Her türlü hak alma mücadelesinden demokrasi, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine yani devrim mücadelesine dek uzanan hamle ve adımların, eylem ve örgütlenmelerin, sömürücü ve egemen zorbalar tarafından “terörizm” olarak suçlandığı günümüzde, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilen dünya halkları devrimi gerçekleştirme görev ve sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Devrim yapmak bir “terörizm suçu” ise proletarya ve ezilen dünya halkları, devrim yapma “suçunu” işlemeye devam edecektir. Devrim, işçi sınıfı ve ezilen dünya halklarının kurtuluş gereksinimi ise ve bu bir gerçeklik arz ediyorsa bu gerçeklik üzerine yoğunlaşmak, derinleşmek sınıfsal bir görev olarak sınıf bilinçli proleterlerin karşısında durmaya devam edecektir. Silahlı mücadeleyi devrim ile birleştirmenin ve uygulamanın bilimi, “savaşın politik bir sorun” olduğunu açıklar. Savaş politik bir sorun ise savaş sorunu esas olarak Proletarya Partisi’nin temel bir sorunudur. Nasıl ki kapitalist-emperyalist sistemin temel gündeminde ezilen dünya halklarını boyunduruk altına alma, bağımlılık ve kölelik zinciriyle baskı altında tutma sorunu varsa bunu gerçekleştirmek için saldırı, işgal ve karşı-devrimci savaş üzerinde yoğunluklu olarak durup, her gün yeni bir saldırı politikası ve taktikler, silahlar üretiyorsa aynı zamanda Proletarya Partisi de kendi temel gündeminden eksik edemeyeceği sorun olan devrimci savaş sorunu üzerinde yoğunluklu olarak durup, incelemelidir. Sürecin temel ve güncel ihtiyaçlarına uygun olarak somut politikalar üretmeli ve uygulamalıdır.
“Parti tümüyle savaşla yakından ilgilenmeli ve askeri sorunları incelemelidir” (Mao Zedung) Savaş bir politik sorun olarak belirlenmişse devrimci savaşı yürütecek olan kızıl ordu da devrimin politik görevini yerine getirmek için silahlı olarak örgütlenecektir. Proletarya Partisi olmadan devrimci hareket, devrimci pratik ve devrimci savaş nihai hedefine varamaz ve sınırlı başarılarla yetinmek zorunda kalır. Mücadeleyi birleştirecek, iktidar hedefine yöneltecek parti olmadan sürekliliği sağlanmış silahlı mücadele örgütlenemez, kurtuluş gerçekleşemez. Bu çağda proletarya ile KP önderliğinden yoksun ya da buna aykırı olan bir devrimci savaş yenilgiyle yüz yüze kalır. Toplumsal tabakalar ve politik gruplar arasında proletarya ve öncüsü bencillikten, dar görüşlülükten arınmış; politik yönden en ileri görüşlü, en iyi örgütlenmiş; önder sınıf olan proletaryanın ve onun politik partisinin bütün dünyadaki deneylerini öğrenmeye ve bu deneylerden kendi davaları için yararlanmaya en hazır olan sınıftır. Bundandır ki kendi kurtuluş mücadelesini örgütlerken diğer sınıf ve tabakaların da kurtuluşunu örgütleyecektir. Bunu gerçekleştirecek ve sağlayacak olan yegane güç proletaryanın kendisidir. Başka hiçbir sınıf ve tabaka bu rolü oynayamaz. MLM bilimi yani proletaryanın kurtuluş ideolojisi üzerinde yükselen parti tayin edicidir.
Geçici olarak, silahlı bir güç olan ordu yaratılabilir, kitle desteği kazanılabilir, önemli gelişmeler de kaydedilebilir. Ancak, bunlar, geçici kazanımlardan öteye gidemez. Nihai hedefe varmaya, toplumsal devrimi gerçekleştirmeye bu kazanımların gücü yetmez. Dünya genelinde savaşlar politika yoğunluklu olarak iç içe geçmiş bir gündem olarak kendini ortaya koymaktadır. Ülkemiz özgülünde de “terörizm ve terörizme karşı savaş” meselesi dönem dönem iniş çıkışlar yaşasa da hakim sınıfların gündeminden hiç düşmeden varlığını devam ettiren bir sorun olarak sürekli karşımıza çıkmaktadır. Bu soruna doğru bir proleter bakış açısı, sınıfsal tavır ve devrimci bir tutum kazandırmalıyız. Yoksa her kavram ve söylem bir kargaşa ve anlaşılmazlık içinde kaybolup gider. Temeline devrimci politikayı almayan, politik faaliyeti örgütlemeyen devrimci bir savaş ordusu zafer elde edemez. Bu temel üzerine silahlar ve tekniğin gelişim düzeyi konularak, işlenir.
