Hindistan dünyanın ikinci büyük nüfusunu oluşturuyor. Hindistan toprakları bir buçuk milyara yakın insanı topraklarında barındırmaktadır. Hindistan’da birden fazla ulus ve milliyetler yaşamakta, yaklaşık yirmi üç dil konuşulmaktadır. Güney Asya’da Çin’den sonra en güçlü devlet yönetimine sahiptir. Özellikle Bangladeş, Nepal, Singapur vb. ülkelerde kültürel ve siyasal etkilere sahiptir. Çin, Endonezya, İran ve Pakistan gibi ülkelere sınırdır. Bu ülkelerin önemli bir bölümü Hindistan’dan kopuş yaşayarak siyasal bağımsızlıklarına kavuşmuştur. Hindistan yarı sömürge, yarı feodal iktisadi yapıya sahiptir.
Hindistan’da köylü (çiftçi) mücadelesi uzun yılları kapsar. Toplamda 260 milyon çiftçi tarımla uğraşmakta, geçimini tarımcılıkla sürdürmektedir. Bu rakama aile fertleri de eklenirse tarım sektöründe devasa bir rakam ortaya çıkmaktadır. Hindistan’da devlet, emperyalist büyük tarım şirketleriyle anlaşarak genetiği bozulmuş tarım tohumlarını piyasaya sürmüş, köylülerin kendi doğal ürünlerinin ekilmesini, yeniden üretime tohum yapılmasının yollarını kapamış, tarım bankası kredileri ya sınırlamış, ya da “fazla ürün elde etme” vaadiyle anlaşma yaptığı Amerikan ve Avrupa Birliği ülkelerinden getirilen tohumları piyasaya sürmüştür. Yalnızca bununla da kalmayıp daha verimli ürün elde etmek için, yine emperyalist şirketlerden gübre ithal etmiş, milyonlarca çiftçinin zarar etmesine, toprağını kaybetmesine yol açmıştır. Beklenen verim elde edilemediği gibi, “çiftçilerin hangi tarım ürününü üreteceğine” Hindistan devletinin anlaştığı Amerikan ve Avrupa Birliği şirketlerince belirlenmekte, çiftçi böylece tamamen bağımlı hale getirilmiştir. Devlet tarafından desteklenmeyen, kredi verilmeyen, sulama ve su kanalları açılmayan, kuraklıkla boğuşan çiftçiler kıt kanaat geçimini sağladığı toprakları da kaybetmeye başlar. Bu durum uzun yılları kapsayan bir gerçek olarak karşımıza çıkarken, çiftçiler giderek topraksızlaşarak, işsiz kalmaya başladı. Köylü sorununda esas rantı elinde tutan büyük toprak ağaları, aşiret reisleri ve büyük çiftlik sahipleri yoksul ve orta halli köylülerin topraklarını yok pahasına kaparlar. Yaşanan bu büyük krizde çaresiz kalan çiftçiler Hindistan devletine ve iktidarın izlediği tarım politikasına tepkiler gösteriyor. Tarım Sendikası önderliğinde çiftçiler ve yoksul köylüler örgütlense de, iktidara karşı yürütülen miting ve eylemler pek etkili olmazken, sendikanın iktidara sunduğu talepler ya kabul görmüyor ya da ufak-tefek kırıntılarla çiftçilerin gözleri boyanmaya çalışılıyor. Sendikanın diretmesi devam eder buna karşın iktidar oyalama yolunu benimsiyor. İzlenen tarım politikası çiftçilerde derin toplumsal kırılmaları beraberinde getiriyor. Çaresizlik nedeniyle alınan kredi borçları ödenemezken bu durum çifti intiharlarını arttırmaktadır. 2017 Haziran itibariyla borçlarını ödeyemeyen ve intihar eden çiftçi sayısı 1753 kişiyi buluyor. Artan işsizlik ve kuraklığa karşı çiftçi ve köylü ayaklanmaları başlamış, oturma eylemleri düzenlenmiştir. Ağustos ayına gelindiğinde Asya Çiftçiler Ağı, Altın Prince’e karşı geniş bir kampanya başlatmış ve yürütülen kampanya etkili olmuştur. İktidarın pirinç sektörünün tekelleşmesini önleyici yasalarına rağmen bu çiftçilerin sorunlarına çözüm getirmediği gibi tarım sektörü ve çiftçiler daha derin sorunlarla boğuşmaya devam ediyor.
