ABD Kongresi geçtiğimiz günlerde aldığı bir kararla yeniden borçlanma tavanını kaldırma seçeneğini onayladı. Fed (Amerikan Merkez Bankası) faiz artırım politikaları ile azalan borçlanma olanakları, dünya çapında ekonomik resesyon ve temerrüt (planlanan borçların ödenmesinin aksaması) risklerini ortaya çıkarmıştı. Bu sebeple dünya çapında piyasaların gözü kulağı ABD’nin ekonomi politikalarının gidişatına kilitlenmişken ABD hükümeti tarafından borç tavanının kaldırılmasına dair karar yürürlüğe konuldu. Karar doğrultusunda mevcut 31,4 trilyon dolarlık borçlanma tavanı, 2025 Ocak ayına kadar kaldırılmış oldu.
Tasarı 99 sayfadan oluşuyor, yalnızca borçlanma tavanının kaldırılmasına dair önergeler içermiyor. 2025 yılına kadar bütçe hacminin genişletilmesini, kamu üzerindeki borç ve vergi yükünün artırılmasını hedefleyen bu tasarı ile Amerika halkının ve dünya halklarının ABD emperyalizminin daha fazla hedefi haline geleceği ve sömürünün dozunun artacağı anlamını taşımaktadır. Tasarıya gerekçe olarak yeterli vergi gelirlerinin olmayışı gösterilmiş, bu yönlü artışların sağlanacağına dikkat çekilmiştir. Ancak gerçek sebepler bunun çok daha ötesindedir.
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşının ardından hayata geçirilen borç tavanı uygulaması, ABD tarafından pek çok kez askıya alınmıştır. Bugün içinde bulunulan koşullar itibari ile ABD hükümeti, gerilim dozu artan emperyalist çekişme ve gelirlerde yaşanan azalmayı gerekçe göstererek yeniden bu yola sapmıştır. Bu karar, Fed üzerinden hayata geçirilen ekonomi politikaları ve dünya çapında emperyalistlerin içinde bulundukları gergin çekişme hali ile birlikte ABD emperyalizminin ne gibi bir geleceğe hazırlandığına dair ipuçları da vermektedir.
ABD hükümetinin belirttiği biçimi ile borçlanma tavanını kaldırmaması durumunda, bütçede öngörülen veya gelecekte planlanan kimi harcamaları yapamayacak hale gelecekti. Bununla birlikte, borçların geri ödenmesi gecikecek, temerrüde düşülerek mali krizin kapısı aralanacaktı. Ayrıca hükümetin ekonomik çıkmazı piyasa güvenini zedeleyecek, ABD tahvilleri ve dolar değer kaybedecek, ABD merkezli borç krizi ortaya çıkacaktı. Bu yönlü beklentiyle ABD tahvillerinin ciddi bölümünü elinde tutan Çin, Fed’in faiz artırım politikaları ile denk düşecek şekilde elindeki ABD tahvillerini satmaya başlamıştır. Şu anda Çin’in elindeki tahvil değeri son 13 yılın en düşük seviyesindedir. Tüm bu riskler altında ABD emperyalizmi hem başat emperyalist güç pozisyonu ile efektif bir biçimde emperyalist çekişmeyi sürdürmek hem de mevcut kriz risklerini azaltacak adımları uygulamaya çalışmaktadır.
YOLUN YARISINDA SAVAŞ BÜTÇESİNE DÖNÜŞ!
Biden liderliğindeki ABD hükümeti, borç ödemelerinde yaşanacak aksaklık ve olası mali krizlere dair endişeleri ön plana çıkarmış olsa da bir başka dikkat çekici husus, ABD hükümetinin bütçesinin 2 yıllığına sınırsız olarak borçlanabilmesine dair sağlanan olanaktır. Bu alanda savunma giderleri ön plana çıkmaktadır. Yani sorun tek başına hükümetin borçlarını ödeyememesi değil, daha fazla borçlanma olanağının sağlanmasıdır. Ayrıca tasarı ile birlikte hükümete daha fazla kaynak sağlanabilmesinin de önü açılmıştır. Bu kaynaklar ise kamu harcamalarının kısıtlanması ve vergi artışı anlamına gelmektedir. Örneğin tasarıda gıda yardımı alanların çalışma şartlarının yeniden düzenlenmesi, pandemi sürecinde verilen yardımların geri toplanması gibi maddeler de yer alırken geçtiğimiz süreçte, çevreye vereceği ağır tahribat nedeni ile yoğun tepki çeken Appalachian boru hattı da pakete dahil edilmiştir. Bu maddelerden de görüleceği gibi, ABD hükümeti borç tavanı sorunu ve borç krizi yaygarası ile daha fazla sömürü ve talanın önünü açmak istemektedir. ABD, borç tavanının kaldırılması ile 10 yıl boyunca kamu harcamalarından 1,5 trilyon dolar tasarruf yapılacağını açıklamıştır.
