HABER MERKEZİ- Adana’da polis kurşunuyla katledilen Ali El Hemdan’ın ailesi tehdit ediliyor. Avukat Tugay Bek, “Hatta yalnızca Emniyet değil, ÖSO’nun belkemiğini oluşturan bir aşiret reisi tarafından da Emniyet’te tehdit ediliyor” dedi.
Tekstil işçisi 18 yaşındaki Ali El Hemdan’ın polis kurşunuyla öldürülmesine dair davanın dördüncü duruşması Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Cinayeti işleyen polis F.K’nın “kasten öldürme” suçundan yargılandığı dava duruşmasında mağdur taraf yok sayıldı. Duruşma, 9 Eylül 2021’e ertelendi.
Duruşma sonrası gazetemize açıklamalarda bulunan Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Tugay Bek, organize bir cinayet olduğunu belirterek “Sonuçları itibariyle bir teşkilat dayanışması etrafında suç işleyen polis memurunun tüm aşamalarda korunup kollandığına şahit oluyoruz” dedi. “Suça karışan, cinayet işleyen bir polis memurunun korunduğu düşüncesindeyim Bu, cinayetin ilk anından itibaren var” diyen Bek, şöyle devam etti: “Cinayetten hemen sonra -henüz daha polis memurunun ifadesi alınmadan- olayla ilgili basında çıkan haberlerde; polisin kaçan Ali El Hemdan’ın peşinden gittiği, havaya ateş açtığı ve bu sırada yanlışlıkla Ali El Hemdan’ı vurduğu şeklinde haberler yapıldı. Sonrasında sanık polisin ifadesi alındı. O da, yanında bulunan polis memuru da bu şekilde ifade verdi. Sonrasında Ali El Hemdan’ın kıyafetleri Polis Kriminal Laboratuvarı’na götürüldü. Kıyafetler üzerinde güya bir inceleme yapıldı. Tişörtündeki delikten yola çıkarak Ali El Hemdan’ın vücuduna isabet eden kurşunun seken bir kurşun olduğu sonucuna varıldı. Oysa Adli Tıp’ta böyle bir şey yok. Adli Tıp’ta kıyafetten yola çıkarak kurşunun seken kurşun olup olmadığının tespiti mümkün değil. Böyle bir ifade kullanılamaz. Olayın başından itibaren örtbas edilip karartılmaya çalışıldığına şahit oluyoruz.”
GÖRÜNTÜLER AÇIĞA ÇIKINCA AĞIZ DEĞİŞTİRDİ
Sanık polislerin ifadelerinin birçok çelişki barındırdığını ve cinayete ilişkin delillerin karartıldığını da söyleyen Bek, “Olayın sıcaklığı içerisinde biz Adana Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği, insan hakları örgütleri olarak meseleye müdahale etmek istediğimizde savcılık derhal olay yerindeki kameralara el koydu. Böylece aslında polisin olaya el koyduğu ortaya çıktı” diye konuştu. “Oysa cinayetin işlendiği sokağı gören bir güvenlik kamerası bütün cinayeti an be an zaten kaydetmişti. Bu ortaya çıktıktan sonra polis memurunun ifadesi değişti” diyen Av. Bek, polisin değişen savunmasına ilişkin şunları aktardı: “İlk başta ‘Ayağım kaydı, düştüm’ diyen polis memuru artık ‘düştüm’ demiyor. Çünkü görüntülerde düşen bir polis memuru yok. Bu sefer de ‘Ben havaya ateş etmek için silahımı kaldırdığımda silahım ateş aldı’ diyor.”
PADİŞAH FERMANIYLA VATANDAŞLIK
Ardından İçişleri Bakanı, sonra da Cumhurbaşkanı tarafından Ali El Hemdan’ın babasının telefonla arandığı ve kendisine telefonla vatandaşlık verildiğine dikkat çeken Av. Bek, “Bu Türkiye’de belki de bir ilktir. 25-30 kişilik bir aileye telefon talimatıyla vatandaşlık verildi. Neden? Bu sorunun sorulması gerekiyor. Bunun ne hukuki bir yolu var ne de açıklaması. Cumhurbaşkanı talimatıyla vatandaşlığa almanın hukukta yeri yoktur. Yani bütün hukuki prosedür ve şartların hepsi gözardı ediliyor. Padişahın fermanıyla, bir telefonla Türkiye’de ilk defa bir aile toptan Türk vatandaşı yapılıyor” şeklinde konuştu.
