Helezonik Kreşendo‘nun devrimci müzik gruplarıyla gerçekleştirdiği röportajlarda Grup İsyan Ateşi’ne yer verdi.
Helezonik Kreşendo’nun Grup İsyan Ateşi’yle gerçekleştirdiği röportajı aşağıdadır:
Yakın zamanda Tunceli Valiliği tarafından Munzur Festivali’nde Grup Yorum ve Veradardz Folk Grup ile sahneyi paylaşacakları konserleri yasaklanan, şehre girişleri engellenen Grup İsyan Ateşi ile devrimci mücadele-müzik ilişkisi ve “Kavga” albümü üzerine konuştuk.
- Bu röportajı yaparken internet üzerinde Grup İsyan Ateşi ile yapılmış bir röportaj göremediğimiz için grubun temeline ilişkin bilginin internet ortamında ortaya konması adına kuruluş, albümler vb. formel cevaplı soruları da size iletmek istiyoruz. Grup ne zaman kuruldu? Çalışmalarınız nerede sürdürüyorsunuz?
Grup İsyan Ateşi, 90’lı yıllarda gelişen kolektif ve örgütlü müzik geleneğinin devamcısıdır. Grubumuz, çeşitli müzik, tiyatro ve folklor gruplarının bünyesinde çalışmalarını yürüttüğü, Mao’nun “Yüz çiçek açsın, bin fikir birbiriyle yarışsın” felsefesini kendisine rehber edinen Tohum Kültür Merkezi’nde, çalışmaların yeni bir evreye taşınması sonrası kolektif emeğin bir ürünü olarak 2009 yılında kuruldu. 2010’lu yılların başında da üretimlerine başladı.
Şu an özel sebeplerden kaynaklı düzenli olarak çalışmalarımızı sürdürdüğümüz stüdyo tarzında bir yerimiz maalesef yok. Çalışmalarımızı genel olarak bizimle dayanışma içerisinde olan derneklerde, kültür merkezlerinde ve devrimci müzik gruplarının stüdyolarında yapıyoruz. Bazı çalışmalarımız için de stüdyo kiralıyoruz.
- Grup ismini nereden alıyor?
Grubumuzun ilk sahneye çıkışı 2009 yılında İstanbul’un yoksul bir mahallesi olan Şahintepe’nin Newroz’unda oldu. Hem ilk sahnemizde söylediğimiz ilk parçanın Kaypakkaya geleneğinin değerli eserlerinden olan “İsyan Ateşi” olması hem de bu ismin Newroz’la bütünleşmesinden kaynaklı olarak grubumuz “Grup İsyan Ateşi” ismi ile üretimlerine devam etti. Bu bağlamda ismimiz bir yandan tarihsel bir mirasın izinden yürüme iradesi taşırken öte yandan da bir başkaldırının parçasıdır.
- Grupta hangi çalgılar bulunuyor?
Sahnelerimizde ve aldığımız kayıtlarda müzikalitemizi yansıtan, dolayısıyla bizim için temel saydığımız çalgılar var. Bunlar bağlama, gitar, bas gitar, klavye, kaval, bateri veya perküsyondur. Sahneden sahneye değişen şekilde ve alacağımız kayda özel olarak keman, zurna, duduk gibi müziğimize renk katacak çalgılar da tercih edebiliyoruz. Örneğin, ‘‘Kavga’’ albümü için hazırladığımız ‘‘Katyuşa’’ eserinde bateri, gitar, bas gitar ve bağlamanın yanında akordiyon ve balalayka vardı.
- Şimdiye dek tekli şeklinde yayımladığınız şarkılar yoluyla dinleyiciyle buluştunuz. Yayımladığınız şarkılar hangileri? Yayımlanma tarihleri, şarkıların bağlamları ile listeleyebilir misiniz?
- Berkin Elvan anısına yaptığımız “Kardelen” (2014).
- Ankara Gar Katliamı’nda yitirdiklerimizin anısına yaptığımız “Memleket Kan Deryası” (2015).
- Devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenlerimiz için yaptığımız “Direnenlerin Marşı” (2016).
- “Buradayız” (2018).
- Devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenlerimiz için yaptığımız “Andımızdır Onlar” (2020).
- Kayyum rektöre karşı eyleme geçen Boğaziçi öğrencilerini selamlamak için yaptığımız “Kendini Rektör Sanmış” (2021).
- Cemal Süreya’nın “Bu Bizimki” şiirinden bestelediğimiz “Biri Bizi Mi Arıyor?” (2021).
- Faşizmi maskeleyen parlamento ve seçimlere karşı boykot dediğimiz “Onay Verme” (2023).
- Katledilişinin 50. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ve onun ardıllarını andığımız “Düşlere Meşale Onlar” (2023).
- Filistin Şarkısı (Söz-Müzik: Grup Şiar – 2023).
- 15 devrimci, sosyalist, yurtsever müzik grubunun kolektif emeğiyle ortaya çıkan “Kavga” albümü için sözlerini Türkçeye çevirip düzenlediğimiz “Katyuşa” (2023).
Bunların yanında besteleyip yayımladığımız veya sahnelerde söylediğimiz fakat henüz profesyonel biçimde kaydını yapamadığımız çalışmalarımız da mevcut. Onları da şu şekilde sıralayabiliriz:
“Sen Gibi Dövüşmeyi”, “Hazır Ol Kavgaya”, “Dört Meşale”, “Dersim Türküsü”, “Yerde Kalmaz Ahım”, “Orontes’in Şarkısı”, “Uyan Berkin”, “Suzan Yoldaş Görünür”, “Her Yer Taksim”, “Hadi Yoldaşlar”, “İşçi ve Köylüleriz Biz”, “Dağlar Geçit Vermez”, “Düşenlere Selam”.
- Grup İsyan Ateşi, devrimci mücadeleye şarkılar yapan, eylem alanlarında, devrimci-demokrat etkinliklerde sahne alan devrimci bir müzik grubu. Nedir sizce İsyan Ateşi’ni devrimci bir müzik grubu yapan şey?
Bir müzik grubunu devrimci yapan esasında taşıdığı misyondur. Grup İsyan Ateşi, 50 yıllık mücadele geleneğinin bir parçası olarak kültür alanında ürettiği yeni bestelerle, var olan bestelerin yeniden yorumlanmasıyla sınıf mücadelesine katkılar sunarak çalışmalarını sürdüren bir gruptur. Devrimci bir müzik grubu üretimlerini toplumsal yaşamdan alır, halkın yaşadıklarıyla besler. Ezilen halkın acılarını, umutlarını, sevinçlerini yansıttığı ve ona yön verdiği ölçüde misyonunu yerine getirebilir. Grup İsyan Ateşi’ni devrimci bir müzik grubu yapan şey zor koşullarda bile sınıf mücadelesine üretimleriyle, eylem alanlarında, etkinliklerde katkılar sunmak için gösterdiği kararlılık ve çabadır.
- 14 Mayıs 2023 seçimlerinden hemen önce yayınladığınız ‘‘Onay Verme’’ şarkısında ‘‘Demokrasi ahırı maskeliyor sömürü ve faşizmi’’ diyorsunuz ve oy vermemeye çağırıyorsunuz. Yine benzer bir örnek olarak 6 Şubat Depremleri’nin yıkımının ardından ‘‘Depremi katliama dönüştüren ve bunu bir fırsata çevirerek halkımızın çok çeşitli kültürünü yozlaştırmaya çalışanlar’’a karşı Enver Gökçe’nin şiirinden bestelediğiniz ‘‘Yerde Kalmaz Ahım’’ şarkısını yayınlamıştınız. Ve yine yakın zamanda İsrail’in Gazze’deki katliamıyla tekrar dünya gündemine giren Filistin meselesine dair de ‘‘Filistin halklarının direnişini selamlayarak’’ bir şarkı yayımlamıştınız. Politik gündemlere dair bu tip ‘‘refleksif’’ şarkılar yapmak bir yandan yakıcı meselelere dair hızla söz söyleme ve yaygınlaştırma olanağını oluşturabiliyor bir yandan da acele üretildiği için belli eksiklikleri de barındırabiliyor. Siz bu tip çabaları üretimlerinizde nerede konumlandırıyorsunuz?
