[responsivevoice_button voice=”Turkish Male” buttontext=”Makaleyi dinle “]
Halkın Günlüğü gazetesi “birlik” temalı yazımıza yönelik eleştiriler içeren bir yazı kaleme aldı. Yazımızın arkadaşlar tarafından muhatap alınması elbette şaşırtıcı olmadı. Bunun bir nedeni arkadaşların özel olarak bu konuya gösterdikleri ilgiyken diğer bir neden de yazımızda arkadaşları ima eden ifadelerimizdir. Sonuçta komünist partisinin birlik zeminine, bunun halkın birliği ile ilişkisine, kp.nin birlik anlayışıyla, birlik zemini ile çelişen tutumlara, bu tutumlara karşı nasıl mücadele yürütmek gerektiğine dair belli anlayışları ortaya koyduğumuz yazının doğrudan muhatapları dışında da dikkat çekmesi olağandır. Eğer anlayış konu ediliyorsa bunun farklı birçok yerde, kişide, grupta, partide görülmesi tuhaf veya şaşırtıcı değildir. Dolayısıyla Halkın Günlüğü nezdinde soruna dönüştüğü anlaşılan muhataplık hakkında söyleyeceğimiz şey şudur: eleştiri konusu ettiğimiz her şey için bunların taşıyıcıları kendilerini muhatap kabul edebilir. Bizim özel olarak kimi veya kimleri muhatap aldığımız ise her yazıda alenen açıklanmak zorunda değildir. Bunun gerekliliği her yazı için özel değerlendirilebilir ve belirtmekte fayda var ki gerçek muhataplar genellikle muhatap olduklarını anlarlar ya da muhatapların bunu anlayacakları varsayılır!
Bununla birlikte bu arkadaşlara şunu da hatırlatmakta sakınca görmüyoruz: “özel” olarak ilgilendikleri ve muhatap alınmak istedikleri birlik tartışmasında bizim onlara dair görüşümüz komünist partisinin birlik zeminini önce parçaladıkları ve sonra da bu zeminden arındırıldıkları biçimindedir. KP tarihinin en büyük tahribatının yaşandığı süreçle ilgili temel özellik MLM ve genel siyasi hattın her bakımdan zayıf bırakılması olmuştur. Darbe ile sonuçlanan süreç zayıflamış ideolojik-politik hat ile birlikte partiyi bir karanlığa, bir bataklığa sürüklediğinde kavga orada kalmakla oradan çıkmak arasında gerçekleşmiştir. “İlkeli birlik” kavramını biz olası bir birliğin ilkeleri olarak değil; ama gerçekleşen ve başarısızlıkla sonuçlanan ilkesiz birliğin, darbeyi koşullayan ve bir bütünlük oluşturan düşünce yapısının karşıtı olarak kullandık. O zaman da bugün de KP dışındaki bir yapı ile olası bir birliğin ilkelerini tanımlamak için bu kavramı ileri sürmedik. Çünkü komünistlerin birlik zemini MLM ve genel siyasi hattır. İlkeli birlik her zaman bu zemini tanımlar. Darbe ile sonuçlanan sürecin başlangıcında beklenti bu zeminin gerçekleşeceğiydi; fakat bu bir temenni olmaktan öteye gidemedi. Gidemezdi de; çünkü bu zemin “zaten var” denerek küçümsenemez, sürekli olarak üretilmek ve savunulmak zorundaydı. O sürecin alelade bir burjuva eylem olan darbe ile sonuçlanması KP zeminini özel olarak üretmekte ne derecede başarısız olduğumuzu gösterdi. Yıllar sonra arkadaşlarımız darbe gerçekliğini kavram düzleminde kabul etmiş olsalar da hiçbir zaman buna uygun davranmadılar: komünist harekete, komünistlerin birlik zeminine tam düşman bu eylemin sonuçlarını ortadan kaldırmak yerine onu kendi zeminleri olarak var etmeye devam ettiler. Birlik tartışmasında aldığımız tavrın öncelikle bu durumu içerdiğini, bunu ihmal eden her “yeni” arayışın da ilkesizlik olduğunu vurguluyoruz.
Bu özel hatırlatmadan sonra yazımıza muhatap olmalarından kaynaklanan bazı eleştirilere ve tutumlara yönelik açıklamalarımıza geçelim.
DERTLERİ FARKLI OLANI KENDİ DERDİNLE ANLAYAMAZSIN
Dağıtıcı ve bölücü pratikler hakkındaki yazımızın anlayış düzeyindeki muhataplarından birinin de kendileri olduğu doğrudur; ama bu muhataplık doğrudan değildir, dolaylıdır. Belirli bir birlik anlayışını tanımlarken bu arkadaşlara da gönderme yaptık. Bizim bu anlayışla aramıza net bir çizgi çekmiş olduğumuz ise zaten bilinmektedir ve yazının amacı bunu açıklamak olmamıştır. Komünistlerin birliğini geniş bir zeminde tanımlamanın, gelenekten gelenlerin birliğinden söz etmenin, bugün birlik hakkında “en uç” noktalarda iddia sahibi olanların gerçeklikte ne derecede dağıtıcı ve bölücü olduklarını hatırlatmak, bu hatırlatma ile “kendimizde” de varlık olanağı bulan benzer özellikleri eleştirmek, eleştiri yoluyla düzeltmeye çalışmak “kafa karıştırıcı” olmamalıydı.
