[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Komünist partileri gibi komünistler, devrimciler hatalarından arınarak güçlenir. Hatalara karşı samimi ve dürüst yaklaşım her devrimcinin tutumu olmalıdır. Komünistler hatalarına karşı samimi ve dürüst yaklaşır, hatalarını gizleyen bir kişi komünist olamaz. Hatalarını gizleyen, üzerine gitmeyen, acımasız davranmayanlar giderek yozlaşırlar. Halka ve partiye karşı samimi davranamazlar.
Birçok yoldaşımız eleştiri-özeleştiri silahını yanlış ele almaktadır. Bazıları bu silahı yoldaşlarını yıpratmanın ya da yoldaşlarını “mahvetmenin” bir aracı olarak görüp kendi hatalarını gizleme yolu güderken, bazıları ise günah çıkarmanın bir aracı olarak ele almaktadır.
Birincisi sekter ve yapıcı olmaktan uzakken, ikincisi kendini düzeltme yerine hatalarını kabul ederek kendini sözde kurtarma yolunu seçmektedir. Yoldaşlarımızın hatalarına karşı yapıcı ve eğitici olmalıyız. Eleştiri-özeleştiri yöntemini insanlara davranış veya düşüncelerindeki yanlış, eksik olanı gösterme, yanlışı nasıl düzelteceği, eksikliği nasıl gidereceği konusunda yardımcı olmak biçiminde kullanmalıyız. Ancak böyle bir yöntem geliştiricidir, hatalardan arındırma ve hata yapan yoldaşı kazandırıcıdır. Yıkmak, yoldaşlarını yıpratmak ve kaybetmek kolaydır; yoldaşları hatalarından arındırmak, kazanmak ve yapıcı olmak ise zordur. Komünistler ikinci yolu seçerler. Yıkıcı değil yapıcı olurlar, kaybedici değil kazanıcı olurlar, olmak zorundadırlar.
Kötülükler gizlenerek bir yere varılamaz. Gizlenen bir hata bir başka hatayı doğurur ve kişiyi süreç içinde düzelemez bir noktaya getirir. Bu nedenle kolektiften ve yoldaşlarımızdan hiçbir hatamızı gizlememeliyiz. Yoldaşlarımızın haklı eleştirilerini kabul ederken, hata yaptığımızı anladığımız zaman da onu kolektife ve yoldaşlarımıza açıp düzeltme yöntemini seçmeliyiz. Hatalarımızı sadece yoldaşlara ve kolektifimize açmakla yetinmeyip, eğer hatayı kitleler içinde yapmışsak çekinmeden hatamızı kitlelerin önünde açmalıyız. Bu yöntem insanı küçültmez, tersine yüceltir.
Hataların ortaya konması, nedenlerin ve kaynağının belirlenmesi olumsuzluklardan ders çıkararak olumlu adım atmanın bir yoludur.
Bazı yoldaşlarımız hatalarını kabul etmeyi “onur kırıcı” olarak görmekte ve kendisini eleştirenlere sekter davranmaktadır. Bu tür tavırlar küçük burjuva kibirliliği ve komünist olmayan bir tutumdur. Bu anlayışlar terk edilmeli ve komünist dürüstlük esas alınmalıdır.
Kimi yoldaşlarımız ise taraftar ve kitlelerle ilişkileri sırasında işledikleri hataları kabul etmemekte direndikleri gibi, onları küçümseme tavırları sergiliyorlar. Kendini çok üstün görürken kitleleri ise bir şeyden anlamayan olarak görmektedirler ve bürokratizmin çamurunda debelenmektedirler. Kitlelerin tarihsel hafızaları ve sağduyuları var, üretim ve sosyal mücadele sürecinde edindikleri deneyimler, yaptıkları gözlemler onlara değerlendirme yapma ve doğru sonuçlar üretme imkânı verir. Bunu kavramayan, anlamayan devrimciler dar kafalıdır.
İnsanı geliştirmenin, hatalarından arındırmanın biricik yolu kişinin kendini kitlelerin denetimine sokmasıdır. Kitlelere, yoldaşlara, taraftarlara yukarıdan bakanlar genellikle onların ayakları altında ezilirler ve ezilmeye mahkûmdurlar.
Mao Zedung yoldaş şöyle diyordu: “Eğer kusurlarımız varsa bunların ortaya konulmasından ve eleştirilmesinden korkmayız; çünkü biz halka hizmet ediyoruz. Kim olursa olsun herkes kusurlarımızı ortaya koyabilir, eğer haklıysa bunları düzeltebiliriz. Önerdiği şey halkın yararına olacaksa ona uygun hareket ederiz…”
Bazı yoldaşlarımız “hatalara karşı çıkma” adı altında hata yapan yoldaşlara karşı sekter davranıyorlar. Komünistler elbette burjuvaziye karşı amansız olmalıdır. Ama kendi yoldaşlarımıza, burjuvaziye uyguladığımız yöntemi uygulamayız. Bizim yöntemimiz birlik-eleştiri-birliktir. Yoldaşları yıldırma taktiği lümpen proletaryanın taktiğidir. Bu tür eleştiri yöntemleri terk edilmelidir. Çünkü bu yöntem hastayı tedavi etme yerine hastayı komaya sokma yöntemidir.
