Hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine her gün bir yenisi ekleniyor. Tutsaklara ve tutsak yakınlarına yönelik politikalar her geçen gün ağırlaşıyor, derinleşiyor. TC devleti tutsakları en temel ihtiyaçlarından yoksun bırakıp dışarı ile bağlarını kopartmayı hedefliyor.
Son dönemde devrimci-demokrat-yurtsever güçlere yönelik birçok operasyona tanıklık ettik. Bu operasyonlara verilen ad “terörizmin finansı” oldu. Bu operasyonlarda birçok kişi gözaltına alındı, tutuklandı. En son örnek ise 75 yaşındaki Hatice Yıldız’dı. Hatice Yıldız tutsak kızına ve onun koğuş arkadaşına para yatırdığı için tutuklandı. Görüldüğü üzere faşizm hapishane koşullarında tutsakların temel ihtiyaçlarından olan parayı bir cezalandırma yöntemine dönüştürmeye çalışıyor. Tutsakların yaşamlarını idare ettirebilmeleri engelleniyor. Sormak gerekiyor: Bir insan hiçbir gelir elde edemeden, paraya ulaşamadan hapishanede nasıl geçimini sağlayabilir? Dışarıdan yatırılacak paranın önemi buradan geliyor. Devlet tutsakların herhangi bir ihtiyacını karşılamıyor. Dolayısıyla para, tutsakların temel ihtiyacı olarak önümüzde duruyor. Bu parayı yatırmak da dışarıdaki yakınlara düşüyor. Ancak devlet hem tutsakların ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi hem de karşılayabilmeleri için yatırılan parayı da “terörü finanse ediyorsunuz” diyerek engelliyor. Tutsak yakınlarına uyduruk davalar açılıyor, cezalar kesiliyor. Kamuoyunda da tutsaklık yaşayan kişi “suçlu” olarak lanse ediliyor. Ona yardım eden kişi de “suçlu” olduğundan tutuklanmasında bir engel görülmüyor. TC devleti kendi koyduğu yasalarla, çıkardığı maddelerle, yönetmeliklerle çelişiyor.
İHTİYAÇLAR KARŞILANMIYOR
Tutsakların, özelde de hasta tutsakların hapishane koşullarında birçok özel ihtiyaçları bulunuyor. Tüm bu ihtiyaçlar dışarıdan tutsak yakınlarının yatırdığı paralar ile karşılanıyor. Elektrik ve su faturaları da yine dışarıdan yatırılan para ile ödeniyor. Televizyon, radyo, buzdolabı gibi birçok ihtiyacı da tutsaklar kendileri karşılıyor. Özellikle hasta tutsakların yemek ihtiyacı hapishane idaresi tarafından verilen yemeklerle karşılanmıyor. Yetersiz ve besleyici olmayan yemekler hasta tutsakların yaşamına uygun değil. Bu yüzden de özel beslenme ihtiyacı olan tutsaklar para ile kantinden alışveriş yapmak zorunda kalıyor. Bunun için de ek bir bütçe gerekiyor. Yine özel yatak, yastık gibi ihtiyaçları da hapishane kendisi vermiyor. Bu da tutsakların hesabından ödeniyor. Tutsakların gönderdikleri mektup, posta ücretlerini de eklemek gerekiyor. Görüldüğü üzere tutsakların gündelik ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için dışarıdan yatırılacak paraya ihtiyaçları var; çünkü devlet her ne kadar aksini propaganda etse de tutsakların hiçbir ihtiyacı karşılanmıyor. Hatta kimi zamanlar tutsakların parayla aldıkları eşyalara da hapishane, baskınlar sırasında el koyuyor. Hem ihtiyaçlar karşılanmıyor hem de bu ihtiyaçlar karşılandığında da yok ediliyor. Tutsaklara yönelik “düşman” politikası izleniyor, tüm gerici ve baskıcı politikalar tutsaklar üzerinde uygulanıyor.
HASTA TUTSAKLAR ÖLÜME TERK EDİLİYOR
İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre hapishanelerde bin 517 hasta tutsak bulunuyor. Son 2 yılda da en az 94 tutsak hapishanede ya da ölüm döşeğinde tahliye edildikten sonra hayatını kaybetti. Yine buna en güncel örnek vermemiz gerekirse şartlı tahliye edilen 30 yıllık hasta tutsak Mutlak Tozun, tedavi gördüğü hastanede geçtiğimiz hafta hayatını kaybetti. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz. 28 Şubat’ta Elâzığ R Tipi Kapalı Hapishanesinden tahliye edilen İsmet Çardak, 14 Mart’ta hayatını kaybetti. “Genetik miopati” denilen kas erimesi hastalığı nedeniyle tedavi gören ağır hasta tutsak Çardak, hapishaneden tekerlekli sandalye ile çıkmıştı.