Kuşkusuz doğrudan muhatap olunmadığında konu edilen türden yazıların birçok somut eleştirisi, değerlendirmesi doğrudan muhataplarının anlayacağı kadar açık olmaz, olmayacaktır. Fakat sırf böyle diye yazı için “dağınıkla biçimlenen karmaşık muhteva”lı denmemelidir.
“Birlik sorunu konu edilmesine karşın (…) derli toplu bir yaklaşımın ortaya konulmaması eksiktir.” diyor arkadaşlarımız. Bu cümle, beklentinin yazıdan ve yazının amacından bağımsız şekillendiğini gösteren bir cümle. “Birlik konusunda derli toplu bir yaklaşım” olmadığını belirleyen nedir? Arkadaşlarımız, örneğin kendileriyle veya benzerleriyle birlik olasılığı hakkında yazıdan bazı çıkarımlar yapmak istiyorlar, yazının bu konuda hangi kıstasları savunduğunu, hem öz hem biçim bakımından nasıl beklentilerin olduğunu görmek istiyorlar. Beklenti bu olduktan sonra, zaten baştan reddedilmiş bir “olasılık” ile ilgili herhangi bir kıstas ve hatta tartışma olmamasını yadırgıyorlar. Arkadaşlara öncelikle şunu ifade edelim: söz konusu yazının muhatabı ya da konusu ne sizsiniz ne de KP dışındaki güçlerle “komünist bir zeminde birleşmek olanağı”dır. Yazı, amacı devrim ve sürekli devrim olan Kp.nin birlik anlayışını ortaya koymakla ilgilidir. “Komünistlerin Birliği” denen şey sonuç olarak “sınıf bakış açısından ileri gelen gelişmiş bir ideolojik tutum”, “doğru bir genel siyasi çizgi” ve “iki çizgi mücadelesi ile sürekli tamamlanan, eksilen ve gene tamamlanan bir örgütsel birlik” sürecidir. MLM, İbrahim Kaypakkaya tarafından teorik-politik içeriği oluşturulmuş genel siyasi çizgi ve bunların meydana getirdiği zeminde gerçekleşmekte olan iki çizgi mücadelesi komünistlerin birliğinin temelidir. Bunun dışında bir komünist birlik zemini tanımıyoruz… “İlkeli Birlik” siyasetinden vazgeçip “halkın birliği zemininde komünistlerin birliğini sağlamak” gibi “yeni” bir söyleme de sahip değiliz. “İlkeli birlik” söyleminin kaynağı geçmişte gerçekleştirdiğimiz “ilkesiz birlik”tir. “İlkeler nelerdir?” sorusuna yanıtımız merak edilmeye devam ediliyorsa veya konu edilen yazıdan bu konuyla ilgili nasıl bir sonuç çıkarılabilir diye soruluyorsa eğer, şöyle bir yanıt vermemiz mümkündür: Komünist partisinin tüzüğünde var olan ilkeler…
Yazının doğrudan muhatabı Kp.nin “iç birliği”ni doğru kitle çizgisi ile gerçekleştirmekle yükümlü tüm kp unsurlarıdır. Komünistlerin birliği bu birliğin amacı olan devrimden ve devrim için zorunlu olan halkın birliğinden ayrı değerlendirilemeyeceğinden yazı bunlar arasındaki ilişkiyi konu ederek yanlış anlayışların eleştirisini yapmıştır. Doğru kitle çizgisinin komünistlerin birliğini sağlamakta ve geliştirmekte belirleyici bir öneme sahip olduğunu söylüyoruz.
Yazının tüm komünist çalışmaların temeli ve amacı olarak tanımladığı “halkın birliği” kavramını arkadaşlarımız “tamamlanmış halk birliği” olarak değerlendirmekle sübjektif davranmışlar. “Halkın birliği” dediğimiz şey tüm devrim süreci boyunca basitten karmaşığa, küçükten büyüğe, parçadan bütüne doğru gelişecek bir süreçtir. Yazıda bunun “halkın birliğini içermek” biçiminde formüle edildiğini hatırlatalım. Yani kp. herhangi bir adım attığında, bir tartışma yaptığında, kendi birliğini geliştirmeye tekabül eden bir politika belirlediğinde veya bir eylem gerçekleştirdiğinde de “halkın birliği” orada “içerik” olarak her an vardır. Halkın birliğinin tamamen gerçekleşmesi nihayet devrime denk gelecektir ki, o zaman dahi “halkın birliği”nin yeni bir tanımı yapılır ve artık bu “yeni birlik” yeni sürecin içeriğini oluşturur ve “halkın birliği için” mücadele yeniden başlamış olur.
