engelli cezaevinde kalabilecek durumda değil daha 3 yıl 2 ay cezası var. Cezaevi koşullarını yapamıyor. Özellikle çok sert tepki gösteriyor gardiyanlar, sebepsiz yere bağırabiliyorlar.
REVİRE GÖTÜRÜLDÜM AMA…
Azat Taş: 2 yıldır cezaevindeyim. Daha 4 yılım var. Şubat 2019’da buraya getirildim. Ben sara hastasıyım ve yüzde 60 raporum var. Birkaç kez beni revire götürdüler ancak; hastaneye götürmediler. Bizim hiçbir sosyal aktivitemiz hakkımız yok, sadece haftada bir spora çıkılıyor, başkacada bir faaliyetimiz yok, sohbet hakkımız yok. Gardiyanlar çok sert , bir şey söylüyorsun hemen kızıyorlar. Ben hasta olduğum için çok bir şeye karışamıyorum. Düzenli olarak revire çıkmak istiyorum. Hastalığımdan dolayı tahliye olmak istiyorum.
‘MUSLUKTAN SU İÇİLMİYOR’
Fırat Turgay: Temmuz 2017 tarihinde Mardin E Tipi Cezaevi’nde kaldım. Sonra Ocak 2018’de Tarsus 2 Nolu T Tipi’ne gönderildim. Şubat 2019 tarihinde ise Türkoğlu 2 Nolu L Tipine sevk edildim. Girdiğim tüm cezaevlerinde girişte çıplak arama dayatması vardı ve kabul etmeyince dövüp darp ediyorlar. Bu iş artık rutin bir hal almış durumda. Bir cezaevinden başka bir cezaevine geldiğinde dahi çıplak arama dayatıyorlar. İster kalabalık grup olarak cezaevine getirilsin istekse tek başına fark etmiyor. Tüm elbiseleri çıkartmanız isteniyor, itiraz edince de darp ediyorlar. Bende ilk defa buraya getirildiğimde çıplak aramaya maruz kaldım. Çıplak aramayı sadece gardiyanlar değil askerlerle beraber yapıyorlar. Zorla elbiselerimi çıkardılar. Koğuşta toplam 10 kişiyiz, ayakta sayım dayatması yapıldı, biz kabul etmeyince tüm koğuştakilere iletişim cezası verildi. Koğuştaki hasta mahpusları 3 ay boyunca hastane sevkleri yapılmadı. Şu anda ayda 1 defa revire çıkabiliyoruz. Musluktan su içilmiyor, para ile satın alıyoruz. Radyo yasak, Yeni yaşam gazetesi verilmiyor. Kurumlara bakanlığa gönderdiğimiz mektuplar ve dilekçelere kayıt numarası vermiyorlar ve gönderilmiyor. Şu anda haftada 45 dakika spora çıkabiliyoruz. Diğer koğuştakilerle sohbet hakkımız yok. Hasta mahpuslar C5 koğuşunda Emanet Eneş mesela yüzde 92 raporu var, duyamıyor, konuşamıyor ancak tedavi edilmiyor ve tahliye edilmiyor.
Cemil İvrendi: 25 yıldır cezaevinde hükümlüyüm. Ağır hastalığım vardır. Kronik kalp rahatsızlığı ( aurt kapak değişimi) hiper tansiyon, yüksek kolestrol, sürekli nükseden anal fistül hastalıklarım (11-12 kez ameliyat oldum) mevcuttur. 01.08.2019 tarihinde Tarsus 1 No’lu Cezaevinden Türkoğlu L1 Cezaevine getirildim. Cezaevi girişinde çıplak arama dayattılar, hasta ve yaşlı olduğumdan darp etmediler beni, ama benimle gelen diğer genç mahpusların üzerini zorla çıkarıp odaya alıp çok kötü darp ettiler. Cezaevi koşulları burada çok kötü hiçbir sosyal faaliyet yok. Cezaevi idaresi bu sosyal faaliyetleri yaptırmak yerine sürekli baskı ve tehditlerle, bağırmalarla, disiplin sağlamaya çalışıyor. Yeni bir cezaevi olduğu için adeta ‘nasıl başlarsak öyle gider’ mantığı ile hareket ediliyor. O yüzden sürekli bir tedirginlik stres hali var. Gardiyanlarla konuşulmuyor, bir sorun çıktığında muhatap bulamıyoruz.
