İcazetle Değil, Dişle-Tırnakla Söke Söke Büyüyen Bir Devrimcilik

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]

Seçimlere az bir süre kalmasına rağmen önceki seçimlerden aşina olduğumuz bir seçim havasına rastlayamıyoruz. Bunu seçimlere dönük bir ilgisizlik olarak yorumlamak abartılı olur, birebir konuşmalarda seçim gününün iple çekildiğini görüyoruz. Heyecanın düşük profil seyretmesi, kitlelerin doğrudan katılımından uzak çalışmalar olması seçime dönük beklentilerle ilgili bir soruna işaret eder.

Kitlelerin ezici çoğunluğu sandık sonuçlarının esaslı değişimlere vesile olacağına inanmıyor. Seçim sonrası için en iyimser söylemi “bakalım, görelim” olan bir kitle gerçekliği söz konusu. Seçim rüzgarına kendini kaptırmayan bir kitleden bahsediyoruz. Aynı kitle devrim kervanına katılma konusuna da mesafeli, hatta uzak mesafeli. Kitleler seçimler mi devrim mi gibi bir ikililik içerisinde değil. Böyle olacağına dair bizim de bir beklentimiz yok, fakat kitlelerden gelen tepkiler onların değişim isteklerini yansıtmaktadır.

Seçimlere yönelik genel heyecansızlık, bakalım-görelim tutumu olmasını istedikleri değişikliğin seçimler/sandık yoluyla gerçekleşmeyeceği bilincini yansıtmaktadır. Bu eğilimdeki kitlenin boykot çağrılarına açık, bu çağrılara olumlu karşılık vermesi gerekmez mi? Çalışmalarımızda boykotu sahiplenen, sandığı boykot edeceğini söyleyen bir kitleden söz edemiyoruz, sözünü ettiğimiz beklentiyle kitle eğilimi uyumlu değil, yani boykot sınırlı bir kesimde karşılık bulmaktadır. Kitleler seçim oyununu bozmak, yasama ve yürütmenin diğer bir ifadeyle parlamento ve cumhurbaşkanlığının sorunların çözüm adresi olduğu aldatmacasına son vermek yerine yani seçimleri boykot etmek yerine, katılmayı, sandığa gitmeyi benimsiyor. Kitlelerin eğilimiyle beklentisi burada farklılaşıyor. Daha özel incelendiğinde kitlelerin çelişkisinin seçimlere özgü olmadığını, birçok durumda kitlelerin eğilimiyle sonuçta beliren tutumunun farklılaştığını görüyoruz. Kitle davranışlarına ait bu çelişkinin gücünü nereden aldığı, komünistlerin bu çelişkiye nasıl yaklaşması gerektiği, çözüm yolunun nereden geçtiği hakkında düşünmek, sorunu kavramak gerekmektedir.

Kitleler içerisinde yürüttüğümüz çalışmaların hedefi kitleleri devrime kazanmak, devrim yolunda örgütlemek, kitlelerin hareket etmesini sağlamaktadır. Devrimden çıkarı olan, zaten devrim istemesi gereken kesimi devrim yoluna koymak, mücadelenin doğrudan parçası yapmak için çalışmalar yürütmek ilk bakışta tuhaf görünüyor: kendi çıkarlarının devrimde, Türkiye özgülünde Demokratik Halk Devriminde somutlaştığına, bu devrimle hayat bulacağına kitleleri inandırmak, onları buna ikna etmek… İşte kitle çalışmamızın özü, özeti budur. İkna etmek, devrime kazanmak demek, objektif olarak devrimden yana olan geniş halk kitlelerini, sübjektif olarak yani düşünsel olarak devrime katmak, kazanmak demektir. Kitlelere ait çelişki yani kitlelerin eğilimiyle tutumları-davranışları arasındaki farklılık objektif ve sübjektif gerçekliklerinin örtüşmemesi, birbirini yadsımasından doğmaktadır. Kitleler devrim, çıkarlarının gereği olarak devrimsel bir alt-üst oluş gerektiği, bunun için doğru bir politika etrafında diğer halk kesimleriyle birleşmek, düşmanları olan sınıflara karşı savaşmak gerektiği fikrine kendiliğinden ulaşamaz, böyle bir bilinci kendiliğinden edinemezler. Kitleler egemen sınıfların belirlediği ve içeriklendirdiği kavramlarla düşünürler. Örneğin kendisini ücretli emeğe, iş gücünün yeniden üretimine mahkûm eden sermaye ve sermaye düzeni velinimet, modern yaşam, özgürlük olarak açıklanır. Vergiler, artı-değer üretimi, para hareketleri, enflasyon, döviz kurları vs. aracılığıyla kitlelerden çekip alınan, devlet hazinesine dahil edilen kaynaklar kredi, ihale vb. yollarla egemen sınıflara aktarılır, sermaye birikiminin parçası olur. Bu, ülkeye istihdam alanı açmak, işsizlere iş imkânı sunmak olarak anlatılır. Bugünkü koşullarda yapılan seçimler demokrasi şöleni, vekiller halkın temsilcisi, parlamento ise halkın kendini yönetmesi olarak propaganda edilir. Bu örneklerde “sermaye”, “kapitalizm”, “seçim ve sandık”, “demokrasi”, “milletvekili ve parlamento” kavramları egemen sınıfları istediği biçimde bir içerikle kullanılır, kitleler bu kavramları burjuva bir içerikle kullanmaya ve buna uygun düşünmeye, tartışmaya başlar.  Egemen sınıfların baskı ve diktatörlük aracı olan devlet “yüce”leştirilir, ona bir kutsallık vehmedilir; boyunduruk altındaki ulusun kurtuluş mücadelesi bölücülük olarak açıklanır, “vatan bölünmez, bir çakıl taşı dahi verilmez” denilerek halk kışkırtılır; ezilen inançlar en hafif tabirle “sapkınlık” olarak kodlanır, bu inanç mensuplarının katli vacip görülür vs. Düşünsel dünyası egemenlerin içeriklendirdiği biçimde kodlanan kitlelerin, objektif olarak devrimci olmalarına, çıkarlarının devrimden yana olmalarına rağmen, devrimin değil, karşı-devrimin birer neferi haline gelmelerinin öyküsü böyle başlıyor-devam ediyor. Tornacı, motorcu, elektrik aksancı, montajcı vb. işçinin; duvarcının, kanalcının, öğretmenin, hemşirenin yani halk kesimlerinin karşı-devrimci fikirlerle karşımıza çıkması aynı durumun sonucudur.

Kitleleri devrime katmanın, kazanmanın yolu açıktır ki düşünsel dünyalarını değiştirmek, kitleleri düşünsel olarak silahlandırmakla başlar. Bunun için kitlelere doğru seferber olmak, süreklileşmiş bir ajitasyon ve propaganda faaliyeti yürütmek, kitlelerin talepleriyle buluşan toplumsal pratikler geliştirmek yapılması gereken asgari işlerdir.

Bu nitelikte bir kitle çalışması en başta kitlelerin bilincine çarpacağı için hemen sonuç vermeyecektir. Genel faaliyetçi yapımız sabırla, bıkmadan kitlelere gitmek, değişik yol ve yöntemler kullanarak gerçeği kitlelere anlatmak, uzun soluklu bir çalışma için konumlanmak gibi özelliklere sahip değil veya bu özelliklerimiz zayıftır. Ayrıca kitle çalışmamız çalışma yürütülen verili alanın incelenmesi ve belli yönleriyle bilinmesi, kitle gerçekliğinin kavranması biçiminde doğruluğu kanıtlanmış bir tarz üzerinden de yükselmiyor, faaliyetçi yapımızın deneyimsiz olması ise ayrı bir sorundur. Bunlar kitle çalışmamızın bizden kaynaklı sorunlarından bazılarıdır.

Bize ait sorunlardan biri de teorik ve siyasal geriliktir. Kitlelerin geri bilincini yıkmak, onları yeni ve daha ileri bir bilinçle buluşturmak zor bir iştir. Teorik ve siyasal yönden gelişmiş faaliyetçiler doğru siyaseti ve doğru görüşleri kitlelere taşımak için ısrarlı olur, onları ikna etmenin koşullarını oluşturur. Geri yoldaşlar ise ajitatif, slogansı söylemlerin dışına çıkamaz, bu tarz ise ikna etmek için yeterli olmaz. Kitlelere ulaşmak, onları çalışmalarımıza dahil etmek için değişik araçlar kullanmak, değişik vesilelerle buluşma imkânı bulmak, kitleleri çalışmanın parçası haline getirmek gibi konular da politik gelişmişliğimize dahildir. Bu noktadaki yetersizliğimizden de söz etmeliyiz.

Kitle çalışmasında karşımıza çıkan engellerden biri hiç şüphesiz düşman olgusudur. Kitleler içerisindeki devrimci çalışma egemenlerin tahammül göstermeyeceği, engellemek için pervasız olacağı çalışmalardır. Bu aynı zamanda bir çatışma alanıdır. Devrimci kitle çalışması için düşmandan icazet almayız, dişle-tırnakla, söke söke, tüm saldırıları göğüsleyerek, taktiklerde ustalaşarak faaliyeti örmeyi sürdüreceğiz. Açıktır ki düşmanın çalışmayı daraltmak, sınırlı alanlara hapsedip, yalıtmak amaçlı saldırıları daha geniş kesimlere ulaşarak, yeni yeni güçleri mücadele alanlarına çekerek karşılanır.

Özetlersek kitleler içerisinde devrimci çalışmamızın önünde, kabaca söylersek üç önemli engel bulunmaktadır: Bunlardan ilki, egemen sınıfların anlayışına uygun biçimde üretilmiş fikirler ve bu fikirlerin kitlelerin zihninde geçmişten kalan yığınla tortuyla katlanmış halidir. İkincisi, faaliyetimizin taşıyıcısı olan yoldaşlarımızın sınıf yapısı, ideolojik ve siyasal gerçeklikleridir. Üçüncüsü ise düşman olgusudur. Bu üç engeli aşıp kitlelere devrimci politikayı taşımak, bu politika etrafında kitleleri toplamak en esaslı görevimizdir.

Kitle çalışması deneyimleri kitlelerin içerisinde bulunduğu durumu doğru ve berrak bir biçimde kavrayan militanların başarılı sonuçlar ürettiğini, uzun soluklu bir devrimcilik yaptığını göstermektedir. Çoğu militanda bulunan çabuk sonuç alma tarzı, kitle çalışmasının işaret ettiğimiz engelleriyle karşılaştığında alanı terk etme, gerileme gibi davranışlar sergilemektedir. Devrimci kitle çalışması kitleleri değiştirmeye, daha ileriye çekmeye dönük bir çalışmadır. Bu çalışma devrimci tarzda olduğunda değişen sadece kitleler olmaz, yanı sıra faaliyeti yürüten militan da değişir. Bunun için kitlelere inanmak, kitlelerin değişimine inanmak, bugün geri olanın yarın ileriye çıkacağına inanmak gerekir. Böylesi bir donanımla zorluklar aşılır, kitle çalışmasının engelleri geriletilir.