O halde “halkın birliği” dediğimiz şeyin bütün bir devrim süreci boyunca hareketimizin temel konusu olduğunu söylemiş oluyoruz. Komünistlerin birliğini “halkın birliğine, yani devrime veya devrimin öngününe ertelemek” gibi bir absürt yoruma elbette sahip değiliz; aksine komünistlerin birliği ile başlayan ve esas olarak devrimlerle Kp.nin var olma nedenini ortadan kaldırana dek sürecek mücadelelerle tamamlanacak olan halkın birliğinden söz ediyoruz. Yani halkın birliği meselesi komünistlerin birliği ile özel bir nitelik kazanarak başlar, asla tersi değil! Bunun tersini düşünmenin arabayı öküzün önüne koşmaktan farkı yoktur…
Eleştirilen yazıda konu “başkalarıyla komünist zeminde birlik” değildir. Başkalarını kendimizle aynı ideolojik zeminde görmüyoruz ve farklı genel siyasi çizgide hareket eden örgüt veya partilerle birlik konusu halkın birliğini içeren çalışmaların konusudur. Yazı bunun komünistlerin birliği kapsamındaki çalışmaların bir parçası olduğunu hatırlatarak sınıf bakış açısından hareketle geniş düşünmenin, ama bakış açısından da taviz vermeden hareket etmenin olanaklarına değinmiştir. Bu noktada “başkalarıyla komünist birlik” sorunu yoktur…
Böyle olmadığı için arkadaşlarımızın “beklentisi” olan “Bu örgüt ve partilerle öz ve biçimde nasıl komünist birlik olur?” sorusuna bizim özel bir yanıtımız yok; çünkü böyle bir sorun tanımı yapmıyoruz. Böyle bir sorunun sahibi olmadığımızı ifade ediyoruz. “Yazının eksikliği” denen şey arkadaşların kendi sorusu ve yanıtlarıdır. Yazımıza böyle yaklaşmaları onun farklı mecrasını, farklı derdini ve dolayısıyla amacını ihmal ettiklerini göstermektedir. Oysa bir yazıyı doğru anlamanın ve doğru eleştirmenin birincil koşulu yazının kendi konusunu, mecrasını ve amacını bunlara “kendini bulaştırmadan” önce, ayrıca tanımaktır.
Birlik mevzu, yazıda da belirtildiği gibi bizim için “farklı akımların, kendini komünist olarak tanımlayanların veya aynı gelenekten gelenlerin birliği” değildir. Bu genel ve soyut tanımların bizim için bir karşılığı yoktur. Böyle olduğu için bunun nasıl başarılacağını da tartışmıyoruz. Genel ve soyut tanımlı herhangi bir “Birliğin belirleyenleri nelerdir?”, “İlke ve temel şartları nedir?”, “Biçimi ve özü nasıl olmalı, neye oturmalıdır?” gibi sorular sormuyoruz. Bizim için “komünistlerin birliği” tanımının somut karşılığı Kp.nin kendisidir ve bu soruların yanıtları da komünist partisinin tüzüğünde mevcuttur. Bu aynı partinin tarihinde bu türden birliğin nasıl olanaklı olmaktan çıkabildiği ve gene nasıl sağlanabileceği bilgisi de vardır. Bunu özetlemek gerekirse şu genel anlayışı sunabiliriz: iki çizgi mücadelesinin koşullarının bir şekilde ihmal edilmesi birliğe ciddi derecede zarar verebilir; gene iki çizgi mücadelesinin koşullarının sağlanmasıyla bu zarar giderilebilir… Yani parti zemininden kopmak birliği parçalar; bu parçalanmanın son bulmasının koşulu parti zeminine/disiplinine dönmektir. MLM ve Genel Siyasi Çizgi parti zeminidir, iki çizgi mücadelesi bu zeminde, ama sadece bu zeminde gerçekleşir…
MÜHÜR VEYA ANAHTAR İLKELERDİR
“Sadece kendimizi komünist görmekle suçlanmamız” olağandır; alışılmadık bir durum değil bu. Peki sadece kendimizi komünist görmemizin anlamı arkadaşların anladığı gibi bir içeriğe mi sahiptir? Açıkçası bunu tartışmak kolay bir şey değil. Öncelikle komünist hareketi MLM ve İbrahim’in genel siyasi çizgisi üzerinden tanımladığımızı belirtelim. MLM ve İbrahim’in genel siyasi çizgisinin nihayetinde “biricik” olduğunu savunuyoruz. Bu birden fazla temsil olanağı bulabilecek bir anlayış değildir. Bir ülkede genel olarak bir komünist partisi olur; aksini düşünmek komünist çizginin biricik olduğu bilgisiyle çelişir. Varsayalım ki aynı doğru çizgide iki parti olsun: bu durumda bu iki partinin bu aynı çizgide birleşmeleri için iki çizgi mücadelesinin koşullarının oluşturulması gerekir. Tarihimizde kısa da olsa böyle bir dönem yaşanmıştır. İlkeli bir mücadele zemini yaratılamadığından, Kp.nin en temel ilkeleri birlik sürecinde tam olarak ihlal edildiğinden bu dönem “başarısızlıkla” sonuçlanmıştır. Bu başarısızlıktan gerekli dersleri almayanlar, saplandıkları oportünizm batağından çıkmayı da başaramadılar ve adım adım MLM ve genel siyasi çizgi zeminini açıktan yadsıyan bir noktaya evrildiler. Arkadaşlar “Hayır öyle olmadı, dogmatizmi alt ettik, yeni koşulları doğru tanımlayıp anlayışımızı, genel siyasi çizgimizi yeniledik” diyebilirler. Ne var ki biz öyle demiyoruz. Tamamen farklı zeminlerde bulunduğumuzu, hemen her konuda farklı söylemler, politikalar ileri sürdüğümüzü görüyoruz. “Birleşmenin” koşulu için öncelikle birimizin “kendi zeminini” terk etmesi gerekir. Bu olmadan “aynı zeminde birleşmek” nasıl mümkün olabilir? Kendi adımıza ne böyle bir eğilim taşıyoruz ne de böyle bir eğilimin nüvelerine sahibiz. Bu nedenle böyle bir tartışmanın hiçbir şekilde içinde değiliz. Sizin adınıza ise bizim söyleyebileceğimiz tek bir cümle dahi olamaz. İradeniz ne ise ona uygun davranıyorsunuz ve davranacaksınız.