‘KORİDORA GÖTÜRÜP DARP ETTİLER’
8 Ağustos tarihinde sabah sayımında ilk defa cezaevi müdür kalabalık bir grup gardiyanla koğuşa geldi. ‘Sayım ayakta yapılacak’ dedi. O sırada arkadaşlar itiraz edince daha doğrusu kimse daha konuşamadan sert bir şekilde havalandırmadan herkesi birer birer koridora götürüp darp etmeye başladılar. Dört gardiyan birden üstüme çullandı yere yatırdılar, ağzımı kapattılar, botla boynumu ezmeye çalıştılar, sol ayağım ve boynum yaralandı. Sürekli botları ile karnıma vurmaya başladılar. Bir çok kişi yaralandı. Ve bizleri eşyalarımı almaya bile izin vermeden başka koğuşlara attılar. Götürdükleri koğuşlarda hiçbir şey yok yemek yiyemiyoruz. Tabak çatal kaşık yok elbise yok, istiyoruz vermiyorlar. Kameraların altında dövdüler ve sürekli küfrediyorlardı. Bugün bizim hakkımızda ‘gardiyanları dövdüğümüz gerekçesi’ ile savunma istediler. Hem dövdüler, darp ettiler hem de yalan tutanak tutup bizim onları darp ettiğimizi yazmışlar. Bu hukuksuzlukların bitmesi için Meclis insan hakları komisyonu, milletvekillerinin, savcılıkların devreye girmesini istiyorum.
‘KAMERA KAYITLARI İNCELLENMELİ’
Mazlum Tekin: Ben 31 Temmuz 2019 tarihinde Batman M Tipi Cezaevi’nden Türkoğlu L1 Tipi Cezaevi’ne getirildim. Cezaevi girişinde çıplak aramaya maruz kaldım. O kadar kötü bir arama yapıyorlar ki tüm elbiselerimizi çıkarmamız istendi. İtiraz ettik. Sonra zorla üstümüzü çıkarmaya çalıştılar. Direnince darp ettiler. Burada istediğimiz gazete kitap alamıyoruz. Spora çıkamıyoruz. Kütüphane yok. Diğer koğuştakilerle sohbet hakkımız yok. İçecek su yok, para ile satın almak zorunda kalıyoruz. Yeni cezaevi olduğu için sürekli baskı ve tehdit ile disiplin sağlamaya çalışıyorlar. Gardiyanlar çok kötü bir şekilde bize bakıyorlar. Bir şey sormaya çekiniyoruz. Sorunca da ters cevap veriyorlar. Bağırma ve korkutma ile disiplin sağlamaya çalışıyorlar. 8 Ağustos tarihinde sayım yapılacağı sırada müdür geldi. Tabi gelirken ilk defa bu kadar kalabalık gardiyan grubu ile geldi. Aslında geliş amacı belliydi. Bizi darp edeceklerine dair bir hazırlıktı çünkü öyle gelmişlerdi. Ayakta sayım yapılacağını söylediler, biz de itiraz ettik. İtiraz etmemiz ile daha konuşmamız bitmeden hepsi beraber içeri girip darp etmeye koridora çıkarmaya çalıştılar. Sağ kolumu betona vurup tırnakları ile çizdiler, sol kolumu da aynı şekilde yaraladılar. Sağ omzumda yara vardır. Sol kolum ters çevrildiği için incindi, şu anda ağrıdan dolayı hareket ettiremiyorum. Yaşlı ve hasta mahpusları yerde kafalarına botlarla vurdular ağızlarını kapatıp darp ettiler. Ayrı ayrı koğuşlara dağıttılar bizi, sonradan geldiğimiz koğuşlarda hiçbir eşya yok. Yemek yiyemiyoruz. Giyinemiyoruz. Eski koğuştaki eşyalarımızı vermiyorlar. 6 arkadaşımızı tek kişilik hücrelere koydular. Üstelik, kendileri bizi darp edip işkence etmelerine rağmen bizim hakkımızda sanki biz onları darp etmişiz gibi hakkımızda tutanak tutup disiplin soruşturması açmışlar. Kameralar önünde bizi dövdüler ama; kamera kayıtlarını yok edebilirler. Biz hemen kamera kayıtlarının incelenmesini istiyoruz. Burada hayati tehlikemiz vardır.