İlk etapta, özellikle kamu harcamalarının kısıtlanmasına yönelik maddelere verdikleri tepki nedeniyle tasarının Demokratların kontrolündeki Senato’dan geçmesi neredeyse imkânsız görülüyordu. Ayrıca Cumhuriyetçilerin içerisinden de birçok isim tasarıya muhalefet ediyordu. Bu sebeple Biden’ın “gerekirse meclis ve senato onayı olmadan, bizzat kendisinin tasarıyı onaylayacağını” açıklaması ve bunun anayasal yollarını aradığını belirtmesi ile ipler gerilmişti. Durumun acilen çözülmesi gerektiği, aksi halde haziran ayında hükümetin elinde nakit bulunmayacağına dair uyarılar ile birlikte pazarlıklara girişilmiş, Biden ve Temsilciler Meclisi Başkanı Kevin McCarthy arasında tasarı üzerinde uzlaşma sağlanmıştır. Anlaşma Demokratların elindeki Senato’dan 36 oya karşılık 63 oy ile, Cumhuriyetçilerin çoğunluk olduğu Temsilciler Meclisinden ise 117 oya karşılık 314 oy ile kabul edilmiştir. Böylece halihazırda ABD Gayri Safi Milli Hasılasının yüzde 120’si dolayında olan 31,4 trilyon dolarlık borçlanma tavanı 2 yıllığına askıya alınmıştır.
Savunma alanında borçlanmanın artması genel olarak ABD emperyalizminin savaş gereçlerine yapmayı planladığı yatırımların dışında, dünya genelinde emperyalist çatışmaya ayırmak istediği payın da artması anlamına gelmektedir. ABD hükümetinin apar topar ve şantaj ile olabilecek en hızlı biçimde bu tasarıyı geçirmesi, emperyalist çekişmenin seyrinin de giderek derinleşeceği ve keskinleşeceğine işaret etmektedir.
REZERV PARA BİRİMİNİN GÜCÜ: KORKUSUZCA BORÇLANMAK
Fed’in son birkaç yıldır izlediği parasal sıkılaştırma politikasının dünya çapında ağır etkileri oluşmuştur. Özellikle Türkiye gibi bağımlı ülkelerin borç yükünün artması ve cari açıklarda görülen rekor artışlar ile birlikte oluşan kur reaksiyonları, pandemi krizinin devamında dünya halklarının yaşamını iyiden iyiye zorlaştırmıştır. Ayrıca ABD dolarının rezerv para birimi oluşu, parasal sıkılaştırma politikası neticesinde sıcak döviz akışını yavaşlatmış, kredileme ve fonlama olanakları azalmıştır. Çünkü daralan para politikası ile birlikte Fed, geçmiş dönemde özellikle bankacılık ve finans alanından dolar karşılığı aldığı tahvil ve kâğıtları geri vermiş, karşılığında ise piyasadan doları geri çekmeye başlamıştır. Bu hususlar doların gücünü artırırken dünya çapında ağır ekonomik riskleri de beraberinde getirmiştir.
Bu risklerin başında ise dünya çapında mali kriz ve ekonomik durgunluk gelmektedir. Özellikle ABD, Avrupa ve İngiltere’de bankacılık ve borsa bu politikadan yoğun bir şekilde etkilenmiştir. Riskli yatırım alanlarında faaliyet gösteren bazı bankalar iflas etmiş, diğer bankalar ve finans kurumları için de tehlike henüz devam etmektedir. Enerji ve hammaddeye ulaşmada yaşanan zorluklar ve fiyat artışları ile birlikte gelen kredilenme zorlukları da ekonomik resesyon tehlikesini yükseltmiştir. Bu görünüm altında, ABD hükümetinin borçlanabilmesinin önündeki tek engel olarak borç tavanı kaldırılmış, dünya çapındaki borçlanmada yaşanan zorluklar, rezerv para gücünü elinde tutan ABD emperyalizmi için sadece atlanması gereken yasal bir eşik olarak ortada durmaktadır. Bu şekliyle, Fed politikalarının esaslı hedefleri de anlaşılmaktadır. Açıklamalar ve piyasanın reaksiyonları ile birlikte denilebilir ki Fed bir süre daha ekonomi politikalarını bu hatta sürdürecektir.
BORÇ KRİZİ AŞILDI, DÜNYA HALKLARINI NELER BEKLİYOR?
ABD hükümetinin merkezinde olduğu bir temerrüt ve peşi sıra mali kriz beklentisi ile hareketlenen piyasalar, borç tavanının kaldırılması ile rahatlama ve bekleme durumuna geçti. Fed’in 13-14 Haziran toplantıları ile alacağı tutum için büyük bir sürpriz beklenmezken sakin görünümün büyük çaplı gelişmeler olmaksızın devam edeceği belirtilmektedir. Böylece borç krizinin aşıldığına dair yorumlar da peşi sıra gelmektedir, öyleyse dünya halkları için de kriz aşılmış mıdır?
Elbette, egemen sınıflar her krizinin faturasını halka daha fazla sömürü ve talan olarak yansıtmaktadır. Bununla birlikte gerici sistem için, krizden kaçınmanın yolu her ne kadar mümkün olmasa da halka daha fazla fatura çıkarmak olarak karşılık bulmaktadır. Yani kapitalist-emperyalist sistem kriz üretir, bu krizler de tüm ağırlığı ile dünya halklarının üzerine çöker. Bugünlerde ABD hükümetinin daha fazla borçlanmak, daha fazla talan gerçekleştirmek için ortaya attığı tasarı, başta ABD halkı olmak üzere tüm dünya halklarına ağır faturalar olarak yansıyacaktır. Bir yandan savunma bütçesinin artırılması beklenirken, kamu harcamaları kısılacak, vergilerde artışa gidilecektir. ABD emperyalizmi başat emperyalist güç konumunu pekiştirmek ve diğer emperyalistler ile gerilimini yükseltebilmenin peşindedir. İzlenilen bu politikalar ABD halkının ve dünya halklarının daha ağır krizler ortasında kalmasına neden olacaktır.