Hindistan’da son süreçte özellikle şehirler başta olmak üzere kırsal alanda devletin HKP (M)’ye dönük devreye soktuğu yoğun saldırıya karşı HKP (M) ile enternasyonal dayanışmayı büyütmek ve Hint devletinin saldırılarını teşhir etmek amacıyla Yunanistan’da YKP (ml) (Yunanistan Komünist Partisi-Marksist Leninist) tarafından bir panel ve Hindistan büyükelçiliği önünde bir protesto gerçekleştirildi. TKP/ML’nin de destek verdiği yürüyüşte sık sık, Hint gericiliğini teşhir eden sloganlar haykırıldı.
5 Ekim’de düzenlenen panelde Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist tarafından yapılan konuşma metnini haber değeri taşıdığından dolayı olduğu gibi yayımlıyoruz:
“Hindistan egemen sınıfları son dönemde özellikle şehirlerde gelişen demokratik hareketlere karşı bir saldırı örgütlemektedir. Bu saldırılar en yoğun şekilde demokratik devrim talebini içeren kesimlere yönelmektedir. Hindistan devleti için baş tehlike uzun zaman önce belirlendiği gibi Hindistan Komünist Partisi-Maoist’in önderlik ettiği gerilla savaşıdır. Tarihe kaydolan ismiyle Naksalistler. Bu Hint egemenleri tarafından esas tehlike olarak açık bir şekilde dillendirilmektedir. Bunun yanında azınlık inanç olan Müslümanlar ve diğer ezilen milliyetlerde Hint egemen sistemi için tehlike görülmektedir.
Burada özellikle her egemen devlet gibi, Hint devleti de iktidar perspektifli mücadele yürüten ve özellikle silahlı mücadeleye dayanan komünist yapıları birincil tehlike olarak tanımlar. Bunun yanında ezilen ulus ve inançların yürüttüğü ve siyasal bütünlüğünü bozacak ve silahlı mücadeleye dayanan hareketlerde önemli tehditler arasındadır. Dünyada özellikle 1991’de Rus Sosyal Emperyalizmi’nin yıkılması ile birlikte silahlı temelde mücadele yürüten sınıfsal, sosyal ve ulusal hareketler hem askeri hem de ideolojik anlamda yoğun bir saldırıya maruz kalmıştır. Bu yoğun saldırı bugün de hiçbir siyasal ve toplumsal sorunun iktidar mücadelesi ve silahlara dayalı mücadele ile çözüme kavuşamayacağı üzerine inşa edilmiştir. Bu ideolojik ve siyasal saldırı, Latin Amerika ve özellikle Kolombiya, Kürt Ulusal Hareketi, Filistin ve uzak Asya’da bir çok ülkede ulusal, sosyal kurtuluş mücadelelerinin egemen devletlerle barış görüşmeleri, uzlaşma yoluyla bir arada yaşama siyasetine demirlemesine neden olmuştur. Bunun sonucunda yine ETA, IRA gibi birçok silahlı devrimci örgüt havlu atmıştır. Bu kimi Nepal Komünist Partisi (Maoist) gibi Maoist komünist hareketleri de güçlü bir şekilde etkilemiş ve revizyonizmin yolunu tutmasına neden olmuştur.
Hindistan Komünist Partisi-Maoist bu ideolojik saldırıya karşı esasta prim vermemiş ve Halk Savaşı’nı yükseltme pratiği ile bu saldırılara yanıt vermiştir. Bu temelde güçlenerek gelişen bir ivme yakalamıştır. Hint köylüleri içinde zaten köklü olan bu hareket, son süreçte yaptığı hamlelerle bunu daha fazla geliştirmiştir. Bu noktada Hint gericiliği Maoist güçlere karşı azgın bir imha saldırısı ile yanıt vermektedir. HKP(M)’nin kırsal bölgelerden geliştirdiği bu güçlü dalga bugün şehirleri de etkileyen ve içine alan bir sonuç yaratmaya başlamıştır. Şehirlerde Maoist güçlere karşı yaygın bir sempati oluşmakta, bu alanda özellikle demokratik temelde hak ve özgürlük mücadelesi üzerinde hem etkide bulunmakta hem de Komünist-Maoist özneler hareketin örgütlenmesinde rol oynamaktadır. Bu durum hiç kuşkusuz Hint gericiliği için büyük bir tehlike barındırmaktadır. Zira Maoist çizginin şehirlerde örgütlenme ağının ve siyasi çizgisinin etkinliğini büyütmesi doğrudan iktidar sorunu olarak görülmektedir. Hint gericiliğinin, komünist çizginin kırlardan sonra şehirlerde etkin olmasını bir tehlike olarak görmesi doğrudur. Bu endişeleri haklıdır. Bu endişeden dolayı bugün şehirlerde yoğun bir saldırı içindedir. Zira bu basit bir demokratik hak ve özgürlük meselesi değildir. Demokratik hak mücadelesinin siyasal iktidarla bağlanması meselesidir. Lenin yoldaşın ‘gerçek reformları gerçekleştirme olasılığı en az olanlar reformist taktiklerdir. Gerçek reformları elde etmenin en etkin yolu, devrimci sınıf mücadelesi taktikleri izlemektir’ sözü Hint devletinin şehir Naksalistlerine saldırmasına neden olan mantıktır. Zira omünist devrimci taktikler ve sınıf çelişkilerini ele alış biçimi hem demokratik hak ve özgürlüklerin kazanılmasını kolaylaştıran, hem de kitlelerin iktidar meselesiyle doğru temelde ilişkilenmesini sağlayan faktördür. Bugün Hint gericiliği bu gerçekliği bildiği için azgınca şehirlerde mücadele yürüten komünist faaliyetçilere saldırmaktadır. Tutuklama, idam gibi cezalar yanında, hareketi “terörize” ederek provoke etmeye, kitlelerden soyutlamaya çalışmaktadır.
Hint gericiliğinin saldırganlaşması komünist çizginin etkinliğini göstermesi açısından değerlendirilmelidir. Bu saldırganlığa karşı komünistlerin etkin olması yanında, tüm ilerici kamuoyunun duyarlılığını arttırması da önemlidir.”