Her zaman güvenilecek temel dayanak noktası, devrimci politika, sınıf ve devrim bilincidir. Politik olarak gelişmek, yetkinleşmek için ideolojik ve politik eğitimin sınırı ve sonu yoktur. Her görev grubu, her hücre, her gerilla birliği bir yandan kendi alanındaki pratik faaliyeti yürütürken, öte yandan da sürekli bir şekilde devrimci eğitime tabi tutulursa zaferden zafere yürür. Yükselen devrimci bilinç, savaş gücünü, moral gücünü artırır. Bu anlayışın esas hale gelmesi demek devrimci savaş çizgisinin esas hale gelmesi demektir. Halkın çıkarlarına uygun ve onlar tarafından benimsenen, kavranan politika kararlı bir biçimde desteklenir ve savunulur. Bu evrensel bir ilkedir. Halkın desteğini kazanamayan, yanlış bir politika uygulayan her toplumsal hareket kaybetmeye mahkumdur. Halk savaşının günümüz koşullarında almış olduğu biçim olan köylü gerilla savaşı, halk tarafından anlaşılıp desteklenmedikçe varlığını sürdüremez ve yaygınlaşamaz. Bunun, ilk başlangıçta zorluklar taşıyacağı bir gerçektir. Devrimci savaşta, yani sürekliliği sağlanmış köylü gerilla savaşında kızıl ordunun çekirdeği olan gerilla birimleri bir yandan düşman güçlerini imha ve yok ederken diğer yandan kitlelerin destek ve sevgisini kazanmak zorundadır. Devrimci politikanın halk tarafından benimsenmesi için yoğun bir propaganda, ajitasyon ve örgütleme faaliyeti yürütmeyi elden bırakmazlar. Türk hakim sınıfları ve onun ordusu teknik, savaş deneyimi olarak “üstün” olabilir. En gelişkin silah ve teknoloji olanaklarına sahip olabilir. Tecrübeli ve deneyimli komutanları olabilir. Ancak halkın destek ve sevgisini kazanamazlar ve bu onların yenilgi zemini olur. Bu zemin üzerinde devrimci savaş kazanmaya başlar. Halkına içtenlik ve kararlılıkla bağlı olanlar halk tarafından kendi öz evladı gibi sahiplenilir, desteklenir. Bu bağlılık diğer dünya halklarının destek ve bağlılığını da yaratır. Bu destek kazanılırsa zafer, sınırlarını aşar.
Savaşın hedef ve amacını anlamak, haklılığın bilincinde olarak savaşmak, disiplin ve savaş yeteneğini artırır. Haklılık ve meşruluk eşi görülmemiş fedakarlıklar ve kahramanlıklar yaratır. Böyle bir devrimci savaş ordusu ne zorluklardan ne de ölümden korkar. Savaşçı güce yön veren kılavuzun, yani partinin politik duruşu önemlidir. Çelikten bir disiplinle dayanışma içinde olan, devrimci ruhu sağlam bir parti, dava uğrunda bütün özverilere hazır binleri, yüzbinleri örgütleme becerisini gösteren, onları en karmaşık koşullarda doğru olarak yönetmede usta bir parti ancak savaşı kazanabilir. Partinin slogan ve şiarları önce binleri sonra milyonları harekete geçirip, tek bir vücut halinde ortak dava uğrunda ortak hareket etmeyi zorluyorsa o zaman akla gelmedik savaş mucizeleri gerçekleştirilir. Devrimci savaş yeni tipte askeri önderlerini yaratır. Yetenekli halk kahramanlarını politik olarak usta eğitmenler yetiştirirse devrimci savaş güç kazanır.
Eski toplumun yaşam tarzı ve alışkanlıkları yerine yeni insan tipi yaratmak ve devrimci savaş alışkanlıkları kazanmak, devrimci savaş için vazgeçilmez gerçektir. Otorite ve saygınlığı, cesaret ve kararlılığı ustaca birleştiren yetenekli örgütleyiciler, ajitatörler olarak çalışan siyasi komiserlere sahip bir devrimci güç başarısına süreklilik kazandırır. Devrimci savaşın uluslararası alanda yaratacağı etki ve kazanım da çok yönlüdür. En büyük kazanım enternasyonalizm bilincine doğru ve güçlü bir perspektif kazandırmaktır. Uluslararası burjuvazi, proletarya ve onun öncülerine elini kaldırdığı zaman bu eli o ülkenin işçileri yakalıyorsa o zaman gerçek anlamda proletarya enternasyonalizmi yaratılmış olunur. İki şeyden asla vazgeçilemez, proletaryanın kurtuluş ideolojisinden ve halkın destek ve sevgisine sahip olma iddiasından. Askeri vuruş gücü her geçen gün ivmesi yükselerek artabilir, savaş yeteneği her geçen gün gelişebilir ancak devrimci savaş halkın destek ve sevgisini mutlak olarak kazanmak zorundadır. Bu olmadan yükselen her vuruş, desteğini yitirmiş, amacını kaybetmiş silaha benzer. Bunu kazanmak doğru bir parti ve savaş çizgisiyle mümkündür.