Jack London’un Martin Eden veya Çernişevski’nin Rahmetov isimli kahramanlarını hatırlayalım; bu kişilerin ortak özelliği geriliklerine, zaaflarına karşı tutumlarıdır. Martin Eden kendisini geliştirmek, ileriye taşımak için büyük bir çabaya girmiştir; aynı tutumu Rahmetov’da da görüyoruz. Devrimciler sadece bu haramiler dünyasına karşı değil, kendilerindeki burjuva-feodal yansımalara da savaş açarlarsa ilerler, halka, devrime ve KP’ye gereğince hizmet etmiş olurlar. Mao “sadece nesnel dünyayı değil, öznel dünyamızı da değiştirmeliyiz.” der. Kendi verili gerçekliğimize yaklaşma biçimimiz, kendi heykelimizi nasıl yonttuğumuzu gösterir. Halkımızın kurtuluş mücadelesi ellerimizde büyüyor, hata ve zaaflarımızdan arındıkça, bilincimiz geliştikçe mücadeleye dönük katkılarımız fazlalaşacak, daha nitelikli, ileri çalışmalar gerçekleştirmiş olacağız. Böyle bir devrimci militan olmak da mümkün, bütün gerilikleriyle “barış içinde bir arada yaşayan” konformist olmak da mümkün.
Eleştiri inceleme yapmakla başlar. Eleştirinin haklı olması için doğru bir incelemenin üzerinde yükseliyor olması gerek. Eleştiri adına yapılanlar birer spekülasyonsa eğer, hiçbir incelemeye dayanmadığını, gerçek durumdan değil kendi öznel düşüncelerinden üretildiğini gösterir. Bu tarz kitleler içerisinde yaygın bir tarzdır, devrimci saflara, KP’ye de oradan taşınır. Kitlelerin sıradanlığını, onların geri yanlarını yansıtan bu tarzın, kendi içimizde varlığını koruması, eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının etkin biçimde işlemediğini gösterir. Bu durumda ne hata yapan ne de hatayı inceleyip nedenlerini açığa çıkartarak nasıl mücadele edeceğini göstermek yerine, bütün bağlantılarından kopuk “bu böyleyse bu da böyledir” gibi kaba indirgemeci bir tarzla hareket eden, eleştiren değişir.
Kim kendisiyle cebelleşir, hantallığını, bencilliğini, dedikoducu tarzını, rutin görevlerle sınırlı devrimcilik anlayışını sorun eder; kim cüretsizliği, titrekliği, iddiasızlığı sorun eder; kim halka, yoldaşlarına karşı sevgisizliğini, sekterliğini; kim üretimsizliğini, şiirden, türküden, romandan, espriden fersah fersah kaçışını sorun eder; kısacası gelişmişliği, niteliği düşük olan devrimciliğini sorun eder? Cevaplayalım! Cesareti olan, çatışma gücünü kendinde bulan sorun eder. Cesaret ise tarihin akışını, ücretli-emek sermaye çelişkisinin yani proletaryayla burjuvazi arasındaki çelişmenin komünizmle çözüleceğini, bunun yolu olarak devrimlerin kaçınılmaz/engellenemez oluğunu, komünist partinin önderliği olmadan bu tarihsel yürüyüşün sonuçlanamayacağı gerçeğini kavramaktır. Bu kavrayış bizi kendimizde, yoldaşlarımızda ve KP’mizdeki hatalara karşı mücadele etmeye, eleştiri-birlik-eleştiri ilkesini pratiğinde parlatmaya götürür.
Devrimci çalışma içerisinde yer alanlar elbette devrim için, KP için çalışmak, mücadeleye omuz vermek, güç katmak istiyor; amaçları kuşkusuz böyle. Fakat hata ve zaaflara karşı tutumları, yanlışlar, eksikler karşısında geliştirdikleri tavır bu amaçlarıyla hiç de uyumlu değil. Eleştirmeyen, özeleştiri vermeyen, bu silahı kullanmaktan veya doğru kullanmaktan kaçanların niyeti çok sağlam, gelişkin bir devrimcilik olsa bile sonuç veya ortaya koydukları pratik çok farklı. Mao “Proletaryanın en amansız ve en eğitici silahı ciddi ve militan bir bilimsel tutumdur.” diyor; çünkü “Bilimsel olan eleştiriden korkmaz, çünkü bilim gerçekliğe dayanır ve çürütülmekten korkmaz.” Eleştiri ve özeleştiriden korkmuyoruz, gerçeklerden yanayız; çünkü onu anlamak ve değiştirmek istiyoruz.
Evet, eleştiri-özeleştiri silahını yoldaşlarımızı yıpratma ve kendimizi üstün gösterme amacıyla değil; proletaryanın, halkın ve devrimin çıkarlarını öne çıkararak yoldaşlarımızı devrime kazanmak ve onları hatalarından arındırmak için eleştiri yürütmeli ve kendi hatalarımıza da bu açıdan yaklaşmalıyız.