Evet kendimizi komünist olarak tanımlıyoruz. Bulunduğumuz zeminin komünistlerin zemini olduğunu söylüyoruz. Bu zemini yadsıyanları da komünist görmüyoruz. Onların kendilerine ne dedikleri bu bakımdan hiç önemli değildir. MLM ve genel siyasi çizgi komünist olmanın kıstasıdır. Proletaryanın sınıf bakış açısı ve proletaryanın sınıf çıkarlarıyla örtüşen ideolojik tutumun ve genel siyasi çizginin tek olması bilimsel bir durumdur. Bilim biriciktir. Örneğin dünya kendi etrafında dönüyor bilgisi aynı zamanda “dönmüyor” demek değildir. Gerçek birdir ve onun bilgisi de biriciktir. Farklı bakış açılarının, farklı genel siyasi çizgilerin aynı zamanda doğru olduklarını iddia etmek nasıl olanaksızsa komünist çizginin de biricik olmadığını, birçoklarınca temsil edilebileceğini söylemek de aynı derecede yanlıştır.
Bunun anlamı “komünist olmanın mührüne sahip olmak” mıdır? Tuhaf bir tanımlama bu! Kuşkusuz “mühür sahibi olmak” değildir bu: mühür sahibi olup damgalamıyoruz. Açıklamamız şudur: komünist hareketin bir başlangıcı ve devam eden bir gelişimi var. Bu gelişim en son Mao Zedung’un tezlerinde somutlaşmıştır. Eğer mühür kavramına uygun bir şey varsa o en son biçimde ifade edilmiş haliyle Mao Zedung’un tezleridir. Bu tezlerle uyumlu olan her şey bizim için komünisttir. Marks, Engels, Lenin, Stalin de komünist hareketi biricik olarak tanımlamışlardır ve bu biricikliğin temelinde tezler olmuştur. Arkadaşlarımızın, “tezlere dayanarak ‘komünist’ yaftasına sahip çıkmamızı” reddetmeleri komünist hareketin tarihi bakımından da anlaşılır değildir. Sonuç olarak İbrahim Kaypakkaya bu toprakların komünistidir, dediğimizde aynı anlayıştan hareket ediyoruz. İbrahim Kaypakkaya Mustafa Suphi için komünist dediğinde gene aynı anlayışla hareket etmişti. Bunu bugün sürdürüyor olmamız arkadaşlar tarafından yadırganmamalı. Yapacaklarsa, ki yeri geldiğinde yapıyorlar, komünist tanımını “sıkıştırdığımız” tezlerin eleştirisini yapsınlar ve komünist hareketin ne olduğunu somut olarak tartışalım… “Mühür sizde mi?” türünden tuhaf bir yakıştırma ile güya eleştirmek en azından tartışılabilir değildir…
TEK BİÇİMLİ BİRLİK ANLAYIŞI
“Halkın birliğini içeren iki, üçlü birleşmelerin” gündeme gelebileceğini savunmamız “komünistlerin birliğini ikili, üçlü birleşmeler” ekseninde ele almamamızla çelişkili bulunmuş! Neden? Komünistlerin birliği ile halkın birliğinin iki farklı süreç olduğu anlaşılmıyor mu? Komünistler halkın birliğini sağlamak üzere birleşirler ve halkın birliğini adım adım inşa ederler. Halkın birliği dediğimiz komünistlerin birliğinden ayrı olan süreç elbette farklı örgütlerle bir araya gelmeyi, onlarla ortak hareketler yaratmayı içerir. Buradaki temel ayrım bunun komünistlerin birliği değil, halkın birliğini içeren türden birlikler olmasıdır. Çünkü halkın birliği dediğimiz olgu içinde olduğumuz devrim süreciyle ilgilidir. Bu devrimden çıkarı olan birçok sınıf ve bu sınıfların çıkarlarının temsil eden birçok hareket olabilir ve hatta olur. Bu birçok sınıfla ve temsil edildikleri hareketlerle devrim sürecine uygun sınırlı veya görece geniş ama belli/somut programlar etrafında birleşmek mümkündür. Arkadaşlarımızın bu iki farklı süreç için söylenen iki farklı şey arasında bir “çelişki” bulmaları çok tuhaf bir durum. Neden çelişkili bulmuş olabilirler? Anlaşılan “halkın birliğini içeren gelişmeler” kavramına doğru bir anlam yüklememişler. Biz bunu demekle komünistlerin birliğinden değil, içinde olduğumuz devrim sürecinden çıkarı olan tüm kesimlerin şu veya bu derecedeki olası birliğinden veya bu türden birliklere yol açacak olası gelişmelerden söz etmiş oluyoruz.