Sanatın görevinin insanlara olayların gerçek anlamını açıklamak, tarihsel gelişmenin neden ve sonuçlarını anlatmak, bireysel hayatı toplumsal hayata çevirmek ve insanlar arasındaki birliği sağlamak olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla kendi çalışmalarımızın yanında güncele uygun besteler yapmak için örgütlediğimiz bu üretim süreçlerinin ani gelişmesinden kaynaklı üretimlerimizin eksiklikleri olsa da toplumsal olayları yansıttığı için onları değerli görüyor ve bu tarz üretimleri geliştirmeye yönelik adımlar atıyoruz. Geçmişteki üretimlerimize baktığımızda “keşkelerimiz” oluşuyorsa da onları en aza indirmek için çabalıyoruz.
- Grup müziğinin 90’ların sonundan itibaren nicel anlamda bir gerileme yaşadığını söyleyebiliriz. Sovyetlerin yıkılması, neoliberal politikalar ve daha bir sürü durumun sonucu olarak bireycileşme, giderek toplumsal düşünmenin önüne doğru geçmeye başladı. Bu, müziğin üretiliş biçimine de yansıdı. Siz grup müziğindeki kolektif olanakları ve zorlukları nasıl ele alıyorsunuz?
Bu durum tarihsel bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır ve üstüne kapsamlı bir araştırmayı da gerektirmektedir bize göre. Nicel bir gerilemenin yanında nitelik bakımından da bir gerilemeden söz edebiliriz. Sizin de belirttiğiniz üzere bu gerçekliğin temelinde Sovyetler’in yıkılması, kapitalizmin neoliberal politikaları ve dünyadaki mutlak hâkimiyeti, “ideolojiler çağı kapandı” propagandası gibi sebepler yatmaktadır. Bu gerçekliğin de sonuçları müzikte bireyin merkeze alınması, müziğin önemli ölçüde piyasa için üretilmesi şeklinde oldu. Bugün müzikte egemen olan bu anlayışlardan elbette devrimci müzik gruplarının kolektif yapısı da nasibini almaktadır. Bu noktada meselenin ideolojik olduğunu vurgulamak yerinde olur diye düşünüyoruz. Bugün devrimci müzik grupları olarak kendi gücümüze yaslanmalı, olanaklarımızı yaratmalı ve dayanışma içerisinde olmalıyız. Devrimci müzik gruplarında kolektivizm kültürü korunmaya ve geliştirilmeye çalışılmalıdır. Bireyci müzik anlayışına da bir darbe olan bu kolektif anlayış sayesinde olanaksızlıklar ve zorluklar aşılabilir diye düşünüyoruz.
- Mezopotamya Ajansı’na yaptığınız açıklamada, “Dört Meşale’’ şarkısı için “Amacımız mücadelenin ölümsüz yiğitlerinin destansı direnişlerini hafızamızdan silmemek, tekrar tekrar hatırlatmaktır” demişsiniz. Belki İbrahim Kaypakkaya’yı ve mücadelesini andığınız “Düşlere Meşale Onlar’’ şarkısı da bu yaklaşım içerisinde ele alınabilir. Tarih ile kurduğunuz ‘‘içererek aşma’’ ilişkisini bu vesileyle sormuş olalım. Geçmişteki mücadelelerden bugünkü mücadelelere nasıl bir yol uzanıyor? Aynı şekilde geçmişteki şarkılardan bugünkü şarkılara nasıl bir köprü var?
