1997’den 2023 yılına kadar 871 başvuru aldığını açıklayan Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi, bu yıl 32 kişinin gözaltında kötü muamele nedeniyle başvurduğunu açıkladı.
Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında yaptığı basın açıklamasında kendilerine 2023 yılı içerisinde gelen başvuruların istatistiğini paylaştı.
Yıl boyunca 32 işkence başvurusu aldığını belirten ofis, açıklamasında, “Kadına şiddet devam ediyor” dedi.
Açıklamanın tamamı ve paylaşılan istatistikler şöyle:
“Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi olarak 1997 yılından bu yana evde, okulda, gözaltında, ev baskınlarında, köy baskınlarında devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye maruz kalan kadınlara ve trans kadınlara ücretsiz hukuki yardım veriyoruz.
“Bu çalışmaya başladığımız yıllarda, Türk Ceza Kanunu, kadına yönelik şiddet açısından çok kötü bir durumdaydı. Örneğin, kadına yönelik şiddeti düzenleyen bölüm başlığı yoktu, tecavüz suçunun tanımı yoktu, cinsel taciz bir suç tanımı olarak bile bulunmuyordu. Bekâret kontrolü sadece işkence olsun diye, evli kadınlara dahi uygulanabiliyordu. Aynı zamanda cinsel işkencenin belgelenmesi çok büyük bir sorundu ki bu sorun maalesef hala devam ediyor. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti yargısı, işkence ve cinsel işkencenin belgelenmesinde resmi bilirkişi kurumu olan Adli Tıp Kurumu’nun raporlarını tek geçerli delil olarak kabul ediyor. Oysaki 1993 yılında Mardin Derik’te cinsel işkenceye maruz kalan Ş.A. davasında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi mahkûm ederken gerekçe olarak bağımsız bir hekimden rapor alınmamış, olmasını göstermişti. Ancak Türk yargısı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini kabul etmiş olsa da maalesef ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına hiçbir şekilde uymuyor, bu nedenle de işkencenin ve cinsel işkencenin belgelenmesinde hâlâ resmi bilirkişi kurumu raporu aranıyor.
“Ancak Türk Ceza Kanunu’nda -kadınların mücadelesi- sonucunda bazı önemli değişiklikler de oldu. Örneğin 2005 yılında yapılan değişiklikle tecavüz suçu ‘cinsel saldırı’ biçiminde düzenlendi ve tanımlandı, ‘cinsel taciz’ bir suç tanımı olarak yasalara girdi, ‘bekâret kontrolü’ belirli kurallara ve hakîm iznine bağlandı.
“Bunlar önemli gelişmeler, işkencenin uygulanma yöntemleri konusunda da kısmi değişiklikler oldu ama hâlâ cinsel işkence varlığını devam ettiriyor, cinsel işkencenin belgelenmesindeki sorun devam ediyor.
“Bize başvuran kadınların, adli ya da siyasi gerekçelerle gözaltına alınmış olmalarının hiçbir önemi yok. Adli ya da siyasi nedenle gözaltına alınan tüm kadın ve trans kadınlara ücretsiz avukatlık hizmeti veriyoruz. Bugüne kadar ofisimize 871 kadın ve trans kadın başvuru yaptı.
“Ofisimize başvuran kadınların etnik kimliklerine baktığımızda büyük bölümünü Kürt kadınlar oluşturmakta. Yine Suriyeliler, Roman kadınlar, Arap kadınlar ve Türkiyeli kadınlar bulunmakta. Başvuru yapan kadınların büyük bölümü siyasi nedenle gözaltına alınan kadınlar. Çünkü adli nedenle gözaltına alınan ya da tutuklanan kadınlar açısından baktığımızda hak arama bilincinin yeterince gelişmemiş olmasını ayrıca korku ve takip edilme endişesi nedeniyle adli kadınların birçoğunun başvuru yapamadığını görmekteyiz. Kadınlar sokak gösterilerinde, gözaltında, polis karakollarında, jandarma karakollarında, hapishanelerde ya da okullarda devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye maruz kalabiliyorlar. Bu işkence biçimlerini tecavüz, cinsel taciz, çıplak arama, zorla oturtup- kaldırma ya da cezaevinden hastaneye getirilip götürülürken kötü muamele, sözlü taciz gibi sayabiliriz.
“Kadınlar açısından şiddetin en yoğun olduğu mekânlardan biri de cezaevleridir. Özellikle 6 Şubat 2023 depremi sırasında Hatay Cezaevi’nde adli mahpus kadınların yaşadıkları korkunçtur. Gözlerinin önünde insanların öldürüldüğünü, kendilerine işkence ve taciz uygulandığını, bir gün boyunca aç bırakıldıklarını, hiçbir ihtiyaçlarının karşılanmadığını ofisimiz avukatlarına anlatmışlardır.
“Kadına yönelik şiddetin politik olduğunu her zaman dile getiriyoruz. Devlet dili ne kadar sertleşirse ne kadar ötekileştirici olursa kadına yönelik şiddetin arttığını görebiliyoruz. Bu nedenle de mücadelemiz asıl olarak erkek egemen, militer ve feodal sisteme karşıdır ve bu mücadele son bulmayacaktır.”
1997’den 2023’e toplam başvurucu: 871
2023 toplam başvurucu: 32
Kadın:28
Trans-kadın:3
“SUÇ” TÜRÜ
Siyasi: 26
Adli: 8
İŞKENCE:
Sinkaflı Küfür: 8
Darp: 11
Tecavüz: 1 (Eski vaka ‘90’lar-Zeryam Seçen)
Cinsel Taciz: 19
Çıplak Arama:10
Çıplak Şekilde Otur-Kalk: 7
Uzun Saatler Araçta veya Odada Bekletme, Su ve Yemek Vermeme, Tuvalete Çıkarmama: 11
Diğer İşkence: Kelepçeli muayene, doktor odasında polisin kalması, bebeğe mama vermeme, bebeğe bez vermeme, hijyen ürünleri-ped vermeme, temiz su akmaması, hastahane hastahane kelepçeli gezdirme, gardiyanların koğuş içinde darp etmesi
Failler: Polis, gardiyan, jandarma (Hatay’da ateş açıyor), PÖH (2016 yılında), doktor (tedaviyi reddetme, odadan polisi çıkarmama, kelepçeli muayene), saç çekme, trans-mahpuslarla dalga geçme, iç çamaşırlar ile dalga geçme, iç çamaşırları yere dağıtma.
Raporun tamamı için linke tıklayınız.
(HABER MERKEZİ)