Örneğin cephe böyle bir birliğin stratejik, dolayısıyla çok özel bir biçimidir. Cephede komünistler dışında başka parti veya örgütler de olur. Cepheyi komünist partisinden ayıran şey onun içinde olduğumuz devrimle sınırlı olmasıdır. Böylece biz cepheden ve cephe üyeliğinden örneğin proletarya diktatörlüğünü savunmasını ve uygulamasını beklemeyiz; sosyalist devrime öncülük etmesini de beklemeyiz. Kuşkusuz cephe bir devrim örgütüdür; komünistlerin önderliğinde olanaklı olacaktır. Bununla birlikte o çoklu bir örgütlenmedir, bir komünistler birliği değildir.
İçinde olduğumuz devrim sürecinin herhangi bir görevi veya görevleri için ya da bu görevlerle ilişkili olabilecek bir politika için “ikili, üçlü başka birçok biçimde birlikler” mümkündür. Eylem birlikleri olarak tanımladığımız birlikler bunlardandır. Arkadaşların buna yabancı olmadığını biliyoruz. Ne var ki yazının ilgili bölümünde “iki tür birlik”ten söz edildiğini görmemeleri ya da bunu ihmal etmeleri gene anlaşılır değil. “Halkın birliğini içeren gelişmeler” kavramı onlara yabancı, değişik gelmiş olabilir; buna rağmen orada “komünistlerin birliğinden” söz etmediğimiz açık ve anlaşılır olmalıydı. Arkadaşların ileri sürdükleri türden bir çelişkinin bayağı büyük bir sorun olduğu açıkken, en azından “Burada farklı bir birlikten söz ediliyor olmalı.” demeleri gerekmez miydi? Gerekirdi belki; ama bunu sorgulamamızın bir anlamı da yok!
Peki neyi sorgulayacağız? Şunu: “Buna yol açan temel yaklaşım ise, birliği halkın birliği ya da birleştirilmesi tekçiliğiyle ele alan sığ yaklaşımdır.”
“Birliği halkın birliği ya da birleştirilmesi tekçiliğiyle ele alan sığ yaklaşım” her bakımdan sorunlu bir eleştiri. Öncelikle “halkın birliğine ya da birleştirilmesi”ne bağlı bir birlik anlayışının neden ve nasıl tekçi bir birlik anlayışı içerdiğini soralım. Burada “tekçilik”ten kasıt ne olabilir? Diyelim ki arkadaşlar komünistlerin birliği ile halkın birliği süreçlerinin farklı süreçler olduğunu anlamaktan uzaklar, bizim bunları nihayetinde iç içe süreçler olarak kavrayıp bir biçimde ilişkilendirmemizi de yanlış anladılar. Fakat halkın birliğine dayanan genel bir “komünist birlik” anlayışı neden veya nasıl tekçi olur? Komünistlerin birliği nihayetinde halkın birliği amacını güttüğüne göre ve diyelim ki bunu da sadece içinde olduğumuz devrim süreci ile sınırladık, böyle bir birlik anlayışının “halkın birliği”ni sağlamak üzere çok kapsamlı, çeşitli, değişebilir özellikler taşıyacağı açık değil midir? Tekçi ve sığ yaklaşım ile halkın birliğini esas almak arasında biz birbirini besleyen bir öz göremedik. Aksine, halkın birliğini esas alan birlik anlayışı ne tek olabilir ne de sığ; ama bu komünistlerin birliğini de içeren birçok birlik biçimine açık olur…
Devrime göre biçimlenmiş bir birlik anlayışının eksik olduğunu, dolayısıyla gevşek olacağını ileri sürmek anlaşılırdır: çünkü komünistlerin birliği bundan çok daha fazlasını içerir. Devrimleri sürdürmekten ve sınıfsız topluma varıncaya kadar, “herkesten yeteneğine göre ve herkese ihtiyacına göre” toplum ilkesine kadar devrimler yapmaktan söz ediyoruz. Bu zeminde bir birlik savunduğumuzda, buna komünistlerin birliği zemini dediğimizde demek ki arkadaşlarımız “komünistlerin birliğini komünist toplumda veya komünist toplumun öngününde mümkün görüyorlar” diyecekler!