Birçok tutsak hayatlarının son evresinde tahliye ediliyor. Hapishanede tedavileri yapılmıyor, ihtiyaçları olan ilaçlar verilmiyor, hastaneye götürülmüyor. “Hapishanede kalamaz” raporları dikkate alınmıyor. Bu şartlarda hasta tutsakların resmen ölmeleri bekleniyor. Devlet bilinçli bir şekilde hasta tutsakları katlediyor. Sağlıklı bir tutsağın bile ihtiyaçları karşılanmazken hasta tutsaklar çok çeşitli sorunlarla baş etmek zorunda kalıyor.
75 yaşında sedyeyle evinden çıkarılıp tutuklanan hasta tutsak Hatice Yıldız’ın da demans, yüksek tansiyon, kemik erimesi, bel fıtığı, omurga eğriliği, mide rahatsızlığı ve görme bozukluğu gibi birçok hastalığı bulunuyor. Yıldız, bunlara rağmen günlerce tekli hücrede tutulmuştu. Avukat görüşünde fenalaşmış ayrıca Yıldız’a ilaçlarının da verilmediği, bu yüzden demans hastalığının ilerlediği aktarılmıştı. Tüm bu hastalıkları Yıldız’ın hapishanede yaşamını idame ettiremeyeceğini gösteriyor. Ancak TC devleti tutsakları yaşamlarıyla cezalandırıyor, kendince halka ders veriyor. “Dışarıda ses yükseltirseniz sonunuz onlar gibi olur” diyor adeta.
Tutsaklar hapishanelerde bu sorunlarla boğuşurken tutsak yakınları da bu sorunlardan azade değil. Tutsak yakınları da devletin bu politikalarından oldukça etkileniyor. Derinleşen ekonomik krizle beraber tutsak yakınları için tutsaklara para yatırmak zorlaşıyor. Dışarıda kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan tutsak yakınları maddi olarak güç duruma düşüyor. Örneğin son bir yılda İHD’ye tutsakların maddi destek başvuruları artmış durumda. Dışarıda da gözlemleneceği üzere birçok tutsak yakını maddi güçlük yaşıyor. Bu da tutsakların hapishanedeki koşullarını etkiliyor.
Ayrıca devletin bilinçli bir politikası olan tutsakları sürgün etme politikası da hem tutsaklar hem de yakınları için zorluk oluşturuyor. Tutsakların kurdukları sistem altüst oluyor, zorla başka bir hapishaneye ve özellikle ailelerinden uzak hapishanelere sürgün ediliyorlar. Burada da tutsakların aileleriyle, yakınlarıyla olan iletişimlerini koparmak, motivasyonlarını azaltmak yatıyor. Tutsak yakınları tutsakları ziyaret edemiyor, maddi olarak bunu karşılayamıyor. Kimi kızını kimi oğlunu yalnızca senede bir kez görmek zorunda kalıyor.
Hapishanede yaşanan ihlaller sadece bunlarla sınırlı değil. Her gün yeni bir ihlalle karşılaşıyoruz. Devlet her gün baskıyı artırıyor, içeride ve dışarıda kendine yönelen öfkeyi sindirmeye çalışıyor. En ufak hak arama talebinde faşizmin sopasını gösteriyor. Kendi evladına para göndermek bile suç sayılıyor.
Tutsakların yaşadığı sorunlar artarken dışarıda da halkın yaşadığı sorunlar birikiyor. Ekonomik kriz, düşen alım gücü halk kesimlerini derinden etkiliyor. Tüm bunlar yaşanırken biriken bir mücadele deneyimi de var elbette. Halkın ilerici ve örgütlü güçleri olarak bu baskıcı ve gerici sistemi parçalamalı, halkla beraber tüm hak gasplarına karşı ayağa dikilmeliyiz. Tutsaklar, tutsak yakınları ve bir bütün halka yönelik saldırı zincirini parçalamalı ve bizi hapseden bu sistemin karşısında durmalıyız. Ancak böyle bizi hapseden düşmanı yenebilir ve zafere ilerleyebiliriz.