HEMDAN AİLESİ TEHDİT EDİLİYOR
Ali El Hemdan’ın babası Hasan Hemdan’ın davanın takipçisi olmaması için birçok yerden tehdit edildiğini söyleyen Bek, şu ayrıntıları paylaştı: “Hasan Hemdan birinci duruşmaya tek başına geldi. Zaten mahkeme çağırmıştı onu ve biz de oradaydık. Şikayetçi olduğunu, olaya ilişkin bilgisinin olmadığını söyledi. ‘Ancak bu celse avukatların avukatlığını kabul ediyorum. Sonrasını da ailemle görüşüp değerlendireceğim. Vekaletname çıkartacağım’ dedi. Sonra Hasan Hemdan’a ulaşmaya çalıştığımızda bizden korkup kaçtığını, uzaklaştığını gördük. Adana Barosu, insan hakları örgütleri ve avukatlar gönüllü olarak, bir şey talep etmeksizin bu davayı takip ediyorlar. Ancak baba vekalet vermekten çekiniyor. Neden? Haricen yaptığımız araştırmalarda ailenin bu konuda tehdit edildiğini gördük. Hatta ale yalnızca emniyet tarafından tehdit edilmiyor. ÖSO’nun belkemiğini oluşturan bir aşiret reisi tarafından da Adana’ya gelinerek tehdit ediliyor. Bu aşiret reisi Adana’ya geliyor. Emniyette Ali El Hemdan’ın babasıyla bir araya getiriliyor. Yani ailenin bize vekalet vermemesi ve olayı takip etme isteklerimizi yanıtsız bırakması konusunda uyarılıyor. İkna ediliyor. Gelinen noktada, ilk duruşmaya gelen Hasan Hemdan sonraki üç duruşmaya gelemedi.”
TEK KALE MAÇ OYNANIYOR
Mahkeme salonunda adeta “tek kale bir maç” oynandığına vurgu yapan Bek, mahkemenin kendilerini yok saydığını ifade etti. Taleplerinin ve mahkeme salonundaki varlıklarının tutanaklara geçirilmediğini söyleyen Bek, “Devletin polisi yargılanıyor. Onun avukatları var. Savcı devletin, mahkeme devletin. Ama mağdur, müşteki, avukatlar ve barolara yer yok. Bugün duruşmada aileyi temsilen katılma talebimizi tekrar ettik. Bundan önceki üç duruşmada vekalet çıkarma şartıyla hiç olmazsa beyanlarımız tutanaklara geçiyordu” dedi.
MAHKEME BİZİ YOK SAYIYOR
Son celsede mahkemenin yine benzersiz bir uygulamaya imza attığını söyleyen Bek, şöyle devam etti: “Duruşmaya girdik fakat bize söz verilmedi. Duruşmaya katıldığımız tutanaklarda bile yok. Sanki orada bulunmamışız gibi. ‘Siz bir önceki celsede bize vekalet çıkarmamız için süre verdiniz. Bize söz hakkı verirseniz neden vekaletname çıkaramadığımızı anlatacağız size’ dedik. Karşılığında mahkeme bize diyor ki ‘Vekaletname getirmeden size söz vermeyeceğim.’ Talebimizi ve oradaki varlığımızı tutanaklara geçmek zorundalar fakat bizi görmediler, dinlemediler. Hukukta böyle bir şey yoktur. Mahkeme bizi yok saydı. Fakat tutanaklara bakıldığında biz orada yokuz. Bu celse böyle bir uygulama oldu.”
SUÇ ÜSTÜNE RAĞMEN CEZASIZLIK VAR
Ali El Hemdan cinayetinin en aşağı kademedeki memurdan Cumhurbaşkanı’na kadar uzanan organize bir cinayet olduğunu ifade eden Bek, Türkiye’deki cezasızlık uygulamalarına dikkat çekti. Cezasızlığın artık bir gelenek haline geldiğini vurgulayan Bek, şunlanı ekledi: “Türkiye’de cezasızlık zaten var. Bir gelenek haline geldi ama bu olayda bir suç üstü hali var. Çünkü polis memuru ateş ederken görülüyor. Buna rağmen bu dosyadan ceza almadan kurtulması isteniyor. Tetiği çeken polis memurunun ceza almaması için herkes üzerine düşeni organize bir şekilde yapıyor. Polisinden valisine, İçişleri bakanından Cumhurbaşkanına kadar devletin tüm kurumları üzerine düşeni yapıyor. Bugün yargılama aşamasındayız. Dosyaya adil bir yargılamanın olabilmesi için bizim o duruşmalarda olmamız gerekir ama mahkeme buna izin vermiyor. Varlığımızı kabul etmiyor. Bugün yaşananlar hukuki bir facia. Ancak biz davayı takip etmeyi sürdüreceğiz.” (Miheme Porgebol / Yeni Özgür Politika)