Özetle, biz halkın birliğini içeren ikili, üçlü birliklerden söz ettiğimizde konu ettiğimiz şey en genel anlamda eylem birlikleridir; devrimin belli bir görevi veya görevleriyle ya da bu görevlerle ilişkili süreçlerle bağıtlanmış devrimci birliklerdir. Bu türden birliklerin koşulları her zaman vardır ve biz de adı ve formu içeriğine uygun tanımlandığında bu birliklere olabildiğince yakın oluruz. Dediğimiz budur.
Adı ve formu cephe niteliğinde tanımlanmış HBDH hakkındaki eleştirilerimiz biliniyor. Bu eleştirilerimize hemen hiç yanıt verilmediği de bir sır olmasa gerek.
BİRÇOK BİRLİK VARDIR VE BUNLAR İLİŞKİLİDİR
Komünistlerin birliği ile halkın birliği arasında bir ilişki kurmamızı arkadaşların anlamaması da bir başka handikap.
Öncelikle şunu belirtelim: halkın birliğini sağlamak bir süreçtir ve asla devrim anından ibaret değildir. Devrim anında bunun tamamlanmasından söz edilebilir.
Toplumsal süreçler her zaman ve mutlaka çok sayıda çelişki barındırır. Temel çelişki, baş çelişki ve başlıca çelişmeler olarak tanımladığımız bu çelişmelerin çokluğu bunların meydana getirdiği “karmaşık süreci” anlamamızı zorlaştırır; bununla birlikte ancak bu çokluğu anladığımızda süreçleri çözümleyebiliriz. Çelişkilerin çokluğu gibi süreçler içinde farklı birlikler de vardır. Bu birlikler hem özgündür hem bütünle bağıtlıdır hem de birbiriyle ilişkilidir. Devrimi kavramak için de özgün, bütünle bağıtlı ve birbiriyle ilişkili bu birlikleri çözümlemek zorunludur.
Komünistlerin birliği ile birlikte halkın birliği süreci yeni bir nitelik kazanır; bununla birlikte bu birlik başından itibaren komünist harekete içkindir. Yazımızda da vurguladığımız gibi halkın birliğini gütmeyen, devrimi içermeyen, amaçlamayan hiçbir komünist eylemden, sözden, tutumdan, politikadan söz edilemez. Her ne kadar komünist harekete içkin de olsa halkın birliği komünistlerin birliğinin dışındadır, ondan ayrıdır. Anlatılan şey bunlar arasındaki ilişkidir… Komünist hareket halkın birliğini gerçekleştirmek üzere sürekli bir arayış içinde olur. Sınıf analizlerinin, sınıfların karşılıklı konumlanışlarının incelenmesi komünist hareket için zorunludur dediğimizde söylediğimiz şey komünist hareketin halkın birliğini sağlamak üzere çalışmasıdır. Temel meselesi bu olan komünist hareketin iç birliğinin temeli ve gelişim kaynağı da aynı şeydir. Komünist hareketin iç birliğinin koşullarını devrim için çalışmak, aynı anlama gelmek üzere halkın birliği için çalışmak ve bunu sürekli yapmak olarak tanımladığımızda hiç de tekdüze bir birlik anlayışından veya yanlış ile doğrunun harmanlandığı bir karmaşadan söz etmiş olmayız. Aksine komünist hareketin birliğinin ve sürekli gelişiminin maddi olanaklarını vurgulamış oluruz.
ZIMNEN DEĞİL ALENEN
“Birlik, sizin de zımnen değindiğiniz üzere aktüel ve dinamik bir sorundur. Komünistlerin bundan kaçma lüksü de yoktur; bunu esasta siz de söylemektesiniz yazınızda. Peki bu aktüel, dinamik süreç, uzun mücadele tarihinin ürünü olabilecek halkın birliğinin vuku bulmasına kadar ertelenip dondurulacak mı?”
