Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan Hindistan’da bir mücadele süreci yaşanıyor. Hindistan’ın kuzeydoğusundaki geniş Dandakaranya ve Bihar-Jharkhand bölgelerinde Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu’nun devrimci güçleri Halk Savaşı’nı yürütüyor. Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu, başında faşist devlet başkanı Modi’nin bulunduğu Hint askeri güçleriyle savaşıyor.
Hindistan, nüfusunun %40’ının yetersiz beslendiği bir ülkedir. Her 30 saniyede bir Hintli çocuk yetersiz beslenmeden ölüyor. Ölen çocukların sayıları yılda birkaç yüz bini buluyor. Hükümet bunu durdurmak için hiçbir şey yapmıyor; tam tersine büyük yabancı maden gruplarını, toprak ağalarını ve ülkeyi sefalet içinde tutan yozlaşmış polis ve yetkilileri savunarak kırsal kesimde sömürüyü sürdürüyor. Şehirlerde büyük milliyetçi hareketler hükümet tarafından katliama teşvik ediliyor. Örneğin 2020 yılında Hindu milisler Donald Trump ülkeyi ziyaret ettiğinde Delhi’de 40 kişiyi Müslüman oldukları için öldürdü. Bu münferit bir örnek değil, planlanmış bir katliamdır. Çarlık Rusya’da Yahudilere karşı yapılanlar gibi, mevcut iktidar tarafından teşvik edilen bir katliam ve yağmadır.
Mevcut krizle birlikte 2020’de 75 milyon insan yoksulluğa sürüklendi. Çoğu resmi olmayan sektörlerde çalıştı, istikrarsız işler yok edildi. Salgının başlangıcından bu yana, devlet tarafından açıklanan 5 milyon (gerçekte ise yaklaşık on katı daha fazla) insan Covid-19 nedeniyle öldü.
Hint devriminin ortaya çıktığı tablo budur. Hindistan, gerçek özgürlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan bir ülkedir. Ancak tüm bu felaketler kitlelere eziyet olurken, hükümetin başka öncelikleri var. Nitekim Hindistan devleti devrime karşı verdiği mücadelede “Prahaar-3” adında yeni bir imha harekâtı başlattı. Aynı zamanda Hindistan, ordusunu “yüksek teknoloji” stratejisiyle modernize etmeye karar verdi. Bu makalede, Halk Savaşı’nın bu isyan karşıtı stratejiye nasıl tepki verdiğini göreceğiz.
HİNT ORDUSU’NUN PLANI: “YÜKSEK TEKNOLOJİ” İLE “MODERN” OLMAK
Hindistan askeri güçleri son birkaç yıldır hızlandırılmış bir modernizasyon planı izliyor. Hindistan’ın askeri bütçesi, ABD ve Çin’in ardından dünyada en büyük üçüncü ülke. Hindistan’ın askeri bütçesi yıllık 72 milyar doları aşmaktadır. 2019’da hükümet, Hindistan Silahlı Kuvvetleri’ni modernize etmek için 130 milyar dolar harcamaya istekli olduklarını açıkladı. Savunma Bakanlığı sözcüsü şunları duyurdu: “Bölgesel zorluklara ve teknolojik değişikliklere yanıt vermek için Hint Ordusu’nun modernizasyonu devam ediyor.” Bu, Hindistan devletinin sağlık veya eğitime harcadığı toplam miktarın birkaç katını temsil eden devasa bir plandır. Örneğin Hindistan, hava kuvvetlerinin bir parçası olarak, -Fransız silah tekelleri için kârlı bir sözleşme- 36 tane French Rafale savaş uçağı satın aldı. Ekim 2021’de Hindistan Hava Kuvvetleri başkanı 114 savaş uçağı üretileceğini duyurdu. Bunlara ek olarak, Hindistan devleti denizaltı ve hatta nükleer denizaltılar almak istiyor. Orduda daha yeni silahlar, yabancı toplar, “geleceğe hazır savaş araçları” (yani yeni tanklar) istiyorlar. Hindistan Genelkurmayı siber savaşa inanıyor ve bunun zamanımızın çatışmaları için faydalı olduğunu ifade ediyor. Başlıca emperyalist güçler, silah sanayilerinin kazançlı sözleşmeleri için bu Hint planına desteğini açıklıyor. Kısacası Hint ordusu “modern” olmak için yüksek teknolojili cihazlara dayanmak istiyor.
Peki bunlar, devrime karşı mücadelesinde Hindistan devletini nasıl gösterir? 2017’de Hindistan’ın gerici liderleri, yeni bir kontrgerilla planına karar vermek için 8 Mayıs’ta bir araya geldi. Nisan ayında devrimci güçler tarafından yapılan bir pusuya tepki gösteriyorlardı. Planlarına “Samadhan” adını verdiler. Bu plan, geçmişteki planlarını da içermekle birlikte çeşitli yollarla kontrgerillayı “modernleştirmeyi” hedefledi. Bunlar, Halk Gerilla Kurtuluş Ordusu’nun o yıl birkaç yüz askeri eylem gerçekleştirmesini ve sonraki yıllarda mücadeleyi yoğunlaştırmasını engellemedi.
O günden beri Hint gericiler, Halk Gerilla Kurtuluş Ordusu’nun 1 Nolu Tabur komutanı Hidma’yı tutuklamaya çalışıyorlar. Bugüne kadarki çabalarında başarılı olamadılar ve ülke genelinde Hidma ile ilgili efsaneler dolaşıyor. Bazıları için 20’lerinde genç bir adam, bazıları için 50’lerinde bir adam Hidma.