Devrimci müzik gruplarının üstü örtülmeye çalışılan gerçekleri, ezilen halk kitlelerinin haklı davasını anlatmak gibi dertleri vardır. Elbette burada dert kelimesini olumsuz anlamda kullanmıyoruz. Bu derdin sonucunda üretilen eserler bir yanıyla da tarihsel bellek işlevi görmektedir. Geçmişte yaşananları, yapılan fedakârlıkları ve bu davada ölümsüzleşen devrimcileri anmayı boynumuzun borcu biliyoruz. Bugünkü yaşamımızda bu gerçekleri en iyi şekilde anlatmaya çalışıyoruz eserlerimizde. Sessizliğin hâkim kılınmaya çalışıldığı bir ortamda, bu üretimleri gerçekleştirirken de bir irade ortaya koyduğumuzu düşünüyoruz.
- Müzikalitenizde yeterli bulmadığınız, değiştirmek, geliştirmek istediğiniz bir yön var mı?
Grubu, yaptığımız besteler, yer aldığımız etkinlikler, çalışmalarımız gibi birçok yönüyle geliştirmek istiyoruz tabii ki. Daha fazla insana “kavgayı” hem sanatsal biçimde hem de teknik bakımdan daha iyi ifade etmek her zaman hedeflerimizden biri olmuştur ve olacaktır. Devrimci müzik elbette devrimci mücadelenin propagandasını içermektedir. Yaptığımız iş sanat olduğu için propagandanın kaba değil estetik biçimde, betimlemelerle yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bugünkü üretimlerimizde buna özellikle dikkat ediyoruz. Bugün ayrıca birbirini tekrar eden cümlelerden ve ezgilerden de uzak durmaya özen gösteriyoruz. Yaptığımız her üretimi değerlendiriyor ve bir sonrakinin daha iyi olması için çaba gösteriyoruz.
- Devrimci müzik gruplarının ortak albümünde ‘‘Kavga’’da siz de Sovyetler Birliği’nden bugüne ezgisiyle dillere dolanan ‘‘Katyuşa’’ şarkısını Türkçe seslendirdiniz. Bu şarkıyı seçme sebebiniz nedir? Nedir Katyuşa şarkısından bugünün payına düşen?
Sınıf mücadelesini esas alan ve bu eksende kadınların, Kürtlerin, Arapların yani ezilenin ezileni olan halkların mücadelesine ses olmaya çalıştığımız “Kavga” albümünde ‘‘Katyuşa’’ parçasıyla yer aldık. ‘‘Katyuşa’’ parçasını seçmemizin sebebi, Sovyet halk şarkısı olmasının yanı sıra Türkçeye halkın sanatçısı ve savaşçısı olarak şehit düşen Yetiş Yalnız tarafından adapte edilmesi, devrimci mücadeleye çağrı bakımından da güçlü bir parça olmasıydı. Faşizmin katmerlenerek hissedildiği, yasakların, baskıların arttığı böylesi bir dönemde bu parçayı daha geniş halk kitlelerine ulaştırmayı ve halkı mücadeleye çağırmayı görevimiz olarak görüyoruz.
- Önümüzdeki dönem planlarınız nelerdir?
Önümüze koyduğumuz yeni besteler ve sahip olduğumuz uzun geçmişin yanında eksikliğini hissettiğimiz bir albüm var. Takvimsel gündemlere, gelişen süreçlere uygun besteler yapmak için çalışmalar yapmaktayız. Depremin yıldönümünde yayımlamayı planladığımız; rantçı, talancı, gerici sistemin halka yaşattığı zulmü, acıyı anlatmaya çalıştığımız iki bestemiz var. Bunların yanında bahar ve yaz aylarında yoğunlaşan sahnelerimiz var. Son olarak bu değerli röportaj için size teşekkür ederiz. 2024 yılının dolu dolu kavga türkülerinin söylendiği bir yıl olmasını diliyoruz.
Söyleşi: Helezonik Kreşendo