Bizim “zımnen değindiğimiz gibi” değil, açıkça belirttiğimiz gibi birlik aktüel ve dinamik bir sorundur. “Özellikle ‘yaşayan,’ bu anlama gelmek üzere ‘gelişen’ bir parti olması nedeniyle komünist partisi, birliğinin hangi temellerde gerçekleştiğini ve gelişebileceğini her zaman yenilemek, somutlaştırmak zorundadır. Komünist partilerinin birlik problemini sürgit yaşamalarının nedeni bu partilerin birer mücadele, daha doğru bir ifadeyle, savaş aracı/aygıtı olmalarıdır. Bu partilerin daima daha büyük kitlelerle birleşmek, tüm insanlığın kurtuluşunu gerçekleştirmek üzere onların giderek büyüyen birlik gereksinimini sağlamak gibi bir yüce görevleri vardır. Bu, kitleler içinde daima çalışma gerektiren ve onları birleştirecek olguları, çıkarları, talepleri belirli amaçlar uyarınca gündemleştirmeyi zorunlu kılan bir görevdir. Dolayısıyla ‘kendi iç birliği’ için de onun zorunlu olduğu şey doğru bir kitle çizgisi izlemesidir.” (Yeni Demokrasi)
Bu derecede açık ifade edildiği halde neden “zımnen dediğiniz gibi” diyorlar peki? Anlaşılan arkadaşlarımız aslında “Bu kadar açık ifade etmekle birlikte pratikte bununla ilgili hiçbir adımınız yok.” demekteler ya da aynı yazıda bu açık ifadeye ters cümleler kurduğumuzu düşünüyorlar. “Zımnen” kavramı her ne kadar bu anlamları içermiyorsa da onların kavrama yükledikleri anlam bu olsa gerek! Açıkça ifade ettiğimiz bir şey neden olduğu gibi anlaşılmıyor? Çünkü arkadaşlar birlik sorununu bir partinin “kendi iç birliği” olarak kavramaktan uzaktalar. Evet, yazıdaki temel vurgulardan biri kp.nin iç birliğinin sürekli üretilmesi gereken bir birlik olduğudur. Bir kere sağladıktan sonra öyle kalacak bir birlik değildir kp.nin birliği. Onun her çalışmada, her hücresinin, her üyesinin fikrinde, eyleminde, sözünde üretilmesi gerekir. Bu sadece iç birliği gerçekleştirmeye yaramaz; aynı zamanda halkın birliğini gerçekleştirmeye doğru yayılır, yani dışa doğru da devrimci bir süreç üretir. Parti disiplininin, parti içi demokrasinin, iki çizgi mücadelesinin ürettiği her şey partinin birliği için olduğu kadar partinin kitlelere mal olması içindir de. Arkadaşların “zımnen” kabul ettiğimizi söyledikleri şey bizim parti çalışmalarının içeriği olarak kavradığımız şeydir. “Halkın birliğine doğru ilerleyen komünist birlik” anlayışımız tamamlanmış haliyle halkın birliğini değil, tamamlanmak üzere halkın birliğini içerir. Bir toplantı gerçekleştiğinde örneğin orada halkın çıkarlarını somut olarak tespit etmek ve halkı bu çıkarlar doğrultusunda uyandırmak, bilinçlendirmek, örgütlemek ve harekete geçirmek temel yönelimdir. Böyle bir toplantı komünistlerin birliğini sağlar, bununla kalmaz bu birliği halkın birliğine doğru gerçekleştirir de. Yazıda anlatılan budur. Bunun sürekli, somut, dolayısıyla güncel ve dinamik bir süreç olmasının özü budur. Yoksa “kp dışındakilerle kp zemininde birlik”ten söz edilmemiştir. Hatta böyle bir konunun olmadığı gene zımnen değil, açıkça ifade edilmiştir.
BELİRSİZ OLANLAR
“Komünistler veya gelenekten olanlar halkın birliği dışında mıdır? Bunlar sınıf dışı, halk dışı belirsiz güçler midir? Nispeten daha basit, daha ivedi ve olanaklı olan bu birlikleri gerçekleştiremeyenler ya da gerçekleştirmeyi öngörmeyenler halkın birliğini nasıl gerçekleştirecektir?”
Bu soruların yukarıda açıkladığımız “farklı birlik türleri”nden ve “bunların zamanları”ndan sonra bir anlamı kalmadığını sanıyoruz. Bu konulardaki “karmaşa” kalktıktan sonra bu birlikleri “eylem birlikleri” niteliğinde kavradığımız anlaşılacaktır. Bunları reddetmediğimiz biliniyor. “Nispeten daha basit, ivedi ve olanaklı bu birlikleri” komünistlerin birliği olarak tartışmıyoruz. Buna rağmen ortaklıklar zemininde hareket etmekte zorlandığımız bir gerçeklik. Devamında kısaca değineceğimiz “itiraf” ve “kaba materyalizm” eleştirilerinin sonuçta bu başarısızlıkla ilgili olduğunu belirtelim. Neden başarılı değiliz ve dendiği gibi bunda başarısız olanlar halkın yüce birliğini gerçekleştirmenin güvencesini nasıl verebilirler? Buna kısaca şöyle bir yanıt verebiliriz: ilgili yazı bu sorunun genel bir değerlendirmesini ve yanıtını içermektedir. Dağıtıcı ve bozguncu pratiklerin, sınıf bakış açısından uzaklığın, halkın çıkarlarına ve taleplerine vakıf olamamanın vs. sonuçta komünistlerin birliğine de, dolayısıyla halkın birliğine zarar verdiği anlatılmaktadır. Bu sorular arkadaşlarımızın okuduklarına