Ezilen halk kitlelerinin egemenlere karşı yürüttüğü kurtuluş mücadelesi boyunca tarih nice kahramanlıklara, nice katliamlara tanık oldu. Nicemiz zalimin zavallılığıyla, tutuşturduğu ateşlerde diri diri yandı, sehpalarda ölümü kucakladı, bedenine saplanan kurşunlarla her biri bir tarih oldu bizlere. Baş eğmezliğin, kurtuluşun, onurun tarihi…
İngiliz sömürgeciliğine karşı Fransız halkının yurtseverlik simgesi haline gelen, Fransız feodallerinin sinsi entrikalarıyla katledilen Jeanne d’Arc gibi bizim de diri diri yakılanlarımız oldu.
Siyonist İsrail askerleri, diri diri yaktı Filistin halkını, tıpkı Hitler’in Yahudileri yaktığı gibi. Biz bu coğrafyada da yabancısı değiliz katliamların, halka reva görülen acıların, yaşatılan zulümlerin… Bir halkın kültürünün, umudunun yakılmaya çalışıldığı Sivas Katliamı da bunlardan sadece biridir, ne ilk ne de son olan…
Tarih 2 Temmuz 1993. Hava sıcak mı sıcak, hava bunaltıcı. Yazın kavurucu güneşli günlerinden bir gün. 2 Temmuz’da daha da sıcak hava. Etkinliklerin ikinci günü, Sivas’taki sağ eğilimli yerel basında (Hürdoğan, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu, Yeni Ülke, Taraf) halkı tahrik edici başlıklarla bezenmiş haberler çıkıyor. Saldırganlar, saldırıya geçmek için koşulların yeterince olgunlaştığı kanaatine varıyorlar. Sivas başka bir ruha bürünüyor. Sokaklar, kahveler, meydanlar ve parklar gözlerinde “kıyam” sancısını taşıyan ve sakallarını suratlarında bir yağlı ilmek sabırsızlığıyla sıvazlayan, karanlık çağların, peygambere kölelik döneminden çıkıp da gelmiş yüzlerle doluyor ve 2 Temmuz Cuma günü saat 13:30’da değişik camilerden akın akın gelen saldırganlar ellerinde sopalarla Kültür Merkezi’ne saldırıyor, Kültür Merkezi’nin camlarını, kapılarını yerle bir ediyorlar. Gözlerini kan bürümüş saldırganlar dişlerini gıcırdatarak parçalayacak insan arıyor. Yeni katılımlarla sayısı 15 bine yaklaşan kitle şeriat istemlerini ve sloganlarını haykırarak etkinlik konuklarının kaldığı Madımak Oteli’ne yöneliyorlar. Otel önündeki araçları ateşe veriyorlar önce. Sonra insanlık yanmaya başlıyor Madımak’ta.
Otelde bulunanlar telefonla Sivas Valisi’ni, Emniyet Müdürü ve diğer yetkilileri arayarak önlem alınması- nı istiyor. Başbakan, İçişleri Bakanı ve Milletvekillerini arıyorlar. Otelde bulunan Aziz Nesin de Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve Çalışma Bakanı Mehmet Moğultay’la görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istiyor. Ulaşılan her yetkili, “Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır”, “Olaya hakimiz” yanıtını veriyor.
Önceden hazırlanan, devlet eliyle gerçekleştirilen bu katliamda ateşlerin dili konuşuyordu Sivas’ta. Kimilerine göre ateş, temizliği, temizlenmeyi ifade eder. Ama o gün ateş, alevler yok etmeyi, kirlenmeyi, çürümeyi, faşizmi, faşizmin kan emici yüzünü yansıtmaktaydı.
İnsanlık suçu olarak tarihe geçen Sivas katliamı halkların zihninde derin ve unutulmaz izler bırakmıştır. Katliamların sorumlusu devlet, mazlum halkın adaletinden kurtulamayacak, döktüğü kanların hesabını bir gün mutlaka verecektir. Nitekim Sivas katliamcılarını taşıyan ring aracının Proletarya Partisi’ne bağlı Halk Ordusu gerillaları tarafından “Partizan Öfkesi”yle cezalandırılması bu hesap sorma bilincindendir. Ancak asıl hesap, bu piyonları yaratan ve yaşatan bu kirli düzenin kaldırılmasıyla sorulacaktır.
Bir Partizan Okuru