Veysi Altan: Ben 19 Temmuz 2019 tarihinde Tarsus T Tipi 3 No’lu Cezaevi’nden Türkoğlu L Tipi 1 No’lu Cezaevi’ne getirildim. İlk Cezaevi girişinde çıplak arama dayattılar. Çıplak aramaya karşı çıkmamız nedeniyle bizi tek tek odalara alıp zorla üstümüzdeki çıkarmaya çalıştılar ve yere yatırıp darp ettiler. Bu darp olayında mahpus arkadaşlarımdan Şifa Erdoğan, Ahmet Naz, Suat Okur, Ercan Daikesen ve ben yaralar aldık. İlk geldiğimiz günden bugüne gardiyanlar sürekli bizimle sert ve yüksek ses tonuyla bağırarak konuşuyorlar. Üst araması yaptıklarında onur kırıcı bir şekilde arama yapılıyor hayalarımıza kadar arıyorlar. Geldiğimiz günden bugüne kadar spor, sosyal faaliyet, sohbet hakkı ve diğer tüm haklardan faydalandırılmıyoruz. Gerekçe olarak cezaevinin yeni yapılması ileri sürülmektedir. Tarsus Cezaevinden getirilirken yanımızda getirdiğimiz bir çok özel şahsi eşyamız bize verilmedi. İstediğimiz Yeni Yaşam gazetesi bize verilmemektedir. Musluk suyu içilmediği için kantinden para ile su satın almak zorunda kalıyoruz. Burada aynı siyasi suçtan dolayı toplam 33 kişiyiz. Adeta tecrit edilmiş durumdayız.
‘YERE YATIRIP AĞZINI KAPATIP BOYNUNA BASTILAR’
8 Ağustos tarihinde sabah sayımında cezaevi müdürü ve yanında yaklaşık 35-40 kişilik bir gardiyan grubu ile koğuşa geldi. ‘ayakta sayım vereceksiniz’ dedi. Biz bunu kabul etmedik. Koğuş arkadaşım Şifa Erdoğan bu duruma ilk itiraz edince Müdür,’alın bunu’ diyerek koğuştan dışarı çıkarmaya çalışırken hepimiz itiraz ettik bu arada konuşmamıza bile fırsat vermeden gardiyanlar havalandırmaya girerek hepimizi darp edip koridora çıkardılar. Beni yere yatırıp darp etmeye başladılar. Sol kolum, sağ ayağım, karın ve alın bölgesinden yaralandım. Koğuş arkadaşım Serhat Erdemci, kolunda platin vardı, kolu kırıldığını söylediler. 62 yaşında olan hasta mahpus Nimet Deyiş’i yerde sürükleyip dövdüler. Yine ağır hasta mahpus Cemil İvrendi’yi yere yatırıp ağzını kapatıp boynuna bastılar. Bir çok kişiyi aynı şekilde botlarla yerde kafasını ve boynunu ezmeye çalıştılar. Bu olay nedeniyle bizleri ayrı ayrı boş koğuşlara ayırdılar. 6 arkadaşımızı tekli hücrelere koydular. Eski koğuşumuzdaki tabak çanak kaşık ve benzeri eşyalarımızı da vermediler. Şu anda yemek getiriyorlar ama yemeği yiyecek tabağımız yok. Su vermiyorlar. Sürekli gergin bir ortam ve bize düşman gözü ile bakıyorlar. Gardiyanlar tarafından darp edilip yaralanan biz olmamıza rağmen bize 19 kişiye disiplin soruşturması açıldı ve bizim gardiyanları darp ettiğimiz yazılmış tutanakta. oysa ki; bizi kameraların önünde dövdüler, kameralarda tüm kayıtlar mevcuttur. Her bir arkadaşımızı 3-4 gardiyan dövdü darp etti. Bu kamera kayıtları incelendiği tüm gerçek ortaya çıkacaktır. Biz burada tüm hakları elinden alınmış, cezaevi içinde adeta başka bir ceza çekiyoruz. Sizlerden talebimiz herkesin bizim sesimizi duyması bu haksızlığın son bulması ve tarafımıza tanınan hakların sağlanmasıdır.” (MEZOPOTAMYA AJANSI)