ne kadar yabancı kaldıklarını gösteriyor. Sorularda “bunlar” diye geçen kesimler evet halktandır; bu halktan kesimlerle birlikte hareket etmek için neden de koşul da vardır. Bu nedenlerin ve koşulların sürekli olarak üretilmesi doğru bir kitle çizgisinde ilerlemekle, devrimin gereklerine en sıkı çalışmalarla sarılmakla mümkündür. Sadece şu öz ve biçim ayrımına dikkat etmek gerektiğini belirtelim: bu çalışmalarda esas olan halkın çıkarlarına ve istemlerine uygun politikalar belirlemek birincildir ve her şey bundan sonra gelmelidir. Siyasi çalışma bütün çalışmaların can damarıdır sözü boşa söylenmemiştir. Politika özdür ve çeşitli birliklere göre biçimlendirmeyi bu öz sağlar. Başaramadığımız ya da kendimizi başarısız kabul ettiğimiz şey de budur…
DİLE YABANCI MATERYALİSTİN KABALIĞI
Son olarak “kaba materyalizm” ve “itiraf” konularına değinelim. Arkadaşların kaba materyalizm tespiti dile yabancılıkla doğrudan ilgili. Kusura bakılmasın, burada bir akıl verme, bilgiçlik taslama görüntüsü olacak kaçınılmaz olarak. Bu tespitin dayandırıldığı cümlelerde genel olarak proleter bakış açısından hareket etmenin dar bakış açısıyla sonuçlanmayacağı açıklanıyor. Proleter bakış açısında konumlanmış bir yapının dar bakış açısından mustarip olamayacağını söylemek kp.de hata olamayacağı anlamına gelmez. Genel olarak söylenen şey özel olarak söylenmiş olmaz, özel olanın genelden ayrıca da söylenmesi gerekir. Belli bir kp ve bu belli kp.nin belli bir komitesi, kararı, tavrı özel olarak incelendiğinde konumlandığını ileri sürdüğü veya savunduğu genelle uyumsuz olabilir. Bu gayet mümkündür ve biz bunun gayet mümkün olduğunu birçok kez açıkladık. Yazı da buna özel olarak değinmektedir zaten. Dar bakış açısı proleter bakış açısından uzaklaşmanın sonucudur; eğer kp içinde dağıtıcı, bozguncu, kp birliğini bozan bir pratik gerçekleşmişse bunun genelle uyumsuz bir gerçekleşme olduğunu ileri sürmek nasıl olur da kaba materyalizm olur? Kp.nin her kararı, tavrı, eylemi tam da savunduğu, yazıda ifade edilen gibi söylersek konumlandığı geneli yeniden üretmek üzere bir süreçtir. Bunu başarır veya başaramaz. Başaramadığında özel genelle uyumsuzlaşır, başardığında geneli gerçekleştirmiş, özelde uygulamış olur. Anlatılan budur ve bunun diyalektik bir yaklaşım olduğu açıktır. Arkadaşların kaba materyalizm tespitinin bir nedeni de “cımbızlama” yöntemiyle okumalarıdır, yazının önünü arkasını, içeriğini “cımbızladıkları” cümle ile ilişkilendirmemeleridir. Bu da sorun yokken sorun çıkarmak gibi sonuçlar doğurur kaçınılmaz olarak.
“İtiraf” diye damgaladıkları yaklaşımımız aslında “Proleter bakış açısında konumlanmış bir yapı dar bakış açısından mustarip olamaz.” iddiamızın içeriğini de vermektedir. İtiraf ettiğimiz nedir? “… halkı birleştirmede eksik kaldığımızı, süreçleri doğru analiz etmede henüz başarılı olamadığımızı, dolayısıyla stratejik gelişim bakımından yerinde saydığımızı belirttiğimiz yerde kitle çizgimizin gereklerini yerine getirmede başarılı olduğumuzu da ileri sürmemeliyiz.”
Peki bu bir itiraf mıdır? Bu gizlediğimiz ve şimdi gizlemekten vazgeçip açıkladığımız bir şey midir? Hayır, bu gerçekliktir ve gizlenebilir olmadığı gibi gizlemek için çaba harcadığımız bir şey de değildir. O halde arkadaşların “itiraf” algısı neden? Çünkü arkadaşlarımız bizim bu konudaki genel yaklaşımımızı neredeyse hiçbir zaman “olduğu gibi” almadılar ve hep “istedikleri gibi” anladılar. Şu cümleler sanırız bir komünist hareketin özeleştirel tutumuna karşı söylenecek en ukala cümleler sıralamasında kendine yer bulur: “Kendisiyle çelişmenin, kendini yadsımanın ve kendi muhataplarına atfettiklerinin yükünü üzerine alan bir beyandır!…” Evet aynen öyle bir beyandır arkadaşlar. Anlamadığınız şey bizim bunun bir kp gerçekliği olduğunu da söylüyor olmamızdır. Kp kendi içinde kendi karşıtıyla sürekli bir mücadele içindedir; o her seferinde komünist çizgiyi var olana ve elbette yanlışa da karşı üretmek zorundadır. Bunu başaramadığında “muhataplarına atfettiklerini” kendinde yaşar! Bu yüzden dışımızdaki mücadele içimizdeki mücadeleden, içimizdeki mücadele dışımızdaki mücadeleden kopuk değildir, denmiştir. O halde kp.yi diğerlerinden farklı kılan nedir, diye sorulabilir. Vurguladığımız gibi komünist partisinin farklı zemini MLM ve Genel Siyasi Hattır… Aynı MLM ve Genel Siyasi Hat üzerinde olmayanların komünist birliği söz konusu olamaz.