Dünyanın ekonomik gelişmede altıncı gücü olarak gösterilen Hindistan’da kentleşme ve teknolojiye verilen kredi ne yazık ki tarıma verilmemekte, kısıntıya gidilerek, tarım ülkesi olan Hindistan’da tarım giderek tasfiye edilmekte. Bir milyar üç yüz elli bin nüfusuyla dünyanın ikinci yoğunluklu nüfusuna sahip olan Hindistan’da İçişleri Bakanlığına bağlı Ulusal Suç Kayıtları Bürosu (NCRB) verilerine göre 1997-2007 arasında 182 bin 936, şimdiye kadar ise 250 bin çiftçinin intihar etmiştir. Bu verilere göre neredeyse her yarım saatte bir çiftçi intihar eder olmuş oluyor. Durum bu kadar vahim ve kötüyken, Hindistan dünyanın gelişen altıncı süper gücü olarak takdim ediliyor!
İntiharların çok yoğun olduğu söylenen Maharashta eyaletinde dolar milyonerlerinin dörtte biri burada yaşamaktır. Yalnıza bu eyalette 1997 yılından günümüze 50 bin üzerinde çiftçi ve köylü intihar etmiştir. Yapılan araştırmalar sonucu Hindistan’da ortaya çıkan veriler son yıllarda intihar sayısında yüzde yüz yüz beşle, yüzde yüz on artış göstertmiştir. İntihar vakalarında her yüz kişiden on beşi veya yirmisi çiftçilerden oluşuyor. Devlet bu gerçeği Hindistan halkından saklamakta, intihar edenlere sudan gerekçeler göstermekte “ailevi sorunlardan” kaynaklandığını söylemektedir.
Artık bıçak kemiğe dayanmış, önü alınmaz şekilde tarımda çöküş ve gerileme başlamış, emperyalist tarım şirketleri tarımı tek elde toplayarak küçük çiftçiyi, yoksul köylüyü ve orta ölçekli çiftçiyi ablukası altına alarak ezmiş, daha ötesi topraklarını kelepir kaparak topraksız bırakmıştır. Yüzbinlerce çiftçinin iflasına, milyonlarca çiftçi ve tarım işçisinin yoksullaşmasına, işsiz kalmasına yol açmıştır. Türkiye’de aynı vahim durumu bugün yaşamaktadır. Öyle ki tarım ekonomisi iflasın eşiğinde, sürekli değer kaybediyor. Tahıl, pamuk ve baklagillerin üretiminde çöküş yaşanıyor. Küçük işletmeler on binlerle ifade edilecek sayıda batıyor, batma tehlikesiyle karşı karşıya.
Önü alınamaz duruma geçici de olsa dur demenin zamanı gelmişti. Hindistan’da yalnızca tarım işçilerinin kırsal kesimde sayısı 260 milyon kişiyi buluyor. Ülkenin yarıdan fazlası tarıma bağlı çalışarak, yaşamlarını sürdürmektedir.
177 kilometre yolu yürüyen ve taleplerinin kabul edilmemesi durumunda başkente kadar eylemlerini sürdüreceğini açıklayan Çiftçi Sendikası elli bin çiftçiyi geçtiğimiz günlerde harekete geçirdi.
Her ne vesileyle olursa olsun çiftçilerin başkaldırısı ve sendikanın istem/talepleri doğru ve yerindedir. Bu tür halk hareketlerinin, taleplerine burun kırmak, küçümsemek, yanlıştır. Dünyanın neresinde olursa olsun, sömürüye, baskıya ve hak gasplarına karşı, ezilen yığınların biriken öfkesi ve isyanı meşrudur. Geniş yığınların isyan ve öfkesini devrim için proletaryanın siyasal iktidar mücadelesine kanalize etmek her dönemin asli görevidir.
Hindistan gibi büyük nüfusun yaşadığı bir coğrafyada demokratik devrim, sosyalizm ve komünizm için mücadele yürüten Hindistan komünist hareketinin tarihine ve Maoist Parti’nin yürüttüğü gerilla savaşına gelecek sayılarımızda yer vereceğiz.
(Devam edecek…)