Bir Hint medya kaynağına göre: “Onu kimse görmedi ve bir köydeki pazara gelse bile kimse onu tanımaz.” Başka bir deyişle, “modernleşmesine” rağmen, Hint ordusu bir devrimciyi tutuklayamıyor bile çünkü o kitlelerle birlikte yaşıyor ve herhangi bir köylü olabilir.
KÖHNE BİR İDEOLOJİYE SAHİP “MODERN” BİR ORDU: DEVRİMDE ATAERKİLLİĞE KARŞI MÜCADELE
Sözde modernleşmesine rağmen Hint ordusu, köhne ideolojiye sahip gerici bir ordudur. Bu ordu, ülkeyi girişte bahsettiğimiz tüm sorunlarla boğuşmak zorunda bırakan bir devleti ve çürüyen bir toplumsal düzeni savunuyor. Bunun özellikle çarpıcı bir örneği kadınların durumudur. Hindistan’da kadın hareketi güçlü çünkü ataerkil baskı yoğun.
Fakir Hintli köylülerden oluşan bir ailede doğan Yoldaş Nirmala örneği yankı uyandırıyor. Nirmala, devrimci güçlere katıldıktan sonra birkaç önemli eylem gerçekleştirdi.
Seferber ettiği 400 ila 500 kişiyle tarlasında çalışan kadınlara tecavüz eden, alkol ve yüksek faizli kredi satışıyla köylüleri taciz eden bir toprak ağasına karşı eylem düzenledi. Öldürülmeden önce tutuklandı ve devlet tarafından işkence gördü. Cesareti birçok insana ilham verdi ve bugün birçok devrimci, onun yolunu takip etmeleri için kızlarına “Nirmala” adını verdi. Tabii ki Nirmala Hindistan devriminin birçok kadın liderlerinden sadece biri. Halk Gerilla Kurtuluş Ordusu’nun 2004’te kurulmasından birkaç yıl sonra saflarındaki kadınların oranı %40’tı ve devrimciler bu oranı artırmak istediler.
Karşı uçta ise gerici Hint ordusu var. Ordu personelinin sadece %0,5’i kadındır ve polis için bu oran %10’dur. Bunda şaşırtıcı bir şey yok. Kadınların Hint toplumunda çok az hakkı vardır. Böylece, silahlı kuvvetlere katılım ataerkillik tarafından büyük ölçüde azaltılıyor. Devrimciler silahlı kuvvetlere veya polise karşı bir eylem yaptığında, hedef alınan askerlerin ve polislerin cinsel suçlular veya kadınlara yönelik saldırganlar olması çok alışılmış bir şeydir. Gerçekten de kırsal alanlarda, özellikle de kabilelerin yaşadığı yerlerde kadınlar; ordunun, polisin, toprak ağalarının ve kapitalistlerin
“malıdır.” Bu nedenle Halk Gerilla Kurtuluş Ordusu’nun mücadelesi, bütünsel olarak kadınların feodal, kapitalist ve ataerkil boyunduruktan kurtulma mücadelesidir. Kadınlar, maruz kaldıkları baskıya karşı mücadele etmek için kitlesel olarak harekete katılıyor.
Yine Hintli karşı-devrimciler teknolojiyi bu harekete karşı kullanmaya çalışıyorlar. Silahlı direnişi ezmek için “modern” silahların yükselişini görüyoruz. Buna rağmen devrimciler ve özellikle köylü kadınları, gericilere saldırmak ve kendilerini savunmak için her türlü silahı kullanıyorlar. Bu silahlar arasında yaylar ve oklar, geleneksel silahlar, aynı zamanda ev aletleri ve hatta taşlar vardır. Polisin bir saldırısından hemen sonra davul çalınır ve köylerin tüm sakinleri ellerine ne geçerse kullanarak saldırıya karşı toplanmaya koşarlar. Bu işe yarar! Polis genellikle nasıl tepki vereceğini bilemez ve son teknoloji araç ve silahlarına rağmen bölgeden kaçar.
Silahlara ek olarak, gericiler, kadınların zorla kısırlaştırılmasını kamufle eden tıbbi programları veya mülteci kamplarını kullanıyor. Hindistan’da 2013 ile 2014 yılları arasında 3,9 milyonu kadın olmak üzere tahmini 4 milyon kişi kısırlaştırıldı. Her yıl yaşanan bu skandal olaylar, “modernite” kisvesi altındaki Hint kontrgerillalarının zulmünü gösteriyor. Hindistan’da yaşananlar bize gericilerin yoksulluğa karşı değil, yoksullara karşı bir mücadele verdiklerini hatırlatıyor.
Ancak devrimi “yüksek teknolojili” silahlarla veya yeni teknolojilerle yok etmenin mümkün olmadığını görüyoruz. Maoistler, 1967’deki Naksalbari ayaklanması sırasında devrimin başlangıcından itibaren silahlara karşı taşlarla, dirgenlerle, çeşit çeşit aletlerle savaştılar. Bugün bile Hindistan devleti, aletleri ve yeni operasyonu “Prahaar-3” ile Halk Savaşı’nı bitireceğine inanıyor. Bu bir rüyadır! Devrim kitlelerin kalbinde yaşıyor. Hint toplumunun sorunlarının tek cevabı devrimdir ve baskı var olduğu sürece direniş de olacaktır.