HABER MERKEZİ- Tutuklu kanser hastası İsa Gültekin’in yaşamını yitirmesinin ardından insan hakları örgütleri, ATK (Adli Tıp Kurumu) raporlarının tek referans olmaktan çıkartılması gerektiğini söyledi.
Pandemi döneminde hasta tutsakların durumu daha da ağırlaşırken birçok tutsağın ise ölümü terk edildiği belirtildi. Ayrıca birçok hasta tutuklu hastaneye gitmesi durumunda 14 gün tek kişilik karantina hücresinde kalacağı kaygısıyla hastaneye gitmek istemiyor. Çok sayıda hasta tutuklunun tedavisi de salgın gerekçe gösterilerek engelleniyor.
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün 28 Haziran 2020 yılında açıkladığı verilere göre 2013 yılından 2020 yılına kadar hastalıkları sağlık raporuyla tespit edilerek serbest kalan tutuklu sayısı bin 582 kişi. Ancak insan hakları savunucularının verdiği bilgilere göre, siyasi tutuklular hastalıklarından kaynaklı serbest bırakılmıyor. Son olarak, Mersin Tarsus 3 No’lu T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutuklu bulunan ve tedavi gördüğü Tarsus Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitiren 67 yaşındaki kanser hastası İsa Gültekin’in ölümü, sorunun hangi boyutlarda olduğunu ortaya koydu.
İHD’nin 2020 yılına dair açıkladığı hasta tutuklular raporuna göre, Türkiye hapishanelerinde 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutuklu bulunuyor. Raporda, hapishanelerde 27 hasta tutuklunun ağır hastalıklarından dolayı yaşamını yitirdiği belirtildi. İHD verilerine göre, 2021 yılının ilk üç ayında 2’si ağır hasta olmak üzere toplam 13 kişi yaşamını yitirdi. 1 ağır hasta tutuklu ise tahliye edildikten kısa süre sonra hastanede yaşamını yitirdi.
DENETİMLE TUTUKLULAR YARGILANIYOR
Hapishanelere hiçbir DKÖ ve komisyon alınmazken, sadece valilikler tarafından oluşturulan komisyonlar hapishanelere girebiliyor. Bu komisyonlar da tutukluları yaşam alanlarında değil ifade odalarında dinliyor. Hapishanelerde denetimden uygulamalarla bundan öteye gidemeyen komisyonlar, çözüm üretmek yerine tutukluları yargılayan bir tutum sergiliyor. Denetimin yapılmamasıyla birlikte keyfi uygulamalar da katlanarak artıyor.
RAPOR ÇİLEYE DÖNÜYOR
Hasta tutukluların yaşadığı en büyük sorunlardan biri de Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) rapor alabilmek. Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü hastanelerden alınan raporlar, ATK’lerde haftalarca, aylarca bekletiliyor. Hatsa tutukluların çoğu raporun çıkması için İstanbul ATK’ye çağrılıyor. Hasta tutukluların ring araçlarıyla saatler boyunca süren yolculuklarının ardından İstanbul ATK tarafından yine de ret kararı veriliyor.
Geçtiğimiz sene “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yönetmelik” ile hasta ve yaşlı tutuklular için infaz ertelemesi öngören değişiklikle siyasi tutuklular ise kapsam dışı bırakıldı. Hasta tutuklular ölümlerine yakın dönemlerde infazları ertelenerek serbest kalabilirken, 2020 yılında 75 yaş üstü 6 hasta tutuklu hapishanelerde yaşamını yitirdi.
YANIT ALAMIYORLAR
Konuyla ilgili Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan İHD Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen, yaşanan sorunu ortadan kaldırabilecek en önemli adımın ATK’nin tek referans merkezi olmaktan çıkarmak olacağını söyledi. Çevirmen, devlet hastanesi, üniversite hastanesi ya da tam teşekküllü hastanelerinin hasta tutuklularla için verdiği “Cezaevlerinde kalamaz” raporunun dikkate alınması gerektiğini ifade etti. Çevirmen, yaşatılan hak ihlallerine dair yetkililerle görüşme sağlamaya çalıştıklarını ancak seslerinin hiçbir devlet kurumuna ulaşmadığını belirtti. Çevirmen, “Cezaevlerinde yaşananlar toplumun gündeminde olmalı. Türkiye’de her gün her saat gündem çok şiddetli bir şekilde değişiyor. Gündemler arasında yumuşak geçiş bile yapamıyoruz. Buna karşın uzun yıllardır devam eden hasta tutuklular sorunu var. Cezaevlerinde ölümler var.” şeklinde konuştu. Çevirmen, hasta tutuklular konusunda siyasi partiler, sağlık ve meslek örgütleri, hak savunucuları, milletvekilleri gibi konuya duyarlı tüm kesimlerin bu konuya eğilerek sorunların çözümünde ısrarcı olmaları gerektiğini de belirtti.
‘HAK İHLALLERİ SONLANDIRILSIN’
Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu üyesi Ayşe Uğurlu ise birçok defa Ankara’da bulunan hapishanelere denetim ve inceleme amaçlı girme başvurusu yaptıklarını ancak olumsuz yanıt aldıklarını ifade etti. Yaşatılan sağlık hakkı ihlalleriyle ilgili çok sayıda başvuru aldıklarını söyleyen Uğurlu, “Devlet, temel hak ve özgürlükleri ihlal etmemek ve bu hak ve özgürlükleri korumak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü. Yaşanan sağlık hakkı ihlallerinin bir an önce sonlandırılarak tutukluların da her yurttaş gibi sahip oldukları sağlık haklarından faydalanmaları gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
‘ÖLÜM CEZASI UYGULANIYOR’
Hasta tutuklulara yönelik uygulamanın yaşam hakkı ihlali olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Ayşegül Çağatay ise yaşatılan sürecin tutukluların ölüme mahkum edilmesi olduğunu ifade etti.
Yasalarda yer alan hasta tutukluların tahliyesini öngören düzenlemelerin yeterli olmadığını belirten Çağatay, “Ölüm sınırına gelmeden, artık yapacak hiçbir şey kalmadan tutuklular tahliye olmuyor. Hasta tutuklu bir müvekkilimiz şöyle söylemişti: ‘Hasta tutuklulara dışarıda ölüm hakkı tanınıyor, yaşam hakkı tanınmıyor.’ Cezaevlerinde ölümü öngörüyorlar.” dedi. Çağatay, avukat ve hak örgütlerinin hapishanelere yapacakları ziyaretlerin etkili olabileceğini ifade ederek bu tarz adımların atılması gerektiğini de belirtti. (MA)