“Etkin savunma, saldırı savunması ya da kesin sonuçlu çatışmalar yoluyla savunma olarak adlandırılır. Edilgen savunma, yalnız savunarak, savunma ya da salt savunma diye adlandırılır. Edilgen savunma aslında uyduruk savunmadır; tek gerçek savunma, karşı saldırıya geçmek için savunmadır.” (Mao Zedung/ Askeri Yazılar- Eriş Yayınları Sf. 40)
Politikanın kanlı bir mücadele biçimi olarak savaş, “kendi gücünü koruma, düşmanı imha etme” sanatıdır. Bu ilke, savunma ve saldırı pozisyonunun iç içe olduğu anlamına gelmektedir. Savaşın kendisi, esas olarak rakibini alt etmeyi barındırır. Zaten bu temel özellik olmasa iki düşman güç arasında savaş diye bir olguya gerek kalmaz.
Bir önceki ilkede halk savaşının üç stratejik aşamaya ayrıldığını ve bu aşamalardan ilkinin “Stratejik Savunma Aşaması” olduğunu vurgulamıştık. Stratejik Savunma Aşaması, esas olarak güç dengelerinin düşman lehine olduğu, düşmanın zayıf olan devrim cephesini kuşatmaya ve imhaya yönelik her türlü saldırı olanaklarının elinde bulunduğu bir sürecin tanımıdır. Bizim cephemizden ise bir güç biriktirme ve inşa sürecidir.
Ancak bu güç biriktirme sürecini doğru tanımlamak gerekir. Yarı sömürge-yarı feodal ülkelerde başından sonuna kadar savaş, temel mücadele biçimidir. Ve bu savaş, Mao yoldaş tarafından Halk Savaşı olarak formüle edilmiştir. Yani ortada güç dengelerine bakılmaksızın başlamış bir savaş vardır. O halde bütün kurallar aynı zamanda düşmanı imha etmeyi hedefleyen bir şekilde oynanmak zorundadır.
Henüz düzenli ordunun oluşmadığı Stratejik Savunma Aşamasında silahlı mücadelenin bugünkü şekli gerilla savaşıdır. Bu nedenle savunma ve saldırı diyalektiğini doğru anlayabilmek ve uygulayabilmek için öncelikle gerilla savaşının karakterini anlamak gerekmektedir.
Gerilla savaşı; zayıf, donanımsız bir gücün, kendinden daha güçlü ve donanımlı bir güce karşı mücadele yürüttüğü bir savaş biçimidir. Bu savaş biçiminin, kitleleri örgütlemek, savaştırmak, harekete geçirmek, düşmanı parça parça yıpratmak, parti ve ordu inşasını savaş içerisinde gerçekleştirmek vb. gibi bazı temel görevleri vardır. Kuşkusuz süregiden savaş içerisinde bu temel görevler bir anlamda devrimi örgütleme görevlerini tanımlamaktadır.
İşte tam da bu tablo içerisinde elbette egemen sınıflar, gerilla savaşının bu temel görevleri yerine getirmesini engellemek, hareket alanını daraltmak, imha etmek amacıyla güçler dengesinin kendi lehine daha güçlü olduğu ve Halk Savaşının Stratejik Savunma Aşaması olarak ifade edilen bu evrede bütün olanaklarını kullanarak saldıracaktır, saldırmaktadır. Gerilla cephesinden ise bu savaşta tüm dezavantajlara rağmen kendi görevlerini yerine getirebilmesi için temel bir ilkeyi birbiriyle bağlantılı olarak ele almak zorundadır. Bu temel ilke savaşın “kendi gücünü koruma, düşmanını imha etme” ilkesidir.
Bu güne kadar aklı başında savaş uzmanlarının ifade ettiği gibi “en iyi savunmanın saldırıdan geçtiği” gerçeği, bir anlamda gerilla savaşı özgülünde aktif bir savunma hattı oluşturulması demektir. Yani bir yandan kendi gücünü koruyacak, bunun için savunma içerisinde olacak, ama diğer yandan ise görevlerini yerine getirebilmek, düşmanın saldırılarını püskürtmek, yıpratmak ve parçada darbeler vurmak için savunma içerisinde taktik saldırılar içerisinde olacaktır.
Sürekli kaçan, düşmandan gizlenen, Mao yoldaşın deyimiyle “uyduruk savunma” olan “salt savunma” anlayışı bir yandan görevlerin yerine getirilmesini engellerken, diğer yandan da moral-motivasyon ve inisiyatifin düşman elinde olması demektir.
Gerilla savaşında, güçler dengesinin alabildiğine düşman cephesinden taraf olduğu koşullarda dahi inisiyatifi elden bırakmamak, moral-motivasyonu güçlü tutmak ve kendi karakteri gereği vur-kaç taktiğini yaşama geçirebilmek için savunma taktiğinin de saldırıyı hedeflemek amacıyla yapmalıdır.
Ancak tam da burada önemli olan olgu, taktik saldırıların hangi koşullarda devrede olacağıdır. Kuşkusuz pasif savunma hattına düşmemek adına, salt saldırı içerisinde de olmamak gerekir. Burada önemsenmesi gereken nokta, gerilla savaşında fırsat kollama ve doğru anda doğru darbeyi indirme gerekliliğidir. Her savaşta olduğu gibi Halk Savaşının bugünkü şekli olarak gerilla savaşı da öz itibariyle düşmanını imha etmeyi amaçlamaktadır.
Savaşın kanlı bir politika olması, rakibini alt etmeyi zorunlu kılar. Aynı zamanda gerilla savaşının bir inşa süreci olması, savaşa yıkıcı olduğu kadar yapıcı bir karakter de kazandırmaktadır. Bu anlamda düşmanın saldırıları pasif bir konumlanışla püskürtülemez. Tam tersi, aktif bir savunma hattıyla, taktik saldırıları esas alan bir savunma hattı, düşmana geri adım attırabilir. Bu hem düşmanı parça parça yıpratma, parça parça imha etme, hem de inisiyatifi her koşulda elde tutma ve moral motivasyonu kaybetmeme anlamında olmazsa olmazdır.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 38